“GEÇİŞ DÖNEMİNDE ADALET VE TÜRKİYE” PANELİ VAN

6.4.2017

 

TOHAV SEMİNERLERİ
AVUKATLARA YÖNELİK CMK MESLEKİ EĞİTİM SEMİNERİ
23 NİSAN CUMARTESİ -24 NİSAN PAZAR


23 NİSAN 2005 CUMARTESİ

10.00-11.00 : AVUKATLIK HUKUKU İLKELERİ IŞIĞINDA YENİ CMK
Av.Dr. Yücel SAYMAN

 

TOHAV HUKUK SEMİNERLERİ DİZİSİ PROGRAM ARŞİVİ
SEMİNER ADI SUNUMU YAPAN DÜZENLEYEN YER TARİH
İŞ HUKUKUNDA ÜCRET VE HÜKÜMLER Av. MEHMET UÇUM TOHAV AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 15.10.2004
18:00-20:00
KIDEM TAZMİNATI UYGULAMASI  Av. MEHMET UÇUM TOHAV AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 25.06.2004
18.00-20:00
BASIN HUKUKUNDA SON GELİŞMELER Av. OSMAN ERGİN TOHAV AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 11.06.2004
18:00-20:00
İŞ HUKUKUNDA DERHAL FESİH HAKKI
 
Av. MEHMET UÇUM TOHAV AV.  MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 28.05.2004
18:00-20:00
YARGI KARARLARI IŞIĞINDA İŞ GÜVENCESİ Av. MEHMET UÇUM TOHAV AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 30.04.2004
18:00-20:00
UYUM YASALARI VE AVRUPA BİRLİĞİ Av. CEM SOFUOĞLU TOHAV AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 26.03.2004
18:00-20:00
POLİS UYGULAMALARI VE BAŞVURU YOLLARI Av. AYNUR TUNCEL TOHAV
 
AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ
 
12.02.2004
18:00-20:00
İDARİ DAVALAMA SÜRECİ Av. ÇETİN YÜKSEL TOHAV AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 27.02.2004
18:00-20:00
İCRA İFLAS KANUNUNDAKİ DEĞİŞİKLİKLER Av. MERT ER KARAGÜLLE TOHAV�
 
AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 23.01.2004
18:00-20:00
CMUK YASA TASARISI Av. MUHİTTİN KÖYLÜOĞLU TOHAV�
 
AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 09.01.2004 18:00-20:00
YENİ İŞ YASASI-3 Av. MEHMET UÇUM TOHAV  AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 26.12.2003
18:00-20:00
YENİ İŞ YASASI-2 Av. MEHMET UÇUM TOHAV  AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 19.12.2003
18:00-20:00
TCK YASA TASARISI Av. A. HALİM YILMAZ TOHAV  AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 05.12.2003
18:00-20:00
TEBLİGAT HUKUKU VE DEĞİŞİKLİKLERİ Av. MERT ER KARAGÜLLE TOHAV  AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 14.11.2003
18:00-20:00
ARAMA HUKUKU Av. ERDAL DOĞAN TOHAV  AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 07.11.2003
18:00-20:00
YENİ İŞ YASASI
 
Av. MEHMET UÇUM TOHAV  AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 31.10.2003
18:00-20:00
UYUM YASALARI
 
Av. AKIN ATALAY TOHAV  AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 24.10.2003
18:00-20:00
DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ Av. M. SELİM OKÇUOĞLU TOHAV  AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 10.10.2003
18:00-20:00
MÜLKİYET HAKKI
 
Av. MEHMET ALİ KIRDÖK TOHAV  AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 26.09.2003
18:00-20:00
AVUKATLIK HUKUKUNDA GELİŞMELER Av. Dr. YÜCEL SYAMAN TOHAV  AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 25.06.2003
18:00-20:00
AİHS YAŞAM HAKKI VE İŞKENCE YASAĞI Av. ŞERİF YILMAZ TOHAV AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 06.06.2003
18:00-20:00
AİHM BAŞVURU YOLLARI
 
Av. CİHAN AYDIN TOHAV�
 
AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 23.05.2003
18:00-20:00
AYRIMCILIK YASAĞI
 
Av. OSMAN DOĞRU TOHAV AV. MEDET SERHAT KÜTÜPHANESİ 26.04.2003
10:00-17:00
Sempozyum dünya çapında profesyonel alanlardan bilim adamlarını biraraya getirerek tedavi yöntemleri, yasal  yaklaşımlar ve işkenceyle ilgili diğer konuları, mağdurları ve onların rehabilitasyonunu tartışacak.
Daha fazla bilgi www.irct.org web sayfasından elde edilebilir.
  Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı(TOHAV) ve Urfa Barosu’nun ortaklaşa düzenledikleri “AB ve Azınlık Hakları” konulu paneli 5 Mart 2005 Cumartesi günü Şanlıurfa’da yapıldı.
   Şair Nabi Kültür Merkezi’nde düzenlenen “AB ve Azınlık Hakları” konulu panele Dr. Tarik Ziya Ekinci, Prof. Dr. Baskın Oran, Av. Memedali Barış Beşli ve Urfa Barosu Başkanı Müslüm Akalın katıldı.�
  TOHAV Genel Sekreteri Av.Metin İriz tarafından yapılan açılış konuşmasında TOHAV ve bu başlıktaki çalışmalar hakkında bilgi verildikten sonra panel oturumuna geçildi.
Panelde konuşan Prof. Dr. Baskın Oran,” Türkiye’de azınlık sorununun sebepleri ve çözümü üzerinde durarak, Türkiye’nin vahim bir durumda olduğunu, azınlığın bir asli öğe sorunu haline geldiğini söyledi. Azınlık, egemen olmayan, sayıca az, farklı dil ve kültüre sahip olan gruptur. Azınlık hakları ise farklı grupların gerçek haklarına sahip olmasıdır. Azınlık bir alt kimliktir. Türkiyelilik ise bir üst kimliktir. Demokrasi ancak bu şekilde gelişir. Türkiye’de sadece Kürtler ve Türkler yoktur. Şu anda AB süreci ile Türkiye üstten demokratikleşmeye girdiği için bu beraberinde Türk milliyetçiliği yaratıyor. Buna tepki olarak da diğer yandan Kürt milliyetçiliği gelişiyor. Bu da vahim bir tablodur ve acilen bunun önüne geçilmesi gerekir. Türkiye’de sadece Kürtler ve Türkler asli unsur değildir. Türkiye’de yaşayan tüm azınlıklar asli unsurdur” diye konuştu.
  Dr. Tarık Ziya Ekinci de konuşmasında “Türkiye’deki halkların AB’nin temsil ettiği çağdaş demokrasiyi savunup kendi içinde yaşatması gerekir. Türkiye’nin AB’ye girmesi, Türkiye’ye insan hakları, demokrasi ve hukuk alanında ivme kazandıracaktır. Türkiye’nin AB’ye girebilmesi ve çağdaş demokrasinin yerleşmesi; Türk, Kürt ve diğer azınlık halklarını temsil eden aydınların demokrasi için birlikte hareket etmesinden geçer. Yine tüm azınlıklıklarda aydınlanma, bilinçlenme ve eleştiri kültürünün gelişmesi gerektiğini” belirtti.�
  Av. Memedali Barış Beşli,  “Türkiye’de Lazların yaklaşık bir buçuk milyon nüfusu vardır. Kendine has bir dili ve kültürü vardır. Ancak devlet bunu görmezlikten geliyor. Çünkü biz dilimizin, kültürümüzün buz gibi ellerin arasında eriyip yok almasını istemiyoruz. Bu azınlık haklarına aykırı bir durumdur” açıklamasını yaptı.
  

 

Türkiye’de İşkence ve Kötü Muamele konusu uzun yıllardan beri gündemde kalan bir sorun olarak varlığın devam ettirmiştir. İşkence ve Kötü muamele uygulamaları, son yıllarda Avrupa Birliği Uyum Süreciyle bağlantılı olarak gerçekleştirilen yasal reformlara rağmen uygulama’da bu muameleler halen devam ediyor. İşkence ve kötü muamele uygulamaları daha önce olduğu gibi yoğun olarak karakollarda, polis merkezlerinde sık rastlanmamaktadır. Bu durumun işkencenin azaldığına dair bir işaret olarak kaydedileceği sonucunu çıkarmak için hala erken. Öncelikle işkence ve kötü muamele fiilleri artık açık alanda gerçekleştirilmeye başlandı. Toplumsal gösterilerdeki ölçüsüz şiddetten tutalım, adam kaçırmalar ve tenha yerlerde işkenceye kadar uygulamalar baş gösterdi.
Yeni çıkarılan TMK değişikliği ise düşünce ve ifade özgürlüğü, kişi güvenliği ve özgürlüğü, adil yargılanma, vicdan özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakkı, vb temel haklarda bugüne kadar atılan adımların hepsini silecek bir niteliktedir. Elbette ki bu yasadan sonra artık karakollarda da işkence vakalarına yeniden rastlamak şaşırtıcı olmayacaktır. Çünkü her şeyden önce CMK değişikliğiyle getirilen bir düzenleme geri alınıyor: hakim kararıyla yirmi dört saat süreyle avukatla görüşme engellenebiliyor. Bu süre içinde ifade alınamadığına göre ne yapılacağını tahmin etmek o kadar da güç değil.
İşkenceyi önleme projesiyle belirlediğimiz genel hedef, Türkiye’de işkence ve kötü muamele uygulamalarının yeni ve etkili yöntemlerle önlenmesine katkıda bulunmak idi.
Bu çerçevede temel faaliyet başlıklarımızdan olan eğitim seminerleri, bu projenin amacına ulaşmasından önemli bir noktada yer almaktadır.
Eğitim seminerlerinde konular belirlenirken “işkence ve kötü muamele” başlığı altında hem mevzuat ve uygulama bakımından kapsayıcı olması hem de etkili mekanizmalar oluşturarak ayrıntı olabilecek kimi noktaları vurgulamak ve bunların önemini kavratmak amacıyla hareket edildi. Bu bağlamda konuları oluşturmadan önce eğitime katılabilecek kişilerle sözlü diyaloglar yapıldı ve bir ihtiyaç değerlendirme çalışması yapılarak aşağıdaki başlıklar oluşturuldu.
İŞKENCENİN TANIMI
Bilindiği üzere işkencenin herkes tarafından kabul edilmiş net bir tarifine ulaşmak pek mümkün değildir. Bu başlıkta işkence, kötü muamele, onur kırıcı muamele, insanlık dışı muamele gibi aşamaları karşılaştırmalı olarak incelemek hedeflenmektedir. Bu incelemede Türk hukukunda ve insan hakları belgelerinde bu kavramın içeriğiyle ilgili kıyaslamalar yapılacaktır. Neyin işkence olduğu ve neyin olmadığı sorusu da örneklendirilerek cevaplandırılmaya çalışılacaktır.
TEORİK ARKA PLAN
Bu başlıkta bir bütün olarak işkence mevzuatı irdelenecektir. Konuya ilişkin iç hukuk mevzuatı ile Uluslar arası düzenlemeler aktarılacak ve benzerlik ve farklılıklar ortaya çıkarılacaktır. İç hukuk düzenlemeleri anlatılırken inter disipliner bir tarzda hareket edilecektir. Bu bağlamda ceza hukukunun yanında ceza usul hukuku, borçlar hukuku, idare hukuku, disiplin hukuku arasında mekik dokumak suretiyle konu çok yönlü olarak irdelenecektir.
Uluslar arası mevzuat başlığında ise işkence mevzuatına ilişkin uluslar arası sözleşme, ek protokoller, seçmeli protokol vd. belgeler incelenecektir. Söz konusu belgelerin uygulama kapasiteleri ve etkililiği üzerinde de durulacaktır. Devamla örnek olaylar üzerinden bu belgelerde yer alan düzenlemelerin nasıl kullanılacağı üzerinde de durulacaktır.
FAİLLERİN SORUMLULUĞU
İşkenceyle mücadelede en önemli caydırıcı etken hiç kuşkusuz faillerin sorumluluğu oluşturmaktadır. Türkiye’de çok ciddi sayıda işkence ve kötü muamele vakalarına rastlanmasına rağmen faillerin tespit edilip cezalandırılmalarıyla ilgili aynı şeyleri söylemek mümkün değildir. Bu durum öncelikle adalet mekanizmasında ciddi bir işleyiş bozukluğuna işaret eder. Bu gerçeklik aslında işkencenin amacıyla da örtüşmektedir: sindirme, korkutma, itiraf elde etme, kişiliksizleştirme vd. Denilebilir ki cezasızlık işkence failleri için neredeyse doğal bir durum halini almıştır. Bu sorun fail, mağdur ve mağdur temsilcisi bakımından incelenmeye değer bir konudur. Fail, işkenceyi yapar ve işkencenin amacını gerçekleştirir. Amaçlarından biri de mağdurun hak aramasını engellemektir. Mağdur, işkenceye uğrar ve korkutulduğu ve sindirildiği için başvuru mekanizmalarını kullanamaz. Buna bilgisizliği de eklemeliyiz. Mağdur temsilcisi ise işkence ve kötü muameleye uğramış bir başvurucu için suç duyurusundan öte bir şey yapmaz. Elbette bu durum özel durumları ve istisnaları içermemektedir. Fakat yukarıda anlatılan şey doğru olmasaydı bugün belki de faillerin sorumluluğunu tartışmayacaktık.
Elbette ki sorumluluğun en büyük kısmı idareye düşmektedir. Bir hukuk devletinde işkenceden bahsetmek zaten mümkün değildir. Böyle bir fiil icra edildiğinde savcılık resen ya da suç duyurusuyla harekete geçecektir. Söz konusu olan Kamu Savcılığı olduğu için mantıksal olarak savcının aynı zamanda mağdurun da savcısı sonucunu çıkarmak gerekmektedir. Şu olasılıkta yapılması gereken şeyi savcılıkların yapmasını beklemek yeterlidir.
Fakat böyle bir süreçte yaşamadığımız çok açıktır ve kamusal makamların ve otoritelerin yetkilerini kullanma biçimleri çok önemlidir ve uygulamada savcılıklar, işkence mağdurlarına adeta sanık muamelesini reva görmektedirler. Bu durum, idarenin bir bütün olarak hareket etme refleksinin yerleşikliğini kanıtlamaktadır. Dolayısıyla mağdurların ve temsilcilerinin yapacakları şey çoktur: Tıbbi alternatif raporlamalar, disiplin ve idari işlemler, tazminat, infaz sorunları, adil yargılanma, izleme kurullarına başvuru, algılama hataları, ve benzer diğer başlıklarda yaratıcı müdahalenin, idarenin bütüncül koruma refleksine rağmen başarılı olabileceği düşüncesindeyiz.
Bu başlıkta özellikle ceza, disiplin, idare ve borçlar hukuku bağlamında faillerin sorumluluğuna ilişkin AİHM ve Yerel Mahkeme kararlarından örnekler de sunularak esaslar belirlenecektir. Bu temelde disiplinler arası bir çalışmanın nasıl sonuç alıcı olabileceğine yönelik taktikler tartışılacaktır.
 

PRATİK ÇALIŞMA
Pratik çalışmada yukarıda belirtilen disiplinler arası etkili başvurunun ve işkenceyle mücadele yönteminin sonuç alınabileceğine ilişkin örnek mahkeme kararları incelenecektir. Kararlardan ilki AİHM’den seçilecektir. Diğeri ise iç hukuktan seçilecektir. Bu kararlar ışığında değişik olasılıklarda nasıl hareket edileceğine dair taktikler oluşturulacaktır. Gerektiğinde kurmaca vakalar üzerinden de aynı tartışmalar yürütülecektir.
İŞKENCENİN BELGELENMESİ
İşkencenin bulgulanmasında en önemli delillerden biri hiç kuşkusuz raporlamadır. Özellikle yeni usulde tarafların kendi delillerini sunmaları noktasında bağımsız raporların mahkemelerde tartışılmasını sağlaması önümüzdeki vakalar için çok önemlidir. Uygulamada sadece adli tıp hekimlerinin verdiği raporlara riayet edilmektedir. Bağımsız bilirkişilik kavramı bu başlıkta kullanılmamaktadır. Bu başlıkta amaçlanan şey, işkence mağduru, vekiline başvurduktan sonra vekilin soruşturma ve kovuşturma aşamalarında işkencenin bulgulanması ve belgelenmesiyle ilgili neler yapabileceği ayrıntılı olarak tartışılacaktır. Uygulamada karşılaşılan bir diğer sorun da fiziki ya da psikolojik raporlarda yer alan tıp terimlerinin anlamlarına ilişkindir. Başvurucu temsilcisi, terimlere aşina olmadığından aldığı raporlara hemen itiraz edememektedir. Bu çalışmada buna ilişkin dar bir sözlük de çıkarılacaktır. Bu başlıktaki çalışmada Adli Tıp Uzmanı Hekim eğitici olarak yer alacaktır.
İNFAZ REJİMİ
Türkiye’de infaz rejimi tamamen değiştirilmiş bulunmaktadır. Yapımı çok önceden başlayan F tipi cezaevleri yeni infaz rejiminin haberini vermekteydi. Nihayet yeni infaz kanunuyla bu sistem yasal bir çerçeveye oturtuldu. Fakat sorunlar bitmedi. Bu sefer de yeni infaz rejiminin tecrit sistemini getirdiğinden hareketle tecrit olgusu başlı başına bir işkence vakası halini aldı. Tutuklu ve hükümlüler tek, iki ve üç kişilik odalarda tutularak ciddi yaptırımlar uygulandı. Cezaevleri adeta özelleştirildi. Tutuklu ve hükümlüler en hafif durumlarda bile hücre cezası, görüş cezası vb. cezalara çarptırılmaktadır. Her şeyden önemlisi bu uygulamalar, rutin bir hal almaya doğru yol almaktadır. Uygulanan cezaların hepsinin de dayanağı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun.
Bu başlıktaki çalışmada İç Hukuktaki İnfaz Kanunu ve tutuklu ve hükümlülerin infazına ilişkin AB ve BM belgeleri ve Cezaevi Treatmanları karşılaştırılacaktır. Avukatlar, özellikle müvekkillerinin karşı karşıya kaldığı tecrit ve diğer cezalara ilişkin tek seçenek olarak infaz hakimine başvurmaktadırlar. Uygulamada bu yöntemin sonuç alıcı olduğuna dair pek pozitif örneğe rastlanmamaktadır. Bu çalışmada amaç, kapsamlı bir mevzuat analizi yaparak ilgililerin hem teorik bilgilerini beslemek hem de yaşanan somut vakalar üzerinden nasıl hareket edileceğine dair beceriler oluşturmak olacaktır.

İZLEME MEKANİZMALARI VE RAPORLAMA
İşkencenin önlenmesinde caydırıcı bir başka olgu da raporlamadır. Özellikle işkence vakalarının başından sonuna kadar geçirdiği aşamalarla birlikte ulusal ve uluslar arası izleme mekanizmalarına raporlanmasıyla ciddi yol alınabileceğini düşünmekteyiz. Bu başlıkta  İç hukukta başta TBMM insan hakları komisyonu olmak üzere Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu, İl İnsan Hakları Kurulları ve bu konuda çalışma yürüten NGO lara bilgi ve raporların verilme yöntemleri ile Uluslar arası İzleme Mekanizmalarına başvuru ve rapor sunma teknikleri öğretilecektir.
 

Türkiye’de AB üyeliği süreciyle birlikte, yasal mevzuatta değişiklikler yapılmış, demokratikleşme yönünde adımlar atılmıştır. Bu süreçte atılan adımların pratikleşmesi ve yetersiz kalmasında, demokratik açılım ve gelişmeyi yalnız devlet tekelinde gören, devletin dışında hiçbir gelişme yaratılamayacağına olan inanç ve kültür de önemli rol oynamıştır.
TOHAV tam da bu noktada demokratikleşme sürecinde bölgenin sorunlarını inceleyerek, sivil toplumun sürece ne kadar müdahil olduğunu ve sivil toplumun rolünü Hukuk, Demokrasi ve Sivil Toplum Sempozyumu’yla 28–29 Şubat 2004 tarihinde Diyarbakır’ da tartışmaya açmıştır.
Sempozyumda aşağıdaki başlıklar altında üç oturum yapılmıştır.
Açılış Konuşması
Şehnaz Turan (TOHAV Genel Başkanı)
Birinci Oturum
Sivil Toplum Anlayışı ve hareketi
Sezgin Tanrıkulu (Oturum Moderatörü, Diyarbakır Barosu Başkanı)
Doç. Dr. Ferhat Kentel (İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi)
Ümit Fırat (Yazar- Helsinki Yurttaşlar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi)
Şehmuz Diken (Yazar)
İkinci Oturum
Devlet-Yerel Yönetimler-Demokrasi ve Sivil Toplum İlişkisi
Av.Ferda Güllüoğlu (Oturum Moderatörü, Şanlıurfa barosu Başkanı)
Av.Hüsnü Öndül (İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı)
Doç. Dr. Gülgün Erdoğan Tosun (Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi)
Leven Şensever (Araştırmacı-Yazar)
Üçüncü Oturum
Bölge Ölçeğinde Sivil Toplum Hareketinin İşbirliği Arayışları Sorunlar-Tespitler-Çözümler
Av.M. Selim Okçuoğlu (Oturum Moderatörü, TOHAV Yönetim Kurulu Üyesi)
Cuma Çiçek (Araştırmacı)
Necret İpekyüz(Diyarbakır tabip Odası Başkanı)
Selahattin Demirtaş (İHD Diyarbakır Şube Başkanı)
Necdet Atalay (Makine Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Sekreteri)
Ali Öncü (TES-İŞ Diyarbakır 1 No’lu Şube Başkanı)
Müzeyyen Nergiz (SELİS kadın danışmanlık Merkezi Üyesi)
Medeni Tutşi (KESK Diyarbakır Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü)
Devrim Güleryüz (İHD Bingöl Şube sekreteri)
Hüseyin Aygün (Tunceli Barosu Başkanı)
Sezgin tanrıkulu(Diyarbakır Barosu Başkanı)
Zekeriya Aydın(Batman Barosu Başkanı)
Fahrettin Çalan (Diyarbakır Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı)
Mahsun Bati (Çağdaş Hukukçular Derneği Yönetim Kurulu Üyesi)
Handan Coşkun (DİKASUM Çalışanı)
Zülal Erdoğan (Diyarbakır Barosu kadın Hakları Uygulama Merkezi Üyesi)
Niyazi Kavar (Tüketici Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi Başkan Yardımcısı)
Fethi Süvari (Dicle Fırat Kültür Merkezi Üyesi)
Ferda Güllüoğlu (Şanlıurfa Barosu Başkanı)
Cafer Koluman (Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Üyesi)
Metin İriz (TOHAV Genel Sekreteri)
Konuk Katılımcılar
Remzi Azizoğlu
Levent Şensever (İstanbul Sosyal Forumu)
Nedim Ahas
Muzaffer Toy (Sokak Çocukları Derneği Başkanı)
Medeni Alpkaya (Eğitim Bilim Kültür Emekçileri sendikası Diyarbakır Şubesi)
Yaşar Altürk (Tüketici Konseyi Çalışanı)
Tahir Baykuşak (Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği Başkan yardımcısı)
Hukuk, Demokrasi ve Sivil Toplum Sempozyumu’nda sivil toplumun tarihsel süreç içinde geldiği aşama irdelenmiş, Türkiye’ de sivil toplum anlayışı, devlet-demokrasi ve sivil toplum kavramı tartışılmıştır. Ayrıca, “Bölge Ölçeğinde Sivil Toplum Hareketinin İşbirliği Arayışları Forumu” başlığında bölgede faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin temsilcileri sunum yapmışlardır. Sempozyumda, sivil örgütlenme alanının kendi yapısal sorunlarını aşarak, devletin ve toplumun demokratikleşmesine nasıl müdahale edeceklerine ilişkin görüş ve öneriler açığa çıkarılmıştır. Sempozyum sonuç bildirgesinde tartışılan bu konular ışığında sorunlara ilişkin tespitler ve çözüm önerileri yer almıştır.
Hukuk, Demokrasi ve Sivil Toplum Sempozyumu’nda yapılan sunumlar ve sonuç bildirgesi aynı başlık altında bir Hukuk Demokrasi ve Sivil Toplum Kitabı olarak hazırlanıp, dağıtılmıştır.

Toplum Hukuk Araştırma Vakfı (TOHAV) tarafından düzenlenen ‘Avrupa’da Azınlık Hakları ve Türkiye’ konulu panelde konuşan Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) Demokratikleşme Programı Yöneticisi Dr. Dilek Kurban, Türkiye’de azınlıklara yönelik 80 yıldır bir dışlama ve ‘öteki’leştirme politikasının yürütüldüğünü söyledi.
TOHAV Avrupa Birliği Enstitüsü’nde düzenlenen panele katılan TESEV Demokratikleşme Programı Yönetici Dr. Dilek Kurban, Türkiye’nin azınlıklara yönelik uygulamalarına değindi. Lozan Antlaşması ile birlikte Türkiye’de azınlıklara verilen hakların hiçbir zaman hayata geçmediğini belirten Kurban, “Türkiye’de azınlıklara karşı 80 yıldır bir ‘öteki’leştirme politikası yürütülüyor” dedi. Dünyada tüm üniter devletlerin azınlıkları inkar üzerine inşa edildiğini ifade eden Kurban, azınlıkların ise, kendilerini doğru anlatmadığını belirtti.
Türkiye’de Kürtlerin ise kendilerini azınlık olarak görmek istemediğini kaydeden Kurban, “Kürtler her zaman makro siyaset peşinde, mikro siyaset yapmıyorlar” diye belirtti.
Türkiye’de öncelikli toplumsal sorunların başında gelen ‘Ermeni Sorunu’, ‘Kürt Sorunu’ ve ‘Başörtüsü Sorunu’nu yaşayan kesimlerin de birbirini anlamadığını savunan Kurban, sorunların hukuksal mücadele ile çözüleceğine vurgu yaptı

TOHAV Genel Başkanı Av. Şehnaz Turan’ın açılış konuşmasını yaptığı seminerde Av. Selahattin Demirtaş, Av. Nalan Erkem, Dr. Ümit Biçer ve Merkezi İsviçre’de bulunan APT derneğinden Matthew Pringle tarafından birer sunum gerçekleştirildi. Konuşmasında TOHAV tarafından yıllardır işkenceye karşı hukuki mücadele yürütüldüğüne vurgu yapan Av. Şehnaz Turan, Türkiye’de işkence ve kötü muamele uygulamalarının halen devam ettiğini belirterek, yürütülmekte olan İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Projesiyle işkencenin önlenmesi konusunda stratejik davalar ile yeni taktikler oluşturulmasına katkı sunulmaya çalışılacağı ifade edildi.
Selahattin Demirtaş ilk konuşmacı olarak yaptığı sunumda, Türkiye’de işkencenin toplumsal sorunlardan bağımsız olmadığını vurgulayarak, işkencenin önlenmesinin temel sorunların çözümüyle birlikte ele alınması gerektiğini ifade etmiştir.
Av. Nalan Erkem tarafından yapılan, işkencenin hukuki belgelenmesi, mağdurla görüşme teknikleri başlığı altında yaptığı sunumda, işkence mağdurlarıyla görüşmenin tarzı ve İstanbul Protokolü görüşme tekniklerine uymanın önemini anlattı. Katılımcılar arasından oluşturulan gruplar canlandırma yöntemiyle, işkence mağdurları ve hukukçular arasında kurulması gereken iletişim yöntemlerinin inceliklerini gözler önüne sermiştir. Koruma hakları, faillerin sorumluluğu başlığı altında Av Nalan Erkem tarafından ikinci gün yapılan sunumda ise, yine katılımcılardan oluşturulan grupların kendilerine verilen olayları çözümlemesi ve değerlendirmesini sağlayarak, bu değerlendirmeler yoluyla koruma hakları ve faillerin sorumluğunu açıklamıştı.
Kocaeli Üniversitesi’nden Dr. Ümit Biçer ise “İşkencenin Belgelenmesi ve Tıbbi Raporlama” başlığı altında yaptığı sunumda “Canlılarda adli tıbbi görev ve işkencenin bulgulanmasında dikkat edilmesi gereken konulara değinerek, Minnesota Otopsi Protokolü hakkında bilgiler vermiştir.
İşkenceyi Önleme Derneği’nden (APT) Mathew Pringle ise Uluslararası Önleme Mekanizmaları başlığı altında yaptığı sunumda özellikle katılımcılar için yeni bir konu olan BM İşkenceye Karşı Seçmeli Protokol (OPCAT) üzerinde değerlendirmelere yer vermiş Seçmeli Protokolü kabul eden ülkeler ve bu protokolün gerekliliği ve nasıl işleyeceği, ulusal önleyici mekanizmaların nasıl oluşturulacağına dair bilgiler vermiştir. Diğer ülke deneyimlerinden örnekler veren Pringle Sivil Toplum Örgütlerinin OPCAT’in onaylanma ve uygulanması sürecini aktif olarak teşvik etmesi ve sürece aktif katılımı gerektiğini vurgulamıştır.
Seminer daha sonra Proje Koordinatörü Hatice Ödemiş tarafından yapılan kapanış konuşmasının ardından sona ermiştir.

Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), Diyarbakır Barosu, Minority Rights Group İnternational (MRG) ve Mezopotamya Kültür ve Dayanışma Derneği (MEZO-DER) 1 Ocak 2006 tarihi itibariyle başlayan Türkiye’de Azınlık Haklarının Korunması ve Ayrımcılıkla Mücadele Projesi kapsamında “Türkiye’de Yerinden Edilen Kişiler Sorunu, Geri Dönüş ve Zararların Tazmini İçin Eylem Kılavuzu”nu 30 Kasım 2006 tarihinde TOHAV’da düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyunun bilgisine sundu.
TOHAV Genel Başkanı Av. Şehnaz TURAN’ın yaptığı açılış konuşmasının ardından, MRG proje koordinatörü Av. Nurcan KAYA, Türkiye’de Azınlık Haklarının Korunması ve Ayrımcılıkla Mücadele Projesi’nin amacı ve faaliyetleri hakkında bilgi verdi. TOHAV Genel Başkanı Av. Şehnaz TURAN ise “Türkiye’de Yerinden Edilmenin Arka Planı, Yerinden Edilme Sorununu Doğuran Nedenler ve Yerinden Edilenlerin Bugün Yaşadıkları Sorunlar ve Geri Dönüş Uluslararası İnsan Hakları Hukuku” konularını eylem kılavuzu kapsamında değerlendirdi. “Bir Geri Dönüş, Yeniden Yapılandırma ve Tazminat Süreci Örneği Olarak Özellikle Bosna ve Hersek Tecrübesi” başlığı altında Clive BALDWİN’in (MRG) konuşmasının ardından MEZO-DER proje asistanı Zeki YOLDAŞ Süryanilerin yerinden edilmelerine ilişkin bilgilendirmede bulundu. Yine proje kapsamında hazırlanan“Türkiye’de Zorunlu Göç Mağdurları İçin Yol Gösterici Rehber” Av. Devrim BİÇEN (Diyarbakır Barosu) tarafından tanıtıldı. Son olarak TOHAV Genel Başkanı Av. Şehnaz TURAN Hükümete, yerel yönetimlere, sivil toplum örgütlerine ve uluslararası kurum ve kuruluşlara eylem kılavuzu kapsamında tespit edilen bir soruna yönelik çözüm önerilerini açıkladı.

Sunumların ardından basın açıklamasına katılanların eylem kılavuzunun içeriği ve sorunun çözümüne yönelik görüş ve önerilerini sunduğu, sorularının cevaplandığı oturumla basın açıklaması başarı ile sona erdi.
 

Genel Kurulu takiben 9-10 Aralık 2006 tarihlerinde IRCT ve Berlin İşkence Mağdurları Tedavi Merkezi (BZFO) tarafından dokuzuncusu düzenlenen Uluslararası İşkence Sempozyumu yapıldı. İki gün süren sempozyuma çeşitli ülkelerden 400 kadar davetli katıldı. Sempozyum’da işkenceyle mücadele ve rehabilitasyon konusunda kaydedilen ilerlemeler ve işkence ile mücadelenin önündeki engeller ve hükümetlere düşen görevlere vurgu yapıldı.
 

Ayrımcılıkla Mücadele Projesi kapsamında “Ayrımcılık Hukuku ve Davaları” adlı workshop yapıldı.
3–4 Mart 2007 tarihlerinde Taxim Hill Otelde gerçekleştirilen workshopa Sakatlar Derneği Başkanı Şükrü BOZAN, KAOS GL’den Umut GÜNER, Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi’nden Dr. İdil Işıl GÜL, Edirne Roman Kültürünü Tanıtma Araştırma Geliştirme ve Yardımlaşma Derneği (EDROM) Başkanı Erdinç ÇEKİÇ, Lazları temsilen Av. Mehmedali Barış BEŞLİ, Marmara Üniversitesi Genel Kamu Hukuku Anabilim Başkanı Prof. Dr. Osman Doğru, yabancı uzmanlar (Margarita Illieva, Greg Fabian, Schona Jolly) ve proje ortakları katıldı.
Uluslararası İnsan Hakları ve Avrupa Birliği Hukukunda Ayrımcılık Yasağı Mevzuatı ve çeşitli ülkelerin ayrımcılık yasası ve eşitlik kurumlarının incelendiği iki günlük workshop, Türkiye için Ayrımcılık yasasını hazırlama metodolojisinin belirlenmesi ve eşitlik kurumu konularında yapılan grup çalışmalarının sunumu ile sona erdi.

Toplam sekiz takımın katılımı ile başlayan turnuvada dörderli takımlar halinde iki grup oluşturulmuş olup, müsabakalar bu düzenleme üzerinden yapılmaktadır.
Grup maçları sonrası üst tura çıkan takımlar arasında eleme sistemine göre müsabakalar yapılacaktır. Turnuvamız 20 Mayıs tarihinde yapılacak final müsabakasıyla sona erecektir.

TOHAV “İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Projesi” kapsamında avukat ve doktorlara yönelik eğitim seminerlerinin ikincisini Van’da düzenliyor. 2–3 Haziran tarihinde Otel Tamara’da gerçekleşecek olan seminere, çevre illerden çok sayıda avukat ve doktorun katılması bekleniyor. İki gün sürecek eğitim semineri programı ektedir.

TOHAV Yönetim Kurulu üyesi Av. Selim Okçuoğlu’nun açılıs konuşmasını yaptığı seminerde, Av. Nalan Erkem, Dr. Ümit Biçer ve Merkezi İsviçre’de bulunan APT’den (İşkenceyi Önleme Derneği) Matthew Pringle tarafından sunumlar yapıldı.
Av. Nalan Erkem, İşkencenin tanımı, İç hukuk ve uluslararası Hukuktaki Düzenlemeler, konulu sunumunun ardından işkencenin hukuki belgelenmesi, mağdurla görüşme teknikleri başlığı altında sunumlar yapmış, işkence mağdurlarıyla görüşmenin tarzı ve İstanbul Protokolü görüşme tekniklerine uymanın önemini anlatmıstır. Katılımcılar arasından oluşturulan gruplar, canlandırma yöntemiyle, işkence mağdurları ve hukukçular arasında kurulması gereken iletişim yöntemlerinin inceliklerini gözler önüne sermiştir. Koruma hakları, faillerin sorumluluğu başlığı altında yine Av. Nalan Erkem, katılımcılardan oluşturulan grupların kendilerine verilen olayları çözümlemesi ve değerlendirmesini sağlayarak, bu değerlendirmeler yoluyla koruma hakları ve faillerin sorumluluğunu açıklamıştır.
Kocaeli Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ümit Biçer ise “İşkencenin Belgelenmesi ve Tibbi Raporlama” başliği altında iki bölüm halinde yaptığı sunumda “Canlılarda adli tibbi görev ve işkencenin bulgulanmasında dikkat edilmesi gereken konulara değinerek, Minnesota Otopsi Protokolü hakkında bilgiler vermiştir.
İskenceyi Önleme Derneği’nden (APT) Mathew Pringle ise Uluslararası Önleme Mekanizmaları başlığı altında yaptığı sunumda özellikle katılımcılar için yeni bir konu olan BM İşkenceye Karşı Seçmeli Protokol (OPCAT) üzerinde değerlendirmelere yer vermiş, Seçmeli Protokolü kabul eden ülkeler ve bu protokolün gerekliliği ve nasıl işleyeceği, ulusal önleyici mekanizmaların nasıl oluşturulacağına dair bilgiler vermiştir. Diğer ülke deneyimlerinden örnekler veren Pringle, Sivil Toplum Örgütlerinin OPCAT’in onaylanma ve uygulanması sürecini aktif olarak teşvik etmesi ve sürece aktif katılımı gerektiğini vurgulamıştır.
İki günlük seminer sonrasında katılımcılara sertifika verilmiştir.

Bu çalışma TOHAV tarafından 2006 yılında başlayan ve halen yürütülen İşkence Önleme Projesi kapsamında vakfımıza yapılan başvurular ve ülke çapında izlenen örnek olay ve davalardan edinilen bilgilerin bir derlemesidir.
Türkiye’de işkencenin önlenmesi konusunda yaşanan sorunların değerlendirildiği raporumuzda, hükümet tarafından yapılan “işkenceye sıfır tolerans” söylemlerine ve mevzuatta yapılan değişiklik ve iyileştirmelere rağmen işkence ve kötü muamele uygulamalarının halen devam ettiği ve birçok örnek vakada da görüldüğü üzere, kolluk kuvvetlerinin yasaları hiçe sayan uygulamalarını sürdürdükleri görülmektedir.
Raporun tümüme ulaşmak için tıklayınız…

 

 

Türkiye Cumhuriyetinin 60. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 3. hükümet programından;

 

-“Sıfır Tolerans” anlayışı ile işkence, kayıp, gözaltında ölüm, faili meçhul cinayet gibi demokratik hukuk devletinde kabul edilemez insan hakları ihlallerinin üzerine, kararlılıkla gidilecektir.”

 

Temel hak ve özgürlüklerin uluslararası standartlara getirilmesi tartışmalarının yürütüldüğü bu dönemde tüm insan hakları ve insancıl hukuk metinlerinde son derece açık ve istisnasız şekilde düzenlenmiş İŞKENCE YASAĞI ile ilgili olarak hükümet programında da taahütte bulunulmuş olması son derece önemlidir. Ancak yürütmenin “işkenceye sıfır tolerans” sözü ile açıkladığı bu kararlılığının uygulamada gerçek bir karşılığının olmadığı üzülerek gözlemlenmekte ve rapor edilmektedir.

 

            Türkiye, Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşmesi’ne Ek Seçmeli Protokolü Eylül 2005’de imzaladı, ancak bugüne kadar onaylamadı. Aradan geçen 25 aylık süre zarfında gerek protokolün onaylanması gerekse protokolün içeriğinde belirtilen ulusal ve uluslararası mekanizmaların kurulması ve işlev kazandırılması yönünde herhangi bir girişimde bulunulmamıştır.

 

            Seçmeli protokol, bir insanlık suçu olan işkence ve kötü muamalenin sonuçlarının giderilmesinden çok,  bu türden olayların yaşanmaması için önleyici bir sistem getirmesi noktasında çok büyük öneme sahiptir.

           

Seçmeli Protokol’ün ana hedefi, düzenli ziyaretler sistemi oluşturmaktır. Devletler, protokole taraf olduktan sonra en geç bir yıl içinde ulusal önleme mekanizmasını kurmakla yükümlüdür. Ulusal mekanizmalar kamusal veya özel ve hatta gayri-resmi (unofficial) alıkonulma yerlerini (karakollar ceza ve ıslah evleri, akıl hastaneleri, kışlalar vs.) önceden haber vermeksizin ad hoc olarak ziyaret edebilecektir. Bu ziyaretler neticesinde elde edilen veriler ilgili makamlara raporlanarak ulaştırılacaktır.

 

            Türk hukuk sistemi içerisinde denetim ve izleme faaliyetini yapan İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları ve Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları bulunmaktadır. Ama hâlihazırda bu kurumlarla protokolde hedeflenen sonuçlara ulaşılması mümkün değildir. İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarının ziyaret yerleri konusunda herhangi bir sınırlaması olmamasına rağmen, olası bir gözaltı mekânını ziyaret etmek istediklerinde ilgli yerin izin vermemesi durumunda başvurabilecekleri hukuki bir yol bulunmamaktadır. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurullarının yetkisi ise infaz kurumları ve tutukevleri ile sınırlı olmakla birlikte bu kurullar askeri ceza infaz kurumlarını ve tutukevlerini ziyaret edememektedir. Her iki türden kurul da gerek kuruluş ve işleyişleri, gerek mali özerkliklerinin bulunmayışı ve en önemlisi de idarenin gölgesi altında çalışmaları sebebiyle bağımsız ve şeffaf bir niteliğe sahip değildir.

 

 Bu nedenlerle işkenece ve kötü muamelenin önlenmesi hususunda Türk Ulusal Hukuk Sistemi içerisinde Seçmeli Protokolün getirmiş olduğu ölçütler içerisinde Ulusal Önleme Mekanizması’nın kurulması son derece acil ve elzemdir. Seçmeli Protokolün onaylanarak bu türden bir mekanizmanın kurulması yürütmenin “işkenceye sıfır tolerans” sloganının ne kadar samimi olduğunun en açık göstergesi olacaktır.

 

Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı olarak 01.03.2006 tarihinden bu yana yürütmekte olduğumuz İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELEYİ ÖNLEME PROJESİ kapsamında, SEÇMELİ PROTOKOLÜN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ için bugünden itibaren başlattığımız kampanya ile bu konuya duyarlı tüm bireylerin ve kurumların desteğini bekliyor ve insan onuruna yakışır bir yaşam için konunun takipçisi olacağımızı bildiriyoruz.

 

 

 

TOHAV Genel Sekreteri Hakan Gündüz’ün açılış konuşmasını yaptığı seminerde Av. Seda Akço, İsveç’ten Claes Forsberg ve Marie von Baltenau, Jan Alva, Jessica Sandberg ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Dr. Asuman İnceoğlu tarafından sunumlar yapıldı.

Av. Seda Akço’nun yaptığı “AIHS’de CMK’da Çapraz Sorgulama” başlıklı sunumunun ardından “AB’de Çapraz Sorgulama/ İsveç’te Kovuşturma Aşaması” başlıklı sunumu ile Claes Forsberg ve Marie von Baltenau katılımcılarla buluştu. Lund ve Landskrona Bölge Mahkemesi Hakimi Jan Alva “AB’de Kovuşturma Aşamasında Adil Yargılama” başlıklı sunum gerçekleştirdi. “Avrupa’da ve Güney Amerika’da Uzlaşma” başlıklı sunumda Marie von Baltenau ve Jessica Sandberg savaş sonrası dönemde kolektif ve bireysel zararların tazminine değindi. Eğitim seminerinde İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Dr. Asuman İnceoğlu  “Türkiye’de Uzlaşma Kurumunun arka planı” başlığı altında “Soruşturma ve Kovuşturma Aşamasında Uzlaşma” konulu sunumu gerçekleştirdi.

Eğitim semineri verilen kokteylin ardından son buldu.

Temel hak ve özgürlüklerin uluslararası standartlara getirilmesi tartışmalarının yürütüldüğü bu dönemde tüm insan hakları ve insancıl hukuk metinlerinde son derece açık ve istisnasız şekilde düzenlenmiş İŞKENCE YASAĞI ile ilgili olarak hükümet programında   dahi taahütte bulunulmuş olması son derece önemlidir. Ancak yürütmenin “işkenceye sıfır tolerans” sözü ile açıkladığı bu kararlılığının uygulamada gerçek bir karşılığının olmadığı üzülerek gözlemlenmekte ve rapor edilmektedir.

            Türkiye, Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşmesi’ne Ek Seçmeli Protokolü Eylül 2005’de imzaladı, ancak bugüne kadar onaylamadı. Aradan geçen 25 aylık süre zarfında gerek protokolün onaylanması gerekse protokolün içeriğinde belirtilen ulusal ve uluslararası mekanizmaların kurulması ve işlev kazandırılması yönünde herhangi bir girişimde bulunulmamıştır.

          Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı olarak 01.03.2006 tarihinden bu yana yürütmekte olduğumuz İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELEYİ ÖNLEME PROJESİ kapsamında, SEÇMELİ PROTOKOLÜN YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ için  başlattığımız kampanya çerçevesinde Seçmeli Protokole dair 12 Ocak 2008 tarihinde İstanbul’da  uluslararası toplantı düzenlendi.

Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV)tarafından  26–27 Ocak 2008 tarihinde Richmond Hotels/İstanbul ‘da, “Çokkültürlü toplumlarda eğitim hakkı: Türkiye deneyimi”çalıştayı  gerçekleştirilmiştir.

 

Hükümet temsilcilerinin, eğitim hakki konusunda çalışan sivil toplum örgütleri ve uzmanlarının, uluslararası hükümetsel örgütlerin temsilcilerinin ve bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerde eğitim alanında çalışan kamu görevlilerinin katıldığı toplantıda eğitim hakkı çerçevesinde eğitim kurumlarına erişim, ders kitapları, müfredat ve insan hakları, okullarda din eğitimi ve çeşitli dillerin öğretilmesi ile bu dillerde eğitim verilmesi konuları ele alınmıştır.

 

Toplantı süresince katılımcılarla birlikte Türkiye’de eğitim konusundaki sorun alanları belirlenmiş ve yürütülmekte olan çalışmalar-gelişmeler konusunda bilgi alışverişinde bulunulmuş, toplantıya katılan uluslararası uzmanların sunumlarıyla başka ülkelerdeki uygulamalar ve konuya ilişkin uluslararası standartlar incelenmiştir. Somut çözüm önerilerinin üretilmesi ile çalıştay başarı ile sona emiştir.

TOHAV/TRC is a reference centre that plans and coordinates medical, physical, physiological and social treatment programs to individuals and groups who have been subjected to torture or ill treatment at the several processes of custody or imprisonment. This report aims at providing data on both the formats and processes of the help offered by our centre and also the charecteristics of torture survivors.

The declared numbers in the report point out the patients that the capacity of our center can meet. An obvious fact is that the actual number of the torture survivors are far more than the total number of applications in our centre. The most obvious fact of all is that tha torture and ill treatment are ongoing in Turkey. As a matter of fact, 12 torture survivors has applied to our centre in only the first month of 2008. This is more than the number applicants per each month all through in 2007. This fact unfortunately leads to prediction of the torture to be increased this year. Our foundation will continue works of help and efforts towards a complete annihilation of torture as a humanity crime.

We are presenting the last year’s report to the organizations and individuals who are concerned on torture and ill treatment. Sooner or later the dignity of humanity will defeat torture.

SEMİNER

AB ve TÜRKİYE

 

TOHAV ve  OLOF PALME International Center tarafından düzenlenen AB ve Türkiye’ konulu seminerde, Türkiye’nin AB süreci tartışıldı. Seminerde AB’nin tanımı, kurumları ve tarihçesinin yanısıra Türkiye-AB müzakere süreci ve ilişkileri tartışıldı. 7 Haziran 2008’de Taksim Hill Otel’de düzenlenen sempozyuma aralarında, TUAD, Süryani Derneği, TUDEF, Ankara KAOS/GL, İHD Diyarbakır Şubesi, Kırkörük Kadın Dayanışma Kooperatifi, Umut Işığı Kadın Kooperatifi, Tunceli Gençlik Derneği ve bir çok kurum temsilcisi katıldı.

 

 

TARİH: 07 Haziran 2008

YER: TAKSİM HİLL OTEL

 

09.00- 09.40           Kayıt

 

09.40-09.50            Açılış Konuşması               

                               Av. Şehnaz Turan – TOHAV Başkanı

 

09.50- 10.00           Açılış Konuşması               

                               Nivin Yosef – The Olof Palme International Center , Program Yöneticisi 

 

10.00- 10.45            “Avrupa Birliği; tanımlar, kurumlar, tarihçe”

                                   Emre Gönen- Bilgi Üniversitesi AB Enstitüsü ( EU Institute , Bilgi University)

 

10.45-11.00               Ara (coffee break)

 

11.00-11.45             “Avrupa Birliği; tanımlar, kurumlar, tarihçe”

                                   Emre Gönen- Bilgi Üniversitesi AB Enstitüsü

 

12.00-13.30            Öğle Yemeği  (lunch)

 

13.30-14.15             Türkiye- AB ilişkileri: Müzakere Süreci ve İlerleme Raporlarında Türkiye

                               Feray Salman- İnsan Hakları Ortak Girişimi

 

14.15-14.30            Ara (coffee break)

 

14.30-15.15             Türkiye- AB ilişkilerinde güncel sorunlar:Yasal reformlar,AB politikası

                               Feray Salman

 

15.15-15.30            Ara (coffee break)

 

15.30-16.30             Avrupa Birliği Sürecinde Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü

Ali Alper Akyüz- Bilgi Üniversitesi

 

16.30-16.45            Ara (coffee break)

 

16.45-17.45                   Forum: Geleceğe bakış ve algılama sorunları üzerine

                               Moderatör: Av. Selim Okçuoğlu – TOHAV AB Enstitüsü Direktörü      

 

17.45-18.00            Kapanış

Bu kitap TOHAV Avrupa Birliği Enstitüsü tarafından hazırlanmış olup Türkiye’ye yönelik insan hakları ve Kürt Sorunu ile ilgili olarak 1989-2002 dönemleri esas alınıp Avrupa Parlamentosu kararlarının derlenmesinden oluşmaktadır. Okuyucuya sunulmak üzere hazırlanmış olan bu kitap çalışması, bilebildiğimiz kadarıyla, bir ilk olma özelliği taşıyor.

Türkiye, AB üyelik sürecinde bir çok yapısal sorunla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu bağlamda demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında yapılacak olan reformlar hiç şüphesiz Kürt Sorunu’nun çözümüne de katkı oluşturacaktır.

Katılım Ortaklığı Belgesi uyarınca, Türkiye’nin üyelik sürecinde AB müktesebatının bir parçası olarak kabul edilen Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’ye yönelik kararlarının derli toplu bir biçimde okuyucuya sunulması bu açıdan önemli bir boşluğu dolduracaktır.

Kuruluşundan itibaren Türkiye’de insan hakları alanında çalışma yürüten TOHAV; bünyesinde oluşturduğu AB Enstitüsü aracılığıyla  Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde  çalışmalarını sürdürmeye devam edecektir.

Elinizdeki bu çalışmanın meydana gelmesinde Fırat Karakoç, Necat Ayaz ve Sevgi Epçeli’nin çevirilerinin yanı sıra düşünsel ve pratik anlamda bir çok insanın katkısı bulunuyor.

TOHAV olarak, başta Sınır Tanımayan Avukatlar (İsveç) olmak üzere tüm bu katkıların sahiplerine teşekkürü borç biliriz.

 

BASINA VE KAMUOYUNA

30.12.2009, İSTANBUL

 

 

Kürt Halkı yalnız değildir!

Tutuklananlar derhal serbest bırakılmalı ve operasyonlar durdurulmalıdır.

 

İzmir, Bulanık, Dolapdere, Keçiören’de taş, molotof ve silahla başlayan, DTP’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması ile devam eden Kürt Halkına yönelik baskı ve saldırılar; aralarında avukatların, kamuoyunca bilinen Kürt siyasetçilerin, önceki ve görevdeki belediye başkanlarının da bulunduğu 35 kişinin gözaltına alınarak 23 kişinin tutuklanması ile sürmektedir.

Batman Belediye Başkanı Necdet ATALAY, Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf KARATEKİN, Sur Belediye Başkanı Abdullah DEMİRBAŞ, Cizre Belediye Başkanı Aydın BUDAK, Suruç Belediye Başkanı Ethem ŞAHİN ve Viranşehir Belediye Başkanı Leyla GÜVEN, Kızıltepe Belediye Başkanı Ferhan TÜRK, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Ali ŞİMŞEK, İHD Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şube Başkanı Muharrem ERBEY, kapatılan DEP’in eski milletvekili Hatip DİCLE, Dicle eski Belediye Başkanı Abdullah AKENGİN, Batman eski Belediye Başkanı Hüseyin KALKAN, Viranşehir eski Belediye Başkanı Emrullah CİN, Ergani eski Belediye Başkanı Nadir BİNGÖL, DİSKİ Genel Müdürü Yaşar SARI, Ramazan DEDE ve Abbas ÇELİK tutuklanarak cezaevine konulmuşlardır.

Eski DTP milletvekilleri ve BDP meclis grubuna yöneltilmiş “yakalama emri” tehdidi, onları mahkeme önüne çıkarma ihtiyacından çok siyaset yapmalarını imkânsız hale getirme isteğinden kaynaklanmaktadır.

Dokunulmazlıkları görüşülmeyen yüzlerce hırsız, ihale fesatçısı, yaralama sanığı dururken, Kürt halkının seçilmiş temsilcilerine yöneltilmiş bu hasmane tutum kabul edilemez.

Kapıları balyozla kırılarak gözaltına alınanlar, plastik kelepçe işkencesine maruz kalanlar CMK. nun 145.maddesinde bakımından “ifadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişiler”dir.

Yine gözaltına alınanların CMK. nun 145.maddesi gereğince bu konuda bir davetiye ile çağrılarak, ifade ve sorgularını yapmak olanaklı iken bu işlemleri gözaltı terörüne, siyasal bir güç yarışı ve gösterisine dönüştürmek, Kürt milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hiçe sayılarak “zorla getirme kararları/yakalama emirleri” vermek ve uygulamaya çalışmak yasakçı, inkarcı  ve baskıcı resmi politikanın tekrarı ve devamıdır.  

 

Operasyonu hazırlayan, yöneten ve uygulayanlara hatırlatırız ki gözaltına alınanların plastik kelepçeler takılarak ve tek sıra halinde “sevk” edildikleri yer Sıkıyönetim Askeri Mahkemeleri, 12 Eylül işkence merkezleri,  ya da Auschwitz toplama kampları değil, Diyarbakır Adliye Binasıdır.

            Açlığın, yoksulluğun, yolsuzluğun, işsizliğin, emek ve emekçi düşmanlığının ekonomik, toplumsal ve siyasal çözümsüzlüğün “odağı” haline gelmiş AKP hükümeti bilmelidir ki; halklarımızın demokrasi ve özgürlük talepleri,  Terörle Mücadele Yasası, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu başta olmak üzere gerici, faşist baskı yasaları kullanılarak, silah, linç ve provokasyonlar aracı kılınarak sindirilemeyecektir.

Kürt Halkının demokrasi ve özgürlük mücadelesine yönelik siyasal bir saldırı olan gözaltı ve tutuklamalar, hükümetin Kürt Halkının demokrasi, hak ve özgürlük istemlerini Kürtler olmadan çözmek konusundaki “AÇILIMI”dır.

Bugün bu hükümet terörüne karşı çıkmayanlar, balyozlar kendi kapılarını dövmeye başladığında sızlanmamalıdır.

Tutuklananlar derhal serbest bırakılmalı ve operasyonlar durdurulmalıdır.

Kürt Halkı yalnız değildir.

 

Çağdaş Hukukçular Derneği                           Toplum Ve Hukuk Araştırmaları Vakfı

İstanbul Şubesi

 

 

TOHAV İŞKENCE ve KÖTÜ MUAMELE RAPORU-2007

 

Türkiye’de İşkence ve Kötü Muamele, güncelliğini sürekli olarak koruyan ve hepimizi ilgilendiren bir sorun alanı olarak varlığını devam ettirmektedir. Avrupa Birliği’ne üyelik süreci içinde önemli bir takım yasal reformlar gerçekleştirildi ve bu reformlar kapsamında İşkence ve Kötü Muamele’ye yönelik olarak da mevzuatta önemli değişiklikler yapıldı. Ne var ki bu suça ilişkin kamu otoritelerinin bakış açısı ve algılamasında bir değişiklik yaşanmadı. Yine işkence failleri korundu, yine mağdurlara sanık muamelesi yapıldı ve yine cezasızlık devam etti. Tüm bu durumlar karşısında “işkenceye sıfır tolerans” söyleminin bir ağırlığı olabilir mi? Bundan iki-üç yıl öncesine kadar reform sürecinin devam ettiği dönemde işkencenin artık sistematik olmadığına dair söylemler söz konusuydu ve işkencenin münferit bir vaka olduğu belirtiliyordu. Ne var ki aradan geçen zaman İşkence ve Kötü Muamele’de ciddi hiçbir mesafe alınmadığının kanıtı oldu adeta. Tabii ki bu durumu AB üyelik sürecinden bağımsız olarak da değerlendirmemek gerekir. İşkence ve Kötü Muamele’nin tekrar tırmanmasıyla AB uyum sürecinde yaşanan duraksamayı beraber algılamak gerekiyor. Buna bu raporun kapsadığı dönemde Terörle Mücadele Kanunu ve Polis Vazife ve Salahiyetleri Hakkında Kanun’da yapılan ciddi değişiklikleri de eklediğimizde uygulamadaki sorunların üstüne mevzuat sorunu da yeniden eklemiş oldu. Böylece işkence suçu ve uygulamaları bakımından yeniden başa döndüğümüzü söylemek mümkün görünmektedir.

 

Yıllarca sistematik olarak varlığını sürdürmüş bir olgunun birkaç yıllık zaman dilimi içinde ortadan kalkmasını beklemenin de gerçekçi olmadığı ortada. Ama buradaki problem, bu yönde kapsamlı bir çabanın söz konusu olmadığı veya gösterilen çabanın uygulamada ciddi bir etki yaratıp yaratmadığıyla ilgilidir. Bu durum toplumsal bir sorun olmakla, işkence yasağının mutlaklığı, hiçbir koşulda meşru sayılmamasına dair tüm kamuoyunun algılamasında bir değişikliğin yaşanmasına ihtiyaç var belki de.

 

“İşkenceye sıfır tolerans” söyleminin içeriğini dolduracak mevzuat ve uygulama bütünlüğü içinde etkili bir çalışmanın başlatılmasına ihtiyaç var. Burada hem önleme, hem de cezalandırma mekanizmalarının etkin olmasının caydırıcılık açısından çok önemli olduğunu düşünmekteyiz. Mevcut önleme mekanizmalarının yetersiz olması olgusu karşısında örneğin BM İşkenceye Karşı Seçmeli Protokol’ün onaylanması ve bağımsız bir ulusal izleme mekanizmasının oluşturulması bir başlangıç adım olabilir.

 

Bu kitap, İşkence önleme projesinin iki yıllık çalışmasının bir sonucu olarak hazırlanmış olan rapordan oluşmaktadır. Rapor, Türkiye’deki işkence olgusu ve AB sürecine değindikten sonra ulusal ve uluslararası mevzuata yer vermektedir. Ardından bazı başlıklar üzerinden Türkiye’deki İşkence ve Kötü Muamele konusunda yaşanan sorunlara dikkat çekmektedir. Kitapta Raporlama, Cezasızlık, Zamanaşımı, Ceza ve Tutukevleri, İnfaz Rejimi, Müdafilere Yönelik Baskılar, Gözaltı, Toplantı ve Gösteri Hakkı vb. başlıklar altında bir çok İşkence ve Kötü Muamele uygulamalarının panoramasını bulmak mümkün. Kitapta ayrıca proje kapsamında İşkence ve Kötü Muamele mağdurlarının yaptıkları başvurulara ve yapılan hukuki yardıma ilişkin olarak da detaylı bir bilgilendirmenin olduğu görülüyor. Bunun yanında kitapta ayrıca farklı bir bölüm olarak TOHAV Travma Rehabilitasyon Merkezi’nin raporu da yer almakta ve bu yönüyle ilgili aktörlere daha bütünlüklü bir olgu sunumu yapmaktadır.

 

konulu Sempozyum, 16 Kas

11.00-12.00 : YENİ CMK’DA SORUŞTURMA
Av. Metin İRİZ

12.00-13.00 : YENİ CMK’DA SORUŞTURMA
Av. Metin İRİZ

13.00-14.00 :YEMEK ARASI

14.00-15.00 : AİHS SÖZLEŞMESİ NORMLARI IŞIĞINDA YENİ CMK
Av. Sezgin TANRIKULU

15.00-16.00 : AİHS SÖZLEŞMESİ NORMLARI IŞIĞINDA YENİ CMK
Av. Sezgin TANRIKULU

24 NİSAN 2005 PAZAR

10.00-11.00 : YENİ CMK’DA KOVUŞTURMA
Av.Aynur TUNCEL

11.00-12.00 : YENİ CMK’DA KOVUŞTURMA
Av.Aynur TUNCEL

12.00-13.00 :YENİ CMK’DA KOVUŞTURMA
Av.Aynur TUNCEL

13.00-14.00 : YEMEK ARASI

14.00-15.00 : KANUN YOLLAR
Av. Selim OKÇUOĞLU

15.00-16.00 : KANUN YOLLARI
Av. Selim OKÇUOĞLU
 

TOHAV
İŞ HUKUKU VE SOSYAL SİGORTA HUKUKU SEMİNERLERİ

I.İŞ HUKUKU UYGULAMASI
TARİH   : 27 OCAK 2005
SAAT   : 18.00-20.00
EĞİTİMCİ  : Av. MEHMET UÇUM
II.BİREYSEL VE TOPLU İŞ HUKUKUNDAN VE SOSYAL SİGORTA HUKUKUNDAN DOĞAN DAVA TÜRLERİ

SENDİKA DAVALARI
TARİH   : 24 ŞUBAT 2005
SAAT   : 18.00-20.00
EĞİTİMCİ  : Av. MEHMET UÇUM
III. İŞ VERENİN GÖZETME BORCUNUN İHLALİ HALİNDE UYGULANACAK YAPTIRIMLAR VE YARGISAL OLANAKLAR
TARİH  : 31 MART 2005
SAAT   : 18.00-20.00
EĞİTİMCİ  : Av. MEHMET UÇUM – Doç. Dr. ÖMER EKMEKÇİ
IV. KIDEM TAZMİNATI VE UYGULAMA SORUNLARI
TARİH   : 28 NİSAN 2005
SAAT   : 18.00-20.00
EĞİTİMCİ  : Av. MEHMET UÇUM – Av. MURAT ÖZVERİ
V. İŞE İADE DAVALARI VE UYGULAMA SORUNLARI
TARİH   : 26 MAYIS 2005
SAAT   : 18.00-20.00
EĞİTİMCİ  : Av. MEHMET UÇUM – Av. NECDET OKCAN
VI. İŞ HUKUKUNDA ALT İŞVEREN
TARİH   : 30 HAZİRAN 2005
SAAT   : 18.00-20.00
EĞİTİMCİ  : Av. MEHMET UÇUM – Av. MURAT ÖZVERİ