ECER VE ZEYREK /TÜRKĐYE DAVASI
Đnsan Hakları Mahkemesi Kararı
ECER VE ZEYREK/Türkiye Davası*
(29295/95 ve 29363/95)
Strazburg
27 Subat 2001
*Dıs Đsleri Bakanlığı Çok Taraflı Siyasî Đsler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe’ye çevrilmis
olup,gayrı resmi tercümedir.
USULĐ ĐSLEMLER
1. Dava, Đnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına Yönelik Sözlesme'nin
("Sözlesme") önceki 25. maddesi uyarınca iki Türk vatandası Abdülaziz Ecer ve Mehmet Zeyrek
("basvuranlar") tarafından, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Avrupa Đnsan Hakları Komisyonu'na 18
Temmuz 1995 tarihinde (29295/95 ve 29363/95) no ile yapılan basvurulardan kaynaklanmıstır.
2. Kendilerine yasal yardım sağlanan basvuranlar, Diyarbakır'da avukatlık mesleğini ifa
etmekte olan Sezgin Tanrıkulu tarafından temsil edilmislerdir. Türk Hükümeti, ("Hükümet") Mahkeme
huzurunda kendisini temsil etmek üzere Ajan atamamıstır.
3. Basvuranlar, 12 Nisan 1991 tarihli 3713 no'lu kanunun 1988 ve 1989 yıllarında isledikleri
fiillere uygulandığını, bu sekilde kanunun geçmise yürütülmesinin de Sözlesme'nin 7. maddesinin ihlal
edilmesine neden olduğunu iddia etmislerdir.
4. Basvurular, Sözlesmeye Ek 11 nolu Protokol'ün yürürlüğe girdiği l Kasım 1998 tarihinde
Mahkeme'ye devredilmistir. (11 No'lu Protokol'ün 5. maddesinin 2. paragrafı).
5. Basvurular, Mahkeme'nin 1. Dairesi'ne tahsis edilmistir. (Mahkeme Đç Tüzüğü'nün 52.
maddesinin 1. paragrafı) Bu Daire içinde, davayı inceleyecek Heyet, Mahkeme Đç Tüzüğü'nün 26.
maddesininl. paragrafında belirtildiği sekilde olusturulmustur. (Sözlesmenin 27. Maddesinin l. paragrafı).
Türkiye ile ilgili olarak seçilen hakim Sn. Rıza Türmen davadan çekilmistir. (Đç Tüzük Madde 28 ). Hükümet
bu nedenle Sn. Feyyaz Gölcüklü'yü onun yerine atamıstır. (Sözlesmenin 27. maddesinin 2. paragrafı
ve Đç Tüzüğün 29. maddesinin 1. paragrafı).
6. 15 Subat 2000 tarihli kararla Daire, basvuruların kabul edilebilir olduğunu açıklamıstır.
Daire baskanı adaletin düzgün bir sekilde yerine gelmesi için basvuruların birlestirilmesi gerektiğine
karar vermistir.
7. Basvuranlar ve Hükümet esas hakkında görüs sunmustur. (Mahkeme Đç Tüzüğünün 59.
maddesinin 1. paragrafı). Daire, tarafların görüslerini aldıktan sonra esas hakkında durusma
yapılmasına gerek olmadığına karar vermistir. (Đç Tüzüğün 59. maddesinin 2. paragrafı in fine ).
OLAYLAR
I. DAVAYA KONU TESKĐL EDEN OLAYLAR
A. Basvuranların Yakalanmaları ve Tutuklanmaları
8. 2 Eylül 1993 tarihinde basvuranlar Sırnak Merkez Jandarma Komutanlığı güvenlik güçleri
tarafından yakalanmıstır. Aynı tarihli bir tutuklama tutanağında PKK terör örgütüne yardım ve yataklık
ettikleri ve ayrıca kurye olarak örgüt içinde görev aldıkları ve lojistik destek sağladıkları için
yakalandıkları belirtilmistir. Daha sonra basvuranlar gözaltına alınmıstır.
9. Basvuranlar, Sırnak Merkez Jandarma Komutanlığı'ndaki görevliler tarafından 22 Eylül 1993
tarihinde sorgulanmıslardır. Sorgulanmaları sırasında basvuranlar 1988 yılından beri PKK üyesi
olduklarını ve PKK militanları için gıda maddeleri ve para sağladıklarını itiraf etmislerdir. Basvuranlardan
Abdülaziz Ecer haraç ödemek yerine, oğlu Mustafa Ecer'in PKK'ya hizmet etmesini sağladığını
belirtmistir. Diğer basvuran Mehmet Zeyrek katırlarla PKK'ya teçhizat tasıdığını ve en son Ağustos
1993'te batarya götürdüğünü söylemistir.
10. Basvuranlar Nisan 1990 ve Temmuz 1992 tarihleri arasında PKK'ya yardım ve yataklık
etmekten tutuklanan Đkram Yamaner isimli bir tanıkla yüzlestirilmislerdir. Đkram Yamaner
basvuranları teshis etmis ve kendisi PKK için çalısmakta iken, basvuranların da örgüt adına gıda
maddeleri ve giyecek tedarik ettiklerini belirtmistir.
11. 23 Eylül 1993 tarihinde Sırnak Savcısı PKK'daki etkinlikleri nedeniyle basvuranları
sorgulamıstır. Öncelikle kendilerine yapılan suçlamalar hakkında bilgi vermis ve gözaltında bulundukları
sırada verdikleri ifadeleri kendilerine okumustur. Basvuranlar, Savcı tarafından okunan ifadelere itiraz
etmislerdir. PKK ile bağlantıları olmadığını ve örgüt üyeleri için teçhizat tedarik etmediklerini iddia
etmislerdir. Abdülaziz Ecer oğlu Mustafa Ecer'in Sırnak Jandarma Komutanlığı'nda sorgulanması
sırasında jandarmalar tarafından yazılanın aksine PKK tarafından kaçırıldığını ve örgüte katılmaya
zorlandığını iddia etmistir.
Aynı gün 23 Eylül 1993 tarihinde basvuranlar Sırnak Sulh Ceza Mahkemesi'ne
çıkarılmıslardır. Mahkeme huzurunda basvuranlar PKK'ya katıldıklarım reddetmisler ve suçsuz
olduklarını iddia etmislerdir. Mahkeme, basvuranların tutuklu yargılanmalarına karar vermistir.
12. Sırnak Savcısı 24 Eylül 1993 tarihinde yetkisizlik kararı vermis ve dosyayı Diyarbakır
Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı'na göndermistir.
B. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'ndeki Yargılama
13. Bassavcı, basvuranları 1988 ve 1989 yılları arasında PKK'ya yardım ve yataklık etmekle
suçladığı iddianamesini 19 Ekim 1993 tarihinde Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne
sunmustur. Savcı, basvuranların silahlı örgüt üyelerine kırsal alanda gıda maddeleri tedarik ettiklerini
iddia etmistir. Ayrıca, basvuran Abdülaziz Ecer'in, örgüt üyeleri için dükkanına gıda maddeleri
depoladığını ve örgütte aktif bir militan olarak görev almıs olan oğlu ile temasları aracılığı ile yardım ve
yataklık ettiğini iddia etmistir. Savcı iddialarını basvuranların Sırnak Merkez Jandarma
Komutanlığı'ndaki itiraflarına, tanık Đkram Yamaner'in ifadesine ve dava dosyasındaki belgelere
dayandırmıstır.
Savcı, basvuranların Türk Ceza Kanunu'nun 169. maddesi ve Terörle Mücadele
Kanunu'nun 5. maddesi gereğince cezalandırılmalarını talep etmistir.( 12 Nisan 1991 tarihli 3713 nolu
kanun, bundan sonra "1991 Tarihli Kanun" olarak anılacaktır, bkz. asağıdaki 19. prg).
14. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'ndeki yargılamalarda basvuranlar gözaltında
tutuldukları sırada verdikleri ifadelere itiraz etmislerdir. Her ikisi de sözkonusu ifadelerin jandarmalar
tarafından hazırlandığını ve okumadan imzaladıklarını iddia etmislerdir.
Basvuranlar ayrıca, yüzlestirildikleri iddia edilen Đkram Yamaner'i tanımadıklarını;
sorgulanmaları esnasında gözlerinin bağlı olduğunu savunmuslardır. Mahkemenin kendilerini suçsuz
bulmasını talep etmislerdir.
15. 12 Mayıs 1994 tarihinde Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi, 1988 ve 1989 yılları
arasında basvuranları PKK'ya yardım etmekten yargılamıs ve üç yıl dokuz ay hapis cezası ile
cezalandırmıs ve üç yıl süre ile kamu hizmetinden menetmistir. Verilen ceza değerlendirilirken
mahkeme öncelikle Türk Ceza Kanunu'nun 169. maddesi gereğince verilen üç yıllık hapis cezasının
uygun olacağı görüsünü benimsemis; daha sonra bu cezanın yarısı kadar artırılmasını gerektiren 1991
tarihli kanunun 5. maddesini uygulamıs örn. dört yıl altı ay hapis cezası; son olarak da Türk Ceza
Kanunu'nun 59. maddesini uygulayarak cezayı 1/6 oranında azaltmıs ve toplam hapis cezasını üç yıl
dokuz aylık bir süreye indirmistir. Mahkeme söyle karar vermistir:
"Cürüm: Yasadısı PKK örgütü üyelerine yardım ve yataklık etmek Cürümün Tarihi: 1988 ve 1989 yılları
Kanıtların Değerlendirilmesi:
1. Davalı Mehmet Zeyrek :
Mehmet Zeyrek jandarmalara verdiği ifadesinde PKK üyelerinin 1989 yılında köylerine
geldikleri sırada yaptıkları propagandadan etkilendiğim söylemistir. Örgütün (PKK) kendileri için çalıstığım
anlayınca yardım etmeye baslamıstır. Haraç ödemek yerine akrabası Behiye Zeyrek'i örgüte teslim
etmistir. Kod adları Hamit, Mahmut, Sorej, Rojger ve Ahmet olan örgüt üyelerini tanımaktadır.
Sözkonusu örgüt üyelerini Besta'da, Kaniye Rengin Noktası'nda Zirvi deresinde ve Elma dağı
eteklerinde görmüstür. Militanlardan da bir kaç kisiyi tanımaktadır. Ayrıca, örgütten ve grup liderlerinden
aldığı talimatlarla katırlarla teçhizat sağladığını belirtmistir. Örgüte katılmasında kimse kendisine
yardımcı olmamıstır. Örgüt üyeleri geçmiste örgütün lehine propaganda yapmakta idiler ancak örgüt
herkes tarafından öğrenildikten sonra propaganda yapılmamıstır. Bir süre önce Milli Jandarma
Karakolu'nun karsısındaki kömür ocağındaki Hamza kod adlı bir militana batarya ve teçhizat
götürdüğünü söylemistir.
Ancak savcı huzurunda jandarmaya vermis olduğu ifadeyi reddetmis, Ahmet kod adlı bir kimseyi
tanımadığını, bütün bunların doğru olmadığını, kendisine iftira atıldığını iddia etmistir. Örgüt üyelerine
teçhizat tasımadığını söylemis, haraç vermek yerine Behiye Zeyrek'i PKK'ya teslim ettiğini reddetmistir.
Ayrıca, Behiye Zeyrek'in nerede olduğunu bilmediğini iddia etmistir.
Sırnak Sulh Ceza Mahkemesi'ne verdiği ifadesinde PKK terör örgütüne yardım etmediğini,
PKK militanlarına hiçbir zaman teçhizat tasımadığını ve hiçbirzaman PKK militanları ile
karsılasmadığını iddia etmistir. Kendisine karsı yapılan suçlamaları reddetmis ve suçsuz olduğunu iddia
etmistir.
Mahkemeye sunduğu ifadesinde davalı PKK'ya yardım ve yataklık ettiğini reddetmistir.
Đddianame'de adı geçen îkram Yamaner'i tanımadığım iddia etmistir. Kendisine karsı yapılan suçlamaları
reddetmistir.
9 no'lu dosyadaki kimlik teshis ve yüzlestirme tutanağına göre, davalı Mehmet Zeyrek,
Ahmet kod adlı Đkram Yamaner ile yüzlestirildiğinde, Đkram Yamaner, Mehmet Zeyrek'i tanıdığını
söylemistir. Mehmet Zeyrek'in Erdal, Mehmet, Hamit, ve Sencabun kod adlı örgüt üyelerini görmeye
geldiğini, Besta'ya, Elma Dağı'na, Zirvi Deresi'ne ve Keniya Rengin noktasına 10-15 katırla teçhizat
tasıdığını söylemistir. Tanık ayrıca güvenlik güçlerine bu teçhizatın depolandığı yerleri göstermistir.
Davalı Mehmet Zeyrek'in önemli bir örgüt üyesi olduğunu iddia etmistir.
Đkram Yamaner mahkeme huzurunda verdiği ifadesinde davalının örgütten önemli kisilerle
görüstüğünü, örgütün daimi bir üyesi olduğunu ve Erdal kod adlı bir militanla sürekli olarak görüstüğünü
belirtmistir. Davalının örgüte gıda maddeleri, içecek, silah sağladığım belirtmistir.
Davalının köye gelen silahlı örgüt üyeleri için teçhizat sağladığı ve kırsal alanda da örgüte
teçhizat götürdüğü tesbit edilmistir. Davalının bu fiilleri yasadısı silahlı örgüt PKK üyelerine bilerek
yardım ve yataklık etme suçunu olusturmaktadır. Mahkeme bu nedenle, suçun actus reus ve mens
rea özelliklerinin ortaya çıktığı sonucuna varmıstır. Bu husustaki savunması bertaraf edilmistir.
Durusmalar sırasında gözlenen davalının iyi hali cezanın hafifletilmesi için bir neden olmustur.
2. Davalı Abdülaziz Ecer
Jandarmalara verdiği ifadesinde Besta'da faaliyet gösteren Amid ve Mahmut kod adlı kisilerin
köye geldiklerinde verdikleri öğütlerin ardından, 1988 yılında PKK'ya katıldığını söylemistir. Oğlu
Mustafa Ecer'i PKK'ya yardım etmesi için örgüte teslim etmistir. Oğlu su anda PKK'nın silahlı
militanlarından biridir. Sırnak'ın Geçitboyu ilçesinde bir süre dükkan isletmis, daha sonra isi
bırakmıstır. Amid kod adlı oğlunun dısında Mahmut, Sorej, Ahmet, Aydın ve Kalender kod adlı kisileri
de tanıyordu. Örgüt üyelerinin dükkanından istedikleri kadar teçhizat almalarına izin veriyordu. Bazen
örgüt üyeleri un, seker ve yağ alması için para veriyordu. Bu gıda maddelerim militanlar gelip alana
kadar dükkanında bekletiyordu. Kendi köyünden olan Cafer Demir kod adlı silahlı bir militanın talimatları
ile örgüte yardım sağlamıstır. Davalı ayrıca Ahmet kod adlı bir örgüt üyesine paketlerle sigara vermistir.
Davalı ayrıca 1000 torba un alması için Mahmut kod adlı bir örgüt üyesinin kendisine para verdiğini
belirtmistir. Örgüte 30 katır yükü un, yağ, seker, mercimek, çorap ve pesmerge kıyafetleri sağlamıstır.
Davalı savcıya verdiği ifadesinde örgüt üyelerine yardım etmediğini ve örgüte gıda maddesi ya
da teçhizat sağlamadığım iddia etmistir. Ahmet kod adlı Đkram Yamaner'i tanımadığını iddia etmistir.
Đddiaları reddetmis ve örgütle herhangibir bağı olmadığını ifade etmistir.
Sulh Ceza Mahkemesi'ne sunduğu ifadesinde davalı, PKK terör örgütüne yardım etmediğini,
örgüt üyelerine gıda maddesi ve teçhizat sağlamadığını savunmustur. Kendisine karsı yapılan suçlamaları
reddetmistir.
Mahkeme huzurunda sunduğu sözlü ifadesinde davalı kendisine karsı yapılan suçlamaları
reddetmistir. Đddianamede ismi geçen Mustafa Ecer'in oğlu olduğunu ve 5 yıldır oğlunu görmediğini iddia
etmistir. Bazı kimselerden oğlunun öldüğünü duyduğunu belirtmistir. PKK'ya teçhizat veya gıda maddeleri
sağlayarak yardım ve yataklık etmediğini iddia etmistir.
9 no'lu dosyadaki kimlik teshis ve yüzlestirme tutanağına göre, davalı Abdülaziz Ecer, Ahmet kod adlı
Đkram Yamaner ile yüzlestirildiğinde, Đkram Yamaner Abdülaziz Ecer'i tanıdığını, köyde dükkan islettiği
sıralarda kendisini evinde ziyaret ettiğim söylemistir. Mahmut kod adlı bir militan Abdülaziz Ecer'e
para vermis ve 1000 torba un almasını istemistir. Davalı dükkanının karsısında evinin arkasında bir odayı
depo olarak kullanıyordu. Davalı örgüt için teçhizat sağlıyordu ve 600 çift yeni ayakkabı getirmisti. Davalının
Erdal kod adlı oğlu örgüt içinde aktif bir militandı. Đkram Yamaner ayrıca, davalının 20 torba seker, un,yağ ve
mercimek ile 30 katır yükü teçhizat getirdiğini söylemistir.
Mahkeme huzurunda tanık Đkram Yamaner, davalının örgüte yiyecek, içecek ve silah getirdiğini
söylemistir. Ayrıca, davalının aktif bir militan olduğunu ve davalıyı örgütte sık sık gördüğünü ifade etmistir.
Davalının, Geçitkaya Köyü'ne gelen silahlı örgüt üyelerine teçhizat sağladığı ve kırsal alanda da
bunu tekrarladığı tespit edilmistir. Ayrıca, davalı örgüt üyeleri için dükkanına teçhizat depolamıstır. Su
anda örgüt üyesi olan oğlu Mustafa Ecer'in yardımı ile diğer üyelerle tanısmıs ve ihtiyaçları
doğrultusunda kendilerine teçhizat sağlamıslardır. Davalının ilgili fiilleri yasadısı silahlı PKK terör örgütüne
bilerek yardım ve yataklık etme suçlarım olusturmaktadır. Mahkeme bu nedenle suçun actus reus ve
mens rea unsurları olduğu sonucuna varmıstır. Bu hususla ilgili savunması reddedilmistir.
Davalının durusmalar esnasında görülen iyi halinin cezanın azaltılması için bir neden olduğu
düsünülmüstür.
C. Dava Muameleleri
16. Basvuranlar, 11 Temmuz 1994 tarihinde Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararını
temyiz etmislerdir. Özellikle de Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin ceza hukukunun geriye yürütülmemesi
kuralım bozduğunu iddia etmistir; Türk Ceza Kanunu'nun 169. maddesi gereğince verilen cezanın Vı
oranında artırılması için 12 Nisan 1991 tarihli 3713 nolu kanunun 5. maddesi uygulanmıstır. Basvuranlar
iddianamede belirtildiği gibi 1988 ve 1989 yıllarında islenen fiillerden dolayı suçlu bulunduklarını
belirtmislerdir. Kendileri aleyhinde sahitlik eden ve 1991 yılında yakalanan tanık Đkram Yamaner'in,
1988 ve 1989 yıllarının suçun islendiği tarih olduğunu söylediğini savunmustur.
Basvuranlar son olarak baskı altında alındığım iddia ettikleri ifadelerinin Mahkeme tarafından
kanıt olarak kabul edilmemesi gerektiğini savunmuslardır.
17. 21 Subat 1995 tarihinde, Yargıtay basvuruyu reddetmistir. Devlet Güvenlik
Mahkemesi'nin olaylarla ilgili değerlendirmesini kabul etmistir. Yargıtay, 1991 tarihli kanunun
geçmise dönük olarak uygulanması hakkındaki basvuranın sikayeti ile özel olarak ilgilenmemistir.
18. Basvuranlar, 22 Mayıs 1995 tarihinde, 21 Subat 1995 tarihli kararın tashihi istemiyle
Yargıtay Bassavcılığına basvuruda bulunmuslardır. 19 Haziran 1995 tarihinde Yargıtay'ın
basvuranlar tarafından gündeme getirilen tüm hususları incelemis olduğu ve kararın düzeltilmesi
için bir sebep olmadığı gerekçeleriyle talep bassavcı tarafından reddedilmistir.
II. ĐLGĐLĐ ĐÇ HUKUK VE UYGULAMASI
19. Türk Ceza Kanunu'nun 169. maddesi asağıdaki gibidir:
"Her kim, böyle bir cemiyete ve çeteye hal ve sıfatlarım bilerek barınacak yer gösterir veya
yardım eder yahut erzak veya esliha ve cephane veya elbise tedarik eder veya her ne suretle olursa
olsun hareketlerini teshil ederse üç seneden bes seneye kadar ağır hapis ile cezalandırılır".
Hükümete göre yasadısı örgüt üyelerine yardım etmek ve barınacak yer göstermek süreklilik
özelliği tasıyan bir suçtur.
20. Terörle Mücadele Kanunu'nun 4. maddesi gereğince (12 Nisan 1991 tarihli 3713 nolu
Kanun ) Ceza Kanunu'nun 169. maddesi ile tanımlanan suç "terörizmin amaçlarını kuvvetlendirmek
için yapılan eylemler" kategorisi dahilindedir.
3713 No'lu Kanunun 5. maddesi gereğince Kanunun 4. maddesinde ortaya konan suçun
Ceza Kanunu ile belirlenen cezası, yarısı oranında artırılmıstır.
21. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 150. maddesi asağıdaki sekildedir:
"Tahkikat ve hükmün, yalnız iddianamede beyan olunan suça, ve zan altına alınan sahıslara
hasredilir".
HUKUK
I. SÖZLESMENĐN 7. MADDESĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI
22. Basvuranlar, 1991 tarihli yasanın 5. maddesinin, 1988 ve 1989 yıllarında kendileri tarafından
islenen suçlara uygulanmasının Sözlesmenin asağıda verilen 7. maddesinin ihlal edilmesine neden
olacak sekilde geriye yürütüldüğünü iddia etmislerdir.
"1. Hiç kimse, islendiği zaman ulusal ve uluslararası hukuka göre bir suç sayılmayan bir fiil
veya ihmalden dolayı mahkum edilemez. Yine hiç kimseye, suçun islendiği sırada uygulanabilecek
olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
2. Bu madde, islendiği zaman uygar uluslar tarafından tanınan genel hukuk ilkelerine
göre suç sayılan bir fiil veya ihmal ile suçlanan bir kimsenin yargılanmasına ve cezalandırılmasına
engel değildir".
A. Mahkeme Huzurundaki Argümanlar 1.
Hükümet
23. Hükümet, basvuranların Türk Ceza Kanununun 169. maddesinde tanımlanan yasa dısı bir
örgüte yardım ve yataklık etme suçunu islediklerini ve bu suçun süreklilik arzeden bir niteliği olduğuna
dikkat çekmistir. Basvuranlar, Sırnak Merkez Jandarma Komutanlığı'nda yapılan sorgulamaları
sırasında, 1988 ve 1989 yıllarından beri PKK militanlarına yardım ettiklerini kabul etmislerdir.
24. Bu konu ile ilgili olarak, Hükümet, 1993 yılının Ağustos ayında bir PKK militanına
batarya verdiğini itiraf eden Mehmet Zeyrek'in ifadesini vurgulamıstır. Ayrıca eski bir PKK militanı
olan Đkram Yamaner'in Sırnak Sulh Mahkemesi, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi huzurunda
ve ayrıca Sırnak Merkez Jandarma Komutanlığı'nda basvuranlarla yüzlestirilmesi esnasında
basvuranların Nisan 1990 ve Temmuz 1992 arasında eski PKK üyesi oldukları konusundaki ifadesine
gönderme yapmıstır.
25. Hükümet bassavcının iddianamesinde belirtilen 1988 ve 1989 yıllarının bu tür suçlarla
ilgili fiillerin basladığı yıl olarak değerlendirilmesi gerektiğini iddia etmistir. Hükümete göre 1991
tarihli kanunun 5. maddesi, 1988 ve 1989 yıllarında baslayıp 1993 yılına kadar devam eden suçlara
uygulanmıstır. Bu konu ile ilgili olarak, Hükümet Mahkeme'den 1991 tarihli kanunun geriye
yürütülmesi konusundaki basvuranın iddialarının reddedilmesini ve Sözlesme'nin 7. maddesinin ihlal
edilmediğine karar vermesini istemistir.
2. Basvuranlar
26. Basvuranlar, Hükümet'in 1988 ve 1989 tarihlerinin bu tür suçların baslangıcı olduğu
seklindeki iddiayı reddetmislerdir. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Bassavcısı'nın, 1989 ve 2
Eylül 1993 tarihinde basvuranların yakalanmasına kadar geçen süre içinde örgüte üye olduklarına dair bir
kanıt bulamadığı için kendilerini sadece 1988 ve 1989 yılları arasında islenen suçlarla itham ettiğini
iddia etmislerdir. Bassavcı kendilerini 1989 ve 1993 tarihleri arasına geçen süre ile ilgili olarak
suçlasaydı bunu iddianamede belirtmesi ve suçun tarihi olarak 1988 ve 1989 yıllarını göstermemesi
gerekirdi. Basvuranlar, iddialarını desteklemek için Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi
Bassavcısı'nın hazırladığı suçun islendiği tarihlerin açık seçik belirtildiği dört iddianameyi
sunmuslardır. Bu iddianameler, basvuranlarla aynı sekilde terör suçu ile suçlanan Nihat Eren (iddianame
no 1996/1198), Abit Asluğ ve Diğerleri (iddianame no 1996/587), Abdullah Kaya ve Diğerleri
(iddianame no 1998/95), Mehmet Nuri Günana ve Mahmut Can (1996/1199) ile ilgili olanlardır.
27. Basvuranlar, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararında basvuranların suç isledikleri
tarihlerin 1988 ve 1989 tarihleri arasında olduğunun açık olarak belirtildiğini ileri sürmektedirler. Bu konu
hakkında basvuranlar, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 150. maddesine gönderme yapmıslardır;
bu madde mahkemelerin yetkilerinin iddianamede belirtilen suçlarla sınırlı olduğunu ortaya
koymaktadır. Hükümet'in iddianameyi 1989 ve 1993 tarihleri arasındaki süreyi kapsayacak sekilde
genisletemeyeceğini; ilgili süre içinde herhangibir suça karısmadıklarını iddia etmislerdir.
Basvuranlar ayrıca Hükümet'in basvuranların fiillerinin kapsamını genisletmek için iddialarını
gözaltında iken alman ifadelere dayandıramayacaklarım; Devlet Güvenlik Mahkemesi huzurunda
sözkonusu ifadelerini baskı altında verdikleri için geri çektiklerini belirtmislerdir.
28. Özet olarak basvuranlar, Mahkemeden 1988 ve 1989 yılları arasında islenen suçlar
nedeniyle 1991 tarihli yasa gereğince hapis cezası verilmesinin Sözlesmenin 7. maddesine aykırı
olduğuna karar vermesini talep etmistir.
A. Mahkemenin Değerlendirmesi 1.
Genel Kurallar
29. Mahkeme hukukun üstünlüğü ilkesinin önemli bir unsurunu olusturan 7. madde ile sağlanan
garantilerin, Sözlesme sistemi içinde önemli bir yere sahip olduğunu ve 15. madde gereğince savas ve
olağanüstü hal durumlarında da bu güvencelerden vazgeçilemeyeceğini hatırlatmıstır. Đlgili madde
amacı ve hedefi doğrultusunda keyfi yargılama, hüküm ve ceza verme karsısında etkili güvenceleri
sağlayacak sekilde anlasılmalı ve uygulanmalıdır, (bkz. sırası ile 22 Kasım 1995 tarihli S.W. ve C.R./
Đngiltere Kararı, Dizi A, no 335-C, s. 42-43, prg. 35, ve s. 68-69, prg. 33 ).
30. Mahkemenin içtihatlarına göre, Sözlesmenin 7. maddesi kanunsuz sus ve ceza olmaz
ilkesini içermekte (nullum erimen, nulla poena sine lege) ve ayrıca ilgili kimsenin zararına olacak
sekilde ceza kanununun geriye dönük olarak uygulanmasını yasaklamaktadır (bkz. 25 Mayıs 1993 tarihli
Kokkinakis/Yunanistan Kararı, Dizi A, no 260-A, s. 22, prg.52).
2. Kanunun Geriye Doruk Olarak Uygulanması
31. Mahkeme, nulla poena sine lege kuralının bu dava ile ilgili olduğu; çünkü basvuranlara
suçun islendiği tarihte verilmesi gereken cezadan daha ağır bir ceza verildiği görüsündedirler.
32. Mahkeme, bu davada Türk Ceza Kanunu'nun 169. maddesinde belirlenen suç
açısından basvuranların yargılanması ve cezalandırılmasının tartısma konusu olmadığım
belirtmistir. Çözümlenmesi gereken tek sorun, 7. maddenin 1. paragrafına aykırı surette ex postfacto
ceza olusturacak sekilde, 1991 tarihli kanunun yürürlüğe girmesinden önce islenen suçlara uygulanıp
uygulanmadığıdır.
33. Mahkeme, Hükümet'in basvuranların isledikleri suçun Türk Ceza Kanunu'nun 169.
maddesine göre devam eden bir nitelik tasıdığını savunduğuna dikkat çekmistir, (bkz. 19. prg). Bu
anlayısla Mahkeme, islenen suçun süreklilik niteliği tasımasının, ilgili suçun belli bir zaman dilimi içinde
islendiği anlamını tasıdığı sonucuna varmıstır. Mahkemenin görüsüne göre bir kimse süreklilik niteliği
tasıyan bir suçu islemekle itham edildiği zaman yasal kesinlik kuralı söz konusu suçu olusturan
fiillerin iddianamede açıkça belirtilmesini gerektirmektedir, (bkz. mutatis mutandis, Pelissier ve
Sassi/ Fransa (GC), prg. 51, no 25444/94, ECHR, 1999-11 ) Ayrıca, ulusal mahkeme tarafından verilen
karar, davalı hakkında verilen hükmün ve cezanın süreklilik niteliği tasıyan bir suç unsuru tasıdığının
yargılama ile ortaya çıktığı bulgusunu açıkça ortaya koymalıdır.
34. Bu bağlamda Mahkeme, Devlet Güvenlik Mahkemesi Bassavcısı'nın iddianamede
basvuranları "1988 ve 1989 yılları arasında islenen suçlarla" suçladığım gözlemlemistir. Ayrıca,
Devlet Güvenlik Mahkemesi 12 Mayıs 1994 tarihli kararında basvuranların 1988 ve 1989 yılları
arasındaki fiillerinden dolayı suçladığını belirtmistir. Devlet Güvenlik Mahkemesi verdiği kararın hiçbir
yerinde basvuranları 1989'dan sonra islenen fiillerden dolayı suçlamamıstır. Mahkeme (AĐHM), bu
verilerden yola çıkarak basvuranların 1988 ve 1989 yıllarında veya iki tarih arasında islendiği iddia edilen
suçlardan dolayı yargılandıklarını gözlemlemistir. Hükümet'in iddialarının aksine Mahkeme, 1988 ve
1989 yıllarının söz konusu fiillerin gerçeklesmeye basladığı tarih olarak kabul edilemeyeceği
görüsündedir.
35. Mahkeme, basvuranların Ağustos 1993 tarihine kadar PKK ile iliskilerinin devam ettiğini
kanıtlamak için Hükümet'in iddialarını Sırnak Merkez Jandarma Komutanlığı'nda gözaltında iken
verilen ifadelere ve itiraflara dayandırdığını belirtmistir. Hükümet, ayrıca eski bir PKK militanının ifadesine
dayanarak, basvuranların 1989 yılından sonra da eylemlerine devam ettiklerini vurgulamıstır.
Ancak Mahkemenin görüsüne göre, sadece 1988 ve 1989 yılları ile ilgili olan iddianame
göz önüne alındığında, devam eden suça iliskin bu tür kanıtların sunulması iddianame ile uyumlu
değildir. Basvuranların savunmalarını iddianameye cevaben ve suçlu bulundukları takdirde verilecek
cezaya karsı kendilerini savunmak için hazırladıkları düsünülebilir. Ayrıca Devlet Güvenlik
Mahkemesi'nin kararından, 1989 yılından sonra islenen suçlar sebebiyle mahkum edildikleri
seklinde bir sonuç çıkmamaktadır. Đlk Derece Mahkemesi kararının odak noktasının 1988 ve 1989 yılları
arasındaki eylemler olduğu görüsü paylasılmaktadır. Mahkeme ayrıca 1991 Kanunu gereğince
yargılanan diğer kimseler bağlamında, sözkonusu davalarla ilgili iddianamelerde suç niteliğindeki
eylemlerin tarihinin kesin olarak belirtildiğini dikkate almalıdır, (bkz. yukarıdaki 26. prg).
36. Bu sartlar altında Mahkeme, basvuranların 1991 tarihli yasa gereğince, verilmesi
gerekenden daha ağır bir ceza ile cezalandırıldıkları sonucuna varmıstır.
37. Bu yüzden 7. maddenin l. paragrafı ihlal edilmistir.
II. SÖZLESMENĐN 41. MADDESĐNĐN UYGULANMASI
38. 41. madde asağıdaki gibidir:
"Mahkeme isbu Sözlesme ve protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek
Sözlesrneci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi edebiliyorsa Mahkeme, gerektiği takdirde,
hakkaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın tatminine hükmeder".
A. Zararlar
39. Basvuranlar maddi zararları ile ilgili olarak, talepte bulunmamıstır. Ancak, her biri manevi
tazminat için 25.000 Amerikan Doları (USD) talep etmistir. Sözlesmenin 7. maddesinin l. paragrafı ile
güvenceye alınan haklarının ihlal edilerek üç ay fazla hapis cezası aldıklarını iddia etmislerdir. Bu
bağlamda hem özel, hem de sosyal hayatlarının maddi ve diğer yönlerden zarara uğradığını iddia
etmislerdir.
40. Hükümet, iddiaların kanıtlanmadığım ve talep edilen meblağın fahis olduğunu ileri sürerek, 41.
maddenin amacı bağlamında ihlal bulgusunun yeterli adil tatmini olusturacağını savunmustur. Bu konuda
sebepsiz zenginlesmenin önüne geçilmesini amaçlamıslardır.
41. Mahkeme, basvuranların çektikleri sıkıntının sadece Mahkemenin ihlal bulgusu ile tazmin
edilemeyeceği görüsündedir. Mahkeme adil tazmine hükmederek manevi tazminat için basvuranların her
birine 7500 Amerikan Doları USD verilmesine karar vermistir.
B. Mahkeme Masrafları
42. Basvuranların temsilcisi mahkeme masrafları için (fotokopi, tercüme, telefon, faks, ve posta
giderleri) 258.000.000 Türk Lirası talep etmistir. Ayrıca ulusal mahkemeler ve AĐHM önünde 65 saat
süren çalısma için 6.500 Amerikan Doları talep etmistir.
43. Hükümet, talep edilen meblağın, ulusal Mahkemelerde Türk avukatlar tarafından kazanılan
ücretlere kıyasla fahis olduğunu ve adil olmadığını belirtmistir. Hükümet yapılan talebin sadece
Sözlesme organları huzurundaki islemlerle ilgili olması gerektiğini de eklemistir. Ayrıca basvuranların
mahkeme masrafları hususunda talep edilen meblağla ilgili kanıt sunmadıklarını belirtmislerdir.
44. Mahkeme basvuranların iddialarını büyük ölçüde desteklemedikleri görüsündedir. Mahkeme,
hakkaniyete uygun bir karar vererek ve içtihatlarmdaki kriterleri de göz önünde bulundurarak (bkz. 13
Temmuz 1995 tarihli Tolstoy/ Đngiltere Kararı, Dizi A, no 316, s. 83, prg.77) basvuranlara, Avrupa
Konseyi'nden yasal yardım yoluyla alınan 630 Euro'nun 3.000 USD'den çıkarılarak ödenmesine
hükmetmistir.
C. Temerrüt Faizi
45. Mahkeme, ödeme dolar üzerinden yapılacağı için, temerrüt faizi olarak yıllık % 6 faiz
oranının kabul edilmesini uygun görmüstür.
YUKARIDAKĐ NEDENLERDEN DOLAYI MAHKEME OYBĐRLĐĞĐYLE,
1.Sözlesmenin 7. maddesinin 1. paragrafının ihlal edildiğine;
2. a) Sorumlu Devletin üç ay içinde, kararın Sözlesmenin 44. maddesinin 2. paragrafına
göre son halini aldığı tarihten itibaren geçerli olmak üzere, ödeme günündeki kur üzerinden Türk Lirasına
çevrilerek
(i) her basvurana manevi tazminat için 7,500 (yedibin besyüz) USD ödenmesine;
(ü) Yasal harcamalar için, Avrupa Konseyi'nden yasal yardım olarak alınan 630 Euro'nun
karar tarihindeki kur üzerinden Amerikan Dolarına çevrilerek, 3000 USD'den çıkarıldıktan sonra her
basvuran için ödeme yapılmasına;
b) Yukarıda belirtilen üç ayın asılmasından itibaren yıllık %6 basit faiz oranının
uygulanmasına;
3. Basvuranların adil tazmin taleplerinin geri kalan kısmının reddedilmesine, karar
verilmistir.
Đç Tüzüğün 77. maddesinin 2 ve 3. paragrafları gereğince, karar Đngilizce olarak hazırlanmıs
olup, 27 Subat 2001 tarihinde tebliğ edilmistir.
Michael O'Boyle Elisabeth Palm
Sekreter Baskan