TEKĐN/TÜRKĐYE DAVASI *
(52/1997/836/1042))
Strazburg
9 Haziran 1998
USULĐ ĐSLEMLER
1. Dava, Sözlesmenin 32/1 ve 47.maddelerin de öngörülen üç aylık süre
içersinde, Avrupa Đnsan Hakları Komisyonu (Komisyon) tarafından Mahkeme
önüne getirilmistir. Dava, 14 Temmuz 1993’te Türk vatandası Bay Salih Tekin’in
(basvuran) 25.madde uyarınca Türkiye Cumhuriyeti aleyhine yaptığı basvurudan
(22496/93 nolu) kaynaklanmaktadır. Komisyon’un talebi, Türkiye’nin Mahkemenin
zorunlu yargı yetkisini tanıdığına iliskin bildirimi (46.madde) ve 44 ve
48.maddelerle bağlantılıdır. Talebin konusu, davanın olgularının, davalı Devletin
Sözlesmenin 2,3,5/1,10,13,14,ve 18.maddeleri karsısında ki sorumluluğunun ihlalini
olusturup olusturmadığına karar verilmesidir.
2. Mahkeme Đçtüzüğü A’nın 33/3(d) maddesi uyarınca yapılan
arastırmaya verdiği cevapta basvuran, durusmalara katılacağını belirterek kendisini
temsil edecek avukatlarını tayin edip bildirmistir. (Đçtüzük 30)
3. Dairenin olusumuna, Türk yargıç F.Gölcüklü resen (Sözlesmenin 43.maddesi
uyarınca) ve Mahkemenin Baskanı bay R.Ryssdal (Đçtüzüğün 21/4 –b kaidesi
uyarınca) katılmıslardır. 3 Temmuz 1997 günü Baskâtip hazır olduğu halde, Baskan
diğer yedi yargıcı kurayla belirlemistir, bunlar bay Thor Vilhalksson, bay C.Russo,
bay J.D.Meyer, bay J.M.Morenilla, bay L.Wildhaber, bay K.Jungwiert ve bay
V.Toumonov ‘dur. (Sözlesmenin 43. Ve Đçtüzüğün 21/5. maddeleri)
4. Daire Baskanı olarak ( Đçtüzüğün 21/6.maddesi ) Bay Ryssdal,Mahkeme
Baskatibi aracılığıyla Hükümet temsilcisi , Basvuran avukatlarına ve >Komisyon
üyesine danısarak,usuli islemleri tamamlamıstır. ( Đçtüzüğün 37/1. Ve 38.maddeleri).
Hükümetin yazılı görüslerinin verilme tarihinin uzatılması istemi nedeniyle yapılan
düzenlemeler sonucu, basvuranın yazılı görüsü 21.1.1998’de ve Hükümetin yazılı
görüsü 4.2.1998 günü teslim alınmıstır.
5. Bay Ryssdal’ın 16.2.1998 günü vefatı nedeniyle,yerini Baskan Yardımcısı
Bay R.Bernhardt Daire Baskanı olarak almıstır. (Đçtüzük 21/6.2.alt paragraf)
6. Baskanın tensibiyle kamuya açık durusma 25.3.1998 günü Đnsan Hakları
Binasında yapılmıstır.Mahkeme bu durusmadan önce bir hazırlık toplantısı icra
etmistir.
* Gayri resmi tercüme olup, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dıs
Đliskiler Genel Müdür Yardımcısı Abdulkadir KAYA tarafından Türkçe’ye
çevrilmistir.
Durusmada Mahkeme önünde;
(a) Hükümet adına:
Bay M.Özmen Hükümet Temsilcisi Yardımcısı
Bay A.Kaya
Bay A.Alatas
Bay F.Polat
Bayan A.Eymüler
Bayan M.Anayoroğlu , Danısmanlar olarak,
(b) Komisyon adına;
Bay H.Danelius
(c) Basvuran için;
Bay K.Boyle,
Bayan A.Reidy avukatlar
Bay K.Yıldız,Đnsan Hakları Projesi danısmanı ,
Olarak bulunmuslardır.
Mahkeme bay Danelius’u, Bay Boyle ve Bay Özmen’i ve Hükümetin sorulara
cevaplarını dinlemistir.
DAVAYA KONU OLAYLAR:
1.DAVANIN KOSULLARI
7. Basvuran Salih Tekin,1964 doğumlu Kürt kökenli bir Türk vatandasıdır ve
Diyarbakır da yasamaktadır.Dava konusu olaylardan önce, Özgür Gündem’de
gazeteci olarak çalısıyordu.
Dava da asağıdaki olaylar tartısma konusu olmustur.
Basvuranın gözaltına alınması.
8. Subat-1993’te Yassıtepe mezrasındaki ailesini ziyareti esnasında, köy
korucularını tehdit ettiği süphesiyle Harun Altın komutasındaki jandarmalarca
gözaltına alınan Basvuranın, Derinsu Jandarma Karakoluna götürüldüğü tartısmasız
kabul edilmektedir.
Buna karsılık, basvuran 15 Subat 1993 sabahı, Hükümet ise 17 Subat 1993
günü gözaltına alındığını iddia etmislerdir.
9. Basvuran 19 Subat 1993 ‘e kadar Derinsu’da tutulmustur.
Bu süre zarfında nezarethanede, ısığı,yatağı veya battaniyesi olmayan,sıfırın
altında sıcaklıktaki hücrede tutulduğunu, sadece ekmek ve su ile beslendiğini,
Astsubay Altın da dahil jandarmalarca hücresinde saldırıya uğradığını iddia etmistir.
18 Subat gecesi, üç erkek kardesinin hücresine girmesine müsaade edilmemis ve
onların kendisini giyeceklerle sarmamıs olmaları halinde simdi soğuktan ölmüs
olacağını açıklamıstır.
Hükümet, bay Tekin’in kötü muameleye uğradığı iddiasını kabul etmemis,
güvenlik odasının binanın ortasında bulunması ve kömür sobalarıyla ısıtılan odalarla
çevrilmis olması nedeniyle bu odada donma noktasının altına düsen bir sıcaklığın
mümkün olamayacağını bildirerek, ayrıca basvuranın kardeslerinin emniyet
odasında onunla görüsmesine müsaade edildiği hususunu reddetmistir.
10. Basvuran,19 Subat 1993 sabahı, Derik Đlçe Jandarma Bölüğüne
götürülmüs ve ayni gün serbest bırakılmıstır.
Basvuran, Derik’te de bir itiraf beyanı imzalaması için dövme, elektrik
verme, soğuk su uygulaması seklinde iskenceye maruz kaldığını, Đlçe Jandarma
Komutanı Musa Çitil’in eğer bir daha bölgeye dönerse öldürüleceğini bildirerek
tehdit ettiğini iddia etmistir.
Hükümet herhangi bir kötü muamele yapılmadığını bildirerek itiraz
etmistir.
B. Basvuranın Cumhuriyet savcısı Hasan Altun’a yaptığı sikayet.
11. Bay Tekin serbest bırakılmadan önce Cumhuriyet Savcısı Hasan Altun’a
çıkarılmıstır.
Basvuranın Derinsu ve Derik’te iskenceye ve kötü muameleye uğradı
konusunda Bay Altun’a sikayette bulunduğu hususunda tartısma bulunmamaktadır.
Ayrıca basvuran soğuk suya maruz bırakılırken gözüne bağlanmıs olan ıslak bir bez
parçasını Savcı Altun'a verdiğini idda etmistir. Bay Altun bu iddiaları kayıtlara
geçirmis ancak bunlarla ilgili bir arastırma yapmamıstır.
12. Bay Alltun’un bu hareketsizliğinin nedenini arastırmak üzere
“Hakim ve Savclar Yüksek Kurulu “ bir sorusturma yapılmasına karar vermis, bu
Bay Altun hakkında bir disiplin sorusturması açılmasına neden olmustur. Mahkeme
önünde ki durusmada, Hükümet bu sorusturmayı teyid ederek henüz
sonuçlanmadığını bildirmistir.
13. Bay Tekin 20 Subat 1993 de Diyarbakır’a döndü ve serbest
bırakıldıktan sonra bir daha muayene olmadı. Bir hafta sonra, kendisine yapılan
muamele için Đnsan Hakları Derneğine sikayette bulundu, orada Komisyon’a
basvurması tavsiye edildi.
C. Basvuran hakkındaki cezai sorusturma.
14. Basvurana isnad edilen suçun Devlet Güvenlik Mahkemesi görevi
kapsamında kalması nedeniyle (Bak.yukarıdaki 8.par.) Derik Cumhuriyet Savcısı
görevsizlik kararı vererek davayı Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesine
gönderdi.(Asağıdaki 29.par.bakınız)
13 Mayıs 1993 günlü celseden sonra basvuran 2 Ağustos 1993 de beraat
etti.
D. Jandarma subayları Altın ve Çitil haklarındaki islemler.
15. Bay Tekin’in 11 Ekim 1993 günlü basvurusundan Komisyonun Hükümeti
haberdar etmesinden sonra,Adalet Bakanlığı (Uluslar arası Hukuk ve Dıs Đliskiler
Genel Müdürlüğü ) 18 Aralık 1993 günü Derik Savcılığını Basvuranın sikayetinden
haberdar etti ve bir hazırlık sorusturması açıldı.
16. Bay Tekin’in iddialarıyla ilgili olarak Astsubay Altın’ın, Derik
Savcısı Bekir Özenir’in talimatıyla, 20 Nisan 1994 de Daday Savcılığınca ifadesi
alındı.
17. Bay Özenir (Derik Savcısı) 4 Mayıs1994 de, subaylar Altın ve Çitil
haklarında, bay Tekin’e kötü muamelede bulundukları veya tehdit ettikleri yolunda
basvuranın doğrulanmayan iddialarından baska delil olmadığından takipsizlik kararı
verdi.
18. Mamafih bu karar Adalet bakanlığının, bay Tekin’e bu karara karsı
itiraz olanağı verilmesi gerektiği düsüncesiyle yaptığı müdahaleyle kesinlesmedi.
Ayrıca, Adalet Bakanlığı sanıkların kimliği ve iddiaların niteliği itibariyle iddia
konusu suçların savcıların yetkisinin bulunmadığı,”Memurin Muhakematı Hakkında
Kanun” kapsamında kalabileceği mütalaasında bulundu.
19. Bundan sonra Derik Cumhuriyet Savcılığı, 4 Mayıs 1995 günü bir
görevsizlik kararı vererek davayı Derik Đlçi ĐdareKuruluna gönderdi.
20. Bu nedenle, kumandan Çitil’in ,4 Mayıs1995 günü bir jandarma
Albayı tarafından ifadesi alındı.
21. Derik Đlçe Đdare Kurulu ilk sorusturma raporunu 5 Eylül 1995 günü
Mardin Valiliğine sundu. 12 Eylül 1995 günü bu rapor Mardin Đl Đdare Kuruluna
iletildi. (Bak.asağıda 30.par. ) Bu son Kurul,13 Eylül 1995 de, delil yetersizliğinden
subaylar Altın ve Çitil haklarında men’i muhakeme kararı verdi.
22. Bu karar otomatik olarak Danıstay’da incelendi ve men’i muhakeme
kararı onandı. (Bak.asağıdaki 30.par ).
E.Komisyonun olaylara iliskin tesbiti.
23. Komisyon taraflarında yardımıyla olayların arastırılması için
sorusturma yaptı. Tanık ifade zabıtları, Türkiye hakkındaki raporlar, basvuranın
Derinsu ve Derik jandarma karakolları nezarethanesine konulmasına iliskin ve
basvuranın sikayetiyle ilgili mahallinde yapılan sorusturma belgeleri, Derinsu
Jandarma Karakolu planı gibi yazılı belgeler toplandı. Bundan baska Komisyondan
üç temsilci, 8 Kasım 1995 de Diyarbakır’da yedi tanığı dinledi, 7 Mart 1996 da
Strazburg’da diğer bir tanık dinleme durusması icra edildi. Tanıklar; basvuran da
dahil olmak üzere, babası Hacı Mehmet Tekin, Astsubay Harun Altın ve Yüzbası
Musa Çitil ile serbest bırakıldıktan hemen sonra basvuranla konustukları iddia
edilen basvuranın babasının komsuları Sinan Dinç,Mehmet Dinç ve Halit Tutmaz
idi.
Komisyon savcılar Hasan Altun,Bekir Özenir ve Osman Yetkin’i de
(Sonuncusu Diyarbakır DGM.Savcısı idi) dinlemek istedi, fakat hiçbiri ifade
vermedi.
24. Komisyon basvuranın yakalama tarihini ve nezarethanede gördüğü
muamelenin detayını kesin bir sekilde belirleyemedi. Bununla beraber, delilleri
dikkatlice değerlendirerek, Komisyon basvuranın soğuk ve karanlık bir odada
gözleri bağlı olarak , sorusturmasıyla bağlantılı vücudunda yara ve çürürükler
bırakacak bir biçimde muamele gördüğüne kanaat getirdi.
II. ĐLGĐLĐ ĐÇ HUKUK VE UYGULAMA
A.Olağanüstü hal.
25. Tahminen 1985 den beri,Türkiye’nin güneydoğu bölgesinde Pkk’lılarla
(Kürdistan Đsçi Partisi) güvenlik kuvvetleri arasındaki ciddi ihtilaflar giderek
siddetlendi. Hükümete göre bu çatısmalar binlerce güvenlik kuvveti mensubu ve
sivilin hayatına mal oldu.
26. Olağanüstü Hal Kanunu uyarınca Güneydoğu bölgesiyle ilgili iki
temel kararname çıkarıldı.(25 Ekim 1983 gün ve 2935 sayılı kanun). Đlk Kararname
285 sayılı olup (10 Temmuz 1987 tarihli ) güneydoğuda ki onbir ilin onunda
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği tesis etti. Bu kararnamenin 4(b) ve (d) maddelerine
göre, bütün özel ve kamu güvenlik kuvvetleri ile Jandarma Asayis Kumandanlığı
Bölge Valisinin emrindedir.
430 sayılı 2.Kararname (16 Aralık 1990 tarihli) Bölge Valisinin
yetkisini kuvvetlendirmis, örneğin kamu görevlileri ve isçilerin hâkim ve savcılar da
dahil bölge dısına naklini emretmesi gibi. Ayni Kararnamenin 8.maddesi:
“Bu Kanun Hükmünde Kararname ile Đçisleri Bakanına, Olağanüstü Hal Bölge
Valisine ve olağanüstü hal bölgesi dahilindeki il valilerine tanınan yetkilerin
kullanılması ile ilgili her türlü karar ve tasarruflarından dolayı bunlar hakkında
cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi
bir yargı merciine basvurulamaz. Kisilerin sebepsiz uğradikları zararlardan dolayı
devletten tazminat talep etme hakları saklıdır.”
Hükmünü getirmistir.
B. Kötü muamele, tehdit ve yasadısı gözaltına iliskin genel hükümler.
27. Türk Ceza Kanunu;
(a) Gayri mesru olarak kisiyi hürriyetinden mahrum etmeyi (genel olarak
179.maddesinde memurların islemesi halinde 181.maddede)
(b) Tehditi (191. Maddesi)
(c) Kötü muamele ve iskenceyi (243. ve 245. maddelerinde)
Suç olarak belirlemistir.
28. Bu suçlar için,Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun (CMUK) 151.ve 153.
maddelerine göre, cumhuriyet savcısına veya yerel idari makamlara sikayette
bulunulabilir. Cumhuriyet savcısı veya polis kendilerine bildirilen suçları arastırmak
zorundadırlar. CMUK’un 148.maddesi uyarınca, kamu davası açılıp açılmayacağına
Cumhuriyet savcısınca karar verilecektir. Müsteki savcının takipsizlik kararına itiraz
edebilir.
C. Terör suçlarının ve güvenlik kuvvetlerinin islediği iddia edilen suçların
sorusturması.
29. Terör suçlarında yetki, bütün Türkiye için kurulan devlet güvenlik
mahkemesi savcıları ve mahkemelerindedir.
30. Olağanüstü Hal Bölgesinde güvenlik kuvvetlerinin islediği iddia edilen
suçlarda cumhuriyet savcısının yetkisi bulunmamaktadır. 285 sayılı Kararnamenin
4/i maddesi,bütün güvenlik kuvvetlerinin bölge valisinin emrinde olduğunu
(yukarıdaki 26.paragrafa bakınız) görevleri sırasında isledikleri suçlarda Memurin
Muhakematı Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı hükmünü getirmistir. Bu
suretle,herhangi bir savcı güvenlik kuvveti mensubunun bir suç islediği iddiasını
öğrendiği zaman görevsizlik kararı vererek dosyayı idare kuruluna devredecektir.
Kurulun men’i muhakeme kararı ise otomatik temyize tabi olup Danıstayın
incelemesinden geçecektir.
KOMĐSYONUN ÖNÜNDEKĐ ĐSLEMLER.
31. Bay Tekin 14 Temmuz 1993 de Komisyona basvurarak, 15-19 Subat 1993
tarihlerinde Derik ve Derinsu jandarma karakollarında gözaltında iken kötü
muameleye uğradığını ve olayın Devlet makamlarınca yeterli bir sekilde
sorusturulmadığını iddia etmistir. Basvuru Sözlesmenin 2,3,5/1,6/1,10,13,14,ve
18.maddelerine dayanmaktadır.
32. Komisyon basvuruyu (22496/93 nolu) 20.2.1995 de kabul edilebilir
bulmustur. 17 Nisan 1997 günlü raporunda (31.madde uyarınca) 2,10,14 ve18.
Maddelerin ihlal edilmediğine (oybirliğiyle), ancak 3.ve 13.maddelerin ihlal
edildiğini (31’e karsı 1 oyla), diğer basvuran sikayetlerinin ise incelenmesine gerek
bulunmadığı görüsüne ulasmıstır. Komisyonun ve karsı görüsleri ihtiva eden
raporun tam metni bu kararın ekindedir.
MAHKEMEYE SON SUNUSLAR:
33. Yazılı ve sözlü sunuslarında Hükümet,Mahkemeden basvuranın iddialarının
temelsiz olduğunu ve Sözlesmenin ihlalinin varit olmadığının tesbitini istemistir.
34. Basvuran ise Mahkemeden ,Sözlesmenin 2,3,10,13,14 ve 18.maddelerin
ihlal edildiğinin tesbitiyle 50.madde uyarınca tazminat verilmesini talep etmistir.
DAVANIN ESASI:
I.OLAYLARIN TESBĐTĐ:
35. Hükümet,Komisyonun olay tesbitine itiraz etmistir.
Hükümet Temsilcileri, basvuranın kötü muamele iddiaları doğru olmus
olsaydı,serbest bırakıldıktan sonra hastahanede tedavi görmesi gerektiğini, özellikle
gazeteci olması hasebiyle hangi tip delile gereksinimi olacağından haberdar olan
basvurucunun herhangi bir tıbbi rapor ibraz edememesinin bu sartlarda süpheli
olduğunu, kardeslerinin emniyet odasında kendisine katıldıkları iddiasını inanılmaz
bulduklarını ilaveten, itirafının alınması gayesiyle iskenceye maruz kaldığını iddia
etmesine rağmen aleyhine olan bütün iddiaları reddetmis olduğunu, Komisyona
müracaatında elektrik soku konusunda harhangi bir iddiada bulunmamıs olmasına
rağmen sadece Ankara’daki tanık dinleme durusmalarında bunu ileri sürmesinin
beyanlarının doğruluğu hususunda süpheler doğurduğunu, üstelik gözaltının son
günü elektrik sokuna maruz kaldığı doğru ise, bu tür iskence izlerinin 3 veya 4 gün
görülebilir olarak kalacağını belirtmislerdir. Hükümet son olarak,basvuranın Savcıya
verdiği bezin gevsek yapıda örülmüs olması nedeniyle gözbağı olarak
kullanılmayacağını bildirmistir.
36. Mahkeme önündeki durusmada,Komisyon temsilcisi Ankara’da yapılan
tanık dinleme durusmalarında ki basvuranın beyanlarının ayrıntılı, kesin ve uyumlu
olduğunu, uydurulmus hikaye izlenimi vermediğini açıklamıstır. Gerçekten de
basvuranın Derinsu’daki hücrenin sıcaklığı ile burada maruz kaldığını iddia ettiği
kötü muamelenin yoğunluk ve niteliğinin bir dereceye kadar değisken ve
muhtemelen abartılı olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Bununla beraber,
anlatımının bazı ayrıntıları gerçeği çağrıstırmaktadır. Örneğin, kardeslerinin emniyet
odasında kendisine katıldığı olayını uydurmus olduğu düsünülemez. Ne var ki, tıbbi
bir delillin olmaması süphesiz basvuranın davasını zayıflatmaktadır. Komisyon bu
ihmalin genel olarak basvuranın iddialarının güvenilirliğini çürütecek nitelikte olup
olmadığını inceleyerek, bu eksikliği bu tür bir sonuç için yeterli görmemistir.
Ankara da Komisyon temsilcileri, basvuranın öyküsünde ki birçok hususu
doğrulayan,basvuranın babası Hacı Mehmet’in tanıklığını güvenilir bulmustur.
Örneğin o Derinsu jandarma karakolu dısında soğukta diğer çocuklarıyla nasıl
beklediklerini ve çocuklarına kardesini emniyet odasında ziyarete izin verilerek bu
vesileyle Salihin soğuk vücudunu nasıl ısıttıklarını anlatmıstır. Ayrıca Hacı Mehmet
basvuranın serbest bırakılmasından sonra vücudunda çürük ve yaraların olduğunu,
bunların ilaçla tedavi edildiğini doğrulamıstır.
Bu açıklamalar diğer tanıkların tanıklıklarıyla değerlendirilmelidir.
Komisyon tanıklıkları Sözlesmenin 3.ve 13.maddeleriyle ilgili sorunun
değerlendirilmesinde büyük ölçüde Komisyon’a ısık tutacak olan bay Altun da dahil
(Yukarıdaki 11 nolu par.bakınız) üç cumhuriyet savcısını dinlemek istemistir. Ne
yazık ki bu savcılardan hiçbiri durusmalara ifade vermek için gelmemis ve
katılmamaları için geçerli bir mazaret de bildirmemislerdir.
Hükümet için tanıklık yapan üç komsudan (yukarıda 23.par.bakınız) Komisyon
temsilcilerinin elde ettiği deliller, nezarethane sonrası basvuranın köye dönüsünü
tasvirleri inandırıcı olmamıs, özellikle de nezarethanede gördüğü muameleden
basvuranın sitayisle bahsettiğini açıklamaları, bay Tekin’in birkaç saat önce gördüğü
kötü muameleden dolayı sikayette bulunduğuna iliskin tutanak karsısında makul
bulunmamıstır.
Jandarma subayı Altın tüm kötü muamele iddialarını reddederek (Bak par. 8 ve
9) Derinsu karakolunda basvurana yapılan muamele konusunda ayrıntılı bilgi vermis
ve bay Tekin’in iyi sartlarda soğuk olmayan bir odada muhafaza edildiğini , günde
üç öğün yemek ve su verildiğini belirtmistir. Buna karsılık, 1993 yılında Derinsu
karakolunda çok az sayıda nezarethanede kalan olmasına rağmen, iki yıl önce
Cumhuriyet Savcısına basvuranla ilgili bir sey hatırlamadığını söyleyen jandarma
subayı bay Altın’ın güvenilirliği konusunda Komisyonun ciddi süpheleri
bulunmaktadır.
Son delil değerlendirilmeleri yapılırken Komisyon, her türlü makul süpheden
ari bir sekilde Bay Tekin’in zor kosullarda gözaltında tutulduğuna fiziksel kötü
muameleye maruz kaldığına kanaat getirmistir.
37. Basvuran, Komisyonun olaylara iliskin tesbitlerinin kabul edilmesini
Mahkemeden talep etmistir.
38. Mahkeme, içtihatları uyarınca olayların tesbit ve doğrulanmasının birincil
olarak Komisyonun sorunu olduğunu vurgular (Sözlesmenin 28/1 ve 31.maddeleri).
Fakat Mahkeme,Komisyonun olay tesbitleriyle bağlı olmayıp, önüne getirilen
belgelerin ısığında kendi değerlendirmesini yapmakta serbest olup,bu alandaki
yetkisini sadece istisnai hallerde kullanacaktır. Böyle istisnai haller, Komisyonun
kararının dayandığı delillerin Mahkemece dikkatli bir incelemesinden sonra,
olayların her türlü makul süpheden uzak olarak tesbit edilmemis olması halinde
doğacaktır. (Karar ve hüküm raporları 1998,par...53,Selçuk ve Asker-Türkiye
davasının 24 Nisan 1998 günlü kararına bakınız.)
39. Mahkeme,Komisyonun raporundaki tesbitlerini ve görüsünü dayandırdığı
delilleri, özelliklede durusma tutanaklarını, söz konusu davada istisnai hallerin
olusup olusmadığını belirlemek üzere inceledi.
40. Bu bağlamda Mahkeme, Komisyon temsilcilerinin, basvuran ve diğer
tanıkları tanıklık yaparken, Hükümet ve basvuran tarafın sorularını cevaplandırırken
görüp dinleme olanağına sahip olmalarının özel bir öneminin olduğunu kabul eder.
Belirtilmelidirki Komisyon, Basvuranın tanıklığını uyumlu ve inandırıcı, Hükümet
tanıklarının verdiği deliller ise güvenilmez ve noksan bulmustur.(Bak.par.36)
41. Gerçekten de, Hükümetin de isaret ettiği gibi, basvuran kötü muamele
iddialarını temellendirmek için,örneğin adli rapor gibi herhangi bir bağımsız delil
sağlayamamıstır. Buna karsılık, Mahkeme belirtirki, Tekin’in Savcı Altun’a kötü
muamele sikayetini yapmasına ve savcının Türk Hukukuna göre bu sikayeti
sorusturmak görevi olmasına rağmen, resmi makamlar bay Tekin’in gözaltında veya
serbest bırakılmasından sonra bir doktor tarafından muayene edilmesi için herhangi
bir girisimde bulunmamıslardır. (Bak.par. 11 ve 28 ). Bundan baska, basvuranın
öyküsünü veya iddialarının doğruluğuna ısık tutacak en iyi konumdaki tanıklar diğer
bir deyisle davayla ilgili savcılar ve özellikle bunlardan basvuranı hemen nezaret
sonrası gören Bay Altun’un herhangi bir mazareti olmadan Komisyonun tanık
dinleme durusmalarına katılma talebine uymadığı müsahede edilmistir.
Mahkeme, bir basvurunun esasını teskil eden olguların Komisyonca
arastırılabilmesi için Sözlesmenin 28/1-(a) maddesi uyarınca ilgili Devletin “tüm
kolaylıkları sağlamak” zorunluluğunda olduğunu vurgular. Sözkonusu davanın
kosullarında, anahtar tanıkların Komisyon önüne çıkmamaları durumunda, davalı
Devletin Komisyonun bulgularını dayandırdığı delillerin yetersizliğinden sikayetinin
haklı görülmesi düsünülemez.
42. Yukarıdaki gerekçeler ısığında, davayla ilgili mevcut belgeleri incelemis
olarak Mahkeme, Komisyonca bulunan olguların kabülüne karar verir.
II. SÖZLESMENĐN 2. MADDESĐNĐN ĐHLALĐ ĐDDĐASI.
43. Basvuranın karakolda maruz kaldığı muamelenin Sözlesmenin 2.maddesine
muhalefet teskil ettiğini idia etmis olup bu madde diğer hususların yanında;
“ 1. Herkesin yasam hakkı kanunla korunur......” hükmünü getirmektedir.
44. Basvuran Derinsu jandarma karakoluna götürülürken subay Altın ve diğer
jandarmalarca sürekli ölümlü tehdit edilerek, donarak ölmesi için sıfır derecenin
altındaki sartlarda tutulduğun iddia etmistir. Bundan baska Derik jandarma
bölüğünde kumandan Çitil basvurana yapılan iskenceden sonra bir daha bölgeye
gelirse kafasına iki delik açmakla tehdit etti.
45. Hükümet basvuran tarafından yapılan kötü muamele iddiasını reddetmistir.
(Bak.par.35)
46. Komisyon,basvuranın yasam hakkının kanunlar çerçevesinde
korunmadığına dair bir belirti bulamamıstır.
47. Mahkeme, basvuranın 2.madde kapsamındaki yasam hakkına müdahele
teskil edecek bir muameleye maruz kalmadığı seklindeki Komisyon tesbitini, kabul
ettiğini açıklar.
III. SÖZLESMENĐN 3. MADDESĐNĐN ĐHLALĐ ĐDDĐASI.
48. Basvuran iskenceye maruz bırakılarak Sözlesmenin 3.maddesinin ihlal
edildiğini iddia etmistirki, sözkonusu madde;
“ Hiçkimse iskence, insanlık dısı ya da onur kırıcı ceza ve islemlere tabi
tutulamaz” hükmünü getirmistir.
49. Basvuran nezarethanede çektiği ızdıraplar bütün olarak ele alındığında
bunların iskence teskil ettiğini bildirmistir. Nitekim Derinsu jandarma karakolunda
gözleri bağlı bağlı olduğu halde tecavüzkar sekilde sorgulanırken, tacize uğradığını
ve ölümle tehdit edildiğini, dört gün boyunca sıfır derecenin altında, yataksız ,
battaniyesiz, yiyecek ve içecek verilmeden ve bütün bunlar jandarmaca tek böbrekli
olduğunun bilinmesine rağmen yapıldığını iddia etmistir. Derik Jandarma
Karakolunda tekrar gözleri bağlanmıs, elbiseleri çıkarılarak soğuk suya tutulmus,
ayaklarının tabanına ve vücuduna copla vurulmus el ve ayak parmaklarına elektrik
verilmistir.
50. Bu sikayetle ilgili olarak da Hükümet, bay Tekin’e kötü muamele yapıldığnı
reddetmistir.
51. Komisyon,basvuranın maruz kaldığı muameleyi bir bütün olarak ele alıp,
nezarethane sartları ve basvuranın maruz kaldığı muameleninin en azından 3.madde
anlamında gayri insani ve asağılayıcı bir islem teskil ettiğini kabul etmistir.
52. Mahkeme, kötü muameleninin 3.madde kapsamına girmesi için asgari
seviyede bir siddete ulasması gerektiğini vurgular. Bu asgarinin değerlendirilmesi
ise görecelidir. Muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal sonuçları, bazı davalarda
mağdurun cinsiyeti, yası ve sağlık durumu gibi o davanın tüm kosullarıyla
bağlantılıdır.( Bak.Selçuk/Asker kararı par.76).
53. Mahkeme isaret ederki, Komisyon basvuranın karanlık soğuk bir hücrede
gözleri bağlı olarak tutulduğunu ve sorgusu nedeniyle vücudunda yara ve bereler
kalacak sekilde muamele gördüğünü tesbit etmistir. (Par 24’e bakınız.).
Mahkeme bu olguları 3.maddenin getirdiği standartlara aykırı olarak
değerlendirmistir. Mahkeme, hürriyetinden mahrum bırakılan ve kendi
hareketleriyle güç kullanımına sebep olmamıs bir kisiye karsı güç kullanmanın
insan onurunu zedelediğini ve prensip olarak da 3.maddeyle getirilen hakkın ihlalini
teskil edeceğini hatırlatır. (Bakınız Ribiksch-Avusturya kararı ,4.12.1985 A no 336
seri sayfa 26 par.38 ) Basvuranın tutulduğu sartlar ve vücudunda yara ve bere
bırakacak sekilde davranılmıs olması, bu maddenin içeriğine göre gayrı insani ve
asağılayıcı muamele olarak değerlendirilmektedir.
54. Bu nedenlerle 3.madde ihlal edilmistir.
IV. SÖZLESMENĐN 5/1 ve 6/1. MADDELERĐNĐN
ĐHLALĐ ĐDDĐALARI.
55. Mahkemeden önceki safhada, basvuran Sözlesmenin 5/1. Ve6/1.maddelerle
ilgili iddialarını takip etmemistir.
56. Bu durumda, Mahkeme için bu sikayetin incelenmesine gerek
bulunmamaktadır.
V. SÖZLESMENĐN 10.MADDESĐNĐN ĐHLALĐ ĐDDĐASI.
57. Basvuran kötü muameleye uğramasını gazeteci olarak çalısmasıyla
bağlantılı olduğunu dolayısıyla Sözlesmenin 10.maddesinin ihlal edildiğini iddia
etmistir. 10.madde de:
“ 1. Herkes görüslerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir.Bu hak, kanaat
özgürlüğünü, kamu otoritelerinin müdahelesi ve ülke sınırları söz konusu
olmaksızın.....
2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir
toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak
bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, asayissizliğin veya suç
islenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, baskalarının söhret ve haklarının
korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için kanunla
öngörülen bazı formalitelere, sartlara, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.”
Denilmektedir.
58. Basvuran, özellikle Derinsu da uğradığı tehdit ve ayrıca kötü muamelenin
siddetinin, gazeteci olarak kürt ayırımcı görüsteki Özgür Gündem gazetesinde
çalısması nedeniyle kötü muamelede bulunanlarca düsman olarak telakki
edilmesinden kaynaklandığını iddia etmistir. Yine basvuran, yakalandığında ve
Derinsu jandarma karakolunda Subay Altın tarafından gazeteci olarak çalısması
hakkında sorguya çekilip, bu nedenle ölümle tehdit edildiğini açıklamıstır. Derik
jandarma bölüğünde kumandan Çitil ona;
“Buraya isleri karıstırmak için gelmek istiyorsun.Özgür Gündem yasaklanmıs
bir gazetedir.Bölgeden haberler yazıyorsun. Üstelik sen köy korucularını tehdit
ediyorsun. Seni savcıya göndereceğim. Fakat bu bölgeye tekrar geri gelirsen kafanda
iki delik açacağım.”demistir.
59. Bu sikayetle ilgili hükümet özel bir açıklamada bulunmamıstır.
60. Komisyon, basvuranın yakalanması ve gözaltına alınmasının Özgür
Gündem’de gazeteci olmasıyla ilgili olduğu hususunda yeterli delil bulamamıstır.
61. Mahkeme Komisyonun yukardaki tesbitine dikkati çekererek, basvuranın
gözaltına alınması ve oradaki muamelenin basvuranın ifade özgürlüğüne müdahele
anlamına gelmediğini kabul etmektedir.
Bu nedenle 10.maddenin ihlali yoktur.
VI. SÖZLESMENĐN 13.MADDESĐNĐN ĐHLALĐ ĐDDĐASI.
62. Basvuran Sözlemeyle ilgili sikayetlerinde etkili bir iç hukuk yolu
olmadığını, Sözlesmenin 13.maddesinde;
“Bu Sözlesmede tanınmıs olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, ihlal fiili
resmi görev ifa eden kimselertarafından bu sıfatlarına dayanılarak yapılmıs da olsa
durumun düzeltilmesi için milli bir makama basvurma hakkına
sahiptir.”denmektedir.
63. Basvuran mahkemeden, sadece kötü muamele sikayetleri için etkili bir
basvuru yolun olmadığının tesbitini değil, bunun yanında, yetkinin kötüye
kullanılmasının mağdurları için etkili bir basvuru yolunun reddederek bölgedeki
görevlilere de jure ve de facto dokunulmazlık sunarak, böylece Devletin
Sözlesmenin 1. ve 13.maddelerdeki sorumluluklarını yerine getirmesini
olanaksızlastıran olağanüstü hal mevzuatının genel olarak değistirilmesine
(Bak.par.25-30) karar verilmesini talep etmistir.
64. Hükümet, nezarethanede kötü muamele iddiaları için iç hukuk yollarının her
vatandas için mevcut ve etkili olduğunu bildirmisti. Bay Tekin’in davasında,
olgularla da doğrulandığı üzere Savcının hareketsizliği biçimindeki davranısı
sorusturma açılmasına neden olmustur.
65. Komisyon basvuranın Derik jandarma bölüğünde ve Derinsu jandarma
karakolunda bulunduğu sürede iskenceye maruz kaldığını ve Derik Cumhuriyet
Savcısı bay Altun’a bu konuda sikayette bulunduğunu, fakat bu sikayetle ilgili bay
Altun’un islem yapmadığını tartısmasız olarak kabul etmektedir. Yine kabul
etmektedir ki, daha sonra basvuranın iddiaları için baslayan sorusturma yetersiz ve
her halükarda baslangıçtaki hareketsizliği telafi edemez. Davayla ilgili savcılık
dellilerinin yokluğu (Bak.par.23) ve mevcut belgelere göre basvuranın iskence
iddialarının sorusturması o derece yetersizdir ki Komisyon etkili bir hukuk yolu
bulunmadığı görüsüne varmıstır.
66. Mahkeme, Sözlesmenin 3.maddesinde güvence altına alınan hakkın
13.maddeyle de ilintisi bulunduğunu hatırlatır. Bir kisinin Devletin memurunca ağır
bir kötü muameleye veya iskenceye maruz bırakıldığına dair bir iddiası varsa,
“etkili basvuru yolu” terimi uygun görüldüğünde tazminat ödenmesi yanında,
müstekinin etkili bir sekilde katılılımıyla sorumluların belirlenerek
cezalandırılmalarını sağlayacak tam ve etkili bir sorusturmayı kapsar.(Bak.
18.12.1996 tarihli Aksoy-Türkiye kararı,raporlar 1996-VI,sayfa 2287,par.98)
67. Mahkeme, serbest bırakılmasından sonra bay Tekin’in Cumhuriyet Savcısı
bay Altun’a kötü muameleden sikayette bulunduğunu belirtir. Ancak cumhuriyet
savcısı bu sikayetle ilgili herhangi bir islem yapmamıstır. Basvuranın müracaatının
Komisyonca Hükümete iletilmesi üzerine, 10 ay sonra basvuranın iddialarıyla ilgili
sorusturma baslatılmıstır. Bundan baska sorusturma açıldıktan sonra bile subay
Altın’ın ifadesinin alınması için dört ay daha geçmis, bay Tekin’e kötü muamele
yapmakla suçlanan her iki subay hakkında 4 Mayıs 1994’te dava açmak için yeterli
delil olmadığı kararından önce kumandan Çitil’in dinlenmesi için hiçbir tesebbüste
buulunulmamıstır.(Bak.par.16-18) Tam bir yıl sonra görevsizlik kararı verilerek
sorusturma Derik Đlçe Đdare Kuruluna devredilmis, 14 Temmuz 1995 de Hükümetin
talebiyle nihayet Kumandan Çitil’in ifadesi alınmıstır. (Bak par.20-21).
68. Mahkeme bu sorusturmanın 13.maddenin gereklerini karsılayacak biçimde
tam ve etkin bir sorusturma olarak tanımlanabileceği kanısında değildir.
Mahkeme belirtirki, basvuranın olağanüstü hal bölgesindeki iç hukuk yollarının
isleyisinin incelenmesi istemi bu bağlamda herhangi bir karara ulasmasını
sağlayacak delillerin Komisyonca olusturulmamıs olması nedeniyle
incelenememektedir.
69. Sonuç olarak, 13.madde ihlal edilmistir.
VII. SÖZLESMENĐN 14 ve 18. MADDELERĐNĐN ĐHLAL
EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI.
70. Basvuran Kürd kökeni nedeniyle, ileri sürülen Sözlesmedeki haklarının
ihlalinin ayırımcılıktan ileri geldiğini bununda 14.maddenin ihlali olduğunu
bildirmistir. Söz konusu maddenin asağıdaki sekilde kaleme alınmıstır.
“Bu Sözlesmede tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma,cinsiyet, ırk, renk,
dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa
mensupluk, servet, doğum veya herhangi bir durum bakımından hiçbir ayırımcılık
yapılmadan sağlanır.”
Ayrıca,basvuran kendisine yapılan muamelenin devletin onayladığı bir
uygulama olup,
“Bu Sözlesmenin hükümleri gereğince, sözü edilen hak ve özgürlüklere
getirilen sınırlamalar ancak öngörülen amaçlar için uygulanabilir.”
Seklindeki 18.maddenin ihlali olduğunu iddia etmistir.
71. Hükümet bu iddiaların olgulara dayanmadığını bildirmistir.
72. Komisyon, basvuranın bu iddialarını sunulan delillerin ısığında incelemis ve
dayanaksız bulmustur.
73. Mahkeme, Komisyonun tesbit ettiği olaylara dayanarak, söz konusu
Sözlesme hükmünün ihlali iddiasını haklı çıkaracak herhangi bir delil bulamadı.
Bu nedenlerle Sözlesmenin 14. ve 18.maddeleri ihlal edilmemistir.
VIII. SÖZLESMENĐN 50.MADDESĐNĐN UYGULAANMASI.
74.Basvuran:
“Mahkemenin kararı,bir yüksek akit tarafından adli makamları veya resmi bir
makam tarafından alınmıs olan bir kararın veya vaz’edilmis bulunan bir tedbirin
isbu Sözlesmeden doğan mükellefiyetlere tamamen veya kısmen aykırı olduğunu
beyan ederse, ve eğer mezkür akid tarafın dahili mevzuatı bu kararın veya
tedbirlerin neticelerini ancak kısmen izaleye müsaitse,Mahkeme kararında, buna
mahal varsa, hakkaniyete uygun bir surette tarafı tatmin eder”
seklindeki Sözlesmenin 50.maddesi uyarınca tazminat talebinde bulunmustur.
A. Zarar.
75. Basvuran manevi tazminat olarak 25 000,maddi zararları için de 25 000
Đngiliz sterlini talep etmistir.
76. Hükümet, Mahkemenin Sözlesmenin ihlal edildiğini kabul etmesi halinde,
bunun basvuru için yeterli bir tatmin olacağını bildirmistir.
77. Sözlesmenin 3. ve 13.maddelerinin ihlal edilmis bulunmasını dikkate alarak,
Mahkeme manevi tazminata hükmedilmesi gerekliliğini düsünmektedir. Türkiyede
ki yüksek enflasyon oranı gözönüne alınarak, paranın ödendiği tarihteki kur
üzerinden Türk Lirasına çevrilmek üzere, tazminatı Đngiliz Sterlini üzerinden
(Bak.Selçuk –Asker kararı par.115) 10 000 Đngiliz Sterlini olarak hükmeder.
78. Mahkeme maddi tazminat talebini reddeder. (Bak.Selçuk-Asker kararı
par.119)
B. Avukatlık ücreti ve Harcamalar.
79. Basvuran Mahkeme ve Komisyon önündeki islemler için avukatlık
ücreti ve harcamalarla ilgili toplam 19 770 Đngiliz paundu talep etmistir.Bu miktar
Avrupa Konseyinden alınan hukuki yardımı da içermektedir.
80. Hükümet sadece tamamen belgelendirilen harcama ve masraflara
hükmedilebileceğini, basvuran talep ettiği idari destek priminin Devletçe ödenebilir
olmadığını bildirmistir.
81. Mahkeme hakkaniyet uyarınca ödenmesi gerektiğinde katma değer
vergisiyle birlikte avukatlık ücreti ve harcamalar olarak 15 000 ingiliz paunduna
hükmeder.
C. Gecikme faizi.
82. Mahkemede ki bilgilere göre bu kararın alındığı tarihte Birlesik Krallıkta
geçerli olan yasal faiz oranı yıllık % 8 dir.
BU GEREKÇELERLE MAHKEME :
1. Oybirliğiyle Sözlesmenin 2.maddesinin ihlal edilmediğine,
2. Altıya karsı üç oyla Sözlesmenin 3.maddesinin ihlal edildiğine,
3. Sekize karsı bir oyla,Sözlesmenin 5/1. Ve 6/1. Maddeleriyle ilgili
sikayetlerin incelenmesine gerek bulunmadığına,
4. Oybirliğiyle Sözlesmenin 10.maddesinin ihlal edilmediğine,
5. Yediye karsı iki oyla, Sözlesmenin 13.maddesinin ihlal edildiğine,
6. Oybirliğiyle Sözlesmenin 14 ve 18.maddelerinin ihlal edilmediğine,
7. Sekize karsı bir oyla davalı Devletin üç ay içersinde asağıda
gösterilen meblağları basvurana ödemesine,
a) Manevi tazminat olarak 10 000ingiliz paundu ödeme günündeki kur
üzerinden Türk lirasına çevrilerek,
b) Masraf ve harcamalar için 15 000 ingiliz paundu tahakkuk etmesi
halinde katma değer vergisiyle birlikte,
c) Yukarıda belirtilen üç aylık sürenin geçirilmesi halinde ödeme tarihine kadar
yıllık %8 oranında basit faiz ödenmesine,
8. Geriye kalan tazminat taleplerinin oybirliğiyle reddine,
Karar vermistir.
NOT: Yargıçlar Gölcüklü, Toumanov ve De Meyer makul süpheden ari bir
sekilde ispat edilmediğinden 3. maddenin ihlalinin olmadığına,
Ayrıca De Meyer, Sözlesmenin 6/1 ve 28. maddesinin ihlâl edildiğine dair
karara,
muhalefet serhi vermislerdir.