MEHMET ALİ YILMAZ TÜRKİYE DAVASI

MEHMET ALĐ YILMAZ/Türkiye Davası
(29286/95)
Strazburg
25 Eylül 2001
USULĐ ĐSLEMLER
1.Davanın nedeni, bir Türk vatandası olan Mehmet Ali Yılmaz'ın ("basvuran"), 16
Ağustos 1995 tarihinde, Đnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Korumaya Dair
Sözlesme'nin ("Sözlesme") eski 25.maddesi uyarınca, Türkiye aleyhine Avrupa
Đnsan Hakları Komisyonu'na ("Komisyon") yaptığı basvurudur (basvuru no.
29286/95).
2. Basvuranı Ankara’da faaliyet gösteren avukat Mehdi Bektas temsil etmistir. Bu
davaya yönelik olarak Türk Hükümeti bir Ajan tayin etmemistir.
3. Basvuran, kendisine karsı yürütülen ceza yargılamasının “makul sürede”
sonuçlanmadığını ve tarafsız ve bağımsız olmayan Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi
tarafından yargılandığı için adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia
etmektedir. Ayrıca, polise baskı altında verdiği ifadelere dayanılarak mahkum
edildiğini öne sürmektedir.
4. Basvuru, 1 Kasım 1998 tarihinde, Sözlesme'nin 11 No'lu Protokolü yürürlüğe
girdiğinde, anılan Protokol'ün 5. maddesinin 2. fıkrası uyarınca Mahkeme’ye
gönderilmistir.
5. Basvuru, Mahkeme'nin Birinci Bölümüne verilmis (Đçtüzük, 52. madde, 1.fıkra)
ve bu bölüm içinde davayı inceleyecek olan Daire (Sözlesme'nin 27§1 Maddesi),
Đçtüzüğün 26§1 maddesine uygun olarak tesekkül etmistir. Mahkeme'de Türkiye'yi
temsil eden Sn. Yargıç Rıza Türmen davadan çekilmistir (Đçtüzük 28.madde). Bunun
üzerine Hükümet Sn. Feyyaz Gölcüklü'yü Sn. Rıza Türmen'in yerine ad hoc yargıç
olarak atamıstır (Sözlesme'nin 27§2 ve Đçtüzüğün 29§1 maddeleri).
6. 11 Ocak 2000 tarihli bir kararla, Daire, basvuranın tarafsız ve bağımsız bir
mahkeme tarafından makul bir süre içinde adil yargılanma hakkıyla ilgili
sikayetlerini kabuledilebilir bulmus, sikayetlerin geri kalanını ise kabuledilemez ilan
etmistir.
7. Gerek basvuran, gerekse Hükümet, esaslara iliskin olarak görüslerini
bildirmislerdir (Đçtüzük 59/1).
OLAYLAR
I.DAVAYA ESAS TESKĐL EDEN OLAYLAR
A. Basvuranın yakalanması ve tutuklanması
8. 22 Kasım 1980 tarihinde, Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı polis memurları,
Basvuranı yasadısı Dev-Yol örgütüne üye olduğu süphesiyle tutuklamıslardır.
* Dısisleri Bakanlığı Çok Taraflı Siyasî Đsler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe’ye
çevrilmis olup, gayrıresmî tercümedir.
9. 22 Subat 1981 tarihinde Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi basvuranın tutukluluk
halinin devamına karar vermistir.
B. Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi'ndeki Yargılama
10. 26 Subat 1982 tarihinde, Askeri Savcı, basvuran ve diğer 722 davalı hakkındaki
iddianamesini Sıkıyönetim Mahkemesi'ne sunmustur. Savcı, basvuranı, amacı Türk
anayasal düzenini yıkarak yerine Marksist-Leninist bir rejim kurmak olan yasadısı
silahlı örgüt Dev-Yol'a üye olmakla suçlamıstır. Savcılık, Türk Ceza Kanunu'nun
146/1 hükmü uyarınca ölüm cezası talep etmistir.
11. 19 Temmuz 1989 tarihinde, iki sivil bir askeri yargıçla bir subaydan olusan
Sıkıyönetim Mahkemesi, basvuranı suçlu bulmustur. Mahkeme basvuranı TCK'nun
146/1 maddesi uyarınca müeebbet hapis cezasına çarptırmıs, ayrıca amme
hizmetlerinden müebbeden yasaklanmasına ve adli vesayet altına alınmasına
hükmetmistir.
C. Temyiz Đslemleri
12. Basvuranın cezası 15 yılı geçtiği için, karar kendiliğinden Askeri Yargıtay
tarafından temyiz olunmustur.
13. Basvuran, 22 Temmuz 1991 tarihinde sartlı tahliye edilmistir.
14. Sıkıyönetim mahkemelerini ilga eden 27 Aralık 1993 tarihli Kanunun yürürlüğe
girmesinin ardından, davaya bakma yetkisi Yargıtay'a geçmis ve dosya da Yargıtay'a
gönderilmistir.
15. 27 Aralık 1995 tarihinde, Yargıtay basvuranın mahkumiyetini onamıstır.
II. ĐLGĐLĐ ĐÇ HUKUK VE UYGULAMA
A. Ceza Hukuku
16. Türk Ceza Kanunu'nun 146/1 hükmü asağıdaki gibidir:
"Türkiye Cumhuriyeti Teskilatı Esasiye Kanununun tamamını veya bir kısmını
tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile tesekkül etmis olan Büyük Millet
Meclisini iskata veya vazifesini yapmaktan men'e cebren tesebbüs edenler, idam
cezasına mahküm olur."
B. Sıkıyönetim Mahkemeleri
17. Yargı organlarının tabi oldukları hükümler asağıdaki gibidir:
1.Anayasa
Madde 138 / 1 ve 2
"Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak
vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kisi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye
ve telkinde bulunamaz. "
Madde 139 / 1
"Hakimler... azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yastan önce
emekliye ayrılamaz"
Madde 145
"Askeri mahkemeler.... asker kisilerin aleyhine veya askeri mahallerde yahut
askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak isledikleri suçlara ait davalara bakmakla
görevlidirler.
Askeri mahkemelerin savas veya sıkıyönetim hallerinde hangi suçlar ve hangi kisiler
bakımından yetkili oldukları; Kurulusları ve gerektiğinde bu mahkemelerde adli
yargı hakim ve savcılarının görevlendirilmeleri kanunla düzenlenir.
Askeri hakimlerin özlük isleri, görevli bulundukları komutanlık ile iliskileri,
mahkemelerin bağımsızlığı, hakimlik teminatı, askerlik hizmetinin gereklerine göre
kanunla düzenlenir."
2. Sıkıyönetim Kanunu (13 Mayıs 1971 tarih ve 1402 sayılı Kanun)
Madde 11 / 1
"Milli Savunma Bakanlığınca lüzum görülen yerlerde yeteri kadar askeri mahkeme
kurulur..."
Madde 11 / 4
"Bu mahkemelere atanacak adli müsavir, askeri hakim ve askeri savcılar
Genelkurmay Baskanlığı Personel Baskanı, Adli Müsaviri ile atanacakların mensup
olduğu kuvvet komutanlığının Personel Baskanı ile Adli Müsaviri ve Milli Savunma
Bakanlığı Askeri Adalet Đsleri Baskanından olusan kurul tarafından tesbit edilecek
adaylar arasından Genelkurmay Baskanının görüsü alınarak usulüne göre atanır."
Madde 11 / 6
"Sıkıyönetim Askeri Mahkemelerine yeteri kadar subay üye Genelkurmay
Baskanının teklifi üzerine askeri hakim subayların tayini usulüne göre atanır."
3. Askeri Mahkemeler Kurulusu ve Yargılama Usulü Kanunu (26 Ekim 1963 Tarih
ve 353 Sayılı Kanun)
Madde 4
"Askeri mahkemelerin, subay üyeleri ile yedekleri, nezdinde askeri mahkeme
kurulan komutan veya askeri kurum amiri tarafından her yılın Aralık ayında o
mahkemenin yetkisine giren birlik ve kurum mensupları arasından bir yıl süre ile
değistirilmemek üzere seçilir."
4. Askeri Hakimler Kanunu (26 Ekim 1963 tarih ve 357 sayılı Kanun)
Madde 12
"Askeri hakim subayların rütbe terfii, rütbe kıdımliliği, kademe ilerlemesi
yapmalarını temin edecek yeterlilikleri sicil ile saptanır."
A) Sicil belgeleri; general-amiral sicil belgesi, Subay (asteğmen-albay) sicil belgesi
ve mesleki sicil belgesi olmak üzere üç çesittir.
...
B) Subay sicil belgesini düzenlemeye ve sicil vermeye yetkili idari sicil üstleri:
Birinci sicil üstü: Sicili düzenlenecek askeri hakim subayın kurulus bağlantısına
göre nezdinde askeri mahkeme kurulan komutan veya askeri kurum amiri.
Đkinci sicil üstü: Kurulus bağlantısına göre birinci sicil üstünün bir üst görev yerinde
bulunan komutan veya amir durumundaki.
Üçüncü sicil üstü: Kurulus bağlantısına göre ikinci sicil üstünün bir üst görev
yerinde bulunan komutan veya amir durumundaki subay.
Madde 29
"Askeri Hakim subaylar hakkında Milli Savunma Bakanı tarafından, savunmaları
aldırılarak, asağıda açıklanan disiplin cezaları verilebilir:
-Yazılı uyarı...;
-Kınama..."
HUKUK
I. SÖZLESMENĐN 6/1 MADDESĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI
18. Basvuran, kendisine, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından makul bir süre
içinde adil yargılanma hakkı tanınmadığı için Sözlesme'nin 6/1 hükmünün ihlal
edildiğini öne sürmektedir.Anılan hüküm asağıdaki gibidir:
"Herkes, ... cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek
olan, ...bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde...görülmesini
istemek hakkına sahiptir."
A. Mahkeme'nin ratione temporis yetkisi
19. Mahkeme, Sözlesme'ye Ek 11 No'lu Protokolün yürürlüğe girmesi karsısında bu
basvuru bakımından ratione temporis yetkisiyle ilgili bir sorun ortaya çıktığını
gözlemlemektedir.
20. Mahkeme, bu bağlamda, 1 Kasım 1998 tarihinde, 11 No'lu Protokol'ün yürürlüğe
girmesiyle, bu dava gibi Komisyon önünde görülmekte olan ama henüz
kabuledilebilir bulunmamıs olan davaların anılan Protokol'deki hükümler uyarınca
Mahkeme'nin incelemesine tabi olduğu hususuna dikkat çeker. Protokol'ün 5/2
maddesinin geçici bir düzenlemenin parçası olarak, davaların eski Komisyon
tarafından incelenmesini sağlama amacı gözönünde bulundurulduğunda,
Mahkeme'nin ratione temporis yetkisi davalı Devlet'in bireysel basvuru hakkını
tanıdığı tarihe göre belirlenecektir
21.Dolayısıyla, eski Mahkeme'yi, 25 Mart 1996 tarihli Mitap ve Müftüoğlu-Türkiye
kararında (RD, 1996-II, s.410-411, §§ 26-28) ratione temporis yetkisinin, davalı
Devlet'in Mahkeme'nin yetkisini kabul ettiği 22 Ocak 1990'dan itibaren basladığı
sonucuna götüren mülahazalar, mahkemenin yetkisini, bu tarihten itibaren meydana
gelen olay ve olgularla sınırlandırmak amacıyla öne sürülemez (bkz. Cankoçak-
Türkiye, basvuru no. 25182/94 ve 26956/95, § 26 AĐHM 2001-...).
Mahkeme bu saptamanın tartısmalı olmadığına dikkat çeker.
B. Sikayetlerin Esasları
1. Yargılamanın Uzunluğu
(a) Dikkate alınacak dönem
22. Mahkeme, yargılamanın, basvuranın yakalandığı 22 Kasım 1980 tarihinde
baslayıp, Yargıtay'ın, basvuranın mahkumiyetini onayladığı 27 Aralık 1995
tarihinde de bittiğine dikkat çeker. Dolayısıyla, basvuranın yargılaması onbes yıl bir
ay sürmüstür.
Bununla birlikte Mahkeme, Türkiye'nin bireysel basvuru hakkını tanıdığına iliskin
bildirimde bulunduğu 28 Haziran 1987 tarihinden beri geçen sekiz yıl onbir aylık
dönemi inceleyebilmektedir (bkz. Üstte 22. paragraf). Yine de Mahkeme, üstte
anılan bildirimin yapıldığı sırada yargılamanın ne durumda olduğunu dikkate almak
zorundadır. Söz konusu tarihte, yargılama altı yıl iki aydır sürmekteydi.
(b) Yargılama süresinin makullüğü
23. Đddia konusu sürenin makullüğü, dava kosullarının ısığında ve Mahkeme
içtihatlarıyla olusturulan özellikle de davanın karmasıklığı, basvuranın ve yetkili
mercilerin davranısları gibi kriterler göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir
(bkz. üstte anılan Mitap ve Okçuoğlu kararı, s.411, § 32).
24. Hükümet, davanın karmasıklığını ve basvurana yöneltilen suçlamaların niteliğini
vurgulamıstır. Yine Hükümet, basvurana yirmiden fazla suçla ilgili suçlama
yöneltildiğine ve cinayet ve bombalama suçlarından mahkum olduğuna dikkat
çekmistir. Mahkeme, basvuranın da aralarında bulunduğu 723 davalının yargılandığı
davayı incelemek zorundadır. Yetkililer, basvuranında mensubu olduğu terörist
sebekenin kapsamını ve eylemlerini belirleyebilmek için zamana ihtiyaç
duymuslardır. Sıkıyönetim Mahkemesi, hızlandırıcı bir usul izlemis ve yargılamayı
hızlandırmak için gerekli her türlü çabayı göstermistir. Haftada üç kere olmak üzere
bes yüzden fazla durusma yapmıstır. Savcı, iddianamesini hazırlayabilmek için
ikibin sayfadan fazla tutan savunmaları incelemek zorunda kalmıstır. Dava dosyası
yaklasık bin klasörden fazla olup, sadece kararın özeti 248 sayfa kadar tutmustur.
Kısaca, Hükümet, bu etkenlerin yargılamanın uzunluğunu açıkladığını ve yargısal
makamlara ihmal ya da gecikmenin isnat edilemeyeceğini iddia etmistir.
25. Basvuran cevaben bes yıl tutuklu kaldığını ve mahkemelerin davasıyla ilgili
kesin bir karara varamadıklarını belirtmistir. Bu bağlamda basvuran, gecikmenin
sorumluluğunun hükümete isnat edilebileceğine isaret etmistir. Basvuran
Sıkıyönetim Mahkemesinin nihai kararından bes yıl sonra yargılama yetkisinin
Yargıtay'a geçtiğine ve Yargıtay'ın da kesin karar vermesinin bir yıl aldığına dikkat
çekmektedir. Dolayısıyla basvuran, yargılamada altı yıl gibi önemli bir gecikmenin
meydana geldiğini belirtmistir. Ayrıca, basvuranın görüsüne göre, davanın
karmasıklığı ve davalıların sayısının fazlalığı 15 yıl kadar süren bir yargılamayı
mazur gösteremez. Bu bağlamda basvuran, Devlet'in davaya bakmak üzere yeteri
kadar hakim atamak zorunda olduğunu idda etmistir.
26. Mahkeme, davalıların sayılarının çokluğu, suçlamaların ciddiliği ve
mahkemenin büyük çaplı bir davaya bakarken karsılastığı zorluklar nedeniyle
sözkonusu davanın karmasık bir dava olduğuna iliskin hükümet görüsüne
katılmaktadır. Fakat, dava mevcut sorunların karmasıklığı bakımından
açıklanamayacağı için Mahkeme, davayı basvuranın ve ulusal mercilerin
davranısları çerçevesinde inceleyecektir (bkz. Üstte 23. paragraf).
27. Bu bağlamda, davalı Hükümet'in yargılamanın herhangi bir asamasında
basvuranın davranıslarıyla ilgili bir elestiride bulunmadığına dikkat çekilmelidir.
Mahkeme, yargılamanın uzunluğunun sadece, yerel mahkemelerin davayı yeterince
özenli incelememesiyle açıklanabileceğini tekrarlar (bkz. Cankoçak kararı, §32).
28. Bu bağlamda Mahkeme, Sıkıyönetim Mahkemesi'nin yaklasık 8 yıl 4 aylık bir
sürede karar verebildiğini gözlemlemektedir. Askeri Yargıtay'ın temyiz incelemesi
de 4 yıldan fazla sürmüstür. Ayrıca, Yargıtay davanın kendisine geçmesinden
yaklasık 2 yıl sonra, 27 Aralık 1995 tarihinde karar vermistir. Mahkeme, nihai
kararın verilmesinin, davanın karmasıklığı nedeniyle geciktiğine iliskin Hükümet
iddiasını tartısmamaktadır. Ayrıca Mahkeme, dava yetkisinin askeri mahkemelerden
sivil mahkemelere geçmesiyle sonuçlanan yasal değisikliklerin de geciktirici
etkenler olarak davanın uzamasına katkıda bulunduğunu gözlemlemektedir.
29. Bununla birlikte Mahkeme, müteaddit defalar vurguladığı gibi, Sözlesme'nin 6/1
maddesinin, Sözlesmeci Devletler'e yargısal düzenlerini, davaları makul bir sürede
görme yükümü de dahil olmak üzere, kendi mahkemelerinin yükümlülüklerini
yerine getirebilecekleri bir sekilde düzenleme görevi verdiğini tekrarlar (Pelissier
and Sassi-Fransa [GC], s.301, §74, no. 25444/94, ECHR 1999-II). Dolayısıyla,
basvurana karsı yürütülen cezai kovusturmanın uzamasının sorumluluğu ulusal
makamlara atfedilmelidir. Bu nedenle Mahkeme, ceza yargılamasının uzun
sürmesinin "makul süre" yükümlülüğünün yerine getirilmemesine yol açtığı
sonucuna varmıstır.
30. Dolayısıyla, Sözlesme'nin 6/1 maddesi ihlal edilmistir.
2. Sıkıyönetim Mahkemelesinin bağımsızlığı ve tarafsızlığı
(a) Tarafların Đddiaları
(i) Basvuran
31. Basvurana göre, kendisini yargılayan Sıkıyönetim Mahkemesi, Sözlesme'nin 6/1
maddesi anlamında "bağımsız ve tarafsız bir mahkeme" olarak görülemez çünkü
anılan mahkemede bulunan bes üyeden ikisi askeri yargıç biri de subaydır. Askeri
yargıçlar ordunun hizmetindeki subaylar olup, idareden emir almaktadırlar. Bu
üyeler ordu disiplinine tabidir ve kendileri hakkında sicil raporları
düzenlenmektedir. Hukuk eğitimi almamıs olan subay üye ise sıkıyönetim
komutanına karsı sorumludur.
(ii) Hükümet
32. Hükümet, sözkonusu dönemde sıkıyönetim mahkemelerinde iki askeri yargıcın
yanısıra, yargısal bağımsızlıkları ve dokunulmazlıkları Anayasal güvence altında
bulunan iki de sivil yargıcın bulunduğunu öne sürmüstür. Subay üyenin tek görevi
ise durusmanın düzenini sağlamak olup hiçbir yargısal yetkisi bulunmamaktadır.
Hükümet'e göre, Sıkıyönetim Mahkemeleri'ndeki askeri yargıçların atama ve sicil
usulü ve yargısal görevlerini ifa ederken sahip oldukları güvenceler Mahkeme'nin
konuyla ilgili içtihatlarıyla tespit edilmis kriterlere tamamıyle uymaktadır.
Dolayısıyla Hükümet, Mahkemeden, basvuranın "bağımsız ve tarafsız bir mahkeme"
tarafından adil yargılanma hakkının ihlal edilmediği sonucuna varmasını talep
etmistir.
(b) Mahkemenin değerlendirmesi
33. Mahkeme, 8 Aralık 1994 tarihli Mitap ve Müftüoğlu-Türkiye kararında,
Komisyon'un, isbu davada Hükümet tarafından dile getirilen iddialara benzer
iddiaları ele almak zorunda kaldığına dikkat çeker. Sözlesme'nin 31. maddesi
uyarınca hazırladığı raporda, Komisyon, Sıkıyönetim Mahkemeleri'nin yapısını ve
isleyisini düzenleyen yasal kuralların bu mahkemelerin bağımsızlıklarıyla özellikle
de askeri yargıç üyelerininin atanma ve sicil usulleri konusunda çok sayıda sorun
ortaya çıkardığına dikkat çekmistir. Komisyon, sözkonusu mahkemelerde bulunan
subay üyenin hiyerarsik olarak sıkıyönetim ve/veya kolordu komutanına bağlı
olması nedeniyle askeri makamlardan bağımsız olmadığını gözlemlemistir. Bu
nedenle Komisyon, basvuranın Sıkıyönetim Mahkemesi'nin bağımsızlığı ve
tarafsızlığıyla ilgili olarak dile getirdiği endiselerin nesnel bir biçimde haklı
olduğunu ve Sözlesme'nin 6/1 hükmünün ihlal edildiğini ifade etmistir.
34. Bu bağlamda, ratione temporis yetkisi dısında kaldığı için eski Mahkeme'nin
basvuranın Sıkıyönetim Mahkemeleri'nin bağımsızlık ve tarafsızlığıyla ilgili
sikayetlerini inceleyemediğini belirtmek gerekir (bkz. Üstte anılan Mitap ve
Müftüoğlu kararı, s. 410, § 27). Fakat, Mahkeme'nin ratione temporis yetkisiyle
ilgili olarak üstte varılan sonuç göz önünde tutularak (bkz. Üstteki 23. paragraf), bu
sorun artık Mahkeme tarafından incelenmelidir.
35. Mahkeme, Sözlesme'nin 6/1 maddesi bakımından bir mahkemenin "bağımsız"
olup olmadığı incelenirken, üyelerinin atanma biçimi ve görev süreleri, dıstan
gelecek baskılara karsı mevcut güvencelerin olup olmadığı ve bir bağımsızlık
görüntüsü verip vermediğine bakılması gerektiğini tekrarlar (bkz. 25 Subat 1997
tarihli Findlay-Đngiltere Kararı, Raporlar 1997-I, s.281, § 73).
36. Mahkeme, Sözlesme'nin 6/1 hükmü bakımından "tarafsızlığın" mevcudiyetinin,
öznel bir sınamaya yani belli bir olayda belli bir yargıcın kisisel kanı ve
davranıslarına ve nesnel bir sınamaya yani hiçbir süpheye mahal vermeksizin
yargıca yeterli güvence verilip verilmediğine bakılarak belirlenmesi gerektiğini
hatırlatır.
37. Bu davada bağımsızlık ve tarafsızlık sorunlarını birbirinden ayırmak zor
gözükmektedir çünkü basvuran tarafından mahkemenin bağımsızlığı ve
tarafsızlığına iliskin olarak öne sürülen iddialar aynı olgusal mülahazalara
dayanmaktadır. Dolayısıyla Mahkeme her iki sorunu da birlikte inceleyecektir.
38. Türk Anayasası'nın 145. Maddesi ve 1402 Sayılı Kanun Sıkıyönetim
Mahkemelerinin yasal çerçevesini ve isleyisini düzenlemektedir (bkz. Üstte 19.
paragraf). Bu mahkemeler iki sivil, iki askeri yargıç ve bir de subay üyeden
olusmaktadır.
Mahkeme, bu bağlamda, iki sivil yargıcın tarafsızlığının ve bağımsızlığının, her iki
tarafça da tartısılmadığını gözlemlemektedir. Bundan dolayı Mahkeme sadece
Sıkıyönetim Mahkemesi heyetindeki askeri yargıç ve subay üyelerin durumunu
inceleyecektir.
39. Mahkeme, Sıkıyönetim Mahkemelerindeki askeri yargıçların Genelkurmay
Baskanlığı Personel Baskanı, Adli Müsaviri ile atanacakların mensup olduğu kuvvet
komutanlığının Personel Baskanı ile Adli Müsaviri ve Milli Savunma Bakanlığı
Askeri Adalet Đsleri Baskanından olusan kurul tarafından seçildiğine dikkat çeker.
Bu sekilde seçilen yargıçlar, Genelkurmay Baskanı'nın görüsü alınarak Savunma
Bakanı, Basbakan ve Cumhurbaskanı'nca imzalanan üçlü kararnameyle atanır.
Subay üye ise, bu davada bir kıdemli Albay, Genelkurmay Baskanının teklifi
üzerine askeri hakim subayların tayini usulüne göre atanır. Subay üye, bir yılın
dolması üzerine görevden alınabilir (bkz. Üstte para. 19).
40. Sıkıyönetim Mahkemesi üyelerini dıstan gelecek baskılara karsı koruyan
güvencelerin mevcudiyetiyle ilgili olarak, Mahkeme, askeri yargıçların sivil
meslektaslarıyla aynı mesleki eğitimi aldıklarına dikkat çeker. Ayrıca, askeri
yagıçlar sivil yargıçlarla aynı anayasal güvencelerden de yararlanmaktadır.
Sıkıyönetim Mahkemesi üyesi oldukları süre boyunca görevden alınamayacakları
gibi, rızaları olmaksızın emekliliğe de sevk edilemezler. Anayasa'ya göre, yargıçlar
bağımsız olmalıdır ve görevlerini yerine getirirlerken hiçbir makam kendilerine
talimat veremez.
41. Bununla birlikte, askeri yargıçların statülerinin diğer yönleri, bağımsızlıkları ve
tarafsızlıkları hakkında soru isaretleri uyandırmaktadır. Birincisi, askeri yargıçlar,
yürütmenin emrindeki orduya tabidirler. Đkincisi, basvuranın da haklı olarak isaret
ettiği gibi, askeri hakimler, askeri disiplin ve sicil değerlendirmesine tabidirler.
Dolayısıyla, terfi etmek için hem idari hem de yargısal üstlerinin olumlu sicil notuna
ihtiyaç duymaktadırlar. Son olarak, atanmalarıyla ilgili kararlar, idari makamlar ve
ordu tarafından alınmaktadır.
42. Sıkıyönetim Mahkemesi heyetinde bulunan subay üye konusunda ise, Mahkeme,
bu üyenin, ilgili sıkıyönetim ve/veya kolordu komutanının emir komutası altında
olduğunu gözlemlemektedir. Subay üye hiçbir sekilde bu makamlardan bağımsız
değildir.
43. Mahkeme, Sıkıyönetim Mahkemeleri'nin Anayasal düzeni ve demokratik rejimi
yıkmayı amaçlayan suçlarla ilgili davalara bakmak üzere kurulduğuna dikkat çeker.
Olağanüstü yetkileri bulunan bu mahkemeler, silahlı kuvvetlerin, ülkenin "iç
güvenliği"yle ilgilendiği ve bölge komutanlarının o bölgedeki siddet eylemlerini
bastırmak için polis yetkileri kullandığı sıkıyönetim süresince faaliyet
göstermektedirler.
44. Bununla birlikte, Mahkeme'nin görevi, bu tür mahkemelerin bir Sözlesmeci
Devlet'te kurulmasının gerekli olup olmadığını in abstracto olarak belirlemek ya da
ilgili uygulamayı gözden geçirmek değil fakat, bu mahkemelerden herhangi birinin
isleyisinin basvuranın adil yargılanma hakkının ihlalini teskil edip etmediğini
belirlemektir.
45. Mahkeme'nin görüsüne göre, izlenimler bile önemli olabilir. Tehlikede olan,
demokratik bir toplumda bulunan mahkemelerin, ceza yargılaması söz konusu
olduğunda, halkta, daha da önemlisi sanıkta uyandırdığı güvendir. Belli bir davada,
bir mahkemenin bağımsızlığının ya da tarafsızlığıyla ilgili endise duyulmasına
iliskin mesru bir sebebin olup olmadığının belirlenmesinde sanığın bakıs açısı
önemlidir ama belirleyici değildir. Belirleyici olan, sanığın süphelerinin nesnel
olarak makul bulunabilmesidir.
46. Bu bağlamda Mahkeme, bu davada olduğu gibi, bir mahkemenin üyeleri
arasında, görevleri ve hizmet organizasyonları bakımından, taraflardan birininin
hiyerarsisine tabi üyelerin bulunması durumunda, sanık sahısların bu üyelerin
bağımsızlığına iliskin makul süpheler besleyebileceğini düsünmektedir. Bu tür bir
durum demokratik bir toplumda uyanması gereken güveni etkileyecektir. Ayrıca,
Mahkeme, bir sivilin, kısmen de olsa, silahlı kuvvetler mensuplarından olusan bir
mahkemenin önüne çıkarılmak zorunda bırakılmasına büyük önem atfetmektedir.
47. Öne sürülenler ısığında, Mahkeme, Devlet'in anayasal düzenini yıkmaya
çalısmak suçlamasıyla Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanan basvuranın, iki askeri
yargıç ve sıkıyönetim komutanına bağlı bir subay üyenin içinde bulunduğu bir heyet
tarafından yargılanmasından dolayı haklı bir endiseye sahip olabileceğini
düsünmektedir. Bağımsızlıkları ve tarafsızlıklarıyla ilgili herhangi bir süphenin
sözkonusu olmadığı iki sivil yargıcın da anılan mahkeme heyetinde bulunması bu
bağlamda herhangi bir değisiklik olusturmamaktadır.
48. Sonuç olarak, basvuranın Sıkıyönetim Mahkemelerinin bağımsızlık ve
tarafsızlıklarıyla ilgili endiseleri nesnel olarak mazur görülebilir.
Dolayısıyla, Sözlesme'nin 6/1 hükmü ihlal edilmistir.
II. SÖZLESMENĐN 41. MADDESĐNĐN UYGULANMASI
49. Sözlesme'nin 41. Maddesi asağıdaki gibidir:
"Mahkeme isbu Sözlesme ve protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili
Yüksek Sözlesmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi edebiliyorsa,
Mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın
tatminine hükmeder."
A. Zarar
50. Basvuran, maddi ve manevi tazminat olarak 500,000 Fransız Frangı talep
etmistir. Bu bağlamda basvuran, ceza yargılamasının haksız bir biçimde uzadığına
ve on yıl bes ay keyfi olarak hapis yattığına, sağlığını kaybettiğine ve uzun bir süre
is bulamadığına iliskin iddialarına isaret etmistir.
51. Hükümet, basvuranın iddialarıyla ilgili herhangi bir yorum yapmamıstır.
52. Mahkeme, bağımsız ve tarafsız olmayan bir mahkeme tarafından yapılan
yargılamayla ilgili olarak verilecek bir ihlal kararının tek basına basvuranın manevi
zararını karsılayacağını düsünmektedir.
Mahkeme, sadece yargılamanın uzunluğuyla ilgili Sözlesme ihlalinden dolayı
tazminat ödenebileceğini ve hesaplamayı buna göre yaptığını tekrarlar.
53. Basvuranın yargılamasının toplam süresinin uzunluğunu dikkate alan Mahkeme,
kendisinin belli bir sıkıntıya düstüğünü düsünmektedir. Hakkaniyet ilkesi temelinde
kendisine 100,000 Fransız Frangı ödenmesine karar vermistir.
B. Masraflar
54. Basvuran, bu baslık altında herhangi bir talepte bulunmamıstır.
55. Hükümet, bu baslık altında da herhangi bir görüs belirtmemistir.
56. Mahkeme, basvuranın bu baslık altındaki haklarından feragat etmis sayılması
gerektiğini düsünmektedir.
C. Temürrüt Faizi
57. Mahkeme önündeki mevcut bilgilere göre, isbu kararın benimsendiği tarihte
Fransa'daki yasal faiz oranı yıllık % 4,26'dır.
BU SEBEPLERDEN DOLAYI MAHKEME,
1. Oybirliğiyle, ceza yargılamasının uzunluğu nedeniyle Sözlesme'nin 6/1
maddesinin ihlal edildiğine;
2. Altıya karsı bir oyla basvuranın bağımsız ve tarafsız olmayan Sıkıyönetim
Mahkemesi'nce yargılanmasından dolayı Sözlesme'nin 6/1 maddesinin ihlal
edildiğine;
3. Oybirliğiyle,
(a) Sözlesme’nin 44/2 maddesi uyarınca kararın kesinlestiği tarihten itibaren 3 ay
içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden TL’sına çevrilmek suretiyle ve
yansıtılabilecek her türlü vergi düsüldükten sonra, manevi tazminat tutarı olarak
davalı Devlet tarafından basvurana 100,000 Fransız Frangı'nın ödenmesine,
(b) üç aylık süre sonunda yapılan ödemeler için, ödeme tarihine kadar yıllık % 4,26
faiz uygulanmasına
4. Oybirliğiyle basvuranın adil tatmine iliskin diğer taleplerinin reddine
KARAR VERMĐSTĐR.
Đsbu karar Đngilizce olarak verilmis ve 25 Eylül 2001 tarihinde, Đçtüzüğün
77.maddesinin 2.ve 3. fıkraları uyarınca yazılı olarak tebliğ edilmistir.
Michael O'BOYLE Elisabeth PALM
Sekreter Baskan
Sözlesme'nin 45/2 ve Mahkeme içtüzüğünün 74/2 hükümleri uyarınca, Sn.
Gölcüklü'nün muhalefet serhi bu karara eklenmistir.