KALAÇ/TÜRKĐYE DAVASI
(61/1996/680/870)
1 Temmuz 19997
DAVANIN ESASI
I. Davanın Özel Kosulları
1939 doğumlu bir Türk vatandası olan Bay Faruk Kalaç, Hava Kuvvetlerinde
Askeri Mahkeme yargıcı olup, 1990 yılında yüzbası rütbesiyle Genelkurmay’da Hukuk
Đsleri Müdürü olarak görev yapmaktaydı.
8.Basbakan, Savunma Bakanı, Genelkurmay Baskanı ve Silahlı Kuvvetlerin onbir üst
rütbeli Generalinden olusan Yüksek Askeri Sura, 1 Ağustos 1990 günü, aralarında Bay
Kalaç’ın da bulunduğu üç subay ve yirmi sekiz astsubay hakkında disiplini bozma ve
kötü hal ve tutum gerekçesiyle zorunlu emeklilik kararı almıstır. Askeri Personel
Kanunu’un 50. bölüm c bendine ve Askeri Adli Hizmetler Kanunu’nun 22. Bölüm c
bendine ve Subay ve Astsubaylara iliskin Yönetmelik’in 99. Maddesine dayanan
karar, ilgili sahsın hal ve tutumunun, “yasaya aykırı fundemantalist fikirler”
benimsediğini açıkça ortaya koyduğunu belirtmistir.
9. 22 Ağustos 1990 tarihinde alınan bir kararla Devlet Baskanı, Basbakan ve Savunma
Bakanı, yukarıda sözü edilen ve 3 Ekim tarihinde basvurucuya uygulanan kararı
onaylamıslardır. Savunma Bakanı, basvurucunun sosyal güvenlik (sağlık sigortası)
kartının, askeri kimlik kartının ve silah tasıma ruhsatının geri alınması emrini
vermistir.</P>
10. 21 Ekim 1990 günü Bay Kalaç, Askeri Yüksek Đdare Mahkemesi’nden 1 Ağustos
1990 tarihli kararı ve Savunma Bakanlığı’nın öngördüğü önlemleri iptal etmesi
talebinde bulunmustur.
11. 30 Mayıs 1991 tarihli kararında Askeri Yüksek Đdare Mahkemesi, üçe karsı dört oyla,
Anayasanın 125. Maddesi uyarınca Askeri Sura kararlarının kesin ve yargısal denetime
tabi olmadığı gerekçesiyle, 1 Ağustos 1990 tarihli kararın iptal edilmesine iliskin
basvuruyu değerlendirmeye yetkili olmadığına karar vermistir. Bu bağlamda Askeri
Adli Hizmetler Kanunu uyarınca askeri adli hizmet görevlileri askeri personel
statüsündedir. Disiplini bozma nedeniyle verilen zorunlu emeklilik kararı, diğer ordu
mensuplarına uygulandığı sekilde düzenlenmistir.
Karsı oy veren üç üye, Anayasanın 139. Maddesinde öngörülen yargı
bağımsızlığı ilkesine göndermede bulunmuslardır. Bu madde ile güvence altına
alınan, sivil ve askeri yargıçlar için hakimlik teminatının, Anayasanın diğer hükümleriyle
birlikte bir lex specialis (özel yasa) durumu olusturduğu ve bu ilkeyi ihlal eden Yüksek
Askeri Sura kararlarının, Askeri Yüksek Đdare Mahkemesi’nin yargısal denetimine tabi
olması gerektiği görüsünü dile getirmislerdir.
Bununla birlikte Mahkeme, basvurucu ve ailesinin sosyal güvenlik kartının geri
alınması kararını iptal etmistir.
12. 9 Ocak 1992 tarihinde Mahkeme, Bay Kalaç tarafından yapılan düzeltme
basvurusunu geri çevirmistir.
II. Đlgili iç hukuk
A. Anayasa
13. Anayasanın ilgili maddeleri sunlardır:
Madde 14:
“Anayasa’da yer alan hak ve hürriyetlerin hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyeti’nin varlığını
tehlikeye düsürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin bir kisi veya
zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar
üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak
veya baska herhangi bir yoldan bu kavram veya görüslere dayanan bir
devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamazlar.”
Madde 24:
“Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.”
“14. Madde hükümlerine aykırı olmamak sartıyla ibadet, dini ayin ve törenler
serbesttir.”
“Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini
açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve
suçlanamaz.”
“Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de
olsa din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kisisel çıkar ya da nüfuz
sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını ya da
dince kutsal sayılan seyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”
Madde 125: “
“Đdarenin her türlü eylem ve islemlerine karsı yargı yolu açıktır.
Cumhurbaskanının tek basına yapacağı islemler ile Yüksek Askeri Sura’nın
kararları yargı denetimi dısındadır.”
Madde 139:
“Hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasa’da
gösterilen yastan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun
kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun
kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymis olanlar,
görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlasılanlar
veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında
kanundaki istisnalar saklıdır.”
Madde 144:
“Hakim ve savcıların görevlerini; kanun, tüzük, yönetmeliklere ve genelgelere
(Hakimler için genel nitelikteki genelgelere) uygun olarak yapıp yapmadıklarını
denetleme; görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında suç isleyip
islemediklerini hal ve eylemlerinin sıfat ve görevleri icaplarına uyup uymadığını
arastırma ve gerektiğinde haklarında inceleme ve sorusturma, Adalet
Bakanlığı’nın izni ile adalet müfettisleri tarafından yapılır. Adalet Bakanı
sorusturma ve inceleme islerini, hakkında sorusturma ve inceleme yapılacak
olandan daha kıdemli hakim veya savcı eliyle de yaptırabilir.”
Madde 145, 4. Paragraf:
“Askeri yargı organlarının kurulusu, isleyisi, askeri hakimlerin özlük isleri, askeri
savcılık görevlerini yapan askeri hakimlerin mahkemesinde görevli bulundukları
komutanlık ile iliskileri, mahkemelerin bağımsızlığı, hakimlik teminatı, askerlik
hizmetinin gereklerine göre kanunla düzenlenir. Kanun, ayrıca askeri
hakimlerin yargı hizmeti dısındaki askeri hizmetler yönünden askeri hizmetlerin
gereklerine göre teskilatında görevli bulundukları komutanlık ile olan iliskilerini
de gösterir.”
B. 357 Sayili Askeri Adli Hizmetler Kanunu
Askeri Adli Hizmetler Kanunu’nun 22(c) bölümü söyledir:
“Hizmet süresi gözetmeksizin, disiplini bozdukları veya asağıda belirtilen
nedenlerle ahlak dısı davranıslarda bulundukları gerekçesiyle Silahlı Kuvvetlerde
görev yapmalarının uygun olmadığına karar verilen hizmet görevlileri, son askeri
rütbeleri içinde verdikleri hizmet boyunca kaleme alınmıs bir veya daha çok belgede
öngörüldüğü üzere, Emekli Sandığı Kanununa tabi olacaklardır.
….
Tutum ve davranıslarının, hukuk dısı fikirleri benimsediklerini açıkça ortaya koyduğu
durumlarda.”
C. 926 Sayili Askeri Personel Kanunu
15. Askeri Personel Kanununun 50(c). bölümü söyledir:
“Hizmet süresi gözetmeksizin, disiplini bozdukları ve ahlak dısı davranıslarda
bulundukları gerekçesiyle Silahlı Kuvvetlerde görev yapmalarının uygun
olmadığına karar verilen hizmet görevlileri, Emekli Sandığı Kanunu’na tabi
olacaklardır.
Askeri Personel Hakkında Yönetmelik, islemleri baslatma, personel
değerlendirme dosyalarını inceleme, denetleme ve bunlardan sonuçlar
çıkarma ve bu gibi yargılama usullerinde öngörülen kanun veya formaliteyi
uygulama yetkisine sahip kisileri belirtmektedir., Davası, Genelkurmay Baskanı
tarafından Yüksek Askeri Sura’ya sunulmus bir subayın görevden alınması için
Yüksek Askeri Sura kararı gerekir.”
D.Subaylar veAstsubaylar Hakkında Yönetmelik
16. Subaylar ve Astsubaylar Hakkında Yönetmeliğin 99. Maddesi söyledir:
“Görev süresi gözetmeksizin, zorunlu emeklilik prosedürü, tasıdıkları son rütbe
içinde verdikleri hizmet süresince kaleme alınmıs bir veya daha fazla belgede
öngörüldüğü üzere, disiplini bozdukları veya asağıda belirtilen nedenlerle ahlak dısı
davranıslarda bulundukları gerekçesiyle haklarında Silahlı Kuvvetlerde görev
yapmalarının uygun olmadığına karar verilen tüm hizmet görevlilerine uygulanacaktır:
(a)’dan (d)’ye….
(e) Đlgili hizmet görevlisinin, tutum ve davranısıyla, hukuk dısı, yıkıcı, bölücü,
fundamentalist ve ideolojik siyasi fikirlere sahip olduğuna veya bu tür fikirlerin
propagandasında aktif olarak yer aldığına dair yeterli kanıt olusturduğu
durumlarda.”
KOMĐSYON ÖNÜNDEKĐ ĐSLEMLER
17. Bay Kalaç, Komisyon’a, 13 Temmuz 1992 tarihinde basvurmus ve
Sözlesmenin 9. Maddesine dayanarak, dini inançları nedeniyle askeri hakimlik
görevinden alındığından yakınmıstır.
18. Komisyon, 10 Ocak 1995 ‘te basvurunun (no. 20704/ 92) kabul edilebilir olduğunu
açıklamıstır. 27 Subat 1996 tarihli raporunda (Madde 31) Sözlesmenin 9. Maddesinin
ihlalinin söz konusu olduğuna karar vermistir. Komisyonun görüsünü içeren metnin
tümü karara ek olarak yeniden sunulmustur.
KARAR
I. SĐKAYETĐN ESASI
19. Basvurucu, mahkemeye gönderdiği dilekçede, Sözlesmenin 9. Maddesine
dayandırdığı sikayetine ek olarak, kendisine karsı
ileri sürülen olaylardan ötürü mahkemede durusmasının yapılmadığı gerekçesiyle,
ayrıca Madde 6/1’i de dayanak olarak göstermistir.
20. Mahkeme, basvurucunun bu son sikayetinin, Komisyonun kabul edilebilirlik
kararıyla sınırlandırıldığı için dava kapsamı dısında olduğunu ve ne bu kararla ne de
Komisyonun raporuyla ilgili olmadığını bildirmistir. (bkz. diğer yetkililer arasında, 28 Eylül
1995 tarihli Scollo-Đtalya davası, Seri A, no. 315-C, s.51, ve 21 Subat 1996 tarihli
Hüseyin- Birlesik Krallık davası, Yargılama ve Karar Raporları-1996-1, s.266)
Bu nedenle davanın kapsamı 9. Madde’de ileri sürülen sorunlarla
sınırlıdır.
II. SÖZLESMENĐN 9. MADDESĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI
A. Hükümetin Đlk Đtirazları
21. Hükümet, Komisyon’a üç bölümden olusan bir ilk itiraz sunmus fakat Mahkeme’ye
gönderdiği dilekçede, Komisyon’un yetkisizliğini, ratione materiae, ve basvurucunun
son sunusunu içeren diğer iki bölümü bir kenara bırakarak, sadece iç hukuk yollarının
tüketilmediğine iliskin bölüme yer vermistir. Hükümet, 17 Subat 1997 tarihli durusmada,
birinci bölüme iliskin görüsünü dile getirmis, buna ek olarak Mahkeme’nin yargı
yetkisinin bulunmadığını, ratione materiae, ileri sürmüstür.
Mahkeme, Madde 48’de öngörülen süre dısında sunulduğu için, bu son itirazın
herhangi bir karar gerektirmediğini belirtmistir.
22. Aralık 1996 tarihli dilekçede ve durusmada tekrarlanan görüse göre, basvurucu,
Türk yetkililere, din ve vicdan hürriyetinin ihlal edildiğini açıkça belirtmemistir.
Hükümet, Mahkeme’nin 15 Kasım 1996 tarihli Ahmet Sadık-Yunanistan davasında
benimsediği ilkeye uygun olarak, basvurucunun, Türk hukukunun ayrılmaz bir
parçasını olusturan Sözlesme’nin 9. Maddesine dayanması gerektiğini ifade etmistir.
23. Komisyon Delegesi gibi Mahkeme de, iç hukuk yollarının tüketilmediği iddiasının
Anayasa’nın 125. Maddesi uyarınca reddedilmesi gerektiği, çünkü Askeri Yüksek
Đdare Mahkemesi’nin 30 Mayıs 1991 tarihli kararı gibi, Yüksek Askeri Sura’nın Bay Kalaç
aleyhinde verdiği kararın da yargısal denetime tabi olmadığı kanaatindedir.
B. Sikayetin Esası
24. Basvurucu, askeri yargıçlık görevinden zorunlu olarak emekli edilmesinin, dini
inanç ve uygulamalarına dayandığını ve bu nedenle din özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri
sürmüstür. Basvurucunun dayandığı Sözlesme’nin 9. Maddesi söyledir:
“1.Her sahıs düsünme, vicdan ve din hürriyetine sahiptir. Bu hak, din veya
kanaat değistirme hürriyetini ve alenen veya hususi tarzda ibadet ve ayin
veya öğretimini yapmak suretiyle tek basına veya toplu olarak dinini veya
kanaatini açıklamak hürriyetine sahiptir.
“2. Din veya kanaatleri açıklama hürriyeti demokratik bir toplumda ancak
kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlığın veya genel ahlakın, yada
baskalarının hak ve hürriyetlerinin korunması için zorunlu olan tedbirlerle ve
kanunla sınırlandırılmıstır.”
Basvurucu, zorunlu emekliliğine gerekçe olarak gösterilen (bkz. Paragraf 8)
“kanun dısı fundamentalist fikirler” in ne sekilde anlasılması gerektiğine iliskin olarak iç
hukukta herhangi bir hüküm bulunmadığını ileri sürmüstür. Dininin gereklerini yerine
getiren bir Müslüman olarak günde bes vakit namaz kılmıs ve Ramazan ayında oruç
tutmustur. Hükümetin, ilk kez, yargılama usulleri henüz Mahkeme önündeyken
sunduğu belgeler, varlığından bile haberdar olmadığı, fundamentalist Süleymancılık
tarikatının bir üyesi olduğuna dair herhangi bir kanıt olusturmamaktadır. Bunun
ötesinde Yüksek Askeri Sura ‘nın kararı Anayasa’nın 139. Maddesinde öngörülen
hakimlik teminatı ilkesini ihlal etmistir.
25. Hükümet, Mahkeme’ye, Bay Kalaç’ın Silahlı Kuvvetlerin bir üyesi olarak kalmasına
izin verilip verilmeyeceğinin, sorunun temelini teskil ettiğini belirtmistir. Zorunlu emeklilik
kararı, din, vicdan veya inanç özgürlüğüne bir müdahale olmayıp, aksine Türk
ulusunun temeline yani Silahlı Kuvvetlerin güvence altına almakla sorumlu olduğu
laikliğe karsı bağlılık duymayan bir kisinin askeri hukuksal hizmetten uzaklastırılmasını
amaçlamaktadır. Basvurucu Süleyman tarikatına bağlı olup, resmi olmasa da hukuk
dısı fundamentalist eğilimlere sahip olduğu bilinen Süleyman topluluğunun
faaliyetlerine katılmıstır. Dilekçeye eklenen çesitli belgeler göstermektedir ki,
basvurucu, bu topluluğa hukuki yardımda bulunmus, eğitim toplantılarına katılmıs ve
tarikat üyesi olan kisilerin hizmet görevlisi olarak atanmasına yardımcı olmustur. Bu
belgeler doğrultusunda üst düzey bes ordu mensubundan olusan bir komite, grup
lideri Kalaç’ın, tarikat liderlerinden talimat alarak ve bunları uygulayarak askeri
disiplini bozduğu ve Askeri Personel Kanunu’nun 50(c) bölümü uyarınca zorunlu
olarak emekli edilmesi gerektiği sonucuna varmıstır. Yüksek Askeri Sura, kararını,
Yüksek Komuta ve Hava Kuvvetleri Komutanının da kabul ettiği bu görüse
dayandırmıstır.
Son olarak, Türkiye’de ister Müslüman ister baska inançlara sahip olsun, Silahlı
Kuvvetlerde görev yapan herkese dininin gereklerini yerine getirme imkanı
sağlanmıstır. Bununla birlikte, 9. Maddenin sağladığı koruma, bir hizmet görevlisine
iliskin davada, üyelerinin faaliyetlerinin ordudaki hiyerarsik dengeyi bozması
muhtemel olan fundamentalist bir hareketin üyeliği yönünde genisletilemez.
26. Komisyon, Hükümetin sunduğu belgelere dayandırdığı görüsünde, basvurucunun
zorunlu emekliliğinin 9. Maddenin 1. Paragrafınca güvence altına alınan hakka
müdahale niteliği tasıdığını belirtmis ve ilgili hükümleri keyfi kararlara karsı korumada
yetersiz görerek, söz konusu müdahalenin ikinci paragraf bağlamında kanunda yer
almadığı Delege, Hükümetin, Mahkemeye verdiği dilekçesine dayanarak, Komisyon
önündeki islemler süresince, “ulusal güvenlik açısından sır” olarak ifade edilen
belgeler ortaya attığını gözlemlemistir. Her halukarda, bu belgeler, Bay Kalaç’ın bir
tarikatla bağlantısı olduğu iddiasını desteklememektedir.
27.Mahkeme, din özgürlüğünün esas olarak bireysel bir vicdan meselesi olduğunu
yinelemekle beraber, bir kisinin sadece toplum önünde kendisiyle aynı görüsü
paylasan kisilerle birlikte değil, tek basına ve özel olarak da dinini açıklama hürriyetine
sahip olduğunu belirtmistir.( bkz. 25 Mayıs 1993 tarihli Kokkinakis-Yunanistan davası,
Seri A, s.17, p,31) Madde 9, ibadet ve ayin veya öğretimini yapmak suretiyle bir kisinin
dinini veya inancını açıklama biçimlerini içermektedir. Buna karsın 9. Madde bir din
veya inanç tarafından yönlendirilmis her hareketi korumamaktadır. Bununla birlikte bir
bireyin, dinini açıklama hürriyetini kullanırken, özel durumunu göz önünde
bulundurması gerekebilir.
28. Bay Kalaç, askeri bir görev seçerek, doğası itibariyle Silahlı Kuvvetler mensuplarının
belli hak ve özgürlüklerine, sivillere uygulanması mümkün olmayan sınırlamalar
getirilmesi olasılığını içeren askeri disiplin sistemini kendi isteğiyle kabul etmis
olmaktadır. (bkz.8 Haziran 1976 tarihli Engel ve diğerleri- Hollanda davası, Seri A,
no.22, s.24, p.57) Devletler, özellikle askeri hizmetin gereklerini yansıtan kurulu düzene
aykırı su veya bu sekilde bir tutumu yasaklayarak, orduları için disiplin kuralları
benimseyebilirler.
29. Basvurucunun, askeri yasamın getirdiği sınırlamalar çerçevesinde, bir Müslümanın
dininin gereklerini yerine getirebilmesine itiraz edilmemektedir. Örneğin, özellikle
günde bes vakit namaz kılmasına ve Ramazan ayında oruç tutmak, Cuma günleri
camide vaazlara katılmak gibi diğer dini görevlerini yerine getirmesine izin verilmistir.
30. Yüksek Askeri Sura’nın kararı, grup lideri Bay Kalaç’ın dini fikirleri, inançları ya da
dini vazifelerini yerine getirme tarzı değil tutum ve davranısları dikkate alınarak
verilmistir. (bkz. P.8 ve 25) Türk yetkililere göre Bay Kalaç’ın bu tutumu askeri disiplini
bozmus ve laiklik ilkesini ihlal etmistir.
31. Mahkeme, buna göre, basvurucunun zorunlu emekliliğinin, böyle bir karara
basvurucunun dinini açıklama seklinin neden olmamasından ötürü, Madde 9’da
güvence altına alınan hakka müdahale anlamına gelmediği sonucuna varmıstır.
BU NEDENLERLE DĐVAN OYBĐRLĐĞĐYLE;
1. Hükümet’in ön itirazının reddedilmesine,
2. Sözlesme’nin 9. Maddesinin ihlal edilmediğine
karar vermistir.