GEZĐCĐ/TÜRKĐYE DAVASI
KARAR
AĐHM 1. Daire asağıdaki simlerin katılımıyla toplandı.
C.L. ROZAKIS, baskan,
L. L..OUCAIDES,
R. TÜRMEN,
F.TULKENS,
N.VAJIC,
S. BOTOUCHAROVA,
D. SPIELMANN, yargıçlar,
ve M.S. NIELSEN, katip
Mahkeme 24 Subat 2005 tarihinde davayı görüsüp aynı gün kararını açıklamıstır:
PROSEDUR
1. Dava, Türkiye Cumhuriyeti vatandası M.Besir Gezici’nin ( basvurucu) temel özgürlükler
ve insan haklarını düzenleyen Sözlesme’nin eski 25. maddesi uyarınca Türkiye
Cumhuriyeti Devletine karsı Avrupa Đnsan Hakları Komisyonu’na 20 Kasım 1996
tarihinde yaptığı 34594/97 sayılı basvurudan kaynaklanmaktadır.
2. Adli yardım talebi kabul edilen basvurucu davanın baslarında Av. N.Kaplan, Đ.Yasar,
T.Tepe ve A.Akkus tarafından temsil edilmistir. Daha sonra basvurucu temsil yetkisini
Đstanbul’da avukatlık yapan Av. S. Turan, Av. M. Đriz, Av. R.Doğan, Av.Y.Aydın’a
vermistir. Hükümet kendisini temsil etmek için bir görevli tayin etmemistir.
3. Basvurucunun iddiasına göre; kardesi güvenlik güçlerinin hukuk/kanun dısı bir
uygulamasının kurbanı olmustur. Basvurucu Sözlesme’nin 2,3,5,6 ve 13. maddelerinin
ihlal edildiği iddiası ile basvuruda bulunmustur.
4. Basvuru Mahkeme’ye 1 Kasım 1998 tarihinde iletilmistir. Bu tarih 11. Protokol’ün 5/2
maddesi uyarınca Mahkeme’ye giris tarihidir.
5. Basvuru Đçtüzük’ün 52/1 maddesine göre 3. Daire’ye sunulmustur. Sözlesme’nin 27/1
maddesi uyarınca davayı inceleyecek olan Daire Đçtüzük’ün 26/1 maddesine göre
olusturulmustur.
6. Mahkeme 23 Ocak 2001 tarihli bir kararla iç hukuk yollarının tamamen tükendiğine karar
vermis ve basvurunun kabul edilebilirliğini açıklamıstır.
7. Đçtüzük’ün 59/1 maddesi uyarınca hükümet ve basvurucu davaya iliskin görüslerini
Mahkeme’ye sunmustur.
8. Mahkeme 1 Kasım 2004 tarihinde bünyesindeki dairelerin yapısını Đçtüzük’ün 25/1
maddesine göre değistirmis ve basvuruyu 1. Daire’ye sevk etmistir.
OLAYLAR
I. DAVANIN KOSULLARI
9. Basvurucu 1965 doğumludur ve Đstanbul’da ikamet etmektedir.
10. Basvurucunun kardesi Semsettin Gezici (S.G.) 12 Ağustos 1996 tarihinde saat 15.00’e
doğru Dargeçit Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Subesi’nce gözaltına alınmıstır.
Dargeçit Cumhuriyet Savcısı gözaltı süresini dört gün uzatmıstır.
11. Aynı gün düzenlenen sağlık raporunda S.G.’nin vücudunda darp ve yara izi olmadığı
belirtilmistir.
12. 13 Ağustos 1996 tarihinde saat 03.00’e doğru S.G.’nin verdiği ifadeler doğrultusunda ve
onun yer göstermesi ile PKK üyesi olduğu ileri sürülen Ahmet Ay’ın (A.A.) evine bir
operasyon düzenlenmis, yaylım atesi sırasında S.G. ve A.A. öldürülmüstür.
13. Çatısmadan sonra olay yerinde incelemeler yapan emniyetin düzenlediği ve elle yazılmıs
tutanakta cesetlerin konumuna ve bahçe kapısındaki kursun deliklerine dair bilgiler yer
almaktadır. Ayrıca olay yerinde bir el bombası, bir kalasnikof tüfek ve 2 sarjör ile
kovanlar bulunmustur.
14. Operasyona katılan emniyet yetkililerince daktilo ile yazılan tutanakta S.G.’nin PKK’ya
karsı yapılan bir operasyonda gözaltına alındığı, sorgusu sırasında S.G.’nin örgüt
üyelerinin düzenli olarak A.A.’nın evinde toplantılar yaptığını,evde bir adet kalasnikof
tüfek ve yasadısı dokümanların olduğunu söylediği bilgileri yer almaktadır.Aynı gün
02.30 sıralarında güvenlik güçlerince A.A.’nın evine bir operasyon düzenlendi.
Operasyon önce evin çevresinde güvenlik çemberi olusturuldu. Bes dakika süren
çatısmada S.G. ve A.A. öldürüldü. Olay yerinde bir adet pimi çekilmis halde el bombası,
bir kalasnikof ve bu silaha ait sarjör,mermi ve fisekler ile mermiler bulundu.Bahçe
kapısındaki kursun delikleri tespit edildi. 05.30’a doğru Cumhuriyet Savcısı beraberinde
bir doktorla olay yerine geldi. Cesetlerin konumuna ve çatısma bölgesine dair çizilen bir
kroki olay yeri tutanağına eklendi.
15. S.G.’nin otopsi tutanağında kafatasının sağ tarafının kırık olduğu/parçalandığı
saptanmıstır. Raporda sahsın göğüs kafesinde göğüs kemiğinin (sternum) ortasında 2x3
cm çapında bir kursun girisi, göğüs kemiğinin alt ucunda 2x2 cm çapında bir kursun
girisi,sağ koltuk altında ve sağ bacağın ön tarafında birer kursun girisi ile sırtında iki
kursun çıkısı ve sağ kolunda bir aynı kolda 5x5 cm çapında bir kursun çıkısı olmak üzere
sahsın gövdesinde 5 kursun çıkıs deliği saptanmıstır. Doktor raporunda ölümün beyin
ölümüne bağlı dolasım ve solunum yetmezliğinden kaynaklandığı belirtilmistir. Doktor
klasik otopsi yapılmasına gerek görmemistir.
16. Cumhuriyet Savcısının tarafından verilen defin izninde cesedin basvurucuya teslim
edildiği ve basvurucunun bu belgeyi imzaladığı belirtilmistir.
17. 15-16 Ağustos 1996 tarihlerinde Cumhuriyet Savcısı A.A. ve S.G. hakkındaki dosyalar
hakkında iki yetkisizlik kararı vererek dosyaları Diyarbakır DGM Cumhuriyet
Savcılığı’na gönderdi. Burada iki davanın birlestirilmesine karar verildi. A.A. PKK
mensubu olarak güvenlik güçlerine karsı eylemlerde bulunma ve cinayet sebekesinin
yöneticisi olmakla suçlanırken, S.G. bu kisinin yardımcısı olmakla suçlandı.
18. 8 Kasım 1996’da basvurucu operasyona katılan görevliler hakkında ve olay tarihinde
Dargeçit Jandarma Komutanı olan Teğmen A.Y. hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç
duyurusunda bulundu. Onun iddialarına göre; olay günü saat 06.00 dolaylarında güvenlik
güçlerince A.A.’nın evine götürülmüs ve kardeslinin cesedi kendisine gösterilmistir.Olay
yerinde bulunan teğmen A.Y., kendisine kardesinin A.A. tarafından öldürüldüğünü
söylemistir. Güvenlik güçlerinin olaydaki sorumluluğundan bahsedince aynı teğmen ona
söyle demistir: “ Senin kardesin teröristti. Onların kafasını ezmek gerekliydi. Kardesin
Demokrasi ve Evrensel gazetelerine, dolayısı ile Đnsan Hakları Derneği’ne haber
sızdırıyordu.”Ayrıca basvurucunun belirttiğine göre kendisi defin izin belgesini
imzalamaya zorlanmıstır. Daha sonra cenaze töreni sırasında teğmen korteje söyle
seslenmistir: “Korucu olmazsanız bu terörist gibi ölürsünüz(..) bizim faksımızla ve
araçlarımızla bizim bilgilerimizi sızdırıyordu.”
19. 13 Ocak 1998 tarihinde DGM Cumhuriyet Savcısı Diyarbakır Emniyeti Kriminilastik
Laboratuvarı’ndan kalasnikof silah ile bu silaha ait iki sarjör, 30 mermi ve 22 kovanın
balistik incelemesini ve de güvenlik güçlerinin kullandığı M-16 silahına ait 28 kovanın
balistik incelemesini istedi.
20. 26 Subat 1 Eylül 1998 tarihleri arasında operasyona katılan güvenlik güçlerinin ifadeleri
toplandı.
21. Bu ifadelere göre; 13 Ağustos 1996’da saat 3 dolaylarında S.G. tarafından verilen
bilgilerin ardından A.A.’nın evine bir operasyon düzenlendi. Evin çevresinde güvenlik
çemberi olusturulduktan sonra güvenlik güçleri eve girmis, sonra A.A.’nın uyuduğu üst
kata çıkmıslardır. Sahsı uyandırıp asağı inmesini istemislerdir. A.A. merdivenlerden
inerken, SG. Ona cinayeti islediğini itiraf ettiğini söylemistir. Bunun üzerine A.A.
karanlıktan yararlanarak merdiven altına doğru yöneldi, silahını çekerek bahçe kapısında
iki polisin arasında duran S.G.’ye doğru atesledi. Güvenlik güçleri siper alıp karsılık
verdiler. Çatısma bes dakika kadar sürdü.
22. Dargeçit Savcılığı 16 Eylül 19882de yetkisiz olduğunu kararlastırıp dosyayı DGM
Cumhuriyet Savcılığı’na göndermistir. Burada bu dosya ile sonuçlanmamıs önceki
sorusturmanın/davanın birlestirilmesi kararı alındı.
23. Adalet Bakanlığı Dıs Đliskiler ve Uluslararası Hukuk Dairesi’ne sunulan 22 Temmuz 1999
tarihli ve Diyarbakır DGM Cumhuriyet Savcısı tarafından imzalanan metinde S.G.’nin
PKK’ ye karsı yürütülen operasyonlar çerçevesinde 12 Ağustos 1996 tarihinde saat 18
dolaylarında gözaltına alındığı, sahsın PKK’ye yardım sağladığından süphelenildiği, aynı
gün sahsın doktor kontrolünden geçirilip gözaltı süresinin Cumhuriyet Savcısı tarafından
4 gün uzatıldığı ifadeleri yer almaktadır. Sahıs gözaltında iken A.A.’nın evini göstermeyi
teklif etmis ve bu eve bir örgüt üyesinin bir kalasnikof silah ile dokümanlar bıraktığını ve
bu evde güvenlik güçlerine saldırı planları yapıldığını söylemistir. 13 Ağustos gecesi saat
2.30’da A.A.’nın evinde S.G.’nin esliğinde bir operasyon düzenlenmis, operasyon
sırasında s.g. öldürülmüstür. Basvurucunun sikayeti üzerine operasyona katılan
görevlilerin kimlikleri saptanmıs ve ifadeleri alınmıstır. Đfadeler olayla ilgili tutanağı
desteklemektedir. Savcı olayın balistik incelemesinin sürdüğünü belirtmis ve ne tutanakta
ne de 12 Ağustos 96 tarihli sağlık raporunda S.G.’nin kötü muameleye maruz kaldığına
dair bir durum saptandığını eklemistir.
24. 5 Temmuz 2000’de Cumhuriyet Savcısınca dinlenen A.A.’nın babası Mehmet Ay’a göre;
güvenlik güçleri köye kadar cenazeye eslik etmistir. Teğmenin kendisine oğlunun
güvenlik güçlerince öldürüldüğünü söyleyerek bassağlığı dilediğini ifade etmistir.
25. 16 Ağustos 2000’de Cumhuriyet Savcısı Dargeçit Emniyet Müdürlüğü ile Jandarma
Komutanlığı’ndan A.A.’nın gözaltına alınıp alınmadığını ve bu bilgiyi teyit edecek
kayıtları talep etmistir.
26. Aynı gün Cumhuriyet Savcısı, A.A.’nın cenaze törenini yöneten imamın ifadesinin
alınmasına karar vermistir. Ayrıca hakkındaki suçlamalarla ilgili olarak teğmen Ay’ın
ifadesinin alınmasını Sakarya Savcılığı’ndan talep etmistir.
27. Cumhuriyet Savcısı’nın basvurusu üzerine Dargeçit Emniyet Müdürlüğü basvurucunun
bir diğer kardesi Halil Gezici’nin adresine gitmistir.
28. 24 Ağustos 2000 tarihinde Savcılıkça dinlenen Halil Gezici kardesinin cenaze törenine
katılmadığını belirtmistir.
29. Dargeçit Jandarma Komutanlığı’nın 7 Eylül 2000’de düzenlediği belgede A.A.’nın 25-31
Temmuz 1996 tarihleri arasında PKK’ye yardım sağladığı iddiası ile gözaltına alınmıstır.
Bu belgede A.A.’nın parmak izleri de mevcuttur.
30. 12 Eylül 2000’de Dargeçit Cumhuriyet Savcısı bu parmakizleriyle A.A.’nın silahından
alınan parmak izlerinin karsılastırılmasını istemistir.
31. 13 Eylül 2000’de düzenlenen ekspertiz raporunda silah üzerinde yapılan incelemelerin
parmak izlerini açığa çıkaramadığı belirtilmistir.
32. 25 Eylül 2000’de Dargeçit Emniyet Müdürlüğü cenaze törenini yöneten imamın
bulunamadığı bilgisini Savcılığa iletmistir.
33. Sakarya Cumhuriyet Savcısı olayın geçtiği tarihte Dargeçit Jandarma Komutanı olan
A.Y.’nin ifadesini aldı. A.Y. suçlamaları kabul etmedi.
II. HUKUK ve OLAĞAN UYGULAMA
34. Hukuk ve olağan uygulaması Demiray/ Türkiye (27308/95,CEDH 2000-XII) ,
Ergi/Türkiye ( 28 Temmuz 98 tarihli karar, Derleme 2000-XII) , Özalp ve
diğerleri/Türkiye (32457/96, 8 Nisan 2004) kararlarında açıklandığı gibidir.
HUKUK
1. HÜKÜMETĐN ĐLK ĐTĐRAZLARI
35. Hükümet iç hukuk yollarının tüketilmemis olduğunu iddia etmektedir. Hükümet, iç
hukukta hukuki sorusturmanın sürdüğünü göz önünde bulundurarak basvurunun erken
yapıldığını ileri sürmektedir.
36. Basvurucu hükümetin itirazının etkisiz olduğunu iddia etmektedir.
37. Mahkeme 23 Ocak 2001 tarihli basvurunun kabul edilebilirliği kararında Hükümetin
itirazı konusunun basvurucunun Sözlesme’nin 2. maddesi üzerinden yaptığı sikayet
konusu ile doğrudan iliskili olduğunu açıkladığını anımsatır. Dolayısı ile Mahkeme itirazı
davanın esası ile birlikte incelemeye karar vermistir.
2. SÖZLESMENĐN 2. MADDESĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI ĐLE ĐLGĐLĐ
OLARAK
38. Basvurucuya göre; kardesi güvenlik güçlerinin hukuk/kanun dısı bir uygulamasının
kurbanıdır. Ve asağıda belirtilen Sözlesme’nin 2. maddesi ihlal edilmistir.
“ 1.Her bireyin yasam hakkı korunur. Kanunun ölüm cezası öngördüğü bir suç nedeniyle
bir Mahkemenin verdiği ölüm cezasının infazı dısında hiç kimse yasama hakkından
kasten yoksun bırakılamaz.
2.Asağıdaki hallerde yasamdan yoksun bırakma kullanılması mutlaka gerekli bir gücün
sonucu olarak meydana gelmisse bu maddeye aykırı sayılamaz.
a) her bireyin gayrimesru cebir ve siddete karsı korunmasını sağlamak için,
b)Hukuka uygun bir gözaltına alma kararını uygulama veya hukuka uygun olarak tutuklu
bulunan bir kimsenin kaçmasını önlemek için,
c)bir ayaklanma veya isyanı hukuka uygun olarak bastırmak için.”
39. Basvurucuya göre güvenlik güçlerinin ifadeleri çatısmanın tüm sartlarını
açıklayamamakta, gerçeği yansıtmamaktadır. A.A. emniyetin bildiği bir kisidir, S.G.’nin
olay yerine götürülmesi ispatlanmamıstır ve Hükümet S.G.’nin ifadesini bir tutanağa
bağlamamıstır. Üstelik klasik otopsi ve ölen sahsın giysilerinin incelemesinin
yapılmaması hangi yön ve mesafeden atıs yapıldığının belirlenmesini imkansız kılmıstır.
Böylece ölüm nedeni olan kursunların hangi silahla ateslendiğini tespit etmek mümkün
olmamıstır. Son olarak, olayın canlı tanığı olan A.A.’nın esinin ifadesine iki kez
basvurulmasına rağmen onun ifadeleri sorusturma dosyasına konulmamıstır.
40. Basvurucu hukuki sorusturmayla ilgili olarak uzun yıllardır hiçbir somut kararın
alınamadığı bir durumda sorusturmanın etkili bir yol olmadığını savunmaktadır. Bu
yanıyla A.A.’nın silah üzerindeki parmak izlerinin arastırılması, Teğmen Ay’ın ve cenaze
törenini yöneten imamın dinlenilmesi Mahkeme’nin basvurunun kabul edilebilirliğini
açıklamasından sonra kararlastırılmıstır.
41. Hükümet bu iddiaları kabul etmemektedir ve incelendiğinde sorusturma dosyasında
güvenlik güçlerini S.G.’nin ölümüyle suçlayabilecek hiçbir belgenin olmadığını ileri
sürmektedir. S.G.’nin A.A. tarafından öldürülmüs olduğunda hiçbir kusku yoktur.
Hükümet, basvurucunun olayın özel sartları nedeniyle uğradığı zararlara karsı bir
tazminat elde etmeye çalısmadığını da eklemektedir.
42. Hükümet bu konuda üye ülkelere yüklenen pozitif yükümlülük ele alındığında S.G.’nin
ölümünden hiçbir sekilde sorumlu tutulamayacağını ileri sürmektedir.
43. Ayrıca Hükümet, basvurunun kabul edilebilirliği evresinde ve iç hukuktaki sorusturma
sonuçlanmamısken basvuruya dair tüm sartların yerine getirilmediğini belirtmektedir.
Ayrıca basvurucunun yaptığı sikayetin ardından Cumhuriyet Savcısının yürüttüğü
sorusturmaya dikkat edilmelidir. Hükümet yetkili mercilerin Sözlesme’nin getirdiği
yükümlülüklere uygun bir sorusturma yürüttüklerini fakat sorusturmanın henüz
sonuçlanmadığını savunmaktadır.
A.Basvurucunun kardesinin ölümü ile ilgili olarak
44. Mahkeme hatırlatır ki; 2. madde Sözlesme’nin temel maddelerinden biridir ve 3. madde
ile birlikte Avrupa Konseyini olusturan demokratik toplumların temel değerlerinden biri
olarak benimsenmistir.(Bakınız Çakıcı/ Türkiye (GC) no 23657/94-86, CEDH 1999 –IV
ve Finucane/Birlesik Krallık- no: 29178/95-67-71 CEDH 2003- VIII) Bununla birlikte 2.
maddenin getirdiği korumanın önemi nedeniyle yasam hakkına dair yapılan bir sikayetin
büyük bir dikkatle incelenmesinden sonra bir kanı olusturulmalıdır. ( Bknz. Ekinci/
Türkiye 25625/ 94, 18 Temmuz 2000)
45. Mahkeme Sözlesme’nin 2. maddesi açısından S.G.’nin ölümüne neden olan sartların ve
bunun sonuçlarının birbirinden farklı iki değisik yorumuyla karsı karsıya olduğunu
açıklar.
46. Mahkeme dosyada bulunan ve tarafların sunduğu yazılı belgelerin ısığında ortaya konulan
hukuki sorunları inceler.
47. Bu nedenle mantıklı süphenin dısındaki kanıt prensibini benimser. Fakat bu kanıt ipucular
bütününden ve çürütülmeyen yeterince ciddi,açık ve uygun karinelerden doğabilir. Ayrıca
Mahkeme kanıtların arastırılması sırasında tarafların tutumunu dikkate alabilir. ( Bknz.
Mutatis mutandis, Đrlanda/ Birlesik Krallık, 18 Ocak 1978 tarihli karar, Seri A no 25,s. 64-
65, 160-161) Kanıtların değerlendirilmesinde Mahkeme ikincil bir rol oynar. Mahkeme
davaya bakmakla görevli birincil merciye yapılmaksızın Mahkeme’ye yapılan
basvurularda bu merciinin yargılama yetkisini üzerine alamaz.(Tahsin Acar/ Türkiye, GC
26307/95, 213, 8 Nisan 2004)
48. Mahkeme basvurucunun kardesinin güvenlik güçlerinin hukukdısı bir uygulamasının
kurbanı olduğuna dair iddialarının yeterince somut ve kanıtlanabilir olmadığını tespit
eder. Onun iddiaları inandırıcı bir sekilde hiçbir tanık ifadesi ile ya da baska bir kanıtla
desteklenmemektedir. Bu durumda S.G.’nin güvenlik güçlerinin atesi ile öldürüldüğü
neticesine güvenilir ipuculardan çok spekülasyon veya varsayımlara dayanmaktadır.
49. Sözlesme’nin 2. maddesinin hükümlerine göre Mahkeme bu düzenlemenin yetkili
mercilere sınırları çizilmis sartlar içinde sorumlulukları altındaki bireyin korunması için
kullanılan önlemlerin pozitif yükümlülüğünü verdiğini anımsatmak ister.( Bknz. Mutadıs
mutandıs, Osman/ Birlesik Krallık, 28 Ekim 1998 tarihli karar, Derleme 1998- VIII, s.
3159, & 115, Demiray, adı geçen eser, s. 41 ve Salman/ Türkiye, no 21986/93, & 97,
CEDH 2000-VII) Aynı sekilde Devletin sorumluluğu, devletin güvenlik güçlerinin bir
operasyon düzenlerken kullandığı araçları ve yöntemleri seçerken kaza sonucu sivil
ölümlerin yasanmasına neden olabilecek durumları önleyebilecek ya da en azından bu
riski azaltabilecek tüm önlemleri almaması durumunda söz konusu edilebilir. ( Ergi, adı
geçen eser, & 79)
50. Gözaltındaki sahıslar hassas konumdadırlar ve yetkililer bu kisileri korumakla
yükümlüdürler. Gözaltına alınan sahsın gözaltına alınmadan önce sağlık durumu iyi halde
iken yaralandığı saptanırsa; yaralanmanın nedeninin makul bir açıklamasını yapmak
devletin sorumluluğuna düser. Sahıs öldüğü için sahsın gözaltında yasadıklarını
açıklamak devletin yükümlülüğündedir. ( Demiray,adı geçen eser, & 42,Özalp ve
diğerleri, adı geçen eser, &34, ve Anguelova/ Bulgaristan, no 38361/97, &110, CEDH
2002-IV)
51. Mahkemenin amacı davanın konusu içinde yetkili mercilerin, basvurucunun kardesinin
hayatı için mutlak bir riskin ( ki yetkililer bu riskin farkında olmak zorundadırlar ya da bu
farkında olabilecekleri bir risktir.) somut hale gelmesini engelleme noktasında
kendilerinden beklenen gerekli olan her seyi yapıp yapmadıklarını belirlemektir.
52. Bu durumda yetkililer A.A.’nın evine gitmenin içerdiği riskleri tahmin edebilecek
durumdaydılar. Sonuçta; SG. Olaydan kısa bir süre gözaltında bu sahısla ilgili tüm
bilgileri güvenlik güçlerine vermisti. Özel olarak A.A.’nın evinde bir adet kalasnikof silah
olduğuna isaret etmisti. ( Bknz. Yukarıda 14. paragraf) Buna karsın ve S.G. açısından özel
bir koruma tedbiri alınmadan, S.G. A.A.’nın evine götürülmüstür. Yetkililer sahsın elinde
bir savas silahı olduğunu bilerek ve ihbar eden kisiyle ihbar edeni karsı karsıya getirerek
potansiyel bir tehlike yarattılar ve basvurucunun kardesini gereksiz ve olağan/normal
olmayan bir riske attılar.
53. Mahkeme, Hükümetin S.G.'nin A.A.'nın evine düzenlenen operasyonda bulunmasına ve
ayrıca potansiyel riskleri engelleyici koruma önlemleri üzerine herhangi bir açıklama
getiremediğini gözlemlemektedir.
54. Bundan dolayı, Mahkeme Hükümeti bu ölümden sorumlu tutar ve bu açıdan
Sözlesme'nin 2. maddesinin ihlal edildiğini tespit eder.
B.) Yapılan Đncelemenin Niteliği Üzerine
55. Mahkeme Sözlesme'nin 1. maddesindeki "Sözlesmede tanımlanan hak ve özgürlükleri
devlette yasayan tüm insanlara sağlama görevi devletindir." hükmü ile birlikte yasam
hakkını koruma yükümlülüğünü düzenleyen Sözlesme'nin 2. maddesi ölüme sebebiyet
veren güce basvurma halinde etkili bir sorusturma yapılmasını sart kosar. ( bknz. mutatis
mutandis, McCann ve diğerleri / Birlesik Krallık, 27 Eylül 1995 tarihli karar, Seri A.
no:324,s. 49,&161 ve Kaya / Türkiye, 19 Subat 1998 tarihli karar, Derleme 1998/1, s.
329,&105)
56. Bu hüküm sadece bir devlet görevlisinin neden olduğu ölüm olayları için geçerlidir
seklinde değerlendirilemez. Yetkililerin haberdar olduğu bir olayda Sözlesme'nin 2.
maddesinin hükümleri fiilen devreye girer ve meydana gelen olay üzerine etkili bir
sorusturma yürütülmesi gerekir. ( Bknz. mutatis mutandis, Ergi, age, s. 1768,&82,Yasa/
Türkiye,2 Eylül 1998 tarihli karar, Derleme 1998/6,s. 2438,&100 ve Hugh Jordan/
Birlesik Krallık, no: 24746/94, 6&107,109,CEDH 2001–3)
57. Mahkeme ayrıca sorusturmanın etkinliğine asgari düzeyde cevap veren incelemenin
niteliği ve derecesi davanın kosullarına bağlıdır görüsündedir. Bu kosullar olayların
birlikteliği temelinde ve sorusturmanın pratik gerçekliği göz önüne alınarak değer
kazanırlar. Gelisebilecek durumların çesitliliğini basit bir sorusturma adımları listesi
haline ya da diğer kriterler listesi sekline dönüstürmek mümkün değildir. (bknz. mutatis
mutandis, Velikova/ Bulgaristan, no:41488/98, &80,CEDH 2000–4)
58. Bu hallerde olayın ardından yapılan sorusturmayı yürüten görevlilerin izlediği seyir bir
ihtilafa meydan vermez.
59. Dosya bilgilerinden olayın iki tutanakla kayda geçirildiği sonucu çıkmaktadır. Birincisini,
olay yerine ulasan polisler; daha detaylı olan ikinci tutanağı ise operasyona katılan
güvenlik görevlileri hazırlamıstır. Cesetlerin ve yakın çevrelerinin konumuna dair olaya
açıklık getiren bir kroki de tutanağa eklenmistir. Olayı öğrenen Cumhuriyet Savcısı bir
doktorla birlikte olay yerine intikal etmistir. Cesetlerin dıs incelemesi yapılmıs ve
inceleme kursun yaralanmasını takiben ölüm raporu ile imza altına alınmıstır.
8 Kasım 1996 tarihinde basvurucu tarafından yapılan sikayetin ardından operasyona
katılan güvenlik güçlerinin ve Teğmen A.Y.'nin ifadeleri alınmıstır. 13 Ocak 1998 tarihinde
Cumhuriyet Savcısı silahların, iki sarjörün, mermilerin ve olay yerinde bulunan mermi
kovanlarının balistik incelemesini talep etmistir. 12 Eylül 2000'de A.A.'nın silahının
üzerindeki parmakizi ile A.A.'nın gözaltı kayıtlarındaki parmak izlerinin karsılastırılmasını
istemistir. Bunun için Dargeçit Jandarma Komutanlığı'na ve Emniyet Müdürlüğü'ne sahsın
daha önce gözaltına alınıp alınmadığını, gözaltı kayıtlarına geçirilip geçirilmediğini
sormustur. Daha sonra basvurucunun iddia ettiği S.G.'nin vücudundaki iskence izlerinin
varlığını ileri sürebilecek muhtemel kisilerin dinlenilmesi süreci isletilmistir.
60. Bununla birlikte Mahkeme Cumhuriyet Savcısının doktorun düsünceleri doğrultusunda
klasik otopsi uygulanmasına gerek görmediğini ve cesedin toprağa verilme iznini
onayladığını saptamıstır. Ardından geçen yaklasık iki yıl boyunca sorusturma
bekletilmistir/ sürüncemede bırakılmıstır. 13 Ocak 1998 tarihine kadar hiçbir islem
yapılmamıs, bu tarihte Cumhuriyet Savcısı balistik inceleme talep etmistir. Üstelik bu
balistik inceleme ile ilgili hiç bir sonuç Hükümet tarafından açıklanmamıstır.
Basvurucunun, basvurucuya göre olayın görgü tanığı olan A.A.nın esinin ifadelerine
basvurulduğuna dair dosyada bir belge yoktur.
61. Mahkeme basvurucunun yetkililerin pasif kaldığına dair açıklamaları ile bağlı kalmadan,
Cumhuriyet Savcısı tarafından yürütülen sorusturmaya yeterli önemin verilmediğini tespit
eder. Sonuç olarak; Mahkeme davalı Devletin basvurucunun kardesinin ölümünün
nedenleri ile ilgili olarak etkili ve eksiksiz bir sorusturma yürütme yükümlülüğünün
gereğini yapmadığı sonucuna varmaktadır.
62. Mahkeme basvurucunun iç hukuk yollarının tüketilmesi sartını yerine getirdiği
kanaatindedir ve Hükümet'in bu yöndeki itirazını reddeder.
63. Böylece; Sözlesmenin 2. maddesi ihlal edilmistir.
3.) SÖZLESMENĐN NĐTELĐĞĐ ÜZERĐNE
64. Basvurucu kardesinin sırtında gözaltından kalma iskence izleri olduğunu ileri
sürmektedir. Ayrıca güvenlik güçlerinin neden olduğu kardesinin ölümü nedeni ile
ailesinin çektiği ıstıraptan sikayetçidir. Sözlesmenin 3. maddesinin ihlali asağıda belirtilen
durumlarda söz konusu edilebilir.
" Hiç kimse iskenceye, insanlık dısı ve onur kırıcı muameleye veya cezaya maruz
bırakılamaz."
65. Basvurucu kardesinin cenaze törenine katılanların kardesinin cesedindeki kursun yaraları
kadar iskence izlerini de gördüğünü iddia etmektedir.
66. Hükümet basvurucunun kardesinin iskence gördüğüne dair iddialarının temelsiz olduğunu
savunmaktadır. S.G.'nin gözaltında iken yapılan muayenesinde herhangi bir yara, darp ve
ize rastlanmadığı raporda belirtilmektedir. Cesedin dıs incelemesinde ise kursun
yaralarından baska bir ize rastlanmadığı tutanaklara geçmistir.
67. Hükümet sahsın ailesinin çektiği ıstırap konusunda S.G.'nin baska bir militan tarafından
öldürülmesinden ötürü ve bu konuda gerekli incelemenin yapıldığından hareketle
Hükümetin sorumlu tutulamayacağı görüsündedir.
A.)Basvurucunun Kardesinin Maruz Kaldığı Đddia Edilen Kötü Muameleyle Đlgili Olarak
68.Mahkeme anımsatır ki, kötü muamele iddiaları yerinde kanıtlarla desteklenmek
zorundadır. (Bkz. mutatis mutandis, Klas/Almanya, 22 Eylül 1993 tarihli karar, seri A no:269,
s.17–18, &30). Đddiaları yerlestirmek için Mahkeme mantıklı süphenin ötesinde ispat prensibini
kullanır; bu tür bir kanıt ipucular bütününden veya yeterince ciddi, net ve çürütülmeyen uygun
karinelerden doğabilir. (Đrlanda/Birlesik Krallık, a.g.e, s.64–65, &161 infine, ve Labita/Đtalya
[GC], no: 26772/95, &121, CEDH 2000–4)
69. Bu davada, Mahkeme, basvurucunun kötü muamele iddialarını destekleyecek inandırıcı
kanıtları ya da bu kötü muameleyi detaylandırabilecek açıklamaları üretemediğini saptamıstır.
Gözaltının basında verilen sağlık raporunda herhangi bir yaralanma ve darbe izi tespiti
yapılmamıstır. Ve cesedin dıs inceleme tutanağında kursun yaralanmalarından baska bir iz tespiti
yapılmamıstır.
70. Üstelik Mahkeme, Dargeçit Cumhuriyet Savcısının sahsın cenaze törenini yöneten imamı
dinleme girisimleri imamın bulunamaması nedeniyle sonuçsuz kalmıstır. Savcının dinlediği bir
baska isim olan sahsın kardesi Halil Gezici, cenaze töreni sırasında kardesinin cesedini
görmediğini belirtmistir.
71. Basvurucunun iddialarını destekleyecek kanıtların yokluğunda, Mahkemeye sunulan
belgeler kötü muamelenin varlığını ortaya koymasına izin vermez.
72. Bundan dolayı, Mahkeme, 3. Maddenin ihlalinin olmadığına karar vermistir.
B.)Basvurucunun Çektiği Acılarla Đlgili Olarak
73. Bilinmesi gereken nokta, ciddi olarak insan hakları ihlaline maruz kalan bu sahsın bir
yakınının böyle bir ihlalin kaçınılmaz sonucu olan duygusal karısıklıktan farklı bir boyut ve
karakterde basvurucuya ıstırap veren özel faktörlerden ötürü mağdur olup olmadığıdır. Bu
faktörler içinde akrabalık derecesi- mevcut durumda aile-oğul bağı özelindedir-, iliskinin özel
kosulları, akrabanın sözkonusu olaylardaki tanıklık durumu, yasanan kayıpla ilgili olarak bilgi
etme girisimlerine akrabanın katılımı ve bu yetkililerin bu taleplere verdiği tepki gibi faktörler
bulunur. Böyle bir ihlalin özünde yetkililere bildirilen durum karsısında yetkililerin gösterdiği
tavır ve davranıslar yer alır. Özellikle bu son husus açısından sahsın bir yakını yetkililerin
tutumundan ötürü mağdur olduğunu iddia edebilir. (Çakıcı, age, &99)
74. Mahkeme, basvurucunun kardesinin ölümünden sonra derin bir ıstırap duyduğundan
tereddüt etmemektedir. Bununla birlikte, dosyanın incelenmesinden Sözlesmenin 3. Maddesinin
gerektirdiği önemin olustuğuna varılamaz.
75. Bu durumda, Sözlesmenin 3. Maddesinin ihlali gerçeklesmemistir.
4. 5. MADDENĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐNE DAĐR ĐDDĐALARLA ĐLGĐLĐ OLARAK
76. Basvurucu, Sözlesmenin 5. Maddesi üzerinden kardesinin keyfi bir nedenle gözaltına
alındığını, bir adli merci karsısına çıkarılmadığını ve kendisinin kardesinin gözaltı sürecini takip
etmek için basvuru yapamadığını ileri sürerek sikayetçi olmustur.
77. Hükümet ise sahsın gözaltına alınmasında yasaya aykırı herhangi bir durumun olmadığını
ileri sürmüstür.
78. Mahkeme, bu sikayetin 2. Maddenin uygulama alanına giren sorunlardan farklı bir yan
tasımadığını saptamıstır. Bu maddeye dair sonuçları (yukarıda 55, 56 ve 63. paragraflar) göz
önüne alarak bu talebin ayrı olarak incelenmesine gerek duymaz.
5. 6. VE 13. MADDELERĐN ĐHLALĐNE DAĐR ĐDDĐALARLA ĐLGĐLĐ OLARAK
79. Basvurucu, Sözlesmenin 6. ve 13. Maddeleri üzerinden, kardesinin ölümü üzerine
yürütülen yetersiz bir sorusturmanın dava halinde görüsülmemesinden, böylelikle de sonuca
bağlanma imkanı olan bir sikayetin ulusal bir mahkeme karsısında sunulma imkanının
yokluğundan sikayetçidir.
80. Mahkeme bu sikayeti, asağıda belirtilen 13. Madde çerçevesinde inceledi:
“Sözlesmede düzenlenen hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, ihlal fiili resmi sıfatla
hareket eden kisilerden baska kimseler tarafından islenmis olsa da, ulusal bir makam önünde
etkili bir hukuki yola basvurma hakkına sahiptir.”
81. Mahkeme, Sözlesmenin 13. Maddesinin, Sözlesmedeki hak ve özgürlüklerden yararlanma
olanağı veren iç hukuk yollarının varlığını güvence altına aldığına dikkat çeker. Sözlesmeci
devlet, bu düzenlemelerin hükümlerine, saptanmıs kesin ölçüler içinde, uygun davransa bile, bu
düzenleme “savunulabilir sikâyet” konusunu incelemeye ve bu durumu düzeltmeye yetkili bir iç
hukuk yolunun olmasını gerektirir. 13, Maddenin hükümlerinin kapsamı basvurucunun
Sözlesmeye dayanarak yaptığı sikâyetin kapsamında olduğu gibi değisiklik gösterir. Bununla
birlikte, düzenlemenin gerektirdiği bu hukuki yol yasada olduğu gibi pratikte de etkili olmalıdır;
bu temelde basvurucunun çabaları haksız bir sekilde savunucu devletin yetkilileri tarafından ya
da yetkililerin olmaması nedeniyle engellenmemelidir. (Bkz. Aksoy/Türkiye, 18 Aralık 1996
tarihli karar, Derleme 1996–6, s.2286, &95, Aydın/Türkiye 25 Eylül 1997 tarihli karar, Derleme
1997–6, s.1895-1896, &103, ve Kaya, age s.329-330, &106)
82. Yasam hakkının vazgeçilmez önemi göz önünde bulundurularak, 13. Madde, tazminat
ödemenin dısında, sorumluların kimliğinin saptanması ve cezalandırılmasına yönelik etkili ve
derin bir sorusturmayı ve bu sorusturma asamalarına sikayetçi kimsenin etkin olarak katılmasını
içerir.
83. Mevcut durumda, elde edilen kanıtlardan hareketle Mahkeme, sahsın güvenlik güçlerince
öldürüldüğüne dair mantıklı süphenin ötesinde bir kanıtın olmadığına karar verir. Yine de,
Mahkemenin önceki davalarda açıkladığı gibi, bu durum Sözlesmenin 2. maddesi üzerinden
yapılan sikâyeti, 13. Maddenin amaçlarındaki “savunulabilir” karakterinden yoksun bırakmaz.
(Bkz. Boyle ve Rice/Birlesik Krallık, 27 Nisan 1988 tarihli karar, seri A no:131, s.23, &52, Kaya,
age s.330–331, &107, ve Yasa, age s.2442, &113). O halde, yetkililerin basvurucunun ölümüyle
sonuçlanan olaylar üzerine etkili bir sorusturma zorunluluğu vardır.
84. Mahkemenin 61. paragrafta saptadığı gibi, yapılan hukuki sorusturma S.G.’nin ölümüyle
sonuçlanan gelismeleri eksiksiz olarak ortaya koymada yetersiz kalmıstır.
85. Bu sartlarda, Sözlesmenin 13. Maddesinin gereklerine uygun olarak etkili bir hukuki
sorusturmanın yürütüldüğü düsünülemez. Ki bu hükümler 2. Maddenin öngördüğü sorusturma
yürütülmesi zorunluluğunun çok ötesindedir. (Kaya, age s.330–331, &107)
86. Bundan dolayı, Sözlesmenin 13. Maddesinin ihlali olusmustur.
6. SÖZLESMENĐN 41. MADDESĐ’NĐN UYGULANMASI ĐLE ĐLGĐLĐ OLARAK
87. Sözlesmenin 41. Maddesi uyarınca;
“Mahkeme, Sözlesmenin veya Protokollerinin ihlal edildiğini tespit ederse ve ilgili
sözlesmeci devletin iç hukuku bu ihlali ancak kısmen giderme imkânı veriyorsa, gerekli
görüldüğü takdirde zarar uğrayan tarafa adil bir karsılık verilmesine hükmeder.”
A. Zarar
88. Basvurucu 48150 Amerikan doları maddi tazminat istemistir. Ona göre, öldüğünde 28
yasında olan kardesi Dargeçit Sosyal Yardımlasma ve Dayanısma Vakfı yöneticisi olarak aylık
200 dolara esdeğer bir maas almaktaydı. Dolayısıyla toplam 48 bin dolar bir kayba uğramıstır.
Ayrıca basvurucu 150 dolar tutan cenaze masraflarını karsılamıstır. Son olarak, basvurucu 100
bin amerikan doları tutarında manevi tazminat talebinde bulunmustur.
89. Hükümet bu istemlere itiraz etmektedir.
90. Mahkeme, sahsın bekâr ve çocuksuz olduğunu belirtmektedir. Basvurucunun kardesinin
yükümlülüğünde olduğuna dair bir iddiası yoktur. Bu durum, Sözlesmenin ihlali nedeniyle,
mağdur olan kisiyle aynı aileden olan basvurucuya maddi tazminat verilmesini engellemez.
(Aksoy, age s.2289–2290, &113). Bununla birlikte, bu durumda maddi tazminat talepleri sahsın
ölümünden sonra meydana gelen kayıplara dayanmaktadır. Bu kayıplar sahsın ölümünden önce
uğranan ya da sahsın ölümünden sonra basvurucunun uğradığı kayıplar değildir. Bundan dolayı
Mahkeme mevcut durumda maddi tazminat verilmesini uygun görmez. (Bkz. Mahmut
Kaya/Türkiye, no:22535/93, &135, CEDH 2000–3)
91. Manevi tazminat konusunda Mahkeme, basvurucunun süphesiz yukarıda saptanan ihlaller
nedeniyle büyük sıkıntılar çektiği kanısındadır. Mahkeme hakkaniyet ölçüsünde basvurucuya 15
bin Euro manevi tazminat verilmesine karar verir.
B. Masraf ve Mahkeme Giderleri
92. Basvurucu mahkeme masrafları olarak 3812 Euro istemistir.
93. Hükümet bu isteme itiraz etmektedir.
94. Mahkeme anımsatır ki, 41. Madde dahilinde, Mahkemenin ödenmesine hükmettiği
masraflar, gerçekten ve zorunlu olarak açıklaması yapılan uygun bir miktardır. (Bkz. diğerleri
içinde, Nikolova/Bulgaristan [GC], no:31195/96, &79, CEDH 1999–2)
95. Dosya bilesenlerinden hareketle, Mahkeme hakkaniyet ölçüsünde basvurucuya 3000
Euro’luk bir tutar ve Avrupa Konseyi’nce adli yardım kapsamında ödenen 625,04 Euro (4100
Fransız Frangı) verilmesini kararlastırır.
C. Gecikme Faizleri
96. Mahkeme, gecikme faiz oranlarını Avrupa Merkez Bankası ikinci derecede kredi faiz
oranlarının yüzde hesabında üç puan artırılarak uygulanmasını uygun görmektedir.
BU KONULARDA, MAHKEME
1.) Oybirliği ile hükümetin itirazını reddeder;
2.) Oybirliği ile savunucu devletin basvurucunun kardesinin hayatını koruma yükümlülüğünü
yerine getirmediğini ve Sözlesmenin 2. Maddesini ihlal ettiğini bildirir;
3.) Oybirliği ile savunucu devletin etkili bir sorusturma yürütmemesinden ötürü Sözlesmenin 2.
Maddesinin ihlalinin olustuğunu bildirir;
4.) Bire karsı altı oyla Sözlesmenin 3. Maddesinin ihlalinin olusmadığını bildirir;
5.) Oybirliği ile Sözlesmenin 5/1 Maddesinin ihlalinin olusup olusmadığına dair bir incelemenin
yapılmadığını bildirir;
6.) Oybirliği ile Sözlesmenin 13. Maddesinin ihlalinin olustuğunu bildirir.
7.) Oybirliği ile,
a) savunucu devletin basvurucuya Sözlesmenin 44/2 Maddesi uyarınca davanın kesinlestiği
tarihten baslayan üç ay içinde, düzenleme tarihinde uygulanabilir oranlarda Türk Lirasına
çevrilmesi mümkün olan
i. 15 000 Euro manevi zarar bedeli olarak
ii. 3000 Euro mahkeme giderleri ve masrafları olarak ve Avrupa Konseyi’nin adli yardım
kapsamında en az 625,04 Euro
iii. belirtilen miktarların vergilerinden kaynaklanan tüm tutarları ödemesi gerektiği,
b) belirlenen sürenin bitiminden sonra, süre bitiminden ödeme yapılan güne kadar, Avrupa
Merkez Bankası’nın ikincil derecede kredi faiz oranlarının yüzde hesabında üç puan artırılması
ile basit faiz oranından esit faiz oranına dönüstürülen oranlarda ödeme yapılacağını bildirir.
8.) Oybirliği ile diğer adil karsılık talebini reddeder.
Mahkeme içtüzüğünün 77. Maddesi 2. ve 3. fıkraları doğrultusunda karar Fransızca
hazırlanmıs ve sonra yazılı olarak açıklanmıstır.
Soren Nielsen Christos Rozakis
Kalem Baskan
Bu kararın ekinde Sözlesmenin 45/2 Maddesi ve Mahkeme içtüzüğünün 74/2 Maddesi
uyarınca, karardan kısmen ayrı görüste olan Yargıç D. Spielmann’ın açıklaması vardır.
YARGIÇ D.SPIELMANN’IN (KISMEN) KENDĐ AYRIK GÖRÜSÜ
1. Savunucu devletin basvurucunun kardesinin yasam hakkını korumak için pratik yöntemleri
ve tedbirleri almasını gerektiren pozitif yükümlülüğü yerine getirmediğinden ve ölümün
nedenleri üzerine etkili bir sorusturma yürütmediğinden ötürü Sözlesmenin 2. Maddesinin
ihlalinin olustuğuna dair çoğunluk kararını ben de oyladım. Ve yine çoğunlukla birlikte
Sözlesmenin 13. Maddesinin ihlalinin olustuğu düsüncesindeyim. Basvurucunun iddialarını
destekleyecek kanıt yokluğunda Mahkemeye sunulan hiçbir belgenin kötü muamelenin varlığını
ortaya koymaya imkân vermemesi nedeniyle Sözlesmenin 3. Maddesinin ihlalinin
gerçeklesmediği kararını (71–72. paragraf) da benimsemekteyim.
2. Buna karsılık, basvurucunun çektiği ıstırapla ilgili olarak bu maddenin ihlalinin olusmadığı
çoğunluk görüsüne (prg.73–75) katılmamaktayım.
3. Mahkemenin de kararın 73. paragrafında belirttiği gibi gerçek olan sudur: “bilinmesi
gereken nokta, ciddi olarak insan hakları ihlaline maruz kalan bu sahsın bir yakınının, böyle bir
ihlalin kaçınılmaz sonucu olan duygusal karısıklıktan farklı bir boyut ve karakterde basvurucuya
ıstırap veren özel faktörlerden ötürü mağdur olup olmadığıdır.”
4. Basvurucunun yasadığı ıstıraplar sorununu inceleyen Mahkeme 72. paragrafta uygun
faktörleri anımsatmaktadır. Benim düsüncem- ki Mahkeme aksini söylememektedir- bu
faktörlerin bir arada hesaba katılmaması gerektiğidir.
Mahkeme uygun faktörleri su sekilde sıralamıstır:
- akrabalık derecesi (aile-oğul iliskisine öncelik verilir),
- iliskinin özel kosulları,
- akrabanın sözkonusu olaylardaki tanıklık durumu,
- yasanan kayıpla ilgili olarak bilgi elde etme girisimlerine akrabanın katılımı,
- yetkililerin bu taleplere verdiği tepki.
5. Önceki hukuki görüsünden hareketle (Çakıcı/Türkiye [GC] no: 23657/94, &99, CEDH
1999-4) Mahkeme, kararın 74. ve 75. paragraflarındaki “dosyanın incelenmesinden Sözlesmenin
3. Maddesinin gerektirdiği önemin olustuğu sonucuna varılamaz” ve “Sözlesmenin 3.
Maddesinin ihlali gerçeklesmemistir” sonuçlarına varmak için “sahsın bir yakınının, özellikle
yetkililerin tavrından ötürü mağdur olduğunu iddia edebilmesi” hususunda ısrar etmektedir.
6. Benim düsünceme göre, aile-oğul iliskisine önem verilmesi, böyle bir kaybın diğer aile
yakınlarında da acılar yasanmasına neden olurken, çok kısıtlayıcıdır. Buna karsılık Mahkemece
ortaya konulan bes kriteri benimsemekteyim. Bana göre kardesler arasındaki akrabalık iliskisi
özel önemi olan bir bağdır.
7. basvurucunun çektiği acılarla ilgili olarak, bana göre Mahkemenin Sözlesmenin 3.
Maddesinin saptamasına imkân verecek olan dosyanın olgusal bilesenleri, basvurucunun isaret
ettiği durum karsısında yetkililerin aldığı tavır ve buna karsı verdikleri tepkilerdir.
8. Sonuç olarak, basvurucunun durumu, mağdurla çok yakın bir iliskisi olduğunu ve çektiği
acıları doğrulayabilecek niteliktedir. Bu temelde belirtirim ki, basvurucu 8 Kasım 1996 tarihinde
Đstanbul Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla operasyona katılan görevliler ve operasyon tarihinde
Dargeçit Jandarma Komutanı olan Teğmen A.Y. hakkında bir suç duyurusunda bulunmustur.
(prg.18). Basvurucu inandırıcı bir sekilde olay günü saat 6 dolaylarında güvenlik güçlerince
A.A’nın evine götürüldüğünü ve kendisine kursunla öldürülmüs kardesinin cesedinin
gösterildiğini, olay yerindeki Teğmen A.Y’nin ona kardesinin A.A. tarafından öldürüldüğünü
söylediğini iddia etmektedir. (adı geçen paragraf)
9. Yetkililerin tavır ve davranısları ayrı olarak sorun/dava konusudur.
10. Her seyden önce Teğmen A.Y.’nin beyanları dikkate alınmalıdır. Basvurucunun olaydan
güvenlik güçlerini sorumlu tutmasının ardından Teğmen A.Y. söyle demistir: “Senin kardesin
teröristti. Onların kafasını ezmek gerekliydi. Kardesin Demokrasi ve Evrensel gazetelerine,
dolayısı ile Đnsan Hakları Derneği’ne bilgi veriyordu.” (a.g.p.). Son olarak, cenaze töreni
sırasında Teğmen korteje söyle demistir: “siz silahlı köy korucusu olmazsanız hepiniz bu terörist
gibi öleceksiniz(…) O bizim faksımızla ve bizim araçlarımızla bizim bilgilerimizi
sızdırıyordu(…)” (a.g.p.)
11. Kararın 59. paragrafında Mahkeme, basvurucunun 8 Kasım 1996 tarihinde yaptığı
sikâyetin ardından geç ve eksik tamamlanan yükümlülükleri belirtmistir. Sorusturmada eksik
bırakılan önemli noktalar Mahkemeyi haklı olarak Sözlesmenin 2. Maddesi uyarınca savunucu
devletin yükümlülüklerini yerine getirmediği ve basvurucunun iç hukuk yollarının tüketilmesi
sartını yerine getirdiği kanısına götürmüstür. (61. ve 62. prg.). 84. paragrafta ise Mahkeme,
yürütülen adli sorusturmanın basvurucunun kardesinin ölüm nedenlerini eksiksiz olarak ortaya
koyabilecek bir nitelikte olmadığını saptamıstır.
12. Bu verilerin ısığında ve özel olarak basvurucunun hukuki süreçte üstlendiği önemli rol ile
yetkililerin net olmayan tavır ve davranısları göz önüne alındığında, basvurucunun, ciddi insan
hakları ihlaline maruz kalan bir kisinin yakınları için kaçınılmaz olarak düsünülen duygu
karısıklığından farklı bir boyut ve karakterde bir ıstırapla karsı karsıya olduğu kanısındayım.
13. Bu nedenle, Sözlesmenin 3. Maddesinin ihlalinin gerçeklestiği kanısındayım.