AYTEKİN TÜRKİYE DAVASI

AYTEKĐN/TÜRKĐYE DAVASI
AVRUPA KONSEYĐ
AVRUPA ĐNSAN HAKLARI DĐVANI
AYTEKĐN TÜRKĐYE'YE KARSI DAVASI
(102/1997/886/1098)
KARAR
STRAZBURG
23 Eylül 1998
Bu kararın 1998 Hüküm ve Karar Raporlarında son haliyle yeralmasından önce editör tarafından
revizyona tabi tutulması söz konusudur. Bu raporları diğer sayfada belirtilen bazı ülkelerin temsilcileri
ile birlikte dağıtımını da üstlenecek olan yayıncı Carl Heymanns Verlag KG'den (Luxemburger StraBe
449, D-50939 Köln), temin etmek mümkündür.
Temsilcilerin Listesi
Belçika: Etablissements Emile Bruylant (rue de la Regence 67, B-1000 Bruxelles)
Lüksemburg: Librairie Promoculture (14, rue Duchscher (place de Paris), B.P. 1142, L-1011
Luxembourg-Gare)
Hollanda: B.V. Juridische Boekhandel & Antiquariaat A. Jongbloed & Zoon (Noordeinde 39, NL-2514
GC La Haye/'s-Gravenhage)
23 EYLÜL 1998 TARĐHLĐ AYTEKĐN KARARI
ÖZETĐ
Daire Tarafından Sunulan Karar
Türkiye-Basvuru sahibinin esinin, kontrol noktasında bir asker tarafından yasa dısı olarak öldürülmesi
ve yetkililerin etkili bir arastırma yapmamıs olması iddiası
HÜKÜMET'ĐN ÖN ĐTĐRAZI (Đç hukuk yollarının tüketilmemis olması)
Hükümetin Divan önünde itirazlarını sunması engellenmemistir. -Yetkililerin, kabul
edilebilirlik safhasında basvuranın esini öldürmekle suçlanan askere karsı iç hukuk prosedüründeki
gelismeler konusunda Komisyon'a çok az ayrıntı sunmasına rağmen, yine de makul olarak, bu noktada
itirazlarını sunabilecekleri düsünülebilir- buna ek olarak, basvuran, hiçbir asamada müdahil olarak
davaya katılma kararı da dahil olmak üzere, suçlanan askere karsı açılan davaya aktif olarak katıldığını
Komisyon'a bildirmemistir.- bu faktör davasının kabulü konusunda ağır basmalıdır.
Etkili hukuk yolları hususunda Divan'ın içtihat hukuku tekrarı.
Suçlanan asker hakkında yapılan tahkikat daha sonra, görevi asarak islenen kasten adam
öldürme davası ile sonuçlanmıstır-gerçekte suçlanan er hakkındaki dava basvuru sahibinin Komisyon'a
basvurusunu takip eden ay içinde devam etmekte idi. - er daha sonra kasıtsız adam öldürmek suçundan
ceza mahkemesi tarafından mahkum edilmistir-karara karsı basvuranın temyiz basvurusu halen
incelenmektedir-savcı da er hakkında verilen ceza hafif olduğu için temyize basvurmustur-ayrıca, erin
mahkumiyeti açısından, basvuranın er ya da üstleri hakkında haksız fiil davası açmak için mantıklı
sebeplerinin olduğu düsünülmelidir- ne, ceza davasında müdahil olduğunu açıklaması sırasında
basvuranın suçlanan erden tazminat talebinde bulunmamasının nedeni, ne de tazminat için yetkililer
hakkında idare hukuku davası açmamasının sebebi hakkında hiçbir açıklama yapılmamıstır-bütün
bunlar gözönüne alındığında yetkililerin basvuru sahibinin esinin öldürülmesi hususunda pasif
davrandıkları ya da iç hukuk yollarına basvuruyu anlamsız kılacak etkili bir sorusturma yapılmadığı
iddia edilemez.
Medeni, idari ve ceza hukukundaki iç hukuk yollarının birlesimi ve özellikle ceza hukuku
prosedürünün esin ölümünden doğan zararların tazmin edilmesi konusundaki ümit verici beklentiler
hususunda, Divan, basvuranın durumunun aynı sorumlu devlete karsı davalarda basarıyla yeralarak iç
hukuk yollarını tüketme gereğinden azlonulan diğer basvuranların durumlarından farklı olduğu
görüsündedir.
Sonuç: Đtiraz onanmıstır. (oybirliğiyle)
DĐVAN'IN ĐÇTĐHAT HUKUKU ATIFLARI
16.9.1996 tarihli Akdivar ve Diğerleri Türkiye'ye Karsı ; 18.12.1996 tarihli Aksoy Türkiye'ye Karsı ;
28.11.1997 tarihli Mentes ve Diğerleri Türkiye'ye Karsı; 19.2.1998 tarihli Kaya Türkiye'ye Karsı
25.5.1998 tarihli Kurt Türkiye'ye Karsı; 28.7.1998 tarihli Ergi Türkiye'ye Karsı
----------------------------------
1.Raportör Dairenin bu özeti Divanı bağlamaz.
Aytekin Türkiye Davasında 1
Đnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına Dair Sözlesmenin ("Sözlesme") 43. maddesi ve
Divan A2 Tüzüğünün ilgili hükümlerine uygun sekilde Daire olarak toplanan asağıda isimleri belirtilen
Avrupa Đnsan Hakları Divanı,
Sn. R. Bernhardt, Baskan,
Sn. Thor Vilhjalmsson,
Sn. F. Gölcüklü,
Sn. F. Matscher,
Sn. G. Mifsud Bonnici,
Sn. B. Repik,
Sn. U. Lohmus,
Sn. E. Levits,
Sn. M. Voicu
ve ayrıca Sn. H. Petzold, Raportör, ve Sn. P. J. Mahoney, Raportör Vekili,
30 Haziran ve 25 Ağustos 1998 tarihinde özel olarak görüserek, belirtilen son tarihte aldıkları kararı
söyle sunmuslardır:
PROSEDÜR
. Dava, Avrupa Đnsan Hakları Komisyonu ("Komisyon") tarafından 29 Ekim 1997 tarihinde
Sözlesmenin 32. maddesinin 1. paragrafı ve 47. maddesince belirlenen üç aylık süre içinde Divan'a
gönderilmistir. Dava, bir Türk vatandası olan Bayan Gülten Aytekin tarafından Sözlesmenin 25.
maddesi gereğince 22 Ekim 1993 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti'ne karsı Komisyon'a yapılan 22880/93
no'lu basvurudan kaynaklanmaktadır.
Komisyon'un talebi 44. ve 48. maddelere ve de Türkiye'nin Divanın mecburi yargı yetkisini tanıdığı
bildiriye gönderme yapmıstır (madde 46). Talebin amacı, dava gerçeklerinin davalı Devletin
Sözlesmenin 2. ve 13. maddelerine bağlı sorumluluklarının ihlalini ortaya koyup koymadığı hakkında
bir karara varmaktır.
-----------------------
Raportörün Notları
1. Dava numarası 102/1997/886/1098'dir. Đlk numara, davanın ilgili yılda (ikinci numara) Divan'a
gönderilen davalar listesindeki yerini gösterir. Son iki numara Divanın kurulusundan beri önüne
getirilen davaların listesindeki yerini ve Komisyona yapılan basvurulara karsılık gelen listedeki yerini
belirtir.
2. Divan A Tüzüğü, Divan'a 9 nolu Protokolün yürürlüğe girdiği tarihten (1 Ekim 1994) önce
Komisyon'a havale edilen ve bu Protokolün bağlamadığı ülkelerle ilgili bütün davalara uygulanır.
Sonradan birçok kez değistirildiği üzere, 1 Ocak 1983 tarihinde yürürlüğe giren Tüzüğe karsılık
gelmektedir.
2. Divan A Tüzüğünün 33/3 d'ye uygun olarak yapılan sorusturmaya cevaben, basvuru sahibi davaya
katılmak istediğini belirtmis ve kendisini temsil edecek avukatları görevlendirmistir. (Madde 30)
3. Olusturulacak Daire'ye resmen seçilen Türk hakim Sn. F. Gölcüklü (Sözlesmenin 43.
maddesi) ve o sırada Divan Baskan Vekili olan Sn. R. Bernhardt katılmıslardır (Tüzük 21/4 (b) ).
Divan'ın o sırada baskanlık görevini üstlenen Sn. R. Ryssdal kura usulü ile Raportörün de hazır
bulunduğu 28 Kasım 1997 tarihinde Sn. Thor Vilhjalmsson, Sn. F. Matscher, Sn. M. A. Lopes Rocha,
Sn. B. Repik, Sn. U. Lohmus, Sn. E. Levits ve Sn. M. Voicu'dan olusan diğer yedi üyeyi seçmistir (
Sözlesmenin 43. maddesi ve Tüzük 21/5). Son olarak Vekil Hakim Sn. G. Mifsud Bonnici, davanın
ilerleyen safhalarında yer alamayan Sn. Lopes Rocha'nın yerini almıstır (Tüzük 22/1 ve 24/1).
4. Daire Baskanı olarak Sn. Bernhardt, (Đç Tüzük madde 21/6) Raportöre vekalet ederek Türk
Hükümetinin ("Hükümet") Ajanı, basvuranın avukatları, ve Komisyon Delegesi ile dava
muamelelerinin düzenlenmesi konusunda görüsmüstür. ( Đç Tüzük madde 37/1 ve 38). Sonuçta verilen
kararı takiben Raportör, Hükümetin ve basvuranın görüslerini sırası ile 24 ve 28 Nisan 1998 tarihlerinde
almıstır. Basvuranın adil tatmin hakkındaki sonraki ayrıntılı iddiaları 2 Haziran 1998 tarihinde Raportör
Daire tarafından teslim alınmıstır. Hükümetin bu iddialar hakkındaki görüsleri Raportör Daire
tarafından 11 Haziran 1998 tarihinde alınmıstır.
Baskan, 7 Ağustos 1998 tarihinde Hükümet Ajanı ve Komisyon Delegesi ile görüserek, basvuranın adli
yardım talebini kabul etmistir. (Tüzük A'ya ek 4. madde )
5. Durusma, Baskanın kararına uygun olarak, 29 Haziran 1998 tarihinde Strazburg Đnsan Hakları
Binası'nda halka açık olarak yapılmıstır. Divan daha önce bir hazırlık toplantısı yapmıstır.
Divan Önünde:
(a) Hükümet adına
Sn. B. Cankorel, Elçi, Ajan,
Sn. D. Akçay, Ajan Yardımcısı,
Sn. E. Genel,
Sn. K. Alatas,
Sn. M. Gülsen,
Sn. A. Günyaktı, Danısmanlar;
(b) Komisyon adına
Sn. H. Danelius, Delege;
(c) Basvuran adına
Sn. A. Reidy, Avukat,
Sn. K. Boyle, Avukat, Danısman.
Divan, Sn. Danelius, Sn. Reidy, Sn. Boyle, Sn. Cankorel ve Sn. Akçay'ın konusmalarını dinlemistir.
DAVANIN ESASI
1. DAVA SARTLARI
A. Basvuran
6. 1969 doğumlu bir Türk vatandası olan basvuru sahibi Sn. Gülten Aytekin halen Đstanbul'da
yasamaktadır. Basvuran, 24 Nisan 1993 tarihinde Türkiye'nin güneydoğusunda Diyarbakır ve Sason
arasındaki yolda bir jandarma karakolunun dısındaki kontrol noktasında yasa dısı olarak bir asker
tarafından öldürüldüğü iddia edilen Sn. Ali Rıza Aytekin'in esidir. Basvuranın merhum esi müteahhit
idi ve Diyarbakır'da bürosu olan Aytekinler San. Đns. Tic.Ltd. Sti'nin ortaklarından biriydi. Öldüğü
sırada yirmi yedi yasındaydı.
B. Tartısma Konusu Hususlar: 24 Nisan 1993 Olayları
7. Basvuranın esinin 24 Nisan 1993 tarihinde hangi kosullar altında öldürüldüğü tartısılmıstır.
1. Basvuran Tarafından Sunulan Hususlar
8. 24 Nisan 1993 tarihinde Ali Rıza Aytekin, erkek kardesi Feyzullah Aytekin (müteahhit) ve
kuzenleri Salih ve Resul Aytekin (her ikisi de insaat isçisi) özel bir araç ile Türkiye'nin
güneydoğusundaki Batman ilinin Sason bölgesindeki iki köprü insaatını kontrol etmek için yola
çıkmıslardı. Ali Rıza Aytekin'in sirketi devlet yetkilileri tarafından köprü insaatı hususunda
ödüllendirilmislerdi. Aracı Ali Rıza Aytekin kullanıyordu.
9. Saat 13.30 sıralarında araç Kozluk yakınındaki Yanıkkaya Jandarma Karakolu'nu geçer geçmez
dısarda nöbet tutmakta olan bir asker aracı kenara çekip durmaları için seslendi. Hız rampaları nedeni
ile aracı yavas kullanan Ali Rıza Aytekin askerin bu talimatı ile birlikte aracını kenara çekti ya da yolun
sağına doğru çekmeye basladı.
10. Araç durur durmaz Er Tuncay Deniz, araca doğru ates etti. Kursun aracın arka camından içeri ve
ardından Ali Rıza Aytekin'in basının arkasından girerek alnından ve sonra da ön camı kırarak çıktı. Ali
Rıza Aytekin anında öldü.
11. Feyzullah Aytekin, Salih Aytekin ve Resul Aytekin araçtan çıktıklarında Er Tuncay Deniz silahını
onlara doğru ates edecek gibi doğrulttu. Fakat, diğer askerler karakoldan çıkıp aracın etrafını sarınca, Er
Tuncay Deniz fikrini değistirdi ve araca doğru yaklastı.
12. Aracın içindeki herkes silahsızdı ve kisisel esyalar, is aletleri, harita ve bir hesap makinasından
baska hiçbir sey yoktu.
13. Otopsi yapıldıktan ve defin belgesi alındıktan sonra Feyzullah Aytekin, Salih Aytekin ve Resul
Aytekin merhumun cenazesini Diyarbakır'a geri götürmek için köylülerden araç temin etmek zorunda
kalmıslardı. Basvuru sahibi, esinin ölümü sırasında Đstanbul'da yasıyordu.
14. Basvuran, yukarıda anlatılan öldürme olayı ile ilgili kosulların Feyzullah Aytekin, Salih Aytekin ve
Resul Aytekin'in olaydan kısa bir süre sonra Cumhuriyet Savcısına verdikleri ifadelerle de
doğrulandığını iddia etmektedir. (Bkz. asağıdaki 21. paragraf) Basvuran, ayrıca jandarma karakolundan
50-60 metre uzaklıkta yolun asağısındaki bir kafede basvuranın esi tarafından alınmayı bekleyen ve
Batman Ceza Mahkemesi'nde ifade veren Mehmet Bayram ve oğlu Ramazan'ın ifadelerini de kanıt
olarak göstermistir. (Bkz. asağıda 32. paragraf)
2. Hükümet Tarafından Sunulan Hususlar
15. Hükümet, görüslerinde Batman Ceza Mahkemesi'nin 2 Ekim 1997 tarihinde er Tuncay Deniz'i adam
öldürmekten mahkum eden kararında belirtilen olaylara dayanmaktadır.(Bkz. asağıdaki 32-35
paragraflar)
16. O sırada yirmibir yasında olan er Tuncay Deniz, Türkiye'nin güneydoğusunda Batman Kozluk'daki
Yanıkkaya Jandarma Karakolu'nda askeri görevini yapmaktaydı. 24 Nisan 1993 tarihinde nöbet
tutuyordu. Görevlerinden biri de oradan geçen araçları kontrol etmekti.
17. Saat 13.30 sıralarında Ali Rıza Aytekin tarafından kullanılmakta olan ve üç yolcu tasıyan araç
kontrol noktasına yaklastı. Er Tuncay Deniz önce düdük çalarak sonra da havaya bir el ates ederek
aracın sürücüsünü durması için uyardı. Bu uyarılara ve kontrol noktasının 65 metre önünde "Dur-
Jandarma" yazılı bir uyarı isaretinin olmasına rağmen, araç durmadı. Araç, kontrol noktasını 50 metre
geçtikten sonra er Tuncay Deniz araca doğru bir el ates etti. Arkadan ateslenen mermi sürücünün
ölümüne neden oldu. Bu olay hemen Kozluk Jandarması'nın Komutanı tarafından yargı mercilerine
bildirilmistir.
C. Đç Hukuk Organları Önündeki Sorusturma ve Yargılamalar
1. Sorusturma
18. Olaydan hemen sonra Kozluk Cumhuriyet Savcısı Ümit Ceyhan, olay yerine otopsi yapması için
doktor Mehmet Kökcü ile birlikte geldi. Otopsi raporu merminin girdiği ve çıktığı yerler ile Ali Rıza
Aytekin'in beyninin merminin etkisi ile parçalandığını doğrulamıstır. Olay yeri zaptı, olay yeri krokisi
ve defin ruhsatı hazırlanmıstır.
19. 24 Nisan 1993 tarihinde Kozluk Bölge Komutanı Binbası Cengiz Eryılmaz hem er Tuncay Deniz'in
hem de aynı gün görevli olan Çavus Bekir Çakır'ın ifadelerini almıstır.
20. Olaydan kısa bir süre sonra olay yerine gelen Kozluk Cumhuriyet Savcısı hemen bir sorusturma
baslatmıstır. (Dosya no 1993/112). 24 Nisan 1993 tarihinde saat 16.50'de Feyzullah Aytekin, Salih
Aytekin ve Resul Aytekin'in yazılı ifadelerini almıstır.
21. Feyzullah Aytekin, Salih Aytekin ve Resul Aytekin'in ifadeleri, basvuranın olay hakkında
anlattıklarını doğrulamaktadır. Cumhuriyet Savcısı Feyzullah Aytekin'e sikayette bulunmak isteyip
istemediğini sorduğunda kardesini öldürenler hakkında sikayette bulunmak istediğini söylemistir.
22. 26 Nisan 1993 tarihinde Cumhuriyet Savcısı, olay gününde her ikisi de Binbası Cengiz Eryılmaz
tarafından sorgulanan er Tuncay Deniz'in ve Çavus Bekir Çakır'ın ve ayrıca olay yeri krokisini çizen
Çavus Murat Hekim'in de ifadelerini almıstır. Er Tuncay Deniz, ifadesinde amacının asla sürücüyü
öldürmek olmadığını sadece tekerleklere bir el ates ederek aracı durdurmak olduğunu belirtmistir. Er
Tuncay Deniz'e göre, araç kendisini yana atlamak zorunda bırakacak hızda üzerine doğru gelmistir.
Sürücü uyarı düdüğüne ve ates edilmesine rağmen kontrol noktasını geçtikten sonra da yoluna devam
etmistir.
2. Yetkisizlik Kararı ve Askeri Yetkililer Tarafından Yapılan Hazırlık Sorusturması
23. 27 Nisan 1993 tarihinde Cumhuriyet Savcısı konu üzerinde yetkili olmadığına ve dava bir askerle
ilgili olduğu için davanın Memurin Muhakematı Kanunu'na göre incelenmesi gerektiğine karar
vermistir. Sonra dosya Kozluk Bölge Valisine gönderilmistir.
24. 29 Nisan 1993 tarihinde Kozluk Bölge Valisi, dosyayı Batman Đdare Kurulu'na göndermis ve daha
sonra Binbası Osman Gökçen olayı sorusturmakla görevlendirilmistir. 11 Mayıs 1993 tarihinde Er
Tuncay Deniz, Çavus Bekir Çakır, Murat Hekim ve aynı gün görevli olan Uzman Çavus Kutlu
Alkurt'un ifadeleri alınmıstır. Binbası Osman Gökçen, Feyzullah Aytekin, Salih Aytekin ve Resul
Aytekin'in Cumhuriyet Savcısı'na verdikleri ifadeleri dikkate almıstır.
25. Binbası Osman Gökçen, 11 Mayıs 1993 tarihinde özet raporunu hazırlamıstır. Raporunda su sonuca
varmıstır:
"24 Nisan 1993 tarihinde saat 13.30'da olay gerçeklestiğinde sanık Er Tuncay Deniz komutanı
tarafından yol kontrol noktasında görevlendirilmisti. Bu alanın güvenlik açısından önemi
büyüktür. Terörist Örgüt PKK'nın silah ve diğer malların geçisini bu yol üzerinden sağladığı
bilinmektedir. Bu yol ayrıca baska seylerin kaçakçılığı için de kullanılmaktadır. Görevli er,
Batman yönünden gelip Sason yönüne gitmekte olan aracı görmüs ve durması için isaret
etmistir. Araç, tersine, hızını artırmıs ere doğru yaklasmıs ve geçip gitmistir. Asker, düdük
çalarak ve uyarı atesi açarak aracı durdurmaya çalısmıstır. Araç durmamıs ve er son çare olarak
aracın tekerlerine ates etmistir. Tuncay Deniz'in elinde olmayan sebeplerle ve aracın hareket
halinde olması sebebiyle, mermi, aracın arka camından girerek, sürücü Ali Rıza Aytekin'in
ölümüne neden olmustur.
3. Er Tuncay Deniz Hakkında Luzumu Muhakeme Kararı
26. Raporu almasının ardından, Kozluk Cumhuriyet Savcısı 8 Haziran 1993 tarihinde, davaya bakma
yetkisi hususunda askeri savcı ile bağlantı kurmustur. Cumhuriyet Savcısının görüsüne göre tahkikat,
Silahlı Kuvvetlerin üyeleri hakkında açılan sorusturmaları düzenleyen 211 nolu kanunun 87.
bölümünün 4. paragrafına göre askeri savcı tarafından tamamlanmalıdır. Askeri Savcı buna karsılık, er
Tuncay Deniz'i, Ceza Kanunu'nun 448. madde ile birlikte 50. maddelerine aykırı olarak islenen görevi
asan kasten adam öldürme suçundan Diyarbakır Askeri Mahkemesi'e yargılanması için göndermistir.
27. 6 ve 26 Mayıs 1993 tarihlerinde, basvuran her ikisi de Diyarbakır Barosundan olan Sedat Aslantas'a
ve Arif Altınkalem'e vekalet vermistir. 8 Haziran 1993 tarihinde Sayın Aslantas basvuru sahibinin
esinin ölümünün kasten adam öldürme olduğunu ve asker hakkında cinayetten ve karakol komutanı
hakkında tedbirsizlikten dava açmak için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini belirten bir yazı ile
Kozluk Cumhuriyet Savcısı'na bildirmistir.
4. Diyarbakır Askeri Mahkemesi Önündeki Yargılama
28. Er Tuncay Deniz 27 Eylül 1993 tarihinde Diyarbakır 7. Askeri Mahkemesi'nde yargılanmıs ve
görevi asarak islenen kasten adam öldürmeyle suçlanmıstır. Đstinabe müzekkeresine göre alınan ifadeler
Çavus Murat Hekim, Bekir Çakır, ve Uzman Çavus Kutlu Alkurt'tan tarafından Diyarbakır Askeri
Mahkemesi'ne sunulmustur. Feyzullah Aytekin, 22 Mart 1994 tarihinde, Diyarbakır Askeri
Mahkemesi'nde, olay günü Cumhuriyet Savcısı önünde söylediklerinin aynen tekrarlayarak tanıklık
yapmıstır. (Bkz yukarıdaki 21. paragraf)
29. Askeri Mahkeme, 10 Mayıs 1994 tarihinde, suç baska bir askere karsı ve askeri bir alanda
islenmediği için davayı dinleme konusunda yetkili olmadığına karar vermistir. Mahkeme dosyayı,
davanın Ceza Kanunun 448. ve 50. maddelerine göre yürütülmesi için Batman Ceza Mahkemesi'ne
göndermistir.
30. Basvuru sahibi 10 Mayıs 1994 tarihinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 365. maddesinin
hü0kmü gereğince müdahil olarak davaya katılmak için Askeri Mahkemeye basvurmustur. Esinin Er
Tuncay Deniz tarafından kasten öldürüldüğünü iddia etmis ve bu nedenle müdahil olarak durusmalarda
bulunmak istemistir. Basvuran aynı tarihte, Mahkemeden, olay günü basvuru sahibinin merhum esinin
kendilerini almasını bekleyen Mehmet Bayram ve Ramazan Bayram'ın ifadelerini almasını talep
etmistir. (Bkz. yukarıdaki 14. paragraf). Askeri Mahkeme aynı gün Er Tuncay Deniz'e açılan davaya
bakma yetkisi olmadığını açıkladığı için, basvuranın talepleri hakkında karar vermesi mümkün
olmamıstır. Askeri Mahkeme, yine de, basvuranın taleplerini dosyaya eklemistir.
31. Dava dosyası Batman Ceza Mahkemesi'ne gönderilmistir. Dosya transfer edilirken, Diyarbakır
Askeri Mahkemesi sunları açıklamıstır:
"Dosyalar incelendikten sonra, Yanıkkaya Jandarma Karakolu'nda yol tetkik ve kontrolü
için görevde olan sanık erin önce özel aracı (plaka numarası 34 Z 9189) durması için uyarmıs
olduğu sonra da, uyarmak için düdük çaldığı; hemen ardından havaya uyarı için ates ettiği ve
belirli bir hedef belirlemeden araca doğru bir kez daha ates ettiği açıkça bellidir. Askerin
silahından ateslenen bir adet mermi sivil Ali Rıza Aytekin'in basına isabet etmis ve ölümüne
neden olmustur."
5. Batman Ceza Mahkemesi Önündeki Yargılama
32. Dava dosyası alındıktan sonra, (dosya no 1994/283), Batman Ceza Mahkemesi 13 Temmuz 1994
tarihinde dava ile ilgili olarak ileriki prosedürü düzenlemis ve bu amaçla tanıkların ve dökümanların
listesini hazırlamıstır. Mahkeme, sahitlerin ifadelerinin istinabe müzekkeresine göre yurt içindeki diğer
mahkemeler tarafından alınmasını ve kendisine iletilen ifadelerin dava dosyasına dahil edilmesini
istemistir. Maktu prosedüre göre, Batman Ceza Mahkemesi, Resul Aytekin, Mehmet Bayram ve
Ramazan Bayram da dahil olmak üzere çok sayıda tanığın ifadelerini almıstır. Ayrıca, Er Tuncay
Deniz'in kendisine karsı yapılan ithamlar nedeni ile suçlu olmadığını belirttiği ifadesi ve Çavus Murat
Hekim, Bekir Çakır ve Uzman Çavus Kutlu Alkurt'un ifadeleri alınmıstır.
33. 20 Eylül 1994 tarihinde, mahkeme, iddia makamının, Er Tuncay Deniz'in islediği suç neticesinde
maruz kalmıs olabileceği sıkıntı ve keder göz önünde bulundurularak basvuranın durusmalara müdahil
olarak katılmak istediğini belirten görüslerini kabul etmistir. Mahkeme, basvuranın bu konuda 10 Mayıs
1994 tarihinde Diyarbakır Askeri Mahkemesi'ne vermis olduğu dilekçesine itibar etmistir (Bkz.
yukarıda 30. paragraf). Mahkeme aynı zamanda basvuranın, vekalet verdiği avukatlar tarafından,
müdahil olarak temsil edilebileceğini bildirmistir (Bkz. yukarıda 27. paragraf). 20 Ekim 1994 tarihinde
istinabe müzekkeresine istinaden basvuranın ifadesi alınmıs ve Batman Ceza Mahkemesi'ne
sunulmustur. Đfadesi ile Mahkemeyi, esinin ölümü hakkındaki bilgileri Feyzullah Aytekin'den aldığı ve
esinin öldürülüsü ile ilgili konuda onun verdiği bilgilere dayandığı konusunda bilgilendirmistir.
Basvuran ayrıca davalı hakkında sikayette bulunduğunu açıklamıstır.
34. 19 Ocak 1995 tarihinde, Adalet Bakanlığı'nın Adli Tıp Dairesi, talep üzerine, olay yerinde bulunan
ateslenmis mermilerin balistik raporunu Batman Ceza Mahkemesi'ne göndermistir. Rapora göre,
mermiler, Er Tuncay Deniz'in silahından ateslenmistir.
35. 2 Ekim 1997 tarihinde, Er Tuncay Deniz, Ceza Kanunu'nun 50 maddesi ile birlikte kasıtsız olarak
ölüme sebebiyet vermekten, 452. maddenin 1. paragrafı gereğince (Bkz. asağıdaki 51. paragraf)
cezalandırılmıs ( yasal olarak nefsi müdafaa gerektiren hallerde siddete basvurma) üç yıl dört ay hapse
mahkum olmustur. Mahkeme, ayrıca, basvuranın müdahil olarak davada yeralmaya basladığı andan
itibaren, avukatlık masraflarının sanık tarafından ödenmesi hususunda karar almıstır. Batman Ceza
Mahkemesi, verdiği kararda sunlara hükmetmistir:
" Sanığın ifadesine ve karakoldaki arkadası Bekir'in ilk ifadesine göre, sanık yaklasmakta olan
aracı durdurmak için isaret etmis; araç durmayınca düdük çalmıs ve havaya bir el ates etmistir.
Araç hala durmadığı için ve 50 metre uzaklıkta iken belli bir hedef belirlemeksizin araç yönünde
ates etmistir. Böyle davranarak Ali Rıza Aytekin'in ölümüne neden olmustur. Yolcu tanıkların
ifadelerine göre ise araç hiçbir sekilde durması için uyarılmamıstır. Fakat eğer sürücü durması
için uyarılmamıs olsa idi, aracın sağa yanasması mantıksız olurdu. Bu sartlar altında aracın
sürücüsü su ya da bu sekilde, araç geçtikten sonra bile uyarılmıstır. Yine de, tanık Feyzullah, ilk
ifadesinde; bu ifadenin ciddiye alınmaması için hiçbir neden yoktur, bir düdük sesi duyduğunu
belirtmistir. sahit Ramazan Bayram'ın, sanığın hemen hemen hiçbir sey görmeden 10-15 metre
uzaklıktan ates ettiği yönündeki ifadesi aynı tarafta oturmakta olan babası tarafından
doğrulanmamıstır.
Çözülmesi gereken ilk problem sanığın bu olayda öldürme amacı ile hareket edip etmediğidir...
Dava dosyasının içeriğinden de anlasılacağı gibi, sanık, kurbanı ve diğer yolcuları tanımamaktadır.
Dosyada olay hakkındaki bilgilere göre atesleme mesafesi 40-50 metredir. Sürücü hariç, arkada iki,
önde ise bir kisi oturmakta idi. Bu sartlar altında ve bu mesafeden arkada oturanların arasından
sürücüyü görüp tanıması ve hedef alması mümkün değildi. Tüfeğinde en az 20 mermi olmasına rağmen,
sanık bir kere ates etmis ve buna rağmen, ölüme sebebiyet verdiğinin bilincinde değildi. Eğer amacı
öldürmek olsa idi, ates etmeye devam ederdi. Bununla beraber adam öldürmek için sebebi yoktu. Bütün
bunlar gözönüne alındıktan sonra sanığın öldürmek maksadı ile hareket etmediği sonucuna varılmıstır.
Bu nedenle, hakkaniyete uygun olarak, fiilin hatalı bir saldırı sonucunda gerçeklestiği sonucuna varmak
daha uygundur.
Sanık, nöbette olmasına rağmen, araçtaki bireylerin kendisini duymayacağını tahmin edebilir ve havaya
bir elden fazla ates edebilirdi ve kaçıs gibi ciddi bir durum veya suçüstü yakalama sözkonusu olmadığı
ve kullandığı silahın özelliklerini bildiği kabul edildiği için daha dikkatli olabilir ve araçtaki insanlara
zarar vermeyecek sekilde farklı bir yöne ates edebilirdi. Sanık bütün bunları düsünmemesinin
sonucunda görevinin sınırlarını asmıstır. Fakat, bu faktöre dayalı cezanın azaltılması, suçun sebepleri,
önemi, ciddiyeti ve islenen suçun ağırlığı sonucunda minimum olmalıdır..."
6. Batman Ceza Mahkemesi'nin Kararı'na Karsı Temyiz
36. Basvuru sahibi, Avukat Oktay Bagatır aracılığıyla 13 Ekim 1997 tarihinde Batman Ceza
Mahkemesi'nin kararına karsı sanığın kasten adam öldürmekten suçlu bulunması gerektiğini savunarak
Yargıtay'a basvurmustur.
37. Hükümet tarafından durusmada sunulan bilgilere göre davada müdahil olarak yeralan kurbanın
erkek kardesi Feyzullah Aytekin, karara karsı temyiz hakkını ayrı kullanmak için izin istemistir.
Yargıtay 22 Nisan 1998 tarihinde bu isteği kabul etmistir. Dahası Batman Savcısı, 14 Ekim 1997
tarihinde, Batman Ceza Mahkemesi'nin kararına karsı Er Tuncay Deniz'in Ceza Kanunu'nun 448.
maddesine göre, daha ciddi bir suçtan, taammüden adam öldürmekten mahkum edilmesi için Yargıtay'a
basvurmustur.
38. Temyiz incelemesi, halen Yargıtay'da devam etmektedir.
D. Komisyon'un Kanıtları Değerlendirmesi
1. Kanıtların Değerlendirilmesine Karsı Yaklasım
39. Hükümet, 14 Ekim 1996 tarihinde, basvuranın esinin ölümü hakkındaki sorusturmanın ve sanık erin
Diyarbakır Askeri Mahkemesi önündeki durusmasının detayları ve Batman Ceza Mahkemesi önündeki
davanın durumu hakkındaki bilgileri Komisyon'a göndermis olmasına rağmen, Hükümet görüslerinin
sekretaryanın hatası sonucu yanlıs dosyalanması nedeniyle, Komisyon, ölümle ilgili kanıtları
değerlendirirken, aslında dosyanın tamamından faydalanamamıstır.
40. Sözkonusu hatanın sonucunda, Komisyon, dava ile ilgili değerlendirmeyi sadece su resmi belgelere
dayandırmıstır: Binbası Cengiz Eryılmaz tarafından hazırlanan olay yeri tespit tutanağı; olayın Çavus
Murat Hekim tarafından çizilen olay yeri krokisi; tıp uzmanı tarafından hazırlanan ölüm ve otopsi
raporları; 24 Nisan 1993 tarihinde Binbası Cengiz Eryılmaz tarafından Er Tuncay Deniz ve Çavus Bekir
Çakır'dan alınan ifadeler; 11 Mayıs 1993 tarihinde Binbası Osman Gökçen tarafından Er Tuncay
Deniz'den, Çavus Bekir Çakır'dan; Uzman Çavus Kutlu Alkurt'tan ve Çavus Murat Hekim'den alınan
ifadeler (Bkz. yukarıdaki 18, 19 ve 24. paragraflar)
Komisyon, sunlara da itibar etmistir: Feyzullah Aytekin'den alınan dört ifade, ikisi Đnsan Hakları
Derneği Diyarbakır subesi tarafından alınmıstır; 30 Nisan 1993 tarihinde Đnsan Hakları Derneği
Diyarbakır subesi tarafından alınan basvuranın ifadesi; Đngiliz Đçisleri Bakanlığı'nın Danısman Patoloğu
Dr. Christopher Milroy'un 7 subat 1995 tarihli uzman raporu.
2. Basvuranın Esinin Ölümü Hakkındaki Bulgular
41. Komisyon, öncelikle, jandarma karakolunun dısında, basvuranın esinin arabasının kontrol
noktasından çok hızlı bir sekilde geçmesini engelleyecek hız rampalarının olduğunu kabul etmistir.
42. Đkinci olarak, merhumun aracını erin kurtulmak için yana atlamasını gerektirecek sekilde
pervasızca kullanmasını açıklayacak bir sebep sunulmamıstır. Bu nedenlerden dolayı Komisyon, erin
riskte olduğunu inandırıcı bulmamıstır.
43. Üçüncü olarak, Komisyon, aracın, jandarma eri ates açtığı anda hareket halinde mi yoksa sabit mi
olduğu konusunda karar verme asamasında iken, Er Tuncay Deniz'in araca durması için isaret ettiğinin
tespit edildiğini belirlemistir. Fakat, Komisyon'un görüsüne göre, balistik rapor sunulmadığı için, iddia
edildiği gibi havaya uyarı için bir el ates edildiği sonucuna varmak için bulgular yetersizdir.
44. Dördüncü olarak, Komisyon Er Tuncay Deniz'in arabanın arka tarafından sürücüyü hedef aldığı
veya hedefini bulamayacak sekilde çabuk ates ettiği seklinde çok kuvvetli bir netice çıkarılabileceği
görüsündedir.
45. Yukarıdaki bulguların ısığında Komisyon, basvuranın esi tarafından kullanılan aracın kontrol
noktasına doğru ilerlediği ve bu noktayı geçtiği, erin aracın durması için uyardığı ve kısa bir süre sonra
erin aracı durdurmak için ya sürücüyü hedef alarak ya da hedef belirlemeden ates açtığı sonucuna
varmıstır.
II. ĐLGĐLĐ ĐÇ HUKUK
46. Đç hukuk ve uygulamayla ilgili detaylı görüslerin yokluğunda, Divan, Komisyon gibi, sorumlu
Hükümet ve basvuranın temsilcilerini içeren önceki davalar kapsamında sunulan görüs ve hükümlere
itibar etmistir.
A. Đdari Sorumluluk
47. Türk Anayasasının 125. maddesi söyledir:
"Đdarenin her türlü eylem ve islemlerine karsı yargı yolu açıktır....
Đdare kendi eylem ve islemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.
48. Bu hüküm olağanüstü hal veya savas zamanında bile sınırlamaya tabi tutulamaz. Hükmün ikinci
sartı, "sosyal risk" teorisine bağlı olarak güvenilirliği mutlak ve objectif bir nitelikte olan idare
açısından, herhangi bir hatanın varlığının kanıtlanmasını önemli ölçüde gerektirmemesidir. Böylece,
Đdare, Devletin kamu düzeni ve güvenliğini sağlamada veya can ve mal güvenliğini korumada basarılı
olamadığı durumlarda bilinmeyen ya da terörist sahıslarca islenen fiillerden zarar gören insanlara
tazminat verebilir.
49. Đdari sorumluluk prensibi, Olağanüstü hal hakkındaki 25 Ekim 1983 tarihli 2935 nolu kanunun Ek 1
nolu maddesinde yansıtılmıstır
" ..... bu kanunla tanınan yetkilerin kullanılmasıyla bağlantılı tazminat davaları, idare aleyhine, idari
yargıda açılır."
B. Cezai Sorumluluk
50. Türk Ceza Kanunu, katil kastıyla olmayan adam öldürme (452. ve 459. maddeler), tedbirsizlik veya
dikkatsizlik sonucu adam öldürme (455. madde), kasten adam öldürme (448. madde) ve öldürmek fiili
(450. madde) ile ilgili hükümleri kapsamaktadır. Ceza Kanununun 49. ve 50. maddeleri görevi asarak
islenen inter alia suçlara atıfta bulunmaktadır.
51. 448. madde gereğince her kim bir kimseyi kasten öldürürse, 24 seneden 30 seneye kadar ağır hapis
cezasına mahkum olur. 450. maddeye göre, idam cezası, inter alia taammüden adam öldürme
durumlarında verilebilir. 452. madde gereğince, ölümün siddet unsuru sonucunda meydana geldiği
fakat, failin kurbanını kasten öldürmediği hallerde, sekiz yıl hapis cezası verilir. 455. madde gereğince,
ölümün, tedbirsizlik veya dikkatsizlik veya acemilik veya nizamat ve talimata riayetsizlik sonucunda
meydana geldiği hallerde, suçlu taraf, iki seneden bes seneye kadar hapse ve ağır para cezasına
mahkum olur.
52. Ceza Kanununun 49. maddesi gereğince, kanuna uygun veya yetkili mercilerin emirleri
doğrultusunda veya kendisinin ya da bir baskasının nefsine veya ırzına yapılan haksız saldırıya karsı
koymak veya kendisinin veya bir baskasının hayatını kendisinin sorumlu olmadığı ani ve ciddi bir
tehlikeden korumak için yapılırsa ve fiil tehlikeyi önlemek için tek yol ise, yapılan fiil nedeni ile faile
ceza verilmez. 50. madde, 49. maddenin hükümlerini sınırlandırmaktadır; kanunun veya yetkili
makamın veya zaruretin tayin ettiği hududu tecavüz edenler, suç ölüm cezasını gerektiriyorsa, fail sekiz
yıl süre ile hapis cezasına ve eğer fiil hususundaki ceza müebbet hapis ise, fail minimum altı yıl olmak
üzere 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
53. 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 23. maddesinin 1. paragrafına uygun olarak, olağanüstü hal
ilan edildikten sonra, kolluk kuvvetleri ve kendilerine görev verilen özel kolluk kuvvetleri ve silahlı
kuvvetler mensupları görevlerini yerine getirirken kanunla düzenlenmis olan silah kullanmayı
gerektiren hal ve sartlardan herhangi birinin varolması halinde silah kullanma yetkisine sahiptirler.
Olağanüstü halin, bu Kanunun 3. maddesinin (b) bendi gereğince ilan edilmesi halinde, silah kullanma
yetkisine sahip bulunan güvenlik kuvvetlerinin teslim ol emrine itaat edilmemesi veya silahla
mukabeleye yeltenilmesi veya güvenlik kuvvetlerinin mesru müdafaa durumuna düsmeleri halinde
görevli güvenlik kuvvetleri mensupları doğruca ve duraksamadan hedefe ates edebilirler.
54. Bu tür suçlarla ilgili bütün sikayetler için, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 151. ve 153.
maddeleri gereğince savcıya veya yerel idari yetkililere basvurulabilir. Savcı ve polisin kendilerine
rapor edilen suçları arastırma görevleri vardır ve savcı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 148.
maddesi gereğince dava açılıp açılamayacağı hakkında karar verir. sikayetçi, savcının cezai islem
baslatmama kararına karsı çıkabilir. (Madde 165)
55. Bu fiilleri isleyen süpheli sahısların askeri personel olması
durumunda, Askeri Ceza Kanununun 86. ve 87. maddeleri gereğince emirlere itaat edilmemisse, büyük
çapta zarara sebebiyet vermek, insan hayatını tehlikeye atmak ve mala zarar vermek suçlarından
haklarında dava açılabilir. Đslemler bu sartlar altında, Ceza Kanunu gereğince yetkili otorite önünde
veya süpheli sahsın hiyerarsik olarak üstü konumundaki yetkililer önünde ilgili sahıslar tarafından
(askeri olmayan) baslatılabilir. (353 nolu Askeri Mahkemeler Kurulusu ve Yargılama Usulü Kanununun
93. ve 95. maddeleri)
56. Suçu islediği iddia edilen sahıs güvenlik güçleri mensupları da dahil olmak üzere bir devlet görevlisi
veya memur ise, yargılama izni ön arastırmayı yapan yerel idare kurullarından alınmalıdır. (Đl Meclisi
Yönetim Kurulu).(285 nolu Kararnamenin 4. maddesinin 1. bendi). Mahalli Kurul kararları Danıstay'da
temyiz edilebilir; men-i muhakeme otomatik olarak böyle bir uygulamaya tabidir.
C. Tazminat Hükümleri
57. Maddi veya manevi zarara sebep olan, memurlarca yasadısı olarak islenen suç veya haksız bir fiil,
hukuk mahkemeleri önünde, tazminat talebi konusu olabilir. Medeni Kanunun 41. maddesine göre
madur olan kisi, kendisini ister kasıtlı, isterse ihmalkarlık veya tedbirsizlik sonucu yasadısı olarak
zarara uğratan faile karsı, tazminat için sikayet dilekçesi verebilir. Maddi zarar, Medeni Kanunun 46.
maddesi gereğince hukuk mahkemelerince ve manevi ve ahlaki zararlar ise 47. maddeye uygun olarak
karsılanırlar.
58. Đdareye karsı olan davalar, yargılama usulleri yazılı olarak düzenlenmis olan idari mahkemelerinin
önüne getirilebilir. Davacının sözkonusu fiil hakkındaki Đdareye karsı olan sikayetini sunması için bir
yıl ve daha sonra, sikayetini idari mahkemelerin önüne getirmesi için yüzyirmi gün süresi vardır.
59. Ceza Kanunu bir suçun islenmesinden kaynaklanan maddi zarar hususunda, müdahil olarak katılma
izni vermek için de hüküm vermektedir. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 365. maddesine göre,
suçtan zarar gören her sahıs sorusturmanın herhangi bir asamasında, müdahil olarak davaya katılabilir
ve sanığın islediği suçtan doğrudan zarar gören kisi tazmin talebinde bulunabilir. Bu hüküm, sadece
doğrudan mağdur olan kisi için uygulanabilir ve kendisi ölmüs mağdur sahıs adına isletilemez. Sanık,
suçtan beraat etmisse, bu hüküm uygulanamaz. Müdahil statüsünün kazanılması, tarafın suçtan
kaynaklanan zarar hususunda hukuk mahkemelerinden tazminat talebinde bulunmamasına bağlıdır.
D. Anayasal Güvenceler Hususundaki Sınırlamalar
60. Basvuran, yukarıda verilen genel sema ile sağlanabilecek olan bireyin korunmasını zayıflatan belli
bazı yasal hükümlere isaret etmektedir.
1. Anayasal Hükümler
61. Anayasanın 13. ve 15. maddeleri anayasal güvenceler hususunda baslıca sınırlamaları sunmaktadır.
62. Anayasanın geçici 15. maddesi 12 Eylül 1980 ve 25 Ekim 1983 tarihleri arasında yürürlüğe giren
kanunlar veya kanun hükmünde kararnameler ile alınan tedbirler hususunda Anayasaya aykırılık
iddiasında bulunulamayacağını belirtmektedir. Bu, 25 Ekim 1983 tarihli 2935 sayılı Olağanüstü Hal
Kanununa göre yayınlanan ve yargılama denetiminden muaf olan kararnameleri de içermektedir.
2. Olağanüstü Hal Hükümleri
63. Olağanüstü Hal Bölge Valisine 430 nolu Kararname ve özellikle 424 ve 425 nolu Kararnamelerle
değistirilen 285 nolu Kararname ile genis yetkiler verilmistir.
64. 285 nolu Kararname, olağanüstü halin hüküm sürdüğü bölgelerde güvenlik güçleri mensuplarını
yargılama kararının savcıdan alınıp yerel idare kurullarına verilmesi için, 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanunu'nun (1981) tatbik edilisini değistirmistir.
KOMĐSYON ÖNÜNDEKĐ ĐSLEMLER
65. Bayan Aytekin, 22 Ekim 1993 tarihinde Komisyon'a basvurmustur. Esinin, aracıyla bir kontrol
noktasından geçerken sorumlu Devletin bir askeri tarafından yasa dısı olarak öldürüldüğünden ve esinin
ölümü hususunda etkili bir kanuni yol olmadığından sikayet ederken Sözlesmenin 2. ve 13. maddelerine
dayanmıstır.
66. Komisyon, 15 Mayıs 1995 tarihinde (22880/93) nolu basvurunun kabuledilebilir olduğunu
açıklamıstır. 18 Eylül 1997 tarihli raporunda (madde 31) Sözlesmenin 2. maddesinin (1'e karsı 29 oy
ile) ihlal edildiğini ve Sözlesmenin 13. maddesinden kaynaklanan ayrı bir konunun olmadığını (1'e karsı
29 oy ile) belirtmistir. Raporda yeralan Komisyon görüsünün ve bir karsı oy yazısının tam metni bu
karara ek olarak tekrar hazırlanmıstır.1
DĐVANA SON SUNUSLAR
67. Basvuran, Divan'dan, davayla ilgili hususların Sözlesmenin 2. ve 13. maddelerinin ihlalini ortaya
koyduğu seklinde karar vermesini ve 50. madde gereğince adil tatmin kararına hükmetmesini istemistir.
Hükümet, ilk görüslerinde basvuranın iç hukuk yollarını tüketmediğini ve bu nedenle basvurunun
kabuledilemez bulunması gerektiğini iddia etmistir. Alternatif olarak , basvuran tarafından iddia edilen
maddelerin ihlal edilmediğini savunmuslardır.
-----------------------------
1. Raportörün Notu. Pratik nedenlerden dolayı bu ek sadece kararın basılmıs versiyonu ile birlikte
(Hüküm ve Kararlar Raporlarında) yeralacaktır, fakat, Komisyon Raporunun bir kopyasını Raportör
Daireden temin etmek mümkündür.
HUKUKA DAĐR
HÜKÜMETĐN ĐLK ĐTĐRAZLARI
A. Divan Önünde Ortaya Konulan Argümanlar
1. Hükümet.
68. Hükümet, Sözlesmenin asağıda verilen 26. maddesi ile gerekli kılınan iç hukuk yollarının basvuran
tarafından tüketilmediği için basvuranın sikayetlerinin Komisyon tarafından kabuledilemez bulunmus
olması gerektiğini belirtmistir:
"Uluslararası hukukun genellikle kabul edilen ilkelerine göre, Komisyona ancak iç hukuktaki
basvuru yollarının tüketilmesinden sonra ve kesin kararın verildiği tarihten baslayarak altı aylık
bir süre içinde basvurulabilir.
Hükümet, bu bağlamda basvuranın esinin ölümü ile ilgili resmi sorusturmanın olayın meydana geldiği
gün baslatılmıs olduğunu, bu sorusturmanın yargılama ve sonrasında 2 Ekim 1997 tarihinde Er Tuncay
Deniz'in Batman Ağır Ceza Mahkemesi tarafından mahkumiyetine hükmedilmesi ile sonuçlandığını
vurgulamıstır. Dahası, basvuranın Batman Ağır Ceza Mahkemesi kararı aleyhine temyiz basvurusunda
bulunması göstermektedir ki durusma yapıldığı tarihte bile esinin ölümünden dolayı tazminat elde
etmek için iç hukuk yollarından yararlanmakta idi ve bu basvuru halen Yargıtay tarafından
incelenmektedir. (Bkz. yukarıdaki 36. paragraf)
69. Hükümet, Komisyon'un, 5 Aralık 1994 tarihli Hükümet görüsü ile Komisyonun bilgisine sunduğu
sürmekte olan adli sorusturmayı dikkate almaksızın, 15 Mayıs 1995 tarihinde basvuranın sikayetlerini
kabuledilebilir bulduğunu ileri sürmüstür. Buna ek olarak Komisyon, kendilerine 14 Ekim 1996
tarihinde sunulan Hükümetin yetkililerce sürdürülen sorusturma ve yargı prosedürü hakkındaki ayrıntılı
anlatımını üzüntü verici sekilde hatalı dosyalamıstır. ( Bkz yukarıda paragraf 39). Bu durum, o sırada,
Er Tuncay Deniz'in görevi asan kasti adam öldürme suçlaması ile yargılandığı ve karar verilme ve
mahkum edilme asamasında olduğu gerçeği dikkate alınmaksızın, Komisyonun 31. madde
bağlamındaki 18 Eylül 1997 tarihli raporunda, Sözlesmenin 2. maddesinin ihlal edildiği kararının
alınmasıyla sonuçlanmıstır.
70. Hükümet, daha sonraki sunuslarında, basvuranın cezai prosedüre katılmak için basvurduğu
zaman, zanlı aleyhine Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 365. maddesi hükmüne göre, maddi ve
manevi zararlarını talep etme hakkının bulunduğu gerçeğini de vurgulamıstır. (Bkz. yukarıda 30, 33 ve
59. paragraflar)
Fakat, basvuran, bunu yapmamıstır. Hükümet, ayrıca idarenin objektif sorumluluk ilkesi bağlamında,
basvuranın idare hukuku prosedüründe dava açmadığını da vurgulamıstır. (Bkz. yukarıdaki paragraflar
47-49) Son yargı yolu ile ilgili olarak , basvuranın bu yolu kullanabilmesi için esinin öldürüldüğü
tarihten itibaren bir yıl ve talebi hakkında verilen herhangi bir karara karsı 120 gün içinde idare
mahkemesine basvurma süresi vardı. (Bkz . yukarıdaki paragraf 58)
71. Yukarıda sunulan nedenlerden dolayı Hükümet, Divan'dan basvuranın sikayetlerinin
kabuledilebilirliğine karsı yaptığı itirazı desteklemesini talep etmistir.
2. Basvuran
72. Basvuran, yargılamanın basvuranın sikayetinin kabuledilebilir bulunmasından önce basladığını
Komisyona bildirmediği için, Hükümetin savunmasının, Batman Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren
yargılamaya dayanmasının engellenmesi gerektiğini Divan önünde belirtmistir. Sadece askeri
otoritelerin esinin ölümü hakkındaki sorusturmayı sürdürdüklerini belirtmekle sınırlı kalmıslardır.
Dahası, Hükümet, 2 Ekim 1995 tarihinde Komisyondan Sözlesmenin 29. maddesine göre, davanın
kabuledilemez olduğunu açıklamasını istediği zaman, Hükümetin Komisyona yargılamanın durumu
hususunda bilgi vermek için ek bir fırsatı daha vardı. Yetkililer, Er Tuncay Deniz'in ceza davası
hususunda, ancak 14 Ekim 1996 tarihinde, görüs vermek için belirlenen son tarihten on ay sonra ve
Batman Ceza Mahkemesi'nde davanın baslamasından uzun süre sonra Komisyona tam bilgi sunmustur.
73. Basvuran, esinin ölümü hakkında yürütülen sorusturmanın, takip eden yargılamanın ve Er Tuncay
Deniz'in mahkumiyetinin Sözlesmenin 26. maddesindeki amaçlar doğrultusunda etkili bir iç hukuk yolu
olarak kabul edilemeyeceğini belirtmistir. Basvuran olay gününden bu yana ölümcül atıstan Er Tuncay
Deniz'in sorumlu olduğunun bilinmesine rağmen mahkumiyet kararı elde etmenin dörtbuçuk yıl
sürdüğünü vurgulamıstır. Basvuran zanlının cinayetten mahkum edilmis olması gerektiğini iddia etmis,
fakat bu iddia, dava öncesi sorusturmanın sadece birçok açıdan yetersiz olması nedeni ile değil, aynı
zamanda, sorusturmayı yürüten yetkililerin Er Tuncay Deniz'in anlattıklarını esas almaları ve
basvuranın esi vurularak öldürüldüğünde araçta bulunan üç yolcunun ifadelerinin tamamen gözardı
etmeleri nedeniyle yanlı olduğu için hariç bırakılmıstır.
74. Basvuranın görüsüne göre Hükümetin ilk itirazları savunmanın genisletilmesi temelinde
reddedilmezse, basvuranın Sözlesmenin 2. ve 13. maddeleri bağlamındaki sikayetinin esasına
eklenmelidir.
3. Komisyon
75. Komisyon Delegesi, Divan durusmasında, Hükümetin basvuranın iç hukuk yollarını tüketmediğini
iddia eden özet görüslerini teslim aldıktan sonra, 15 Mayıs 1995 tarihinde Komisyon'un basvuranın
sikayetlerini kabuledilebilir bulduğunu açıklamıstır. Komisyon, Kozluk Savcısının ates etme olayı ile
ilgili sorusturma baslattığı, fakat yetkisizlik nedeni ile 8 Haziran 1993 tarihinde dava dosyasını askeri
yetkililere vermek zorunda olduğu ve sonraki yetkililerin Er Tuncay Deniz'in kasıtlı veya kuraldısı bir
davranıstan sorumlu olmadığı yönündeki ilk görüslerinden olusan hususlarla sınırlı olarak, basvurunun
reddedilmesi için, Hükümetin argümanlarının yeterli olmadığını belirtmistir. Er hususunda alınan
tedbirler hakkında daha fazla bilgi sunulmamıstır.
Komisyonun görüsüne göre, basvuranın esinin ölümü üzerinden iki yıldan fazla bir süre geçtiği ve ilgili
bütün kanıtların sorusturma yapan otoritelerce kolayca ulasılabilecek olması gözönünde
bulundurulursa, sorusturmanın Sözlesmenin 26. maddesindeki amaçlar doğrultusunda etkili bir iç hukuk
yolu olusturduğu düsünülemez.
76. Delegenin görüsüne göre, Er Tuncay Deniz'in 2 Ekim 1997 tarihinde Batman Ceza Mahkemesi
tarafından mahkum edilmesi, basvuranın sikayetlerinin iç hukukta yeterli derecede telafi edildiği
sonucuna yol açmamıstır. Basvuranın herhangi bir asamada otoritelerden tazminat talebinde bulunup
bulunamayacağı hususunda ise, Delege, Komisyonun, basvuranın islenen bir suçun kurbanı olduğu
durumlarda ceza davasının sonucunu beklemekle yükümlü olduğu seklindeki ve Sözlesmenin iç hukuk
yollarının tüketilmesi hususundaki gerekliliğe uymak için paralel idari ve hukuki mahkemelerin
prosedürüne basvurmak zorunda olmadığı seklindeki görüsünü gözlemlemistir. Buna uygun olarak
basvuranın idari hukuk davası açmak için zaman limitini astığı bu bağlamda incelenmelidir. Diğer
taraftan, Delege, Hükümetin 2 Ekim 1996 tarihli görüslerinin yetkililerce sürdürülen sorusturmaya
farklı bir ısık verebileceğini ve Komisyonun sorumlu Devleti Sözlesmenin 2. maddesinden doğan
sorumluluklarını yerine getirmediği seklindeki bulgusunun Divan tarafından özel bir dikkat ile
incelenmesi gerektiğini kabul etmistir.
B. Divan'ın Değerlendirmesi
77. Divan, ilk itirazları, prensipte, Sözkonusu Devletin Komisyon önünde en azından esas anlamda ve
yeterli açıklıkta ortaya koyduğu dereceye kadar, kabuledilebilirlik incelemesinin ilk asamasında
dikkate aldığını tekrarlamıstır.( Bkz. en yakın, 28 Temmuz 1998 tarihli Ergi Türkiye'ye Karsı Kararı,
Hüküm ve Karar Raporları-..., s..., par. 59)
78. Divan, basvuranın görüslerinin kabuledilebilirliği ile ilgili olarak sunduğu görüste, Hükümet'in
basvuranın esinin ölümü hakkındaki sorusturmanın sürdüğü hakkında Komisyon'a bilgi verdiğini tesbit
etmistir. Hükümet, Cumhuriyet Savcısının yargılama yetkisini askeri otoriteye bırakmaya karar verdiği
tarihin ardından, davadaki gelismelerle ilgili herhangi bir ayrıntı sunmamıstır (Bkz. yukarıda 26.
paragraf). Sadece bu kaynağa dayanarak Hükümet, basvuranın iç hukuk yollarını tüketmediğini ileri
sürmüstür. Komisyon'un kabuledilebilirlik kararını vermesinden önce Hükümetin sorusturmanın devam
eden safhaları hakkında Komisyona neden bilgi vermediği konusunda herhangibir açıklama
yapılmamıstır. Bu durum su bağlamda ele alınmalıdır ki, kabuledilebilirlik kararından önce askeri savcı
zanlının yargılanmasına karar vermistir, Diyarbakır Askeri Mahkemesi yargılamanın Batman Ağır
Ceza Mahkemesine devredilmesinden önce, 27 Eylül 1993 ve 10 Mayıs 1994 tarihleri arasında tanık
dinlemistir ve bu son mahkeme Temmuz 1994 tarihinden itibaren davayı sürdürmüstür.
Hükümet, Komisyon'dan Sözlesmenin 29. maddesini uygulamasını ve önceki kabuledilebilirlik kararını
tersine çevirmesini talep eden 2 Ekim 1995 tarihli ikinci görüsünde de basvurunun kabuledilebilirliği
konusundaki itirazını yinelemistir. Bu görüste Hükümet, basvuranın, esinin ölümünden dolayı idare
hukuku prosedürüne göre yetkililere basvurarak objektif sorumluluk prensibine dayanarak tazminat
talep etmediğini vurgulamıstır. (Bkz. yukarıda 48. paragraf) Hükümetin talebi Komisyon tarafından 9
Eylül 1997 tarihinde reddedilmisti.
Sonuç olarak, 14 Ekim 1996 tarihinde ve Hükümetin 29. madde bağlamındaki talebinin
reddedilmesinden önce yetkililer o güne kadar Er Tuncay Deniz aleyhine yürütülen sorusturma ve
yargılama dosyasının tamamını sunmuslardır. Fakat dökümanlar yanlıslıkla baska dosyaya konulduğu
için hiçbir zaman Komisyon tarafından gözönüne alınmamıstır.
79. Divan'ın görüsüne göre, Hükümet, prosedürün kabuledilebilirlik safhasında iç hukuktaki
sorusturmanın safahatı hakkında çok az detay sunmus olsa bile Hükümetin görüsünde, sorusturmanın
basvuranın esinin ölümü ile ilgili olarak bulguların kuvvetine göre tazminat elde edebilme ihtimalini de
kapsayan tazminat hakkını sağlamlastıran sonuçlarının önemine atıfta bulunduğu açıktır. Hükümet,
buna göre, mantıksal olarak, basvuranın iç hukuk yollarını tüketmediğine dair itirazının esasını
zamanında önesürmüs sayılmalıdır.
80. Ayrıca, basvuranın, Komisyon'un kabuledilebilirlik kararını verdiği tarihte Er Tuncay Deniz
aleyhine yürütülen prosedür hususunda tamamiyle bilgili olduğu gözlenmelidir. Basvuranın 10 Mayıs
1994 tarihinde Diyarbakır Askeri Mahkemesine müdahil olarak katılmak için basvurduğu ve aynı gün
mahkemeden Mehmet ve Ramazan Bayram'ın tanık olarak dinlenmesini talep ettiği tesbit edilmistir. (
Bkz. yukarıda 30. paragraf). Basvuranın esinin erkek kardesi Feyzullah Aytekin, kendi adına 22 Mart
1994 tarihinde mahkeme önündeki durusmalara katılmıs ve ifade vermistir (Bkz. yukarıda 28. paragraf).
Basvuranın 20 Eylül 1994 ve 20 Ekim 1994 tarihlerinde Batman Ceza Mahkemesi önündeki
yargılamalara katılmasına izin verilmistir, bu mahkemeye istinabe müzekkeresine uygun olarak alınan
ifadesini sunmustur (Bkz. yukarıda paragraf 33)
Ne basvurunun kabulü konusunda sunduğu görüslerden ne de daha sonra konu ile ilgili sunduğu
görüslerden basvuranın Er Tuncay Deniz'e karsı baslatılan hukuk prosedürüne katılımının gerçek
içeriğini Komisyona yansıtmadığı anlasılmaktadır. Basvuran tarafından yapılmıs olan iddianın
genisletilmesi talebi ile ilgili olarak, basvuranın iç hukuktaki prosedüre aktif olarak katılması ve
Komisyonu bu konu hakkında bilgilendirmemis olması basvurusunun kabulü aleyhine ağır basan bir
faktör olarak görülmelidir.
81. Yukarıdaki sartlar gözönüne alındığında Divan, Hükümetin bu safhada iç hukuk yollarının
tüketilmesi hususundaki itirazının ve zanlı ere karsı baslatılan Ceza Prosedürünün sonucuna
dayanmasının engellenmis olduğunun düsünülemeyeceği sonucuna varmıstır.
82. Divan, basvuranın 2. madde ile ilgili sikayeti hususunda, Hükümet tarafından belirtilen iç hukuk
yollarının tazmin sağlamak için yeterli olup olmadığı hususunda karar vermelidir. Bu hususta,
dayandıkları iç hukuk yollarının ilgili zamanda teoride ve pratikte etkili oldukları, daha doğrusu
ulasılabilir oldukları, tazmin sağlayabilir ve makul bir sekilde basarı vaad etmeleri hususunda ikna etme
görevi Hükümete aittir. Fakat, sözkonusu kanıtlar sağlandıktan sonra, Hükümetin sunmus olduğu iç
hukuk yollarının tüketilmis olduğunu veya herhangibir sebeple davanın bazı durumlarında etkisiz
olduğunu veya kendisini bu gereklilikten serbest kılan bazı özel sartların varolduğunu ispatlamak
basvuranın görevidir.(Bkz. mutatis mutandis, 16 Eylül 1996 tarihli Akdivar ve Diğerleri Türkiye'ye
Karsı Kararı, Raporlar 1996-IV, s. 1211, paragraf 68).
83. Divan basvuranın esinin ölümü hakkındaki sorusturmanın Batman Ağır Ceza Mahkemesinin Er
Tuncay Deniz'i kasıtsız adam öldürme suçundan mahkum etmesi ile sonuçlandığını saptamıstır.
Basvuranın resmi sorusturma ile ilgili elestirisi ve jandarma erinin yargılanmasına rağmen, bu durum
Komisyona basvurduktan sonra durusmalarda aktif olarak yeralmasını engellememistir (Bkz. yukarıda
paragraf 80). Divan, basvuranın Komisyona basvurusunu takip eden ay içinde ve avukatının
Cumhuriyet Savcısından Er Tuncay Deniz'i basvuranın esini öldürmekten mahkum etmesini
istemesinden kısa bir süre sonra (Bkz. yukarıda paragraf 27), askerin, halen, görevi asan kasıtlı adam
öldürme suçundan Diyarbakır Askeri Mahkemesinde yargılanmakta olduğunu hatırlamaktadır. Bu
sartlarda öncelikle Cumhuriyet Savcısı ve daha sonra da askeri otoriteler tarafından yürütülen resmi
sorusturmanın, basvurana, esinin ölümünden sorumlu olan kisiyi adaletin önüne çıkarma çabalarının
basarı ile sonuçlanacağı ümidini vermediği söylenemez. Gerçekte, basvuran bu iç hukuk yolunun
tükendiğini göstermemistir. Hükümet'in de isaret ettiği gibi, basvuranın Batman Ağır Ceza
Mahkemesi'ninkararı aleyhine yapmıs olduğu temyiz basvurusu, halen Yargıtay önünde
incelenmektedir. Ayrıca, Cumhuriyet Savcısı Batman Ağır Ceza Mahkemesinin kararını temyiz etmistir
ve askere daha ağır bir ceza verilmesini talep etmistir (Bkz. yukarıda paragraf 37).
84. Basvuranın esinin ölümü hususunda tazmin prosedürünün baslatılması olasılığına dair, Divan,
Sözlesmenin 2. maddesinin ihlal edildiği iddiasının kurbanın akrabalarına tazminat vererek
çözümlenemeyeceği görüsündedir. ( Bkz. 19 subat 1998 tarihli Kaya Türkiye'ye Karsı Kararı, Raporlar
1998-..., s ..., paragraf 105 ). Fakat, yetkililer tarafından alınan önlemlerin Er Tuncay Deniz'e karsı
yargılama davasına dönüsmesi ve sonunda, ceza mahkemesinde kasıtsız adam öldürme suçundan
yargılanması ve mahkum edilmesine dikkat edilirse, basvuranın basarıyla zanlı er veya üstleri hakkında
kontrol noktasının donanımı ve isleyisindeki herhangibir yetersizlik iddiası da dahil olmak üzere haksız
fiil davası açmak için makul ümit verici bir durumda olduğu sonucuna varılmalıdır.
Divan, ayrıca zararlar hususunda hukuk davasına alternatif olarak, basvuranın Batman Ceza
Mahkemesi önündeki davaya müdahil olarak katıldığını beyan ettiği sırada zanlı askere karsı
tazminat talebinde bulunma yolunun açık olduğunu belirtmistir. Basvuranın neden bu yola
basvurmadığı hususunda açıklama yapılmamıstır, müdahil olarak, durusmalarda avukatı tarafından
temsil edildiği gözlemlenmistir (Bkz. yukarıda paragraf 35 )
Basvuran, Divan'a ceza prosedürüne paralel olarak Savunma Bakanlığı'ndan yetkili kıldığı kisilerin
fiillerinden doğan idarenin objektif sorumluluğu ilkesi gereğince neden tazminat talep etmediği
konusunda tatminkar bir sebep de göstermemistir. Basvuranın öngörülen zaman dilimi içinde böyle bir
talepte bulunmamasının nedeni de (Bkz. yukarıda paragraf 58) açıklanmamıstır ve Er Tuncay Deniz'e
karsı açılan ceza prosedürüne katılımı ile tam anlamıyla çeliskili olduğu düsünülebilir.
85. Divan, ayrıca, yukarıda bahsedilen hukuk, idare ve ceza prosedüründeki hukuk yollarının bilesimi ve
özellikle ceza prosedürünün esinin ölümü hususunda sunduğu tazmin sağlama konusundaki ümit veren
beklentiler konusunda (sorumlu sahsın yargılanması ve mahkum edilmesi ile tazminat), basvuranın
durumu ve içinde bulunduğu sartların, sorumlu Devlete karsı basarılı sekilde savunma yapan, özel
durumların varlığı nedeniyle iç hukuk yollarını tüketme gereğinden azlonunan diğer basvuranların
durumları ile karsılastırılamayacağını da belirtmistir. Özellikle ve sözkonusu dava hakkında yürütülen
sorusturmanın esasına girmeden, yetkililerin basvuranın esinin ölümü ile ilgili kosullar hakkında pasif
kaldığı ya da yürütülen sorusturmanın içhukuk yollarına basvurmayı anlamsız kılacak kadar etkisiz
olduğu iddia edilemez. (Yukarıda bahsedilen Akdivar ve Diğerleri, s. 1213-14, paragraf 77; 18 Aralık
1996 tarihli Aksoy Türkiye'ye Karsı, Raporlar 1996-VI, s. 2277, paragraf 57; 28 Kasım 1997 tarihli
Mentes ve Diğerleri Türkiye'ye Karsı, Raporlar 1997-..., s..., paragraf 60; 25 Mayıs 1998 tarihli Kurt
Türkiye'ye Karsı, Raporlar 1998-..., s...., paragraf 83, kararları ile karsılastırınız.)
86. Bu düsünceler bağlamında ve davanın kendine özgü kosullarında, Divan, basvuranın Sözlesme
kapsamındaki sikayetleri doğrultusunda basvuranın iç hukuk yollarını tüketmemis olduğunun mütalaa
edilmesi gerektiği sonucuna varmıstır. Hükümetin ilk itirazları buna göre kabul edilmistir.
BU NEDENLERDEN DOLAYI, DĐVAN, OYBĐRLĐĞĐYLE,
iç hukuk yolları tüketilmediği için davanın esasını inceleyemeyeceğine karar vermistir.
Đngilizce ve Fransızca olarak hazırlanmıs olup 23 Eylül 1998 tarihinde Strazburg'da Đnsan Hakları
Binası'nda kamuya açık durusmada tefhim edilmistir
Đmza: Rudolf BERNHARDT Đmza: Herbert PETZOLD
Baskan Raportör

 

Eklenmiş Dosya : aytekin türkiye davası