KIZILÖZ/Türkiye Davası
(32962/96)
Strazburg
25 Eylül 2001
USULĐ ĐSLEMLER
1.Davanın nedeni, bir Türk vatandası olan Halil Kızılöz ("basvuran"), 23
Haziran 1996 tarihinde, Đnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair
Sözlesme'nin ("Sözlesme") eski 25.maddesi uyarınca, Türkiye aleyhine Avrupa
Đnsan Hakları Komisyonu'na ("Komisyon") yaptığı basvurudur (basvuru no.
32962/96).
2. Basvuran kendisini temsil etmesi için bir temsilci tayin etmemistir. Bu
davaya yönelik olarak Türk Hükümeti bir Ajan tayin etmemistir.
3. Basvuran, kendisine karsı yürütülen ceza yargılamasının “makul sürede”
sonuçlanmadığını ve tarafsız ve bağımsız olmayan Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi
tarafından yargılandığı için adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmistir.
Ayrıca, kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve mahiyeti hakkında derhal
bilgilendirilmediği ve savunmasını hazırlaması için kendisine yeterli süre
tanınmadığı için Sözlesme'nin 6/3 hükmünün ihlal edildiğini öne sürmüstür.
4. Basvuru, 1 Kasım 1998 tarihinde, Sözlesme'nin 11 No'lu Protokolü yürürlüğe
girdiğinde, anılan Protokol'ün 5. maddesinin 2. fıkrası uyarınca Mahkeme’ye
gönderilmistir.
5. Basvuru, Mahkeme'nin Birinci Kısmına verilmis (Đçtüzük, 52. madde,
1.fıkra) ve bu bölüm içinde davayı inceleyecek olan daire (Sözlesme'nin 27§1
Maddesi), Đçtüzüğün 26§1 maddesine uygun olarak tesekkül etmistir. Mahkeme'de
Türkiye'yi temsil eden Sn. Yargıç Rıza Türmen davadan çekilmistir (Đçtüzük
28.madde). Bunun üzerine Hükümet Sn. Feyyaz Gölcüklü'yü Sn. Rıza Türmen'in
yerine ad hoc yargıç olarak atamıstır (Sözlesme'nin 27§2 ve Đçtüzüğün 29§1
maddeleri).
6. 11 Ocak 2000 tarihli bir kararla, Daire, basvuranın tarafsız ve bağımsız bir
mahkeme tarafından makul bir süre içinde adil yargılanma hakkı ve kendisine
yöneltilen suçlamanın niteliği ve mahiyetinin derhal kendisine bildirilmemesi ve
savunmasını hazırlaması için kendisine yeterli süre tanınmamasıyla ilgili
sikayetlerini kabuledilebilir bulmus, sikayetlerin geri kalanını ise kabuledilemez ilan
etmistir.
7. Gerek basvuran gerekse Hükümet, esaslara iliskin olarak görüslerini
bildirmislerdir (Đçtüzük 59/1).
OLAYLAR
I.DAVAYA ESAS TESKĐL EDEN OLAYLAR
A. A. Basvuranın yakalanması ve tutuklanması
* Dısisleri Bakanlığı Çok Taraflı Siyasî Đsler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe’ye çevrilmis olup,
gayrıresmî tercümedir.
8. 1 Aralık 1980 tarihinde, Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı polis
memurları, Basvuranı, sahte kimlik kartı ve silahlarla birlikte yakalamıslardır.
Basvuranın Yasadısı Dev-Yol örgütüne üye olduğundan süphelenilmis ve gözaltına
alınmıstır.
9. 8 Ocak 1981 tarihinde basvuran polis tarafından sorgulanmıstır. Sorgu
esnasında basvuran, Dev-Yol'a üye olduğunu ve bu örgütün yasadısı faaliyetlerine
katıldığını kabul etmistir.
10. 23 Mart 1981 tarihinde basvuran Askeri Savcı'nın huzuruna çıkarılmıs ve bu
rada Dev-Yol üyesi olduğuna iliskin iddiaları reddetmistir. Fakat, basvuran üzerinde
yapılan arama sonucu çıkan silah ve mermilerin kendisine ait olduğunu kabul
etmistir.
11. 15 Kasım 1981 tarihinde Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi basvuranın
tutukluluk halinin devamına karar vermistir.
B. Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi'ndeki Yargılama
12. 26 Subat 1982 tarihinde, Askeri Savcı, basvuran ve diğer 722 davalı
hakkındaki iddianamesini Sıkıyönetim Mahkemesi'ne sunmustur. Savcı, basvuranı,
amacı Türk anayasal düzenini yıkarak yerine Marksist-Leninist bir rejim kurmak
olan yasadısı silahlı örgüt Dev-Yol'a üye olmakla suçlamıstır. Basvuran, örgüt
üyelerine yardım ve yataklık etmek, sahte kimlik kartı kullanmak ve yapmak,
yönetimindeki militanlara emir vermek ve yasa dısı gösterilere katılmak gibi suçlarla
da itham edilmistir. Savcılık, Türk Ceza Kanunu'nun 168/1 ve 1402 sayılı Kanun'un
17. maddesi uyarınca basvuranın cezalandırılmasını talep etmistir.
13. 24 Nisan 1985 tarihinde basvuran sartlı tahliye edilmistir.
14. 19 Temmuz 1989 tarihinde, iki sivil bir askeri yargıçla bir subaydan olusan
Sıkıyönetim Mahkemesi, basvuranı suçlu bulmustur. Mahkeme basvuranı TCK'nun
168/1 ve 1402 sayılı Kanun'un 17. maddesi uyarınca 13 yıl 4 ay hapis cezasına
çarptırmıs, ayrıca amme hizmetlerinden müebbeden yasaklanmasına ve adli vesayet
altına alınmasına hükmetmistir.
C. Temyiz Đslemleri
15. Basvuran, kararı Askeri Yargıtay'da temyiz etmistir.
16. Sıkıyönetim mahkemelerini ilga eden 27 Aralık 1993 tarihli Kanunun
yürürlüğe girmesinin ardından, davaya bakma yetkisi Yargıtay'a geçmis ve dosya da
Yargıtay'a gönderilmistir.
17. 27 Aralık 1995 tarihinde, Yargıtay kararı gözden geçirmis ve basvuranın
cezasını 10 yıla düsürmüstür.
II. ĐLGĐLĐ ĐÇ HUKUK VE UYGULAMA
A. Ceza Hukuku
18. Türk Ceza Kanunu'nun 168/1 hükmü asağıdaki gibidir:
"Her kim, ... maddelerde yazılı cürümleri islemek için silahlı cemiyet ve çete
teskil eder yahut böyle bir cemiyet ve çetede amirliği ve kumandayı ve hususi bir
vazifeyi haiz olursa onbes seneden asağı olmamak üzere ağır hapis cezasına
mahküm olur.
Cemiyet ve çetenin sair efradı on yıldan onbes yıla kadar ağır hapisle
cezalandırılır."
B. Sıkıyönetim Mahkemeleri
19. Yargı organlarının tabi oldukları hükümler asağıdaki gibidir:
1.Anayasa
Madde 138 / 1 ve 2
"Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka
uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kisi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye
ve telkinde bulunamaz. "
Madde 139 / 1
"Hakimler... azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yastan
önce emekliye ayrılamaz"
Madde 145
"Askeri mahkemeler.... asker kisilerin aleyhine veya askeri mahallerde yahut
askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak isledikleri suçlara ait davalara bakmakla
görevlidirler.
Askeri mahkemelerin savas veya sıkıyönetim hallerinde hangi suçlar ve
hangi kisiler bakımından yetkili oldukları; Kurulusları ve gerektiğinde bu
mahkemelerde adli yargı hakim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla
düzenlenir.
Askeri hakimlerin özlük isleri, görevli bulundukları komutanlık ile
iliskileri, mahkemelerin bağımsızlığı, hakimlik teminatı, askerlik hizmetinin
gereklerine göre kanunla düzenlenir."
2. Sıkıyönetim Kanunu (13 Mayıs 1971 tarih ve 1402 sayılı Kanun)
Madde 11 / 1
"Milli Savunma Bakanlığınca lüzum görülen yerlerde yeteri
kadar askeri mahkeme kurulur..."
Madde 11 / 4
"Bu mahkemelere atanacak adli müsavir, askeri hakim ve askeri savcılar
Genelkurmay Baskanlığı Personel Baskanı, Adli Müsaviri ile atanacakların
mensup olduğu kuvvet komutanlığının Personel Baskanı ile Adli Müsaviri ve
Milli Savunma Bakanlığı Askeri Adalet Đsleri Baskanından olusan kurul
tarafından tesbit edilecek adaylar arasından Genelkurmay Baskanının görüsü
alınarak usulüne göre atanır."
Madde 11 / 6
"Sıkıyönetim Askeri Mahkemelerine yeteri kadar subay üye Genelkurmay
Baskanının teklifi üzerine askeri hakim subayların tayini usulüne göre atanır."
3. Askeri Mahkemeler Kurulusu ve Yargılama Usulü Kanunu (26 Ekim
1963 Tarih ve 353 Sayılı Kanun)
Madde 4
"Askeri mahkemelerin, subay üyeleri ile yedekleri, nezdinde askeri mahkeme
kurulan komutan veya askeri kurum amiri tarafından her yılın Aralık ayında o
mahkemenin yetkisine giren birlik ve kurum mensupları arasından bir yıl süre ile
değistirilmemek üzere seçilir."
4. Askeri Hakimler Kanunu (26 Ekim 1963 tarih ve 357 sayılı Kanun)
Madde 12
"Askeri hakim subayların rütbe terfii, rütbe kıdımliliği, kademe ilerlemesi
yapmalarını temin edecek yeterlilikleri sicil ile saptanır."
A) Sicil belgeleri; general-amiral sicil belgesi, Subay (asteğmenalbay)
sicil belgesi ve mesleki sicil belgesi olmak üzere üç çesittir.
...
B) Subay sicil belgesini düzenlemeye ve sicil vermeye yetkili idari
sicil üstleri:
Birinci sicil üstü: Sicili düzenlenecek askeri hakim subayın kurulus
bağlantısına göre nezdinde askeri mahkeme kurulan komutan veya askeri
kurum amiri.
Đkinci sicil üstü: Kurulus bağlantısına göre birinci sicil üstünün bir üst
görev yerinde bulunan komutan veya amir durumundaki.
Üçüncü sicil üstü: Kurulus bağlantısına göre ikinci sicil üstünün bir üst
görev yerinde bulunan komutan veya amir durumundaki subay.
Madde 29
"Askeri Hakim subaylar hakkında Milli Savunma Bakanı
tarafından, savunmaları aldırılarak, asağıda açıklanan disiplin cezaları
verilebilir:
-Yazılı uyarı...;
-Kınama..."
HUKUK
I. SÖZLESMENĐN 6/1 MADDESĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI
20. Basvuran, kendisine, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından
makul bir süre içinde adil yargılanma hakkı tanınmadığı için Sözlesme'nin 6/1
hükmünün ihlal edildiğini öne sürmektedir.Anılan hüküm asağıdaki gibidir:
"Herkes, ... cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar
verecek olan, ...bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre
içinde...görülmesini istemek hakkına sahiptir."
A. Mahkeme'nin ratione temporis yetkisi
21. Mahkeme, Sözlesme'ye Ek 11 No'lu Protokolün yürürlüğe girmesi
karsısında bu basvuru bakımından ratione temporis yetkisiyle ilgili bir sorun ortaya
çıktığını gözlemlemektedir.
22. Mahkeme, bu bağlamda, 1 Kasım 1998 tarihinde, 11 No'lu Protokol'ün
yürürlüğe girmesiyle, bu dava gibi Komisyon önünde görülmekte olan ama henüz
kabuledilebilir bulunmamıs olan davaların anılan Protokol'deki hükümler uyarınca
Mahkeme'nin incelemesine tabi olduğu hususuna dikkat çeker. Protokol'ün 5/2
maddesinin geçici bir düzenlemenin parçası olarak, davaların eski Komisyon
tarafından incelenmesini sağlama amacı gözönünde bulundurulduğunda,
Mahkeme'nin ratione temporis yetkisi davalı Devlet'in bireysel basvuru hakkını
tanıdığı tarihe göre belirlenecektir
23. Dolayısıyla, eski Mahkeme'yi, 25 Mart 1996 tarihli Mitap ve Müftüoğlu-
Türkiye kararında (RD, 1996-II, s.410-411, §§ 26-28) ratione temporis yetkisinin,
davalı Devlet'in Mahkeme'nin yetkisini kabul ettiği 22 Ocak 1990'dan itibaren
basladığı sonucuna götüren mülahazalar, mahkemenin yetkisini, bu tarihten itibaren
meydana gelen olay ve olgularla sınırlandırmak amacıyla öne sürülemez (bkz.
Cankoçak-Türkiye, basvuru no. 25182/94 ve 26956/95, § 26 AĐHM 2001-...).
Mahkeme bu saptamanın tartısmalı olmadığına dikkat çeker.
B. Sikayetlerin Esasları
1. Yargılamanın Uzunluğu
(a) Dikkate alınacak dönem
24. Mahkeme, yargılamanın, basvuranın yakalandığı 1 Aralık 1980 tarihinde
baslayıp, Yargıtay'ın, basvuranın mahkumiyetini onayladığı 27 Aralık 1995
tarihinde de bittiğine dikkat çeker. Dolayısıyla, basvuranın yargılaması yaklasık 15
yıl sürmüstür.
Bununla birlikte Mahkeme, Türkiye'nin bireysel basvuru hakkını tanıdığına
iliskin bildirimde bulunduğu 28 Haziran 1987 tarihinden beri geçen sekiz yıl onbir
aylık dönemi inceleyebilmektedir (bkz. Üstte 22. paragraf). Yine de Mahkeme,
üstte anılan bildirimin yapıldığı sırada yargılamanın ne durumda olduğunu dikkate
almak zorundadır. Söz konusu tarihte, yargılama altı yıl bir aydır sürmekteydi.
(b) Yargılama süresinin makullüğü
25. Đddia konusu sürenin makullüğü, dava kosullarının ısığında ve Mahkeme
içtihatlarıyla olusturulan özellikle de davanın karmasıklığı, basvuranın ve yetkili
mercilerin davranısları gibi kriterler göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir
(bkz. üstte anılan Mitap ve Okçuoğlu kararı, s.411, § 32).
26. Hükümet, davanın karmasıklığını ve basvurana yöneltilen suçlamaların
niteliğini vurgulamıstır. Yine Hükümet, basvurana yirmiden fazla suçla ilgili
suçlama yöneltildiğine ve cinayet ve bombalama suçlarından mahkum olduğuna
dikkat çekmistir. Mahkeme, basvuranın da aralarında bulunduğu 723 davalının
yargılandığı davayı incelemek zorundadır. Yetkililer, basvuranında mensubu olduğu
terörist sebekenin kapsamını ve eylemlerini belirleyebilmek için zamana ihtiyaç
duymuslardır. Sıkıyönetim Mahkemesi, hızlandırıcı bir usul izlemis ve yargılamayı
hızlandırmak için gerekli her türlü çabayı göstermistir. Haftada üç kere olmak üzere
bes yüzden fazla durusma yapmıstır. Savcı, iddianamesini hazırlayabilmek için
ikibin sayfadan fazla tutan savunmaları incelemek zorunda kalmıstır. Dava dosyası
yaklasık bin klasörden fazla olup, sadece kararın özeti 248 sayfa kadar tutmustur.
Kısaca, Hükümet, bu etkenlerin yargılamanın uzunluğunu açıkladığını ve
yargısal makamlara ihmal ya da gecikmenin isnat edilemeyeceğini iddia etmistir.
27. Basvuran cevaben bes yıl tutuklu kaldığını ve mahkemelerin davasıyla ilgili
kesin bir karara varamadıklarını belirtmistir. Bu bağlamda basvuran, gecikmenin
sorumluluğunun hükümete isnat edilebileceğine isaret etmistir. Basvuran
Sıkıyönetim Mahkemesinin nihai kararından bes yıl sonra yargılama yetkisinin
Yargıtay'a geçtiğine ve Yargıtay'ın da kesin karar vermesinin bir yıl aldığına dikkat
çekmektedir. Dolayısıyla basvuran, yargılamada altı yıl gibi önemli bir gecikmenin
meydana geldiğini belirtmistir. Ayrıca, basvuranın görüsüne göre, davanın
karmasıklığı ve davalıların sayısının fazlalığı 15 yıl kadar süren bir yargılamayı
mazur gösteremez. Bu bağlamda basvuran, Devlet'in davaya bakmak üzere yeteri
kadar hakim atamak zorunda olduğunu idda etmistir.
28. Mahkeme, davalıların sayılarının çokluğu, suçlamaların ciddiliği ve
mahkemenin büyük çaplı bir davaya bakarken karsılastığı zorluklar nedeniyle
sözkonusu davanın karmasık bir dava olduğuna iliskin hükümet görüsüne
katılmaktadır. Fakat, dava mevcut sorunların karmasıklığı bakımından
açıklanamayacağı için Mahkeme, davayı basvuranın ve ulusal mercilerin
davranısları çerçevesinde inceleyecektir (bkz. Üstte 25. paragraf).
29. Bu bağlamda, davalı Hükümet'in yargılamanın herhangi bir asamasında
basvuranın davranıslarıyla ilgili bir elestiride bulunmadığına dikkat çekilmelidir.
Mahkeme, yargılamanın uzunluğunun sadece, yerel mahkemelerin davayı yeterince
özenli incelememesiyle açıklanabileceğini tekrarlar (bkz. Cankoçak kararı, §32).
30. Bu bağlamda Mahkeme, Sıkıyönetim Mahkemesi'nin yaklasık 8 yıl 4 aylık
bir sürede karar verebildiğini gözlemlemektedir. Askeri Yargıtay'ın temyiz
incelemesi de 4 yıldan fazla sürmüstür. Ayrıca, Yargıtay davanın kendisine
geçmesinden yaklasık 2 yıl sonra, 27 Aralık 1995 tarihinde karar vermistir.
Mahkeme, nihai kararın verilmesinin, davanın karmasıklığı nedeniyle geciktiğine
iliskin Hükümet iddiasını tartısmamaktadır. Ayrıca Mahkeme, dava yetkisinin askeri
mahkemelerden sivil mahkemelere geçmesiyle sonuçlanan yasal değisikliklerin de
geciktirici etkenler olarak davanın uzamasına katkıda bulunduğunu
gözlemlemektedir.
31. Bununla birlikte Mahkeme, müteaddit defalar vurguladığı gibi,
Sözlesme'nin 6/1 maddesinin, Sözlesmeci Devletler'e yargısal düzenlerini, davaları
makul bir sürede görme yükümü de dahil olmak üzere, kendi mahkemelerinin
yükümlülüklerini yerine getirebilecekleri bir sekilde düzenleme görevi verdiğini
tekrarlar (Pelissier and Sassi-Fransa [GC], s.301, §74, no. 25444/94, ECHR 1999-
II). Dolayısıyla, basvurana karsı yürütülen cezai kovusturmanın uzamasının
sorumluluğu ulusal makamlara atfedilmelidir. Bu nedenle Mahkeme, ceza
yargılamasının uzun sürmesinin "makul süre" yükümlülüğünün yerine
getirilmemesine yol açtığı sonucuna varmıstır.
32. Dolayısıyla, Sözlesme'nin 6/1 maddesi ihlal edilmistir.
2. Sıkıyönetim Mahkemelesinin bağımsızlığı ve tarafsızlığı
(a) Tarafların Đddiaları
(i) Basvuran
33. Basvurana göre, kendisini yargılayan Sıkıyönetim Mahkemesi,
Sözlesme'nin 6/1 maddesi anlamında "bağımsız ve tarafsız bir mahkeme" olarak
görülemez çünkü anılan mahkemede bulunan bes üyeden ikisi askeri yargıç biri de
subaydır. Askeri yargıçlar ordunun hizmetindeki subaylar olup, idareden emir
almaktadırlar. Bu üyeler ordu disiplinine tabidir ve kendileri hakkında sicil raporları
düzenlenmektedir. Hukuk eğitimi almamıs olan subay üye ise sıkıyönetim
komutanına karsı sorumludur.
(ii) Hükümet
34. Hükümet, sözkonusu dönemde sıkıyönetim mahkemelerinde iki askeri
yargıcın yanısıra, yargısal bağımsızlıkları ve dokunulmazlıkları Anayasal güvence
altında bulunan iki de sivil yargıcın bulunduğunu öne sürmüstür. Subay üyenin tek
görevi ise durusmanın düzenini sağlamak olup hiçbir yargısal yetkisi
bulunmamaktadır. Hükümet'e göre, Sıkıyönetim Mahkemeleri'ndeki askeri
yargıçların atama ve sicil usulü ve yargısal görevlerini ifa ederken sahip oldukları
güvenceler Mahkeme'nin konuyla ilgili içtihatlarıyla tespit edilmis kriterlere
tamamıyle uymaktadır. Dolayısıyla Hükümet, Mahkemeden, basvuranın "bağımsız
ve tarafsız bir mahkeme" tarafından adil yargılanma hakkının ihlal edilmediği
sonucuna varmasını talep etmistir.
(b) Mahkemenin değerlendirmesi
35. Mahkeme, 8 Aralık 1994 tarihli Mitap ve Müftüoğlu-Türkiye kararında,
Komisyon'un, isbu davada Hükümet tarafından dile getirilen iddialara benzer
iddiaları ele almak zorunda kaldığına dikkat çeker. Sözlesme'nin 31. maddesi
uyarınca hazırladığı raporda, Komisyon, Sıkıyönetim Mahkemeleri'nin yapısını ve
isleyisini düzenleyen yasal kuralların bu mahkemelerin bağımsızlıklarıyla özellikle
de askeri yargıç üyelerininin atanma ve sicil usulleri konusunda çok sayıda sorun
ortaya çıkardığına dikkat çekmistir. Komisyon, sözkonusu mahkemelerde bulunan
subay üyenin hiyerarsik olarak sıkıyönetim ve/veya kolordu komutanına bağlı
olması nedeniyle askeri makamlardan bağımsız olmadığını gözlemlemistir. Bu
nedenle Komisyon, basvuranın Sıkıyönetim Mahkemesi'nin bağımsızlığı ve
tarafsızlığıyla ilgili olarak dile getirdiği endiselerin nesnel bir biçimde haklı
olduğunu ve Sözlesme'nin 6/1 hükmünün ihlal edildiğini ifade etmistir.
36. Bu bağlamda, ratione temporis yetkisi dısında kaldığı için eski
Mahkeme'nin basvuranın Sıkıyönetim Mahkemeleri'nin bağımsızlık ve
tarafsızlığıyla ilgili sikayetlerini inceleyemediğini belirtmek gerekir (bkz. Üstte
anılan Mitap ve Müftüoğlu kararı, s. 410, § 27). Fakat, Mahkeme'nin ratione
temporis yetkisiyle ilgili olarak üstte varılan sonuç göz önünde tutularak (bkz.
Üstteki 23. paragraf), bu sorun artık Mahkeme tarafından incelenmelidir.
37. Mahkeme, Sözlesme'nin 6/1 maddesi bakımından bir mahkemenin
"bağımsız" olup olmadığı incelenirken, üyelerinin atanma biçimi ve görev süreleri,
dıstan gelecek baskılara karsı mevcut güvencelerin olup olmadığı ve bir bağımsızlık
görüntüsü verip vermediğine bakılması gerektiğini tekrarlar (bkz. 25 Subat 1997
tarihli Findlay-Đngiltere Kararı, Raporlar 1997-I, s.281, § 73).
38.Mahkeme, Sözlesme'nin 6/1 hükmü bakımından "tarafsızlığın"
mevcudiyetinin, öznel bir sınamaya yani belli bir olayda belli bir yargıcın kisisel
kanı ve davranıslarına ve nesnel bir sınamaya yani hiçbir süpheye mahal
vermeksizin yargıca yeterli güvence verilip verilmediğine bakılarak belirlenmesi
gerektiğini hatırlatır.
39.Bu davada bağımsızlık ve tarafsızlık sorunlarını birbirinden ayırmak zor
gözükmektedir çünkü basvuran tarafından mahkemenin bağımsızlığı ve
tarafsızlığına iliskin olarak öne sürülen iddialar aynı olgusal mülahazalara
dayanmaktadır. Dolayısıyla Mahkeme her iki sorunu da birlikte inceleyecektir.
40. Türk Anayasası'nın 145. Maddesi ve 1402 Sayılı Kanun Sıkıyönetim
Mahkemelerinin yasal çerçevesini ve isleyisini düzenlemektedir (bkz. Üstte 19.
paragraf). Bu mahkemeler iki sivil, iki askeri yargıç ve bir de subay üyeden
olusmaktadır.
Mahkeme, bu bağlamda, iki sivil yargıcın tarafsızlığının ve bağımsızlığının, her
iki tarafça da tartısılmadığını gözlemlemektedir. Bundan dolayı Mahkeme sadece
Sıkıyönetim Mahkemesi heyetindeki askeri yargıç ve subay üyelerin durumunu
inceleyecektir.
41. Mahkeme, Sıkıyönetim Mahkemelerindeki askeri yargıçların Genelkurmay
Baskanlığı Personel Baskanı, Adli Müsaviri ile atanacakların mensup olduğu kuvvet
komutanlığının Personel Baskanı ile Adli Müsaviri ve Milli Savunma Bakanlığı
Askeri Adalet Đsleri Baskanından olusan kurul tarafından seçildiğine dikkat çeker.
Bu sekilde seçilen yargıçlar, Genelkurmay Baskanı'nın görüsü alınarak Savunma
Bakanı, Basbakan ve Cumhurbaskanı'nca imzalanan üçlü kararnameyle atanır.
Subay üye ise, bu davada bir kıdemli Albay, Genelkurmay Baskanının teklifi
üzerine askeri hakim subayların tayini usulüne göre atanır. Subay üye, bir yılın
dolması üzerine görevden alınabilir (bkz. Üstte para. 19).
42. Sıkıyönetim Mahkemesi üyelerini dıstan gelecek baskılara karsı koruyan
güvencelerin mevcudiyetiyle ilgili olarak, Mahkeme, askeri yargıçların sivil
meslektaslarıyla aynı mesleki eğitimi aldıklarına dikkat çeker. Ayrıca, askeri
yagıçlar sivil yargıçlarla aynı anayasal güvencelerden de yararlanmaktadır.
Sıkıyönetim Mahkemesi üyesi oldukları süre boyunca görevden alınamayacakları
gibi, rızaları olmaksızın emekliliğe de sevk edilemezler. Anayasa'ya göre, yargıçlar
bağımsız olmalıdır ve görevlerini yerine getirirlerken hiçbir makam kendilerine
talimat veremez.
43. Bununla birlikte, askeri yargıçların statülerinin diğer yönleri, bağımsızlıkları
ve tarafsızlıkları hakkında soru isaretleri uyandırmaktadır. Birincisi, askeri yargıçlar,
yürütmenin emrindeki orduya tabidirler. Đkincisi, basvuranın da haklı olarak isaret
ettiği gibi, askeri hakimler, askeri disiplin ve sicil değerlendirmesine tabidirler.
Dolayısıyla, terfi etmek için hem idari hem de yargısal üstlerinin olumlu sicil notuna
ihtiyaç duymaktadırlar. Son olarak, atanmalarıyla ilgili kararlar, idari makamlar ve
ordu tarafından alınmaktadır.
Sıkıyönetim Mahkemesi heyetinde bulunan subay üye konusunda ise,
Mahkeme, bu üyenin, ilgili sıkıyönetim ve/veya kolordu komutanının emir komutası
altında olduğunu gözlemlemektedir. Subay üye hiçbir sekilde bu makamlardan
bağımsız değildir.
44. Mahkeme, Sıkıyönetim Mahkemeleri'nin Anayasal düzeni ve demokratik
rejimi yıkmayı amaçlayan suçlarla ilgili davalara bakmak üzere kurulduğuna dikkat
çeker. Olağanüstü yetkileri bulunan bu mahkemeler, silahlı kuvvetlerin, ülkenin "iç
güvenliği"yle ilgilendiği ve bölge komutanlarının o bölgedeki siddet eylemlerini
bastırmak için polis yetkileri kullandığı sıkıyönetim süresince faaliyet
göstermektedirler.
45. Bununla birlikte, Mahkeme'nin görevi, bu tür mahkemelerin bir Sözlesmeci
Devlet'te kurulmasının gerekli olup olmadığını in abstracto olarak belirlemek ya da
ilgili uygulamayı gözden geçirmek değil fakat, bu mahkemelerden herhangi birinin
isleyisinin basvuranın adil yargılanma hakkının ihlalini teskil edip etmediğini
belirlemektir.
46. Mahkeme'nin görüsüne göre, izlenimler bile önemli olabilir. Tehlikede olan,
demokratik bir toplumda bulunan mahkemelerin, ceza yargılaması söz konusu
olduğunda, halkta, daha da önemlisi sanıkta uyandırdığı güvendir. Belli bir davada,
bir mahkemenin bağımsızlığının ya da tarafsızlığıyla ilgili endise duyulmasına
iliskin mesru bir sebebin olup olmadığının belirlenmesinde sanığın bakıs açısı
önemlidir ama belirleyici değildir. Belirleyici olan, sanığın süphelerinin nesnel
olarak makul bulunabilmesidir.
47. Bu bağlamda Mahkeme, bu davada olduğu gibi, bir mahkemenin üyeleri
arasında, görevleri ve hizmet organizasyonları bakımından, taraflardan birininin
hiyerarsisine tabi üyelerin bulunması durumunda, sanık sahısların bu üyelerin
bağımsızlığına iliskin makul süpheler besleyebileceğini düsünmektedir. Bu tür bir
durum demokratik bir toplumda uyanması gereken güveni etkileyecektir. Ayrıca,
Mahkeme, bir sivilin, kısmen de olsa, silahlı kuvvetler mensuplarından olusan bir
mahkemenin önüne çıkarılmak zorunda bırakılmasına büyük önem atfetmektedir.
48. Öne sürülenler ısığında, Mahkeme, Devlet'in anayasal düzenini yıkmaya
çalısmak suçlamasıyla Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanan basvuranın, iki askeri
yargıç ve sıkıyönetim komutanına bağlı bir subay üyenin içinde bulunduğu bir heyet
tarafından yargılanmasından dolayı haklı bir endiseye sahip olabileceğini
düsünmektedir. Bağımsızlıkları ve tarafsızlıklarıyla ilgili herhangi bir süphenin
sözkonusu olmadığı iki sivil yargıcın da anılan mahkeme heyetinde bulunması bu
bağlamda herhangi bir değisiklik olusturmamaktadır.
49. Sonuç olarak, basvuranın Sıkıyönetim Mahkemelerinin bağımsızlık ve
tarafsızlıklarıyla ilgili endiseleri nesnel olarak mazur görülebilir.
Dolayısıyla, Sözlesme'nin 6/1 hükmü ihlal edilmistir.
3. Sıkıyönetim Mahkemesi'nde Adil Yargılanma Hakkı
50. Basvuran Mahkeme'ye sunduğu görüste, Sıkıyönetim Mahkemesi'nin
kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve mahiyeti hakkında kendisini derhal
bilgindirmediğini ve savunmasını hazırlaması için kendisine yeterli süre
tanınmamasından dolayı Sözlesme'nin 6/3 hükmünün ihlal edildiğini öne sürmüstür.
51. Hükümet basvuranın bu baslık altındaki görüslerine iliskin herhangi bir
görüs belirtmemistir.
52. Basvuranın ne Komisyona sunduğu basvuru formunda ne de yargılamının
herhangi bir asamasında yukarıdaki sikayetleriyle ilgili ayrıntılı bilgi sunmadığını
dikkat çekilmelidir. Basvuran sadece bu mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı
ile yargılama usullerinin olağanüstülüğüne iliskin sikayetlerde bulunmakla
yetinmistir.
53. Üsttekileri ve basvuranın, tarafsız ve bağımsız bir mahkeme tarafından
yargılanmamasından dolayı adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna
varıldığını göz önünde bulunduran Mahkeme, bu sikayetleri incelemenin gereksiz
olduğunu düsünmektedir.
II. SÖZLESMENĐN 41. MADDESĐNĐN UYGULANMASI
54. Sözlesme'nin 41. Maddesi asağıdaki gibidir:
"Mahkeme isbu Sözlesme ve protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve
ilgili Yüksek Sözlesmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi
edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun bir surette, zarar
gören tarafın tatminine hükmeder."
A. Zarar
55. Basvuran, maddi ve manevi tazminat olarak 80,000 Fransız Frangı talep
etmistir. Bu bağlamda basvuran, ceza yargılamasının haksız bir biçimde uzadığına
ve üç yıldan fazla süreyle keyfi olarak hapis yattığına, maddi ve manevi zarara
uğradığına ve uzun bir süre is bulamadığına iliskin iddialarına isaret etmistir.
56. Hükümet, basvuranın iddialarıyla ilgili herhangi bir yorum yapmamıstır.
57. Mahkeme, bağımsız ve tarafsız olmayan bir mahkeme tarafından yapılan
yargılamayla ilgili olarak verilecek bir ihlal kararının tek basına basvuranın manevi
zararını karsılayacağını düsünmektedir.
Mahkeme, sadece yargılamanın uzunluğuyla ilgili Sözlesme ihlalinden dolayı
tazminat ödenebileceğini ve hesaplamayı buna göre yaptığını tekrarlar.
58. Basvuranın yargılamasının toplam süresinin uzunluğunu dikkate alan
Mahkeme, kendisinin belli bir sıkıntıya düstüğünü düsünmektedir. Hakkaniyet ilkesi
temelinde kendisine 80,000 Fransız Frangı ödenmesine karar vermistir.
B. Masraflar
59. Basvuran, bu baslık altında 80,000 Frank talep etmistir. Bununla birlikte
basvuran, bu masrafları ispatlayacak herhangi bir belge ibraz etmemistir.
60. Hükümet, bu baslık altında da herhangi bir görüs belirtmemistir.
61. Mahkeme, basvuranın bu baslık altındaki hakkından feragat etmis sayılması
gerektiğini düsünmektedir.
C. Temürrüt Faizi
62. Mahkeme önündeki mevcut bilgilere göre, isbu kararın benimsendiği tarihte
Fransa'daki yasal faiz oranı yıllık % 4,26'dır.
BU SEBEPLERDEN DOLAYI MAHKEME,
1. Oybirliğiyle, ceza yargılamasının uzunluğu nedeniyle Sözlesme'nin 6/1
maddesinin ihlal edildiğine;
2. Altıya karsı bir oyla basvuranın bağımsız ve tarafsız olmayan Sıkıyönetim
Mahkemesi'nce yargılanmasından dolayı Sözlesme'nin 6/1 maddesinin ihlal
edildiğine;
3. Sözlesme'nin 6/3 maddesiyle ilgili sikayetleri incelemenin gereksiz olduğuna,
4.Oybirliğiyle,
(a) Sözlesme’nin 44/2 maddesi uyarınca kararın kesinlestiği tarihten itibaren 3
ay içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden TL’sına çevrilmek üzere ve bu
miktara yansıtılabilecek her türlü vergi düsüldükten sonra 80,000 (seksenbin)
Fransız Frangının davalı Devlet tarafından basvurana ödenmesine,
(b) üç aylık süre sonunda yapılan ödemeler için, ödeme tarihine kadar yıllık %
4,26 faiz uygulanmasına
KARAR VERMĐSTĐR.
Đsbu karar Đngilizce olarak verilmis ve 25 Eylül 2001 tarihinde, Đçtüzüğün
77.maddesinin 2.ve 3. fıkraları uyarınca yazılı olarak tebliğ edilmistir.
Michael O'BOYLE Elisabeth PALM
Sekreter
Baskan