MANSUR TÜRKİYE DAVASI

MANSUR/TÜRKĐYE DAVASI
(14/1994/461/542)
Strazburg
8 Haziran 1995
USULĐ ĐSLEMLER
1. Dava, Sözlesme’nin 32. Maddesi’nin 1. Fıkrası ve 47. Maddesinde
öngörülen üç aylık süre içinde, 15 Nisan 1994 tarihinde Avrupa Đnsan Hakları
Komisyonu (“Komisyon”) tarafından Mahkememize sunulmustur. Türk
vatandası olan Bay Sadi Mansur tarafından 23 Kasım 1989 tarihinde Madde
25 kapsamında Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Komisyon’a sunulmus olan bir
basvuruya (No. 16026/90) dayanmaktadır.
Komisyon’un talebi 44. ve 48. maddeler ile Türkiye’nin Mahkemenin zorunlu
yetkisini tanıdığı bildirgeye (Madde 46) iliskindir. Talebin amacı davaya iliskin
gerçeklerin, davalı Devlet tarafından Sözlesme’nin 5. maddesinin 3. fıkrası ve 6.
maddesinin 1. fıkrası kapsamındaki yükümlülüklerin ihlal edilip edilmediğine iliskin
bir kararın verilmesidir.
2. Mahkeme A Đçtüzüğünün 33. Maddesinin 3(d) Fıkrası uyarınca yapılmıs
olan sorusturmaya cevaben basvuran, adli takibata katılmak istediğini ve
kendisini temsil edecek avukatı vekil tayin ettiğini bildirmistir (Madde 30).
3. Olusturulan Heyet, res’en seçilmis bulunan Türk uyruklu Bay F. Gölcüklü
(Sözlesme’nin 43. Maddesi) ile Mahkeme Baskanı Bay R. Ryssdal’ın (21. Madde, 3.
Fıkra) katılımını da içermistir. Mahkeme baskanı 26 Nisan 1994 tarihinde sekreterin
huzurunda ismen Bay R. Bernhardt, Bay R. MacDonald, Bay I. Foighel, Bay G.
Mifsud Bonnici, Bay J. Makarczyk, Bay D. Gotchev, Bay P. Jambrek olmak üzere,
diğer yedi hakimin adını kura ile belirlemistir (Sözlesmenin 43. Maddesi ve 21.
Maddenin 4. fıkrası uyarınca).
4. Heyetin Baskanı sıfatıyla (Đçtüzük 21. Madde, 5. Fıkra) ve Sekreter
aracılığıyla hareket eden Bay Ryssdal, Türk hükümeti (“Hükümet”) temsilcisinin,
basvuranın avukatının ve Komisyon Delegesinin yazılı prosedürün organizasyonu
hakkındaki görüslerini bildirmelerini istemistir (37. Madde, 1. Fıkra ve 38. Madde).
Bunun sonucunda gönderilen talebe iliskin olarak Sekreter muhatap Hükümetin
görüslerini sırasıyla 1 ve 5 Ağustos 1994 tarihlerinde almıstır. Komisyon Delegesi
herhangi bir yazılı mütalaa sunmamıstır.
5. 10 Kasım 1994 tarihinde Komisyon, Baskan’ın talimatı üzerine Sekreter
tarafından istenmis olan takibata iliskin dosyayı sunmustur.
6. Baskanın kararına uygun olarak durusma 22 Kasım 1994 tarihinde
Strazburg Đnsan Hakları Mahkemesinde gerçeklestirilmistir. Mahkeme durusma
öncesinde bir hazırlık toplantısı yapmıstır.
Mahkeme huzurunda hazır bulunanlar:
(a) Hükümet adına
Bay A. M. Özman
Bayan D. Akçay
Yetkili Ajan,
Danısman;
(b) Komisyon adına
Bay H. Schermers,
Delege;
(c) Basvuran adına
Bay T. Akıllıoğlu Avukat.
Mahkeme Bay Özmen, Bayan Akçay, Bayan Schermers ve Bay
Akıllıoğlu'nun beyanlarını ve Bay Akıllıoğlu’nun sorulara olan cevaplarını
dinlemistir.
Hükümet cevabını yazılı olarak 12 Aralık 1994 tarihinde göndermistir.
DAVA ESASLARI
I. Dava Konusu Olaylar
7. Đran uyruklu olan Bay Mansur, 5 Mayıs 1989’da Türk vatandaslığına
geçmistir.
8. 12 Haziran 1981 tarihinde Selanik Temyiz Mahkemesi (Yunanistan)
tarafından Yunanistan ile Türkiye arasında uyusturucu kaçakçılığı yapmak
suçunda dört yıl hapis cezasına çarptırılmıstır.
A. Cezai Takibat
9. Üç yıl sonra, aynı olaylar ile ilgili olarak basvuran aleyhine Edirne’de
(Türkiye) iki ceza davası açılmıstır. Yargılama, Edirne Đkinci Ağır Ceza Mahkemesi
tarafından dava konusu olayın aynı olduğunun fark edildiği 6 Mayıs 1987 yılına
kadar eszamanlı olarak yürütülmüs ve Birinci Ağır Ceza Mahkemesi lehine
görevsizlik kararı vermistir (bkz. asağıdaki 14. ve 27. paragraflar).
1. Edirne Birinci Ağır Ceza Mahkemesinde yürütülen yargılama
10. 18 Nisan 1984 tarihinde Yunanistan’da verilen mahkumiyet kararını
müteakiben açılan hazırlık sorusturması sonrasında, Đpsala savcılığı Bay Mansur’u
ve iddia edilen suç ortağını, uyusturucu kaçakçılığı suçlaması ile yargılanmak
üzere Edirne Birinci Ağır Ceza Mahkemesine (birinci mahkeme) sevk etmistir
11. 1 Mayıs 1984 tarihinde anılan mahkeme Yunanistan yetkililerinden iki
davalı ile ilgili olarak açılan ceza dosyasının evraklarını (ifade tutanakları, karar ve
el konan maddelere iliskin laboratuar raporu) istemistir.
4 Ekim 1984 tarihinde Yunanistan Adalet Bakanlığı, istenmis olan evrakların
20 Haziran ve 23 Kasım 1982 tarihlerinde olmak üzere, Atina’daki Türk Büyükelçiliği
aracılığıyla gönderilmis olduğunu bildirmistir.
12. Bunun üzerine birinci mahkeme 27 Kasım 1985 tarihinde Yunanistan’da
el konan maddeler için bir bilirkisi görüsünün alınmasını emretmistir. 7 Subat 1986
tarihinde Adli Tıp Kurumu, sadece dava dosyası bazında olmak üzere numunede
eroin bulunduğu sonucuna varılan raporunu sunmustur.
13. 31 Mart ve 21 Kasım 1986 tarihlerinde Mahkeme, evrakların
sunulmasına iliskin istemi ile ilgili olarak hangi islemin uygulandığını sormustur.
14. 1 Mayıs 1987 tarihli bir durusmada, Edirne Đkinci Ağır Ceza
Mahkemesinin basvuran ile ilgili olarak aynı olaydan kaynaklanan baska bir
davaya baktığı öğrenilmistir. Bunun üzerine iki davanın birlestirilmesini talep etmis
ve 6 Mayıs tarihinde bu istek yerine getirilmistir (bkz. yukarıdaki 9 ve 27.
paragraflar)
Ayrıca, Yunan Mahkemesi tarafından sadece A. D. ile ilgili olarak verilen
cevap dikkate alınarak, birinci mahkeme Yunanistan’da Bay Mansur’un
arabasında bulunan uyusturucu türlerinden her biri için ayrıntılı bilgi istemistir.
15. 12 Nisan 1988 tarihinde birinci mahkeme, 28 Ekim 1987 tarihinde Yunan
adli mercileri tarafından hazırlanmıs olan bir sayfalık bilirkisi görüsünün Türkçe’ye
çevrilmesini Ankara Ağır Ceza Mahkemesinden istemis; ve istemini 19 Temmuz
1988 tarihinde yinelemistir.
16. Ankara Birinci Ağır Ceza Mahkemesi, bir yeminli tercüman bulamamıs
ve ilgili belgeyi 7 Kasım 1988 tarihinde geri göndermistir.
17. 11 Kasım 1988 tarihinde, birinci mahkeme, Đstanbul Ağır Ceza
Mahkemesinden aynı istemde bulunmus, ancak Ankara’daki mahkeme
tarafından belirtilen aynı nedenle bu mahkemede istemi yerine getirememistir.
18. 15 Haziran 1989 tarihinde yapılan durusmada raporun tercümesi Bay
Mansur tarafından sunulmustur. Raporda sadece Bay Mansur’un bir uyusturucu
müptelası olmadığının belirtildiği anlasılması üzerine mahkeme bir kez daha
Yunanistan’da ele geçirilen uyusturucular ile ilgili bilirkisi raporu istemistir.
19. 13 Temmuz 19990 tarihinde Türk Adalet Bakanlığı, söz konusu raporu
birinci mahkemeye sunmus ve bu mahkeme 19 Temmuz 1990 tarihinde, yine
Ankara Ağır Ceza Mahkemesinden basarısızlık ile sonuçlanan bir tercüme
isteğinde bulunmustur.
20. 19 Subat 1991 tarihinde birinci mahkeme basvurana 30 yıl hapis cezası
vermistir. Kararında, Bay Mansur’un aynı olaylardan dolayı Yunanistan’da dört yıl
hapis cezasına çarptırıldığına ve Yunanistan’da verilen karar, Adli Tıp Kurumunun
gözlemleri ve Bay Mansur’un itiraflarına dayanarak kendisi tarafından tasınan
maddenin eroin olduğuna isaret edilmistir.
21. 30 Nisan 1991 tarihinde Yargıtay Bay Mansur tarafından yapılan bir
temyiz basvurusunu kanun gerekçesi ile reddetmistir.
22. 21 Haziran 1991 tarihinde Türk Ceza Kanunu’nun 403. maddesinin 5
Haziran 1991 tarihli Kanun ile değistirilmesi üzerine, birinci mahkeme 19 Subat
1991 tarihinde verilen cezayı on yıla indirmistir.
2. Edirne ikinci Ağır Ceza Mahkemesinde yürütülen yargılama
23. 12 Eylül 1984 tarihinde Yunan mercileri tarafından serbest bırakılması
üzerine Bay Mansur Türkiye’ye dönmüstür. Türk vatandaslığına geçmek üzere
islemleri baslatırken 1 Kasım 1984 tarihinde Đstanbul’da Nüfus Đdaresinde polis
tarafından tevkif edilmistir. Edirne Cumhuriyet Savcılığı’nın basvurusu üzerine 5
Kasım tarihinde düzenlenen bir müzekkere ile Đpsala Sulh Mahkemesi tarafından
yargılanmak üzere tutuklanmıstır.
Ertesi gün, anılan savcılık uyusturucu kaçakçılığı suçlaması ile Edirne Đkinci
Ağır Ceza Mahkemesinde (ikinci mahkeme) ceza davası açmıstır.
24. 16 Kasım 1985 tarihinde mahkeme Yunan mercilerinden, basvuranın
hüküm giymis olduğu karar ile birlikte kimyasal madde ile ilgili laboratuar
raporunun gönderilmesini istemistir.
25. Evrakları 18 Haziran 1985 tarihinde Türk Adalet Bakanlığı aracılığıyla
getirtilmistir. 7 Ağustos 1985 tarihinde ikinci mahkeme evrakları tercüme edilmek
üzere Ankara Ağır Ceza Mahkemesine göndermistir. Tercüme 9 ekim 1985
tarihinde dosyaya sunulmustur.
26. 25 Ekim 1985 tarihli durusmada ikinci mahkeme, alınan raporlar
arasında laboratuar raporunun bulunmadığını tespit etmistir. Yinelenen bir istem
üzerine Yunan mercileri istenmis olan söz konusu evrakların iki kez Atina’daki Türk
Büyükelçiliği aracılığıyla gönderilmis olduğunu bildirmistir. Bunun üzerine ikinci
mahkeme, Türk Adalet Bakanlığı’na basvurmus ve 7 Ekim 1986 tarihinde rapor
alınmıstır.
Bilirkisi raporunun tercümesinin temin edilmesine iliskin istem üzerine, Ankara
Ağır Ceza Mahkemesi zaten tercüme için gönderilmis olduğunu bildirmistir.
27. Basvuruların yapılmasından sonra, ikinci mahkeme basvuranın Edirne
Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nde de aynı olaylardan davasının devam ettiğini
tespit etmistir. 6 Mayıs 1987 tarihinde görevsizlik kararı ile davayı sonra anılan
mahkemeye sevk etmistir (bkz. yukarıdaki 9. ve 14. paragraf).
B. Yargılanmak Üzere Tutukluluk Süresi
28. Bay Mansur’un tutululuk süresi 5 Kasım 1984 tarihinde baslamıstır (bkz.
yukarıdaki paragraf). Đpsala Sulh Mahkemesi, bu tutukluğun gerekçesi olarak
basvuranın suçlandığı suçun niteliğini göstermistir.
29. 6 Aralık 1984 tarihinde, ikinci mahkeme Bay Mansur’un anılan kararın
bozulmasına iliskin basvurusunu reddetmistir.
30. Daha sonra asağıdaki gerekçeler ile mahkeme, basvuranın tutukluluk
halinin devamına karar vermistir:
(a) 17 Aralık 1984, 5 Subat ve 10 Nisan 1985 tarihlerinde “yapılan suçlamanın
niteliği ve dosya içeriği” gerekçesiyle ve
(b) 7 Haziran 1985 ile 22 Nisan 1987 tarihleri arasında yapılan yirmi bes
durusmada ise ya herhangi bir gerekçe göstermeksizin ya da “tutuklama
müzekkeresinde belirtilen nedenlerin geçerliliğini koruduğu” gerekçesiyle.
31. Đkinci mahkemenin görevsizlik kararı vermesi üzerine birinci mahkeme,
asağıdaki sekilde basvuranın tutukluluk halinin devamına karar vermistir:
(a) 12 Mayıs 1987 ile 2 Ağustos 1988 tarihleri arasında yapılan on yedi
durusmada herhangi bir kesin gerekçe göstermeksizin ve
(b) 29 Ağustos, 28 Eylül ve 2 Kasım 1988 tarihlerinde “davalıya karsı yapılan
suçlamanın niteliği” gerekçesi ile
(c) 30 Kasım 1988 tarihinde kesin bir gerekçe göstermeksizin,
(d) 23 Aralık 1988 tarihi ile 26 Haziran 1990 tarihleri arasında yapılan on dokuz
durusmada “suçun niteliği” ve/veya “delil durumu” ve bir kez daha
gerekçe göstermeksizin,
(e) 25 Temmuz 1990 tarihinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve
(f) 11 Eylül ve 9 Ekim 1990 tarihlerinde “suçun niteliği” gerekçesi ile.
32. 24 Kasım 1987 tarihinde Bay Mansur tarafından Mahkeme Baskanı’na,
iki yılı Türk ile Yunan adli mercileri arasında yapılan yazısmalar için olmak üzere, üç
yılı askın bir süredir tutuklu olduğunu ve özellikle aynı olaydan dolayı
Yunanistan'da dört yıl hapis yatmıs olduğunu belirtmistir. Yargılamanın bir an
önce sonuçlandırılmasını talep etmistir.
Mahkeme bu talebe cevap vermemistir.
33. Bay Mansur 1 Temmuz 1991 tarihinde serbest bırakılmıstır.
II. Đlgili Đç Hukuk
A. Anayasa
34. Anayasanın 19. maddesinin 7. fıkrası su sekildedir:
“Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kisi, kısa sürede durumu
hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen
serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine basvurma
hakkına sahiptir.”
B. Ceza Kanunu
35. Đlgili tarihte yürürlükte olan haliyle, Ceza Kanunu’nun 403. Maddesi su
sekildedir:
“Uyusturucu maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya
ihraç edenlere …. on yıldan asağı olmamak üzere ağır hapis cezası verilir.
Yukarıdaki fıkralarda gösterilen uyusturucu madde eroin, kokain, baz
morfin veya hashas ise, fail hakkında verilecek ceza azami müebbet hapis cezası
olacaktır.”
5 Haziran 1991 tarihli 3756 Sayılı Kanun bu hükmü değistirmis, yüksek
derecede zehirleyici maddelerin ihracını düzenleme suçu için öngörülen
müebbet hapis cezasını, yurtdısında hapis yatılan sürelerin cezadan indirilmesini
mümkün kılarak, on sekiz yıl ağır hapis cezasına çevirmistir.
KOMĐSYON HUZURUNDAKĐ TAKĐBAT
36. Bay Mansur Komisyon’a 23 Kasım 1989 tarihinde basvurmustur.
Yargılanmak üzere tutuklu kaldığı süre (Sözlesmenin 5. Maddesinin 3. Fıkrası) ve
aleyhinde açılan ceza davası (6. Maddenin, 1. Fıkrası) konusunda sikayetçi
olmustur.
37. Komisyon basvurunun (no. 16026/90) kabul edildiğini 23 Kasım 1989
tarihinde ilan etmistir. 28 Subat 1994 tarihli raporunda (31. Madde) anılan iki
hükmün ihlal edildiğine iliskin mütalaasını oybirliği ile bildirmistir. Komisyonun
mütalaasının tam metni bu kararın ekinde sunulmustur.”
HÜKÜMET TARAFINDAN MAHKEMEYE YAPILAN NĐHAĐ SUNUMLAR
38. Hükümet dilekçesinde Mahkeme’den sunmus oldukları ön itirazlarının
kabulünü veya alternatif olarak Sözlesmenin 5. Maddenin 3. fıkrası veya 6.
Maddenin 1. fıkrasının ihlal edilmediğinin kabulünü talep etmistir.
HUKUK AÇISINDAN
I. Giris Mütalaası
39. Hükümet, mevcut davaya iliskin savunmalarının ancak Türkiye
tarafından Mahkeme’nin zorunlu yetkisinin tanındığının kısmen veya tamamen
tanınması durumunda dikkate alınması gerektiğini bildirmistir.
Loizidou – Türkiye davasında Hükümet, Sözlesme’nin 46. Maddesi uyarınca
22 Ocak 1990 tarihinde Türkiye tarafından yapılan bildirgenin içerdiği yer itibarıyla
yetki (ratione loci) sınırlamasının Mahkeme tarafından geçersiz sayılması
durumunda, anılan bildirgenin de geçersiz olacağını iddia etmektedir.
Mahkeme, 23 Mart 1995 tarihli kararında söz konusu sınırlamayı hükümsüz kabul
ederek, anılan bildirgenin Mahkemenin yetkisinin tanınmasına iliskin geçerli bir
kabul içerdiği kararına varmıstır. (Seri A no. 310, s. 32, 98. paragraf).
II. Hükümet’in Ön Đtirazları
40. Ana sunumu olarak Hükümet, zaman itibarıyla yetkisizlik, iç hukuk
yollarının tüketilmediği ve mağduriyetin ortadan kalkması gerekçeleriyle davanın
kabulüne iliskin üç itiraz öne sürmüstür.
1. Zaman itibarıyla yetkisizlik
41. Hükümet 22 Ocak 1990 tarihinde, Türkiye’nin ilgili tarih “sonrasında
meydana gelen olaylara dayalı kararlar da dahil olmak üzere, olaylar ile ilgili
basvurularda” Mahkemenin zorunlu yetkisini kabul etmis olduğunu ve buradaki
amacın Sözlesmenin 46. maddesi uyarınca sunulan bildirgenin sunum tarihinden
önce meydana gelen olayların Mahkeme kapsamından çıkarılması olduğunu
öne sürmüstür. Ayrıca, mevcut davada Mahkemenin zaman itibarıyla yetkisi,
niteliği itibarıyla “22 Ocak 1990” tarihi öncesinde meydana gelen olayların”
devamı olduğundan Mahkeme’nin zaman itibarıyla yetkisinin dısında olduğunu
savunmustur.
42. Komisyon Delegesi ise, Mahkeme’nin bireysel basvuru hakkının tanınmıs
olduğu 28 Ocak 1987 tarihi itibarıyla davanın görülmesi konusunda yetkiye sahip
olduğunu savunmustur.
43. Bay Mansur bu görüse katılmıstır.
44. Sözlesmenin 46. maddesi uyarınca Türkiye’nin sunmus olduğu
bildirgenin metni dikkate alınarak, Mahkeme 22 Ocak 1990 tarihinden önce
meydana gelen olaylara iliskin sikayetlerin görülemeyeceği ve zaman itibarıyla
yetkinin sadece anılan tarihten sonrasını kapsadığı görüsündedir. Ancak
Basvuranların Sözlesmenin 5. Maddesinin 3. Fıkrası ve 6. Maddesinin 1. Fıkrasına
iliskin sikayetlere iliskin olarak, yukarıda belirtilen bildirgenin sunulus tarihindeki
yargılama durumu dikkate alınacaktır. (diğer makamlar ve mutatis mutandis ile
birlikte bkz. 27 haziran 1968 tarihli Neumeister – Avusturya kararı, A serisi No. 8, s.
38, Madde 7, ve 25 Temmuz 1987 tarihli Baggetta – Đtalya davası, Seri A. No. 119,
s. 32, Madde 20).
Bu sebeple Hükümet’in halihazırda mevcut durumların uzantısı olduğu
hallerde 22 Ocak 1990 sonrası olayların yetki dısında bulunduğu yolundaki
savunması kabul edilemeyecektir. Anılan tarih itibarıyla Devletin eylem ve
ihmallerinin sadece Sözlesme’ye uygun olmakla kalmayıp, süphesiz olarak aynı
zamanda Sözlesme kurumlarının incelemesine tabidir.
2. Đç Hukuk Yollarının tüketilmediği
45. Hükümet ayrıca Bay Mansur’un takibat sırasında, Anayasanın 19.
Maddesinin 7. Fıkrasında tutuklanan kisilere makul bir süre içinde yargılanmayı
isteme hakkını veren hükme basvurmadığını (bkz. yukarıdaki 34. paragraf) iddia
ederek, iç hukuk yollarının tüketilmediğini öne sürmüstür. Ayrıca, kanunen veya
kanunlara aykırı olarak tutuklanmıs olan herkese beraat kararı verilmesi,
mahkemeye çıkarılmadan tahliye edilmesi veya hüküm giyip giymemesine
bakılmaksızın, zararlarını talep etme hakkını veren 7 Mayıs 1964 tarih ve 466 Sayılı
kanuna basvurulmadığını bildirmistir.
46. Komisyon Delegesi görüsü ile paralel olarak Mahkeme bu itirazın daha
önceden davanın kabulü asamasında öne sürülmediğine isaret etmektedir. Bu
sebeple bir estopel mevcuttur.
3. Mağduriyetin ortadan kalkması
47. Son olarak Hükümet, 21 haziran 1991 tarihinde, 3756 Sayılı Kanunun
(bkz. yukarıdaki 22. paragraf) yürürlüğe girmesinden sonra ceza süresinde önemli
ölçüde bir indirim yapıldığını ve 1 Temmuz 1991 tarihinde serbest bırakılmıs olması
nedeniyle sözlesme ihlalinden mağdur olduğuna iliskin talebinin geçerliliğini
kaybettiğini öne sürmüstür.
48. Bu hususta da Mahkeme, anılan itirazın daha önceden Komisyon
huzurunda dile getirilmediğini vurgulamaktadır. Bu nedenle estopel olmasından
dolayı anılan itirazın reddi gerekmektedir.
III. Sözlesmenin 5. Maddesinin 3. Fıkrasının Đhlali Đddiası
49. Bay Mansur yargılanmak üzere tutuklu kaldığı süreye iliskin sikayette
bulunmustur. Asağıdaki hükmü öngören 5. Maddenin 3. fıkrasını ihlal ettiği
görüsündedirler:
“Bu maddenin 1/c fıkrasında öngörülen kosullar uyarınca yakalanan veya
tutuklu durumda bulunan herkes hemen bir yargıç veya adli görev yapmaya
yasayla yetkili kılınmıs diğer bir görevli önüne çıkarılır; kendisinin makul bir süre
içinde yargılanmaya veya adli kovusturma sırasında serbest bırakılmaya hakkı
vardır. Salıverilme, ilgilinin durusmada hazır bulunmasını sağlayacak bir teminata
bağlanabilir.”
50. Hükümet bu iddiaya alternatifte karsı çıkmıs, ancak Komisyon
tarafından kabul edilmistir.
A. Dikkate Alınması Gereken Süre
51. Bu kararın 40. paragrafında belirtilen sonuca iliskin olarak Mahkeme,
Mahkemenin zorunlu yetkisinin tanınmıs olduğu bildirgenin sunulus (22 Ocak 1990)
tarihi ile Edirne Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nin karar tarihi (19 Subat 1991)
arasında geçen süre olan bir yıl, yirmisekiz günlük bir süreyi dikkate alabilecektir.
Ancak 22 Ocak 1990 tarihi sonrasında sürdürülen tutukluluk hallerinin Sözlesme’nin
5. Maddesinin 3. Fıkrasınca doğrulanıp doğrulanmadığının değerlendirilmesi için
Mahkeme, anılan tarihe kadar 5 Kasım 1984 tarihinde (bkz. paragraf 23)
yakalanmıs olan basvuranın yaklasık bes yıl ve üç aylık bir süre boyunca tutuklu
kalmıs olduğunu dikkate alacaktır.
B. Tutukluluk Süresinin Makul Düzeyde Olması
52. Belli bir davada yargılanmak üzere bekleyen, suçlanan bir sahsın
tutukluluk halinin makul bir süreyi asmamasını sağlamak, öncelikli olarak ulusal
yargı mercilerinin görevidir. Bu bağlamda ulusal yargı mercileri, varsayılan
masumiyet ilkesini gerekli ölçüde dikkate alarak, kisisel özgürlüğe saygı kuralından
kamu yararı adına taviz gerektiren haklı bir gerekçenin mevcudiyetine iliskin lehte
ve aleyhteki esasların tümünü incelemeli ve serbest bırakılma basvurularına iliskin
kararlarında bunları tespit etmelidir. Mahkemeden, bu kararlarda gösterilen
gerekçeler ve basvuran tarafından basvurularda belirtilen esaslar bazında
Sözlesmenin 5. Maddesinin 3. Fıkrasının ihlal edilip edilmediği konusunda karar
vermesi istenmektedir. (bkz. diğer mercilerin yanı sıra 26 Haziran 1991 tarihli
Letellier – Fransa kararı, Seri A, No. 207, s. 18, 35).
Tutuklu sahsın bir suç islemis olmasına iliskin makul süphenin devamı,
sürdürülen tutukluluk halinin geçerliliği için bir zorunlu kosuldur, ancak belli bir
sürenin asılması durumunda bu yeterli olmamaktadır; Bu durumda Mahkeme,
adli merciler tarafından öne sürülen gerekçelerin özgürlüğün kısıtlamasını haklı
nedene dayandırıp dayandırmadığını incelemelidir (a.g.e. ve bkz. Wemhoff – 27
Haziran 1968 tarihli Almanya kararı, A Serisi, No. 7, ss. 24-25, Fıkra 12, ve 16
Temmuz 1971 tarihli Ringeisen – Avusturya kararı, A Serisi, No. 13, s. 42, Fıkra 104).
Đlgili gerekçelerin “geçerli” ve yeterli olması durumunda Mahkeme ayrıca ilgili
ulusal mercilerin sorusturmanın yürütülmesi asamasında “özel bir ihtimam”
gösterip göstermediğini arastırmalıdır (bkz. 10 Kasım 1969 tarihli Matznetter -
Avusturya davası, A Serisi, No. 10, s. 34, 12. Fıkra; 28 Mart 1990 tarihli ......... –
Avusturya davası, A Serisi, No. 175, s. 16, 42. Fıkra; ve daha önce anılan Letellier –
Fransa kararı, s. 18, 35. Fıkrası).
53. Mahkeme’nin zaman itibarıyla yetkisi kapsamındaki süre içinde Edirne
Birinci Ağır Ceza Mahkemesi (“birinci mahkeme”) basvuranın tutukluluk süresinin
devamına iliskin hususu dokuz kez görüsmüstür.
Bay Mansur’un serbest bırakılmasının reddedilme gerekçesi olarak
“suçlamaların niteliğini” ve “delil durumunu” öne sürmüs ve üç kez de kararı için
bir gerekçe göstermemistir.
Hükümet sanığın karsı karsıya olduğu ağır cezayı, kaçma ihtimalini veya
delilleri yok etme ve hileli itilaf tehlikesini vurgulamıstır. Bay Mansur’un Türkiye’de
herhangi bir sabit ikametinin mevcut olmadığını ve serbest bırakılmasından sonra
adli mercilerin durusma celplerine icabet etmeme veya sadece süresinin tespiti
gereken cezasının infazından kaçama ihtimalini dile getirmistir.
54. Basvuran söz konusu kararların mükerrer olduğundan sikayetçi olmus ve
daima Türkiye’de ikamet ettiğini ve Đstanbul’daki Kapalı Çarsı’da bir tüccar
olduğunu ve mahkemelerin kendisinin durumuna iliskin gerçekleri göz ardı ettiğini
bildirmistir.
55. Mahkeme, bir sanığın kaçmasına iliskin tehlikenin sadece söz konusu
cezanın ağırlığı bazında değerlendirilmeyeceğine isaret etmektedir. Bu aynı
zamanda, bir kaçma tehlikesinin mevcudiyetini teyit eden veya kaçma
ihtimalinin yargılanmak üzere tutuklu tutulmayı haklı çıkarmayacak derecede
düsük olduğunu ortaya koyan baska ilgili etkenlere göre değerlendirilmelidir.
(bkz., mutatis mutandis, yukarıda anılan Letellier – Fransa Kararı, s. 19, 43. Fıkra).
Söz konusu davada, birinci mahkemenin tutukluluk halini teyit eden
emirlerinde, kaçmaya iliskin bir tehlikenin neden olduğuna iliskin herhangi bir
açıklama yapılmaksızın, basma kalıp denmese de, hemen her zaman aynı
kelimeler kullanılmıstır.
56. “Delil durumu“ ifadesi suça iliskin ciddi göstergelerin mevcut olduğu
ve devam ettiği seklinde anlasılmaktadır. Genel olarak ilgili etkenler olmasına
rağmen, mevcut davada bunlar sikayet konusu tutukluluğun devamını haklı
çıkarmamaktadır. (bkz. 27 Kasım 1991 tarihli Kemmache – Fransa kararı (No. 1
ve 2), A Serisi, No. 218, s. 24, 50. fıkra).
57. Bu hususlar da dikkate alınarak, Mahkeme basvuranın söz konusu süre
içinde sürdürülen tutukluluk halinin 5. Maddenin 3. fıkrasını ihlal ettiğini kabul
etmistir.
Bu sonuç, adli mercilerin davayı nasıl yürüttüklerine iliskin bir arastırmanın
yapılmasını gereksiz kılmaktadır.
IV. Sözlesme’nin 6. Maddesi, 1. Fıkrasının Đhlali Đddiası
58. Bay Mansur ayrıca kendisine karsı yapılan ceza sorusturmasının süresi
konusunda da sikayette bulunmustur. Bu hususta asağıdaki hükmü öngören
Sözlesme’nin 6. Maddesinin 1. Fıkrası gerekçe gösterilmektedir:
“Herkes .... kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan
.... bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde ..... görülmesini
istemek hakkına sahiptir..”
59. Hükümet bu görüse alternatif dahilinde itiraz etmis, ancak Komisyon
tarafından kabul edilmistir.
A. Dikkate Alınması Gereken Süre
60. Takibat, basvuranın 18 Haziran 1984 tarihinde Edirne Birinci Ağır Ceza
mahkemesine sevki ile baslamıstır.
Ancak, bu kararın 44. paragrafında ulasılan sonuç dikkate alındığında,
Mahkeme sadece Türkiye'nin Mahkeme’nin zorunlu yetkisinin kabul edildiğini
bildiren bildirgesinin sunulus tarihi olan 22 Ocak 1990 ile birinci mahkemenin
kararının Đstinaf Mahkemesi tarafından onandığı 30 Nisan 1991 tarihleri arasında
geçen bir yıl, üç ay ve sekiz günlük süreyi dikkate alabilecektir. Bununla birlikte,
söz konusu tarihte takibatın halihazırda yedi yılı askın bir süredir devam ettiği
dikkate alınmalıdır.
B. Takibatın Makul Bir Süre Đle Sınırlı Olması
61. Takibatın makul bir süre ile sınırlı olması, basta davanın karmasıklığı,
basvuranın ve ilgili mercilerin tutumu olmak üzere Mahkeme’nin içtihadındaki
ölçütler dikkate alınarak değerlendirilmelidir (bkz., diğerlerinin yanı sıra, yukarıda
anılan Kemmacche – Fransa Kararı (no. 1 ve 2), s. 27, 60. Fıkra).
1. Davanın Karmasıklığı
62. Hükümet, kısmen ilgili uyusturucu trafiği, özellikle de uyusturucuların tür
ve miktarı ile ilgili belli hususların açıklığa kavusturulmasına iliskin zorunluluk ve
kısmen de Bay Mansur’un ceza dosyasından evrakların sağlanmasını geciktiren
Yunan mercilerinin isbirliğinde bulunmaması sebebiyle karmasık bir dava
olduğunu öne sürmüstür.
63. Komisyon Delegesinin kanaatına göre, hükümet tarafından iddia
edilen karmasıklık, aynı sahıs ve aynı olaylar nedeniyle, dahası aynı sehirde olan
iki farklı ağır ceza mahkemesinde iki ayrı dava açan adli mercilerden
kaynaklanmıstır.
64. Basvuranın iddiasına paralel olarak Mahkeme, Yunan mercilerinden
istenmis olan evrakların Atina’daki Türk Büyükelçiliği aracılığıyla gönderilmis
olduğunu (bkz. yukarıdaki 11. ve 26. paragraflar), ancak çesitli Devlet daireleri
arasındaki iletisim bozukluğu ve yeminli tercümanların bulunmaması nedeniyle
bunların zamanında kullanımının mümkün olmadığı kanaatindedir. Ayrıca, 15
Haziran 1989 tarihinde Bay Mansur, kendisi ile ilgili belgelerden bir tanesinin Türkçe
tercümesini kendisi temin etmistir (bkz. yukarıdaki 18. paragraf). Edirne Birinci Ağır
Ceza Mahkemesi Bay Mansur’u Selanik Temyiz Mahkemesinin kararı (bkz.
yukarıdaki 8. paragraf), kendi ifadeleri ve Adli Tıp Kurumu raporuna (bkz.
yukarıdaki 20. paragraf) dayanarak mahkum etmistir.
Bu bağlamda, davanın karmasık olduğu kabul edilemez.
2. Basvuranın tutumu
65. Mahkeme bu hususta, Hükümet tarafından durusmanın herhangi bir
asamasında davalının tutumuna iliskin herhangi bir elestirinin getirilmediğine isaret
etmekle yetinmektedir.
3. Adli mercilerin tutumu
66. Hükümet, davaya iliskin islemler konusundaki gecikmeler nedeniyle,
adli mercilerin elestirilemeyeceğini belirtmistir. Ülkesinin uyusturucu trafiğinin
engellenmesine iliskin uluslararası sorumluluğunun bilincinde olarak, daha hızlı bir
prosedür benimsemesinin mümkün olmadığını, bunun aksine kararı
etkileyebilecek tüm hususları inceleme yükümlülüğünde olduğunu belirtmistir.
Ayrıca, Bay Mansur’un cezasının indirilmesini ve Yunanistan’da hapis yattığı
sürenin düsülmesini gerektiren 5 Haziran 1991 tarihli yasama değisikliğinin
uygulanması konusunda da birinci mahkemenin gecikmediğini öne sürmüstür. Bu
nedenle basvuranın aynı yıl içinde 1 Temmuz tarihinde serbest bırakılabildiğini
belirtmistir.
67. Mahkeme uyusturucu trafiğinin tehlikesinin ve bunun önlenmesine iliskin
etkin önlemlerin gerekli olduğunun bilincindedir, ancak bu davada Hükümet’in
iddiasını kabul etmesi mümkün değildir.
68. Sözlesme’nin 6. Maddesinin 1. fıkrası, aleyhinde ceza davası açılan
herkese söz konusu suçlama ile ilgili olarak makul bir süre içinde nihai kararın
verilme hakkını sağlamaktadır (diğer mercilerin yanı sıra, bkz. 19 Subat 1991 tarihli
Adiletta ve diğerleri – Đtalya kararı, A Serisi, No. 197-E, s. 65, 17. paragraf).
Mahkemelerin bu sartı yerine getirmesini sağlayacak hukuk sistemlerinin
düzenlenmesi akit Devletlerin sorumluluğundadır (bkz., mutatis mutandis, 24
Mayıs 1991 tarihli Vocaturo – Đtalya Kararı, A Serisi, No. 206-C, s. 32, 17. paragraf).
69. Mevcut davada, Edirne Birinci Ağır Ceza Mahkemesi, Yunanistan’da
yakalanan maddelere iliskin laboratuar raporunu 13 Temmuz 1990 tarihine kadar
alamamıstır; altı gün sonra tercüme isteyen bir yazıyı Ankara Ağır Ceza
Mahkemesine göndermistir (bkz. 19. paragraf). Sonra, 19 Subat 1991 tarihinde
hala raporun bir tercümesi alınmadığından (bkz. yukarıdaki 20. ve 64.
paragraflar) basvuranı diğer delillere dayanarak mahkum etmistir.
Mahkeme, yargılamanın neden bu sekilde yürütüldüğünü, özellikle Edirne
Birinci ve Đkinci Ağır Ceza Mahkemelerinin her birinin rapor konusunda ve raporun
alınması için davayı ertelemek konusunda neden ısrar ettiklerini anlamakta
güçlük çekmektedir.
70. Sonuç olarak dava konusu ceza davası süresi altıncı maddenin 1.
fıkrasını ihlal etmistir.
V. Sözlesmenin 50. Maddesinin Uygulanması
71. Sözlesmenin 50. Maddesi uyarınca
“Mahkeme, bir Yüksek Sözlesme Tarafının yargı mercileri veya herhangi
baska bir Resmi mercii tarafından verilmis olan bir kararın veya alınmıs olan bir
tedbirin bu Sözlesmeden doğan yükümlülüklere tamamen veya kısmen aykırı
düstüğü hükmüne varırsa ve eğer ilgili tarafın iç hukuku bu karar veya tedbirin
sonuçlarını ancak kısmen gidermeye elverisli ise, Mahkeme kararında gerektiği
takdirde zarar gören tarafa adil bir tazmin seklinde hükmolunur.”
A. Zararlar
72. Bay Mansur maddi zarar için 850,000,000 Türk Lirası (TL) ve manevi
tazminat için 500,000,000 TL tazminat talebinde bulunmustur. Yargılama süresince
mesleğini icra edemediğini ve tutukluluk altında bulunduğu kötü sartların sağlığı
üzerinde kalıcı etkilere sebep olduğunu iddia etmistir.
73. Hükümet, iç hukuk yollarının tüketilmemis olduğu ve mağduriyet
durumunun ortadan kalkmasına (bkz. Yukarıdaki paragraf 45 ve 47) dayalı ön
itirazlarını yineleyerek, taleplerin Mahkeme tarafından reddedilmesini talep
etmistir.
74. Komisyon Delegesi, yargılanmak üzere tutuklu kaldığı toplam sürenin
cezasından indirilmis olması nedeniyle basvuranın herhangi bir maddi zarara
maruz kalmadığı yönünde görüs bildirmistir. Manevi tazminat olarak 50,000 ile
60,000 Fransız Frangı (FRF) tutarında bir meblağın yeterli tazmin teskil edeceğini
belirtmistir.
75. Mahkeme birinci hususa katılmaktadır. Đkinci husus ile ilgili olarak manevi
zarar için Bay Mansur’a ödenecek olan tazminatı 30,000 FRF olarak tespit emistir.
B. Masraf Ve Ücretler
76. Basvuran ayrıca Türkiye’de ve Sözlesme kurumları nezdinde yapılan
savunmasının karsılığı olarak toplam olarak 300,000,000 TL tutarında ödemis
olduğu avukatlık ücretinin de tazminini talep etmistir.
77. Hükümet bu konuda bir görüs bildirmemistir.
78. Komisyon Delegesi görüsü ile paralel olarak, Mahkeme Türk hukukunda
yargılama süresinin uzunluğu açısından herhangi bir çözüm yolunun
bulunmadığını ve bu bağlamda herhangi bir masrafın tahakkuk etmemis olduğu;
Sözlesme kurumları nezdinde tahakkuk etmis olan giderler ile ilgili olarak makul
tutarın 30,000 FRF olacağını ve yasal yardım için Avrupa Konseyi tarafından
ödenmis olan 14,106.50 FRF tutarının mahsup edilmesi gerektiği kanaatına
varmıstır.
YUKARIDA BELĐRTĐLEN GEREKÇELERE DAYANARAK MAHKEME
1. Zaman itibariyle yetki olmadığına iliskin ön itirazın reddine;
2. Đç hukuk yollarının tüketilmediğine iliskin itirazın reddine;
3. Mağduriyet durumunun ortadan kalktığına iliskin itirazın reddine;
4. Basvuranların tutukluluk süreleri ile ilgili olarak Sözlesme’nin 5. maddesinin
3. fıkrasının ihlal edildiğine iliskin talebin kabulüne;
5. Ceza davalarının süresi ile ilgili olarak Sözlesme’nin 6. maddesinin 1.
fıkrasının ihlal edildiğine iliskin talebin kabulüne;
6. Manevi zararlar açısından üç ay içinde 30.000 (otuzbin) Fransız Frangının
ve masraf ve giderler için ise 14,106 (ondörtbinyüzaltı) frank mahsup edilmek
üzere 30,000 (otuz bin) frangın davalı Devlet tarafından basvurana ödenmesine
iliskin talebin kabulüne;
7. Adil tazmin konusundaki diğer taleplerin oy birliği ile reddine;
iliskin isbu kararı Đngilizce ve Fransızca olmak üzere, 8 Haziran 1995 tarihinde
Strazburg’da bulunan Đnsan Hakları Binası’ndaki halka açık oturumda
düzenlenmistir.
Rolv RYSSDAL Herbert PETZOLD
Baskan Sekreter

Eklenmiş Dosya : mansur türkiye davası