ÖZDEP/Türkiye Davası
(23885/94)
Strazburg
8 Aralık 1999
USULĐ ĐSLEMLER
1. Dava, Sözlesme’nin 32. Maddesi’nin 1. fıkrası ve 47. Maddesinde öngörülen
üç aylık süre içinde, 24 Eylül 1998 tarihinde Avrupa Đnsan Hakları Komisyonu
(“Komisyon”) tarafından, Sözlesme’nin eski 19. maddesi gereğince kurulan
Mahkememize sunulmustur. Dava bir Türk siyasi partisi olan ve Baskanı Sn. Mevlit
Đlik aracılığıyla hareket eden Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖZDEP) tarafından,
Sözlesme’nin eski 25. Maddesi uyarınca 16 Mart 1993 tarihinde Türkiye aleyhine
Komisyona yapılan bir basvurudan (no. 23885/94) kaynaklanmıstır.
Komisyon’un talebi sözlesmenin eski 44. ve 48 (a) maddelerine ve Mahkeme
A içtüzüğünün 32. Maddesinin 2. paragrafına dayanmaktadır. Talebin amacı davaya
iliskin gerçeklerin, davalı Devlet tarafından Sözlesme’nin 11. Maddesi
kapsamındaki yükümlülüklerin ihlal edilip edilmediğine iliskin bir kararın
verilmesidir.
2. Eski 33. Maddenin 3. fıkrasının, (d) bendi uyarınca yapılmıs olan
sorusturmaya cevaben basvuru sahibi parti adli takibata katılmak istediklerini
belirtmis ve partiyi temsil etmek üzere Đstanbul Barosu Avukatlarından Sn. Hasip
Kaplan’ı vekil tayin etmislerdir (eski içtüzük 30). Sonrasında zamanın Mahkeme
Baskanı Sn. R. Bernhardt tarafından anılan avukata yazılı prosedürde Türkçe dilini
kullanma izni vermistir (Eski içtüzük 27 (3)).
3. Bu arada, Sekreter aracılığıyla hareket eden Sn. Bernhardt, Türkiye
Cumhuriyeti (“Hükümet”) Temsilcisinin, basvuru sahibi partinin avukatının ve
Komisyon Delegesi Sn. Weitzel’in yazılı prosedürün organizasyonu hakkındaki
görüslerini bildirmelerini istemistir (Eski içtüzük 37. (1) ve 38). Bunun sonucunda
gönderilen talebe iliskin olarak 15 Ekim 1998 tarihinde Sekreter, basvuru sahibi
partinin görüsünü 6 Ocak 1999 tarihinde ve Hükümetin görüsünü 8 Subat tarihinde
almıstır.
4. 11. Nolu Protokolün 1 Kasım 1998 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra ve
anılan Protokolün 5. maddesinin 5. fıkrası uyarınca Dava Büyük Daireye
sunulmustur. Heyet Türkiye adına re’sen seçilen Sn. R. Türmen’i (Sözlesme’nin
27. Maddesinin 2. Fıkrası ve Mahkeme içtüzüğünün 24. Maddesinin 4. Fıkrası),
Mahkeme Baskanı Sn. L. Wildhaber, Mahkeme Baskan Yardımcısı Sn. E. Palm,
Bölüm Yardımcıları Sn. M. Fischbach ve Sn. J.-P. Costa, (Sözlesme’nin 27.
Maddesinin 3. Fıkrası ve Đçtüzüğün 24. Maddesinin 3 ve 5(a) fıkrası) katılımını
içermistir. Heyet’in tamamlanması için atanan diğer üyeler Sn. A. Pastor Ridruejo,
Sn. G. Bonello, Sn. J. Makarczyk, Sn. P. Kuris, Sn. F. Tulkens, Sn. V. Straznicka,
*Dısisleri Bakanlığı Çok Taraflı Siyasî Đsler Genel Müdürlüğü tarafından
Türkçe’ye çevrilmis olup gayrıresmi tercümedir.
Sn. V. Butkevych, Sn. J. Casadevall, Sn. H.S. Greve, Sn. A. Baka, Sn. R.
Maruste ve Sn. S. Botoucharova’dır (Đçtüzüğün 24. Maddesi 3 veya 5 (b) fıkraları ile
Đçtüzüğün 100.
Maddesinin 4. Maddesi). Sonradan davaya devam edemeyen Sn. Palm,
Sn. Straznicka ve Sn. Maruste’nin yerine yedek hakimler Sn. L. Caflisch, Sn. K.
Jungwiert ve Sn. W. Thomassen atanmıstır (Đçtüzüğün 24. Maddesinin 5. (b)
fıkrası).
5. 12 Ocak 1999 tarihinde, Đçtüzüğün 28. Maddesinin 4. Fıkrası uyarınca Heyet
tarafından verilen Ogur – Türkiye (Basvuru No. 21594/93) kararı ile ilgili olarak
davadan çekilen Sn. Türmen’i durusmaya katılmaktan muaf tutmustur.
2 Subat 1999 tarihinde Hükümet ad hoc hakim olarak Sn. F. Gölcüklü’nün
atandığını Sekreterya’ya bildirmistir (27. Maddenin 2. Fırkası ve içtüzük 29).
6. Mahkeme’nin daveti üzerine (Đçtüzük 49) Komisyon, Heyet nezdindeki
takibata katılmak üzere üyelerinden biri olan Sn. j. C. Geus’u atamıstır.
7. Basvuru sahibi partinin avukatlarına Türkçe dilini kullanma yetkisi veren
(Đçtüzük 34’ün 3. fıkrası) Baskanın kararına uygun olarak durusma, 22 nisan 1999
tarihinde Strazburg Đnsan Hakları Mahkemesinde gerçeklestirilmistir. Mahkeme
durusma öncesinde bir hazırlık toplantısı yapmıstır.
Mahkeme huzurunda hazır bulunanlar:
(a) Hükümet adına
Sn. D. Tezcan, Ajan,
Sn. Özmen,
Sn. D. Akgay, Ajan Yardımcısı,
Sn. F. Polat,
Sn. B. Keremoglu,
Sn. G. Acar,
Sn. M. Karali, Danısmanlar;
(b) basvuran parti adına
Đstanbul Barosu Avukatlarından H. Kaplan, Avukat;
(c) Komisyon adına
Sn. J.-C. Geus, Delege.
Mahkeme Sn. Geus, Sn. Kaplan ve Sn. Tezcan’ın beyanlarını dinlemistir.
DAVA ESASLARI
I. Dava Konusu Olaylar
A. ÖZDEP’in Kurulusu
8. Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖZDEP) 19 Ekim 1992 tarihinde
kurulmustur. Aynı günde kurulusu Đçisleri Bakanlığı’na bildirilmistir. Parti programı
asağıdaki alıntıları içermistir.
“… Kürtler, Türkler ve diğer ulusal azınlıklar tarafından baslatılan “Kurtulus”
Savası sonrasında Türkiye’de Saltanat kaldırılmıs ve Cumhuriyet ilan edilmistir.
Cumhuriyet’in yegane amacı bir ulusal egemenliğin kurulmasıdır. Türkiye’yi
Avrupa ile birlestirme çabaları bosa çıkmıstır. Türkiye kendisini vasatlıktan
kurtaramamıstır.
Cumhuriyet’in ilk günlerinden bu yana belli partiler, sivil ve askeri bürokratlar
ile isbirliği içinde iktidarı bir tekel altına almıslardır.
Bu tekelin korunması için iktidardakilerin politikası, Kürt halkının varlığını
tanımayı reddetme ve en mesru haklarını bile göz ardı etme olmustur.
Baskın olan “Türk” felsefesi, askeri ve sovenist propagandalar ve bir sürgün ve
imha politikası aracılığıyla Kürt halkının en doğal hak ve taleplerini bastıracak
sekilde günümüze kadar sürdürülmüstür. Kapitalist sisteme dayalı, “basta Kürt
azınlıkları ve hatta Türkler de olmak üzere”, azınlıkların bastırılması için
tasarlanmıs Devlet politikası çağdaslasma ve batılılasma adına sürdürülmüstür.
Türkiye’nin ülke bütünlüğünün siyasi, ekonomik ve sosyal unsurlarında baskın
olan bu politikası nedeniyle, Devlet tekelinin sona erdirilmesi mümkün değildir. Bu
güç, nüfusun genis çoğunluğunun çıkarlarına ters düsmektedir.
Ekonomik çıkarlarının korunması için mevcut durumu devam ettirmek üzere
kuvvet kullanmaktadır. Böylece, Türk ve Kürt isçilerin menfaatlerinin korunmasına
yönelik demokratik islemlerin önünü kapatmaktadır.
Özgürlük ve Demokrasi Partisi, halklarımızın kendi kaderini tayin etme hakkına
sahip olacağı, barıs ve kardesliğin hüküm sürdüğü bir sistemi kurmayı teklif
etmektedir.
Özgürlük ve Demokrasi Partisi halklar arasında dayanısma, birlik ve kardesliği
engelleyen tüm fasist, radikal, sovenist ve ırkçı hareketlerle veya teskilatlarla
mücadelede siyasi, demokratik ve ideolojik araçları kullanmaktadır.
Đç ve dıs politikada Özgürlük ve Demokrasi Partisinin amacı halklarımızın ve
tüm isçilerimizin çıkarlarının korunmasıdır. ÖZDEP çesitli ulusal veya dini
azınlıklar ile her sosyo-mesleki sınıfın kültürel, mesleki, iktisadi ve siyası
değerlerinin koruyucusudur. Bir siyasi parti kurma hakkının tanınmasını
amaçlamaktadır.
Partimiz dini ve ulusal azınlıklara diledikleri gibi ibadet etme, dini gereklerini
yerine getirme, düsünce özgürlüğü ve gelenek kültür ve dillerine saygıyı teminat
altına alacaktır. Her birey, özellikle radyo ve televizyon olmak üzere, medyayı
kullanma hakkına sahip olacaktır.
ÖZDEP, Türk ve Kürt halklarını kapsayan bir sosyal düzenin ön kosullarının
tespit edilmesi ve tanımlanmasına yönelik önerilere sahiptir.
ÖZDEP halklarımızı, ülkemizin refahı, doğal zenginliği ve maden
kaynaklarının yegane sahibi olarak kabul etmektedir.
ÖZDEP halkların adil ve mesru bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini
desteklemektedir. Bu mücadelede onların yanındadır.
Partimiz genel seçim hakkı ile seçilmis bir demokratik temsilciler meclisinin
olusturulmasını teklif etmektedir. Bu meclis Türk halkı, Kürt halkı ve diğer
azınlıkların çıkarlarını temsil edecektir.
Bu halka özgü ve demokratik meclis, mevcut yasama meclisi ile aynı haklara
sahip olacak ve halklarımızın ulusal egemenliğinin kefili olacaktır.
Halklar arasında kardeslik ve dostluğun pekistirilmesinde medya öncü kuvvet
olacaktır. Bunlar, farklı kültürler ve diller için daha iyi bir yaklasımı tesvik edecek
ve nüfusun her kesiminin ulusal kimliğini teminat altına alacaktır. Halkların siyasi,
iktisadi, sosyal ve kültürel hakların sağlanmasından sorumlu olacaklardır.
Din islerine Hükümet müdahalesi olmayacak ve ilgili kurumların kontrolü
altında olacaklardır.
Ezilen halkların kendi kaderini tayin etme hakkının korunması için partimiz her
türlü kültürel, askeri, siyasi veya iktisadi çatısmaları ortadan kaldıracaktır.
Özgürlük ve Demokrasi Partisi, ülkenin kurulusunda önemli bir rol oynayan
Kürt ve Türk halklarının gönüllü birlesmesi için mücadele verecektir.
Özgürlük ve Demokrasi Partisi, sadece Kürt sorununun çözümlenmis olması
durumunda demokrasinin olabileceğini düsünmektedir. Bu sorun, özgürlük ve
demokrasiyi destekleyen Türk ve Kürdü ilgilendirmektedir.
Özgürlük ve Demokrasi Partisi Kürt sorununa barısçıl ve demokratik bir çözüm
bulunmasından ve Helsinki Nihai Senedi, Avrupa Đnsan Hakları Sözlesmesi ve
Đnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gibi uluslararası hukuk araçlarına harfiyen
uyulmasından yanadır.
Özgürlük ve Demokrasi Partisi, kendi kaderini tayin etme ve halkların esitliğine
dayanan demokratik bir çözümün bulunması için Kürt halkının kendi kaderini tayin
etme hakkına tam saygı gösterecektir.
Mevcut yasalarımız ve hukuk sistemimizin isleyis sekli kökten demokrasi dısı,
insan hakları ve özgürlüklerine zıt ve sınıf çıkarları üzerine kurulmustur. Kürt
halkının kimliğini inkar etmekte ve her türlü isçi teskilat veya birliğini
yasaklamaktadır. Irkçı ve gericidirler.
Türk ve Kürt halkları ile azınlıkların kendilerine özgü kültürlerini gelistirme ve
uygulamasına izin veren bir sistem olusturulacaktır. Herkes, bir halk ve bir ulusun
gelisimi açısından ön kosul teskil eden ana dilinde eğitim hakkına sahip olacaktır.
Herkes kendi ana dilinde temel eğitim hakkına sahip olacaktır. Đlkokuldan
üniversiteye kadar olan tüm eğitim sistemi kisinin kendi ana diline dayalı olacaktır.
Kisinin ana diline mahkeme davalarında öncelik tanınacaktır.
B. ÖZDEP’in Kapatılma Basvurusu
9. 29 Ocak 1993 tarihinde Yargıtay’daki Cumhuriyet Bas Savcısı (Bas Savcı),
Anayasanın ilkelerinin ve siyasi partilerin kurulusuna iliskin Kanunun ihlal edildiği
gerekçesi ile ÖZDEP’in kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne basvurmustur.
Partinin programında belirtilen içerik ve amaçların ülke bütünlüğünü ve Devletin
laiklik özelliği ve ulusal birliğini yıkmak amacında yönelik olduğunu savunmustur.
10. 25 Subat 1993 tarihinde Anayasa Mahkemesi Baskanı, Bas Savcının
basvurusunu ÖZDEP Baskanına göndererek savunmasına iliskin ön savunmasını
sunmasını istemistir.
11. 29 Mart 1993 tarihinde ÖZDEP’in avukatları yazılı ön savunmalarını
sunarak, bir durusma talebinde bulunmustur. Siyasi partilerin kurulusuna iliskin
Kanunun Anayasa tarafından güvence altına alınmıs olan temel hakları ihlal eden
hükümler içerdiğini savunmuslardır. Ayrıca, partinin kapatılmasının Avrupa Đnsan
Hakları Sözlesmesi, Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Anlasması, Helsinki
Nihai Senedi ve Yeni Avrupa Paris Sartı gibi uluslararası sözlesmelerin
hükümlerinin ihlaline neden olacağını belirtmislerdir. Bir siyasi partinin, kapatılma
korkusu nedeniyle Türk Anayasasına uygun bir ideolojiyi benimsemeye
zorlanmasının kabul edilemez olduğunu belirtmislerdir.
C. ÖZDEP’in Kapatılması
12. 30 Nisan 1993 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ndeki dava derdest iken,
ÖZDEP’in kurucu üyelerinin toplantısında ÖZDEP’in kapatılmasına karar
verilmistir.
13. 11 Mayıs 1993 tarihinde Bas Savcı tarafından anayasa mahkemesine
davanın esasına iliskin mütalaasını hazırlamıstır. ÖZDEP’in gönüllü kapatmaya
gitmesinden dolayı esasa iliskin mütalaasını sunmamıstır.
14. 14 Temmuz 1993 tarihinde Anayasa Mahkemesi, programının Devletin
bölünmez bütünlüğünü ve ulusun birliğini bozmaya yönelik olduğu ve Anayasa ile
siyasi partilerin kurulusuna iliskin Kanunun 78 (a), 81 (a) ve (b) bölümlerini ihlal
ettiği gerekçesi ile ÖZDEP’in kapatılmasına karar vermistir. Karar Cumhuriyet Bas
Savcısı, Millet Meclisi Baskanı ve Basbakanlığa sunulmustur. Anayasa
Mahkemesinin kararı 14 Subat 1994 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmıstır.
Anayasa Mahkemesi ilk olarak, siyasi partilerin kurulusuna iliskin Kanunun
108. bölümü uyarınca ÖZDEP’in gönüllü feshine iliskin kararının, davanın açılıs
tarihinden sonra gerçeklestiği gerekçesi ile ilgili mahkemenin davanın esasına iliskin
karara varmasını etkilemediğini belirtmistir.
Esasa iliskin olarak, baslangıçta Anayasa Mahkemesi etnik kökeni ne olursa
olsun, Türk topraklarında yasayan herkesin ortak kültür ile birlestirilmis bir bütün
olduğunu vurgulamıstır. Türkiye Cumhuriyeti’ni olusturan insanların bütünü “Türk
milleti” olarak adlandırılmıstır. “Türk ulusunu” olusturan farklı etnik gruplar,
çoğunluk ve azınlıklar olarak ayrılmamaktadır. Mahkeme, Anayasa kapsamında
vatandaslar arasında etnik veya ırk kökenine bağlı olarak herhangi bir siyasi veya
hukuki ayrımın yapılamayacağını; herhangi bir ayrıma tabi olmaksızın tüm Türk
vatandaslarının her türlü medeni, siyasi ve iktisadi haklardan faydalanabileceğini
vurgulamıstır.
Anayasa Mahkemesi, özellikle Kürt kökenli Türk vatandasları açısından
Türkiye’nin her bölgesinde ilgili sahısların diğer Türk vatandasları ile aynı haklara
sahip olduğunu belirtmistir. Kürt kökenli vatandasların Kürt kimliklerini ifade
edebilmesinin yasaklanmıs olmaması nedeniyle, bunun Anayasa’nın Kürt kimliğinin
varlığını inkar ettiği anlamına gelmediğini, Kürt dilinin tüm özel tesisler, isyerleri,
basın, sanat ve edebiyat eserlerinde kullanılabileceğini belirtmistir.
Anayasa Mahkemesi, hemfikir olmasa dahi herkesin Anayasa hükümlerine
uymak zorunda olduğu ilkesini vurgulamıstır. Anayasa’nın farklılığın
vurgulanmasını engellemediğini, ancak ırk ayrımına dayalı ve anayasal düzenin yok
edilmesini hedefleyen propagandayı yasakladığını belirtmistir. Lozan Anlasması
uyarınca, ayrı bir dil veya etnik kökene sahip olmanın bir grubun azınlık olarak
değerlendirilmesi için yeterli olmadığına isaret etmistir.
ÖZDEP’in programının içeriği ile ilgili olarak, Anayasa Mahkemesi anılan
programın Türkiye’de kendi kültürü ve dili ile ayrı bir Kürt halkının mevcut olduğu
varsayımına dayalı olduğunu belirtmistir. Programda Kürtlerin demokratik hakları
tamamen göz ardı edilen, ezilen bir halk olarak betimlenmistir. Anayasa
Mahkemesine göre ÖZDEP Kürtler için kendi kaderini tayin etme ve bir
“bağımsızlık savasını” baslatma hakkı olduğunu desteklemektedir. Terör örgütü ile
aynı statüde olduğu ve kendi bünyesinde bir ayaklanmaya tesvik içerdiği
kanaatındadır.
Laiklik ilkesine iliskin olarak, Anayasa Mahkemesi ÖZDEP’in programının,
din islerinin din kurumlarının kendi kontrolü altında olması gerektiği gerekçesi ile
Hükümet’in Diyanet Đsleri Baskanlığı’nın kaldırılmasına iliskin bir teklif içerdiğini
belirtmistir. Laiklik ilkesinin anlamının açıklanmasından sonra, mahkeme
Hükümet’in Diyanet Đsleri Baskanlığı’nın kaldırılmasını desteklemenin laiklik
ilkesinin yıkılmasına hizmet etmek olarak kabul edilebileceğini belirtmistir.
ÖZDEP’in programının, siyasi partilerin kurulusuna iliskin Kanunun 89. bölümüne
aykırı olduğu sonucuna varmıstır.
Anayasa Mahkemesi Yeni bir Avrupa için Paris Sartı'nın ırkçılık, etnik husumet
ve terörizmi kınadığını ve Helsinki Nihai Senedinin ulusal sınırların ve ülke
bütünlüğünün dokunulmazlığını teminat altına aldığına isaret etmistir. ÖZDEP’in
faaliyetlerinin Anayasa’nın 11. maddesinin 2. fıkrası ve Sözlesmenin 17.
Maddesinde öngörülen sınırlamalara tabi olduğu sonucuna varmıstır.
II. Đlgili Đç Hukuk
A. Anayasa
15. Anayasa’nın ilgili hükümleri su sekildedir:
Madde 2
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanısma ve adalet anlayısı
içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, baslangıçta belirtilen
temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
Madde 3, 1. Fıkrası
“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir.”
Madde 6
“Egemenlik kayıtsız sartsız Milletindir.”
...
Egemenliğin kullanılması, hiç bir surette hiçbir kisiye, zümreye veya sınıfa
bırakılamaz....”
Madde 10, 1. Fıkra
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düsünce, felsefi inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde esittir.
Madde 14, 1. Fıkra
“Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını
tehlikeye düsürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin bir kisi veya
zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde
egemenliğini sağlamak veya dil, irk, din ve mezhep ayırımı yaratmak veya sair
herhangi bir yoldan bu kavram ve görüslere dayanan bir devlet düzenini kurmak
amacıyla kullanılamazlar. “
Madde 66, 1. Fıkrası
“Türk Devletine vatandaslık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”
(Eski) Madde 68
“Vatandaslar, siyasi parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve partilerden
ayrılma hakkına sahiptir. …
Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Siyasi partiler, önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve Kanun
hükümleri içinde faaliyetlerini sürdürürler.
Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına,
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, esitlik ve hukuk devleti
ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı
olamaz.
Sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı
ve yerlestirmeyi amaçlayamaz; suç islenmesini tesvik edemez.”
(Eski) Madde 69
“Siyasi partiler tüzükler ve programlarında belirtilenin dısında faaliyetler ile
istigal edemez ve Anayasanın 14. maddesinde belirtilen, temelli kapatmaya iliskin
sınırlamaları göz ardı edemezler.
...
Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalısmaları demokrasi
ilkelerine uygun olur
...
Bir siyasi partinin kurulusundan hemen sonra, Cumhuriyet Bassavcısı öncelikli
olarak tüzük ve programının ve kurucu üyelerinin yasal konumunun Anayasa ve
ülkenin kanunlarına uygun olduğunu doğrular. Ayrıca faaliyetlerini de denetler.
Siyasi partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Bassavcısının açacağı dava
üzerine Anayasa Mahkemesi'nce kesin olarak karara bağlanır.
Temelli kapatılan bir siyasi partinin tüm düzeylerdeki kurucu üyeleri ve
yöneticileri yeni bir siyasi partinin kurucu üyesi, yöneticisi veya mali denetçisi
olamazlar ve daha önceden kapatılmıs olan partinin üyelerinin çoğunluğunun
olusturduğu yeni bir parti kuramazlar. …”
B. Siyasi Partilerin Kurulusuna Đliskin 2820 Sayılı Kanun
16. Siyasi partilerin kurulusuna iliskin 2820 Sayılı Kanunun ilgili hükümleri
asağıdaki sekildedir:
Bölüm 78
“Siyasi partiler:
(a) Türkiye Devletinin Cumhuriyet olan seklini; … Türk Devletinin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğüne, diline, bayrağına, milli marsına dair hükümlerini;
… egemenliğin kayıtsız sartsız Türk Milletine ait olduğu; …. egemenliğin
kullanılmasının belli bir kisiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağı … hükmünü;
Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düsürmek, temel hak ve
hürriyetleri yok etmek, dil, ırk, renk, din ve mezhep ayrımı yaratmak veya sair
herhangi bir yoldan bu kavram ve görüslere dayanan bir devlet düzeni kurmak;
Amacını güdemez veya bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar, baskalarını
bu yolda tahrik ve tesvik edemezler.
…
(c) Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini veya zümre
egemenliğini veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerlestirmeyi
amaçlayamazlar ve bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar.
Bölüm 80
“Siyasi partiler, Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı Devleti tekliği ilkesini
değistirmek amacını güdemezler ve bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar.”
Bölüm 81
“Siyasi partiler :
(a) Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde milli veya dini kültür veya mezhep
veya ırk veya dil farklılığına dayanan azınlıklar bulunduğunu ileri süremezler.
(b) Türk dilinden veya kültüründen baska dil ve kültürleri korumak, gelistirmek
veya yaymak yoluyla Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde azınlıklar yaratarak
millet bütünlüğünün bozulması amacını güdemezler ve bu yolda faaliyette
bulunamazlar.”
Bölüm 89
“Siyasi partiler, laiklik ilkesi doğrultusunda, … görevleri yerine getirmek
durumunda olan Diyanet Đsleri Baskanlığının, genel idare içinde yer almasına iliskin
Anayasanın 136'ncı maddesi hükmüne aykırı amaç güdemezler.”
Bölüm 90(1)
“Siyasi partilerin tüzük, program ve faaliyetleri Anayasa ve Kanun
hükümlerine aykırı olamaz.
Bölüm 95
“Temelli kapatılan siyasi partilerin kapatılma tarihinde üyeliği devam eden;
kurucuları, genel baskanı, merkez karar ve yönetim kurulu ile her kademedeki
yönetim ve disiplin kurulu üyeleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi siyasi parti
grubu üyeleri baska bir siyasi partinin kurucusu, yöneticisi ve deneticisi olamazlar.
Bunlardan fiilleriyle siyasi partinin kapatılmasına neden olanlar on yıl süreyle baska
bir siyasi partiye alınamazlar ve milletvekilliği için aday olamazlar.”
Kapatılmıs bir siyasi partinin mensuplarının üye çoğunluğunu teskil edeceği
yeni bir siyasi parti de kurulamaz.”
Bölüm 96(3)
“Komünist, anarsist, fasist, teokratik, nasyonal sosyalist, din, dil, ırk, mezhep ve
bölge adlarıyla veya aynı anlama gelen adlarla da siyasi partiler kurulamaz veya
parti adında bu kelimeler kullanılmaz.”
Bölüm 101
“Anayasa Mahkemesince bir siyasi parti hakkında kapatma kararı:
(a) Parti tüzüğünün veya programının … bu Kanunun dördüncü kısmında yer
alan hükümlerine aykırı olması,
(b) Parti büyük kongresince, merkez karar ve yönetim kurulunca …. bu
Kanunun dördüncü kısmında yer alan maddeler hükümlerine aykırı karar alınması
veya genelge veya bildiriler yayınlanması veya parti genel baskanı veya genel
baskan yardımcısı veya genel sekreterinin sözü edilen bu maddeler hükümlerine
aykırı olarak sözlü ya da yazılı beyanda bulunması,
hallerinde verilir.
101. bölümde belirtilen kanunun 4. kısmı, özellikle yukarıda anılan 90(1) ve
96(3) bölümlerini içermektedir.
Bölüm 107(1)
“Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılan siyasi partinin bütün malları Hazineye
geçer.”
Bölüm 108
“Bir siyasi partinin kapatılması için dava açıklandıktan sonra o partinin yetkili
organı tarafından verilen kapanma kararı, Anayasa Mahkemesinde açılmıs bulunan
kapatma davasının yürütülmesine ve kapatma kararı verilmesi halinde doğacak
hukuki sonuçlara hükmedilmesine engel değildir.
KOMĐSYON HUZURUNDA YAPILAN TAKĐBAT
17. ÖZDEP Komisyon’a 21 Mart 1994 tarihinde basvurmustur. Sözlesme’nin
9, 10, 11 ve 14. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmistir.
18. Komisyon basvurunun (no. 23885/94) kabul edildiğini 2 Eylül 1996
tarihinde bildirmistir. 12 Mart 1998 tarihli raporunda (Sözlesme’nin eski 31.
Maddesi), Madde 11’in ihlal edildiği, 9 veya 10. maddeler kapsamında ayrı bir
hususun olmadığını ve Madde 14’ün ihlal edilip edilmediğinin ayrıca incelenmesine
gerek bulunmadığı yönündeki görüsünü (yirmi bir oya karsı bir oy ile) bildirmistir.
Komisyon’un görüs ve rapor ekinde bulunan muhalif görüsün tam metni bu kararın
eki olarak sunulmustur.
MAHKEMEYE YAPILAN NĐHAĐ SUNUMLAR
19. Dilekçesinde Hükümet Mahkeme’den asağıdaki hususların dikkate
alınmasını talep etmistir:
“(1) Anayasa Mahkemesi tarafından 14 Temmuz 1993 tarihinde karar
verilmeden önce, ÖZDEP’in kurucu üyelerinin 30 Nisan 1993 tarihinde partinin
kapatılması için bir karar aldığı gerekçesi ile mağdur olduğunu iddia edemeyeceğini;
(2) Yasal veya yasadısı yollardan olmak üzere mümkün olan tüm vasıtalarla
Devletin ülke bütünlüğünü ihlal ettiği gerekçesi ile ÖZDEP’in kapatılmasının bir
demokratik toplum içinde gerekli ve anılan demokratik topluluğun uygulamak
istediği mesru hedef ile orantılı olduğunu ve dolayısıyla Sözlesme’nin 11.
maddesinin ihlal edilmediğini;
(3) Müdahalenin 11. Maddenin 2. fıkrası uyarınca mesru olduğu gerekçesi ile
Đnsan Hakları Sözlesmesinin 9, 10 veya 14. maddelerinin ihlal edilmediğini;
(4) Basvuru sahibi tarafından dayanak teskil edilen Maddeler ihlal
edilmediğinden dolayı Sözlesme’nin 41. Maddesinin geçerli olmadığını.”
20. Basvuru sahibi Sözlesme’nin 9, 10, 11 ve 14. maddelerinin ihlal edildiğinin
kabulü ile 41. Madde uyarınca adil tazmine karar verilmesini talep etmistir.
HUKUK AÇISINDAN
I. Sözlesmenin 11. Maddesinin Đhlal Edildiği Đddiası
21. Özgürlük ve Demokrasi Partisinin (ÖZDEP) temsilcisi, partinin kapatılmıs
olması ve yöneticilerinin herhangi bir baska siyasi partide benzeri görevler almaktan
men edilmesi ile, asağıda metni verilen Sözlesme’nin 11. maddesince güvence altına
alınan dernek kurma hakkının ihlal edildiğini iddia etmistir.
“1. Herkes barısçı amaçlarla toplantılar yapmak, dernek kurmak, ayrıca
çıkarlarını korumak için baskalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve bunlara katılmak
haklarına sahiptir.
2. Bu haklarının kullanılması, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler
niteliğinde olarak ulusal güvenlik, kamu güvenliği, barıs ve düzenin sağlanması ve
suç islemenin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya baskalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu madde,
bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler ve güvenlik güçleriyle devletin idare
mekanizmasında görevli olanlar hakkında yasal sınırlamalar konmasına engel
değildir.”
A. Hükümet’in Ön Đtirazları
22. Hükümet Mahkeme huzurunda, 14 Temmuz 1993 tarihinde Anayasa
Mahkemesi tarafından kapatılmasından çok önce, 30 Nisan 1993 tarihinde
kendiliğinden kapatılmıs olması nedeniyle ÖZDEP’in kapatma isleminin mağduru
olarak kabul edilmeyeceğini belirtmistir. Kendiliğinden kapanmaya bağlı
olmaksızın, Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararının parti liderlerinin aynı isim ve
statüde yeni bir parti kurmasını engellemek üzere verildiğini bildirmistir. ÖZDEP’in
liderlerinin Mahkeme nezdindeki basvurusunu kendi adlarına yapmıs olması halinde
kapatmanın mağdurları olduğunu iddia edebileceğini; ancak bunun yapılmadığını
belirtmistir.
23. Mahkeme huzurundaki durusmada, Komisyon Delegesi kanaatına göre
Komisyon huzurundaki takibatların kabulü asamasında itirazda bulunmadığından ve
Komisyonun da re’sen basvurunun kabul edilemez olduğuna iliskin bir gerekçe
bulamadığından Hükümet’in anılan itirazlarını sunmasına iliskin estopel
bulunduğunu belirtmistir. Ancak, istisnai olarak Komisyon Sözlesme’nin eski 31.
Maddesi uyarınca hazırlanan raporda ÖZDEP’in durumuna iliskin hususun
incelenmesinin uygun olacağı görüsüne re’sen varmıstır. Buna rağmen, anılan
hususun Hükümet’in Komisyon nezdinde anılan itirazı yapmamasından kaynaklanan
estopel’i ortadan kaldırmadığını belirtmistir.
24. Basvuran parti, anılan itirazın ilk kez Mahkeme huzurunda sunulmasında
Hükümet’in estopel’e tabi olduğunu belirtmistir. Mahkeme’den, partinin
kendiliğinden kapatılmasının tek amacının Anayasa Mahkemesi tarafından
kapatılmasının yöneticileri üzerindeki etkisinden kurtulmak olduğu gerekçesiyle,
mağdur konumda olduğunu kabul etmesini istemistir.
25. Mahkeme, Hükümet’in halen Sözlesme’nin 34. Madde kapsamında,
ÖZDEP’in bir mağdur konumunda bulunmadığına iliskin olarak yapmıs olduğu ön
itirazın daha önce Komisyon huzurunda yapılmadığına isaret etmektedir.
Dolayısıyla kendilerine karsı bir estopel mevcuttur (bkz., diğerlerinin yanı sıra 25
Kasım 1997 tarihli Zana - Türkiye Kararı, Kararlar ve Hükümler Raporları 1997-
VII, s. 2546, Madde 44). Ancak anılan husus Komisyon tarafından re’sen
incelenmistir. Buna rağmen Hükümet aleyhine bir estopel'in mevcut olduğuna karar
verilmesi halinde, Hükümet’in Komisyon tarafından re’sen incelenmis olan ve
Mahkeme huzurunda bir sorusturma konusu teskil eden bir noktaya iliskin
temsillerde bulunma hakkından mahrum edilmis olacaktır. Bu iki taraflı usul ve esit
müdafaa hakkı (silahların esitliği) ilkelerine aykırı düsmektedir. Sonuç olarak,
zamanında yapılmamıs olmasına rağmen Hükümet’in itirazını sunmasına izin
verilmesi gerekmektedir.
26. Đtirazın esasına iliskin olarak, Mahkeme ÖZDEP’in liderlerinin Anayasa
Mahkemesi tarafından kapatılması durumunda, herhangi bir siyasi kurumda benzeri
bir görev almalarının yasaklanması seklinde meydana gelebilecek etkilerden
kurtulmak amacıyla partisini kendiliğinden kapattıklarını kabul etmektedir (bkz.
yukarıdaki 16. maddede anılan siyasi partilerin kurulusuna iliskin Kanunun 95.
bölümü). Bu açıklama, siyasi partilerin kurulusuna iliskin Kanunun 108. bölümü ile
de desteklenmektedir ki, bu bölümde gönüllü olarak kapatılmıs olan partilerin
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmak üzere mevcudiyetinin sağlanması
partilerin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması nedeniyle ortaya çıkacak
sonuçlara tabi olmasını sağlamaktır (bkz. yukarıdaki paragraf 16). Bu sebeple,
ÖZDEP’in liderlerinin partilerini kapatma kararı, derneklerin liderlerinin ve
üyelerinin 11. Madde kapsamında tanınmasını sağlayacak sekilde özgürce
yapılmamıstır.
Ek olarak Mahkeme tarafından belirtildiği üzere, siyasi partilerin kurulusuna
iliskin kanunun 108. bölümü su hükmü içermektedir; “Bir siyasi partinin kapatılması
için dava açıklandıktan sonra o partinin yetkili organı tarafından verilen kapanma
kararı, Anayasa Mahkemesinde açılmıs bulunan kapatma davasının yürütülmesine
ve kapatma kararı verilmesi halinde doğacak hukuki sonuçlara hükmedilmesine
engel değildir.” Bu nedenle, iç hukuka göre kendiliğinden kapanan bir partinin
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması amacıyla mevcudiyetini koruduğundan,
Hükümet Mahkeme huzurunda, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatma kararı
verildiğinde ÖZDEP’in zaten mevcut olmadığını savunmayacaktır (bkz. ilgili
değisiklikler ile birlikte, 24 Eylül 1992 tarihli Kolompar – Belçika kararı, A Serisi,
No. 235-C, s. 54, madde 32 ile 29 Ekim 1992 tarihli Open Door and Dublin Well
Woman – Đrlanda kararı, A 246-A Serisi, s. 22, Madde 42).
Sonuç olarak Hükümet’in ön itirazının reddi gerekmektedir.
B. Sikayetin Esası
1. Müdahalenin Mevcut Olup Olmadığı
27. Mahkeme huzurunda bulunan tüm taraflar ÖZDEP’in kapatılmasının,
üyelerinin dernek kurma özgürlüğüne bir müdahale teskil ettiğini kabul etmektedir.
Mahkeme de aynı görüstedir.
2. Müdahalenin Mesru Olup Olmadığı
28. Anılan müdahale, “kanunlar tarafından öngörüldüğü, 2. paragraf
kapsamında bir veya daha fazla mesru amaca yönelik olup, bu amaçların demokratik
bir topluluk içinde elde edilmesi için gerekli olduğu durumlar haricinde 11.
maddenin ihlalini teskil etmektedir.
(a) “Kanunlar tarafından öngörülme”
29. Anayasa Mahkemesi tarafından emredilen önlemlerin Anayasa ile siyasi
partilerin kurulusuna iliskin 2820 Sayılı Kanunun 78, 81 ve 89. bölümlerine (bkz.
yukarıdaki 15 ve 16. paragraflar) dayalı olduğundan müdahalenin “kanunlar
tarafından öngörüldüğü” ortak görüstür.
(b) Mesru amaç
30. Hükümet, müdahalenin çesitli mesru amaçlara hizmet ettiğini savunmustur:
asayissizliğin önlenmesi, baskalarının haklarının ve özgürlüklerinin korunması ve
ülkenin toprak bütünlüğü de dahil olmak üzere, milli güvenliğin sağlanması.
31. Basvuran parti, Türk toplumu için herhangi bir tehdit unsuru olusturduğunu
inkar etmistir.
32. Komisyon söz konusu önlemlerin Madde 11’de belirtilen “mesru
amaçlardan” asgari birine yönelik olduğunun kabul edilebileceği görüsündedir: Ülke
bütünlüğünün ve dolayısıyla “milli güvenliğin” korunması.
33. Mahkeme de Komisyon ile aynı görüsü paylasmaktadır.
(c) “Demokratik toplum içinde gereklilik”
i. Mahkeme huzurunda bulunanların iddiaları
(α) Basvuran parti
34. Basvuran taraf, parti programında Kürt sorununa demokratik barısçıl ve
uluslararası hukuka uygun bir çözüm taraftarı olduğunu açıkça belirtmistir. Partinin
Türkiye’nin bölünmesini amaçladığını düsünmenin yanlıs olduğunu savunmustur.
Aksine, partinin esitlik ve gönüllülük bazında ülkeyi olusturacak olan Türk ve Kürt
halklarının birliği için çalısmak istediğini belirttiğinden, ÖZDEP’in programı
ülkenin bir bütün olarak kalması gerektiğini vurgulamıstır. ÖZDEP’in program ve
faaliyetlerinde bulunan herhangi bir hususun bir ayrımcı hedef gütmediğini ve bu
hususun da bölücü faaliyetlerde bulunmayı bir suç olarak kabul eden Ceza
Kanunu’nun 125. Maddesi kapsamında henüz parti liderleri için herhangi bir
davanın açılmadığı gerçeği ile de teyit edilmistir.
Kürt sorunu halen Türkiye’nin karsı karsıya olduğu en önemli sorunlardan
biridir. Anılan sorunun boyutu dikkate alındığında, siyasi partilerin çözümler arayıp
teklif etme hakkından ziyade bu siyasi partiler için bir görevdir. Ancak, otoritelerin
gözünde bir partinin sadece “Kürt” kelimesini kullanması, kapatılması için yeterli
sebep teskil etmektedir. ÖZDEP’e olan da budur: Hem Cumhuriyet Bassavcısı, hem
de Anayasa Mahkemesi suçlamalarını programda geçen “Kürt”, “Kürt halkı”,
“azınlık” ve “halklar” kelimelerine dayandırmıstır. Dahası programın, Kürtleri bir
azınlık olarak tanımlamadığını veya Kürtlerin özel muameleye tabi tutulması veya
Türk nüfusundan ayrılması için bir çağrıda bulunmadığını belirtmistir. Ayrıca,
programda partinin gerçek niyetini yansıtmayan tek bir cümle bulunmamaktadır. Bu
nedenle bir partinin programında sadece Kürt sorununa adil, demokratik ve barısçıl
bir çözüm için çalısmayı amaçlaması nedeniyle yasaklanmasının, 11. Maddenin
ihlaline yol açtığını belirtmistir.
(β) Hükümet
35. Hükümet, ÖZDEP programında bulunan amaçların Türk nüfusunun bir
kısmını isyana veya Türke Devletinin anayasal ilkelerine uygun olmayan yeni bir
siyasi düzen veya kanunların olusturulması gibi yasadısı hareketlere tesvik etmeye
yatkın olduğunu belirtmistir.
ÖZDEP’in, ana teması olarak Türk Devleti tarafından azınlıkların ve özellikle
Kürtlerin sözde ezilmesini seçerek, demokratik özgürlükleri Türkiye’yi bölme
çabası için kullandığını belirtmistir. Halkın kendi kaderini tayin etme hakkına
gönderme yaptıktan sonra, ÖZDEP parti programında su sözleriyle silahlı
mücadeleyi açıkça desteklemistir: “ÖZDEP halkların adil ve mesru bağımsızlık ve
özgürlük mücadelesini desteklemektedir. Bu mücadelede yanlarındadır”. Anılan
fikirler, amacı Devlet’in bölünmez bütünlüğünü yıkmak ve Türk nüfusunun belli bir
bölümünün isyana tesvik edilmesi olan terör örgütünün yasadısı eylemlerinin
onaylanması anlamına gelmektedir.
Ayrıca, ÖZDEP programında Kürt kökenli nüfus için kendi kaderini tayin etme
hakkını savunmustur; Kendi kaderini tayin etme Anayasaya aykırı olmakla
kalmayıp, Türk ulusunun bütünlüğünü ve Devletin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye
attığından, aynı zamanda Sözlesme kapsamında korunmak için de uygun değildir.
Ayrıca, ÖZDEP’in hedefinin Türkiye Birlesik Komünist Partisi ve Sosyalist
Parti’nin aksine demokratik müzakere kurallarına uymak yerine bir tarafta nüfusun
bir kesiminin desteğini alarak ve diğer yanda terör örgütü tarafından verilen savası
onaylayarak ülkenin bölünmesi olduğundan dolayı, Türkiye Birlesik Komünist
Partisi (30 Ocak 1998 tarihli Mahkeme kararı, Raporlar, 1998-I, s. 1) ve Sosyalist
Parti (25 Mayıs 1998 tarihli karar, Raporlar, 1998-III, s. 1233) davalarından
farklıdır.
Nüfusun bir kesiminin, ki bu davada Kürt kökenli olanların, kendi kaderini
tayin etme hakkına iliskin propaganda Türk Anayasasına aykırı olmakla kalmayıp,
Türk nüfusu arasında huzursuzluğa neden olabilecektir. Kurulusundan bu yana bir
üniter yapıda olan ve Anayasa’nın 10. maddesi uyarınca “Herkes[in], dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasi düsünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde esit” olduğu Türkiye gibi bir ülkede, anılan
propaganda kaçınılmaz olarak, Türk nüfusunun belli kesimlerinde siddetli
geçimsizliklere sebebiyet verecektir.
Sonuç olarak, mevcut davanın tarihçesi ve özellikle de teröre karsı mücadelenin
sebebiyet verdiği zorluklar da dikkate alınarak, anayasa Mahkemesi tarafından
gerekçe gösterilen deliller bazında ÖZDEP’in Türkiye’deki terörün sebebiyet
verdiği sorunlarda bir sorumluluğa sahip olduğu sonucuna varılması mümkün
olmustur. Parti’nin kapatılmasının orantısız bir önlem olmayıp ve dolayısıyla
Sözlesme’nin 11. Maddesinin ihlaline sebebiyet veremeyeceğini belirtmistir.
(g) Komisyon
36. Komisyon 11. Maddenin ihlal edildiği yönünde görüs bildirmistir. Đlk
olarak ÖZDEP’in tüzüğünün partinin yapı açısından demokratik olduğuna isaret
etmistir. Siyasi hedeflerini sadece kanuni vasıtalar ile elde etmeye çalısmıstır.
Gerçekten de, Cumhuriyet Bassavcısı da Anayasa Mahkemesinde aksini iddia
etmemistir. Ayrıca, ÖZDEP’in Türkiye’deki demokratik ve çoksesli sistemin
ortadan kaldırılmasını amaçladığı veya ırk ayrımı seklinde temel insan haklarının
ihlalini tesvik ettiği gösterilmemistir.
Ayrıca, ÖZDEP’in programının Kürt asıllı Türk vatandaslarının durumu ile
ilgili bölümünün siddet veya diğer demokratik veya anayasal olmayan araçların
kullanımı ile ilgili bir teklif içermemektedir. Aksine, program karsılasılan sorunlara
münhasır olarak demokratik ve siyasi çözümler önermistir. Ayrıca, Devletin
anayasal düzeninin yıkılması veya siddet kullanarak bir Kürt Devletinin kurulması
için uç noktadaki gruplar veya terör grupları için bir tesvik içermemektedir.
ii. Mahkeme’nin değerlendirmesi
37. Mahkeme, kendi bağımsız rolüne ve basvrunun özel sartlarına rağmen, 11.
Maddenin de 10. Maddenin ısığında değerlendirilmesi gerektiğini tekrarlamıstır.
Düsünce ve ifade özgürlüğünün korunması, Madde 11’de belirtilen toplantı yapma
ve dernek kurma özgürlüklerinin amaçlarından biridir. Bunlar özellikle
demokrasinin çoksesliliğinin ve düzgün isleyisinin sağlanması açısından siyasi
partilerin temel görevleri için geçerlidir.
Mahkeme tarafından daha önce de bir çok kez belirtildiği üzere, çokseslilik
olmaksızın demokrasi olamaz. Bu nedenle, 10. Madde kapsamında belirtilen haliyle
ifade özgürlüğü 2. paragrafa tabi olarak, sadece lehte alınanlar veya zararsız veya
kayıtsız olanlar için değil, aynı zamanda kırıcı, sok ve rahatsız edici “bilgi” ve
fikirler” için de geçerlidir.
Faaliyetlerinin, ifade özgürlüğünün topluca kullanımına iliskin bir bölüm teskil
etmesi nedeniyle siyasi partiler, Sözlesme’nin 10. Madde ve 11. Maddesinin
korunmasını isteme haklarına sahiptir (bkz., yukarıda anılan Türkiye Birlesik
Komünist Partisi ve Diğerleri Kararı, ss. 20-21, 42-43. Madde).
38. Mevcut davada, ilk olarak Anayasa Mahkemesinin 14 Temmuz 1993 tarihli
ÖZDEP’i kapama kararında belirtilen gerekçeler, Anayasa ve siyasi partilerin
kurulusuna iliskin kanunun 78(a) ve (81) (a) ve (b) bölümlerinin ihlal edilmesi
suretiyle, Devletin bölünmez bütünlüğüne ve ulusun birliğine zarar verme olarak
gösterilmistir. Anayasa Mahkemesinin kanaatına göre program, Türkiye’de kendine
özgü bir kültürü ve dili olan ayrı bir Kürt halkının mevcut olduğu varsayımına
dayanmıstır. Programda Kürtler, demokratik hakları tamamen gözardı edilen ezilen
insanlar olarak sunulmustur. ÖZDEP, Kürtler için kendi kaderini tayin etme hakkını
istemis “bağımsızlık savası” haklarını desteklemistir. Görüsü terör örgütü ile aynıdır
ve kendi içinde bir isyana tesvik etmektedir. Bu da kapatılmayı haklı kılmıstır (bkz.
yukarıdaki 14. paragraf).
Ayrıca, Anayasa Mahkemesi, programında Hükümet’in Diyanet Đsleri
Baskanlığı’nın (dini islerin dini kurumların kendi kontrolü altında olması gerektiği
gerekçesi ile) kaldırılmasını savunarak, ÖZDEP’in laiklik ilkesini yıkmaya
çalıstığını düsünmüstür. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, siyasi partilerin
kurulmasına iliskin Kanunun 89. bölümünün ihlal edildiğini kabul etmistir.
39. Bu etkenlerin ısığı altında Mahkeme söz konusu alıntıların içeriğini dikkate
almalı ve ÖZDEP’in kapatılması için haklı sebep teskil edip etmediğini tespit
etmelidir.
Birinci hususa iliskin olarak, Mahkeme arastırmasını yaparken birinci görevinin
kendi görüslerini ilgili ulusal yetkililerin görüslerinin yerine koymak değil, anılan
yetkililerin insiyatifleri doğrultusunda verdikleri kararların 11. Madde kapsamında
incelenmesi olduğunu yinelemektedir. Bunu yaparken de, Mahkeme özellikle ulusal
yetkililerin kararlarını ilgili olayların kabul edilebilir sekilde değerlendirmelere
dayandırdığından emin olmalıdır (bkz., yukarıda anılan Sosyalist Parti ve Diğerleri
kararı, s. 1256, Madde 44).
40. ÖZDEP’in programının incelenmesi üzerine, Mahkeme siddet kullanımı,
bir isyan veya diğer sekillerde demokratik ilkelerin reddedilmesine yönelik herhangi
bir çağrı tespit edememistir. Bu, Mahkeme’nin kanaatına göre dikkat edilmesi
gereken önemli bir husustur (bkz., 8 Temmuz 1999 tarihli Okçuoğlu – Türkiye
Kararı, Raporlar 1999, s. …, madde 48). Bunun aksine, program içinde önerilen
siyasi projenin uygulanmasında demokratik kurallara uyulması gerektiği
vurgulanmıstır. Diğer hususların yanı sıra, ÖZDEP’in “genel seçim hakkına sahip
sahıslar tarafından seçilen temsilcilerden olusan bir demokratik meclisin
olusturulmasını teklif etmekte” ve “Kürt sorununa Nihai Helsinki Senedi, Avrupa
Đnsan Hakları Sözlesmesi ve Đnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gibi uluslararası
sözlesmelere harfiyen riayet eden barısçı ve demokratik bir çözümü savunduğunu”
belirtmektedir (bkz. yukarıdaki 8. paragraf).
Ancak Hükümet, “ÖZDEP’in “ÖZDEP halkların bağımsızlık ve özgürlük için
verdiği haklı ve mesru mücadelede halkları desteklemektedir. Bu mücadelede
halkların yanındadır.” ifadesi ile silahlı mücadeleyi açıkça desteklediği”
kanaatındadır”
Mahkemenin anılan ifadenin ÖZDEP’in belli siyasi taleplerde bulunduğunu
düsünmesine rağmen, anılan ifadede halkı siddet kullanmaya, demokrasi kurallarını
çiğnemeye tesvik edecek herhangi bir husus tespit edememistir. Bu açıdan ilgili
bölüm, Avrupa Konseyi’nin üye devletlerinde siyasi açıdan etkin olan diğer
kurumların programlarında bulunan bölümlerden ayırt eden herhangi bir husus
içermemektedir.
41. Anayasa Mahkemesi ayrıca ÖZDEP’i programında “Kürtler ve Türkler”
olmak üzere iki ulusun belirtilmesi ve Türk ulusunun birliği ve Türk Devletinin
toprak bütünlüğüne zarar verecek sekilde azınlıkların mevcudiyetine ve bunların
kendi kaderini tayin etme haklarına gönderme yapma konusunda da elestirmistir.
Mahkeme, söz konusu metinler birlikte ele alındıklarında, temelde –
demokratik kurallar çerçevesinde – “Türk ve Kürt halklarını kapsayan bir sosyal
düzen” kurmak olan bir siyasi projeyi amaçladığını belirtmektedir. Programın baska
yerlerinde “Özgürlük ve Demokrasi Partisi ülkenin kurulusuna katılmıs olan Kürt ve
Türk halklarının gönüllü birliği için kampanya baslatmaktadır” ibaresi
kullanılmıstır. ÖZDEP’in programında ayrıca “ulusal ve dini azınlıkların” kendi
kaderini tayin etme hakkına gönderme yaptığı doğrudur; ancak bağlam içinde ele
alındığında, bu kelimeler insanları Türkiye’den ayrılmaya tesvik amacına değil,
teklif edilen siyasi projenin Kürtlerin özgür irade ile, demokratik sekilde ifade edilen
izni ile desteklenmesinin gerektiğinin vurgulanmasına yöneliktir.
Mahkeme, anılan siyasi projenin Türkiye Devleti’nin mevcut ilkeleri ve yapıları
ile uyumlu olmamasının demokratik kuralları ihlal etmediği görüsündedir.
Demokrasi açısından herhangi bir zarara sebebiyet vermemesi kaydıyla, bir Devletin
mevcut düzenleme seklini sorgulayanlar da dahil olmak üzere, çesitli projelerin
önerilmesi ve görüsülmesi demokrasinin temel unsurlarındandır (bkz. yukarıda
anılan Sosyalist Parti ve Diğerleri kararı, s. 1257, Madde 47). Aynı husus,
ÖZDEP’in Diyanet Đsleri Baskanlığı’nın kaldırılmasına iliskin teklifleri için de
geçerlidir.
42. Söz konusu bölümlerin halkça benimsenenden daha farklı bir siyasi tasarım
içermediğini söylemek imkansızdır. Ancak, aksine isaret eden baska bir somut
eylem olmadığında, “ÖZDEP’in programının gerçekliğine iliskin süphe duyulması
için herhangi bir neden mevcut değildir. Bu nedenle, ÖZDEP sadece ifade
özgürlüğünü kullanması nedeniyle cezalandırılmıstır.
43. Mahkeme yukarıda anılan hususların ısığı altında, ÖZDEP’in
kapatılmasının demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığının bir baska deyisle,
bir “zorunlu sosyal gereksinimi” karsılayıp karsılamadığı veya “amaçlanan mesru
hedef ile orantılı” olup olmadığını tespit etmek durumundadır (bkz. yukarıda anılan
Sosyalist Parti ve Diğerleri kararı, s. 1258, Madde 49).
44. Demokrasinin düzgün sekilde islemesine iliskin siyasi partilerin önemli rolü
açısından (bkz. yukarıda anılan Türkiye Birlesik Komünist Partisi ve Diğerleri
kararı, s. 17, madde 25), siyasi partiler söz konusu olduğunda, 11. Madde
kapsamında belirtilen istisnalara harfiyen uyulması gerekmektedir; anılan partilerin
dernek kurma özgürlüğüne iliskin sınırlamaları sadece inandırıcı ve zorunlu
nedenler haklı kılacaktır. 11. Maddenin 2. fıkrası anlamında bir gerekliliğin mevcut
olup olmadığının tespitinde Akit Devletler, sadece sınırlı bir takdir marjına sahip
olup, bu da bağımsız mahkemeler tarafından verilenler de dahil olmak üzere, tabi
olduğu kanun ve kararları kapsayan Avrupa denetimi ile paralel gitmektedir (a.g.e. s.
22, Madde 46).
Ayrıca, Mahkeme daha önceden demokrasinin baslıca özelliklerinden birinin,
yıldırıcı olanlar da dahil olmak üzere, bir ülkenin sorunlarının siddete
basvurulmaksızın diyalog içinde çözümlenmesi için fırsat sağladığına karar
vermistir. Demokrasi ifade özgürlüğü ile gelismektedir. Bu açıdan, Devlet
nüfusunun bir kısmının durumunun alenen görüsülmesini istemesi ve demokratik
kurallara uygun olarak ilgili herkesi hosnut edecek çözümleri bulmak üzere ulusun
siyasi hayatına katılmak istemesi nedeniyle bir siyasi grubun engellenmesi için
herhangi bir mesru sebep bulunmamaktadır (bkz. yukarıda anılan Sosyalist Parti ve
Diğerleri kararı, s. 1256, 45. madde).
45. Mahkeme, mevcut davada söz konusu müdahalenin radikal olduğuna isaret
etmektedir: ÖZDEP derhal yürürlüğe girmek üzere temelli kapatılmıs, aktifleri
tasfiye edilerek kanunen Hazineye devredilmis ve yöneticileri benzeri siyasi
faaliyetlerden men edilmistir. Anılan sıkı önlemler ancak en ciddi davalarda
uygulanabilecek türdendir.
46. Mahkeme ÖZDEP’in programındaki ilgili bölümlerin, elestiri ve talepleri
dile getirmek suretiyle, bu açıdan demokrasi ilkeleri ve kurallarına uygunluğun
sorgulanmasını gerektirmediğine iliskin görüsünü daha önce bildirmistir.
Mahkeme, basta terörizm ile ilgili mücadele olmak üzere, huzurunda bulunan
davaların tarihçesini dikkate almaktadır (bkz. yukarıda belirtilen Türkiye Birlesik
Komünist Partisi ve Diğerleri Kararı, s. 27, Madde 59). Bu bağlamda Hükümet,
ÖZDEP’in Türkiye’de terörizmden kaynaklanan sorumlulukta pay sahibi olduğunu
belirtmistir (bkz. yukarıdaki 35. paragraf). Ancak Hükümet, ÖZDEP’in herhangi bir
önemli faaliyet yapmak için çok kısıtlı bir zaman içinde anılan durumun nasıl
olustuğunu açıklamakta basarısız olmustur. Parti 19 Ekim 1992 tarihinde kurulmus
ve kapatılması için birinci basvuru 29 Ocak 1993 tarihinde yapılmıs ve ilk olarak 30
Nisan 1993 tarihinde kurucu üyelerinin kararı ile kapatılmıs ve sonrasında 14
Temmuz 1993 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıstır. Olası
herhangi bir tehlike olsa olsa ÖZDEP’in programından kaynaklanacak olup, burada
da Hükümet, demokrasi ve barısçıl çözümlere olan bağlılıklarına rağmen ÖZDEP’in
programındaki söz konusu bölümlerin Türkiye’deki terörizmi körüklediğini ikna
edici sekilde açıklayamamıstır.
47. Yukarıda anılan bulgular açısından, ilgili bölümlerin yazarının Sözlesme
içinde bulunan hakları ve özgürlüklerin yok edilmesine yönelik faaliyette bulunma
veya eylemleri gerçeklestirmek üzere Sözlesme’ye dayalı olarak hareket ettiğini
belirten herhangi bir husus bulunmadığından 17. Maddenin dikkate alınması
gerekmemektedir. (bkz., ilgili değisiklikleri ile birlikte yukarıda anılan Sosyalist
Parti ve diğerleri kararı, s. 1259, Madde 53).
48. Sonuç olarak ÖZDEP’in kapatılması amaçlanan hedef açısından orantısız
olup, dolayısıyla bir demokratik toplumda gereksizdir. Bu da Sözlesmenin 11.
Maddesinin ihlal edildiği anlamını tasımaktadır.
II. Sözlesmenin 9, 10 Ve 14. Maddelerinin Đhlal Edildiği Đddiası
49. Basvuran parti ayrıca Sözlesme’nin 9, 10 ve 14. maddelerinin ihlal
edildiğini iddia etmistir. Sikayetleri 11. Madde kapsamında incelenen hususlar ile
iliskili olduğundan Mahkeme, bunların ayrı ayrı incelenmesinin gerekmediği
kanaatına varmıstır.
III. Sözlesmenin 41. Maddesinin Uygulanması
50. Sözlesmenin 41. Maddesi su hükümleri içermektedir:
“Mahkeme tarafından Sözlesme veya protokollerinin ihlal edildiğinin tespit
edilmesi ve ilgili Yüksek Akit Tarafın yerel hukukunun sadece kısmi bir tazminatı
öngörmesi durumunda, Mahkeme gerektiğinde mağdur olan tarafın adil sekilde
tazmin edilmesini öngörebilir.”
A. Maddi zarar
51. ÖZDEP maddi tazminat için 500,000 Fransız Frangı (FRF) tutarında zarar
talebinde bulunmustur. Anılan tutar partinin kurulusu, tesislerinin kiralanması,
kurulus ile ilgili olarak parti üyelerinin seyahat ve konaklama ücretleri, özellikle
seçimlere katılmak üzere yapısının 40 ilde kurulması ve brosürlerin bastırılması ve
dağıtımına iliskin giderlerden olusmaktadır.
52. Hükümet, ÖZDEP’in adil tazmine iliskin taleplerin fahis ve tamamen
dayanaktan yoksun olduğunu savunmustur. Mahkeme tarafından herhangi bir ihlalin
tespit edilmesinin yeterli adil tazmin teskil edeceğini öne sürmüstür. Đddia edilen
maddi zarar ile ilgili olarak, bunun davanın bulguları ile herhangi bir neden sonuç
iliskisine sahip olmadığını belirtmistir.
53. Komisyon Delegesi, Mahkeme’nin yukarıda belirtilen Türkiye Birlesik
Komünist Partisi ve Sosyalist Partisi davalarında varılan karardan farklı bir karara
varılması için herhangi bir neden olmadığı görüsündedir.
54. Mahkeme, basvuran tarafın taleplerini desteklemek üzere herhangi bir delil
sunmadığına isaret etmektedir. Dolayısıyla, talebi kabul edemeyecektir (Mahkeme
Đç Tüzüğünün 60. Madesinin 2. fıkrası; bkz., 25 Mayıs 1998 tarihli Sosyalist Parti ve
Diğerleri – Türkiye Kararı, Raporlar 1998-III, s. 1261, Madde 67).
B. Manevi Zararlar
55. ÖZDEP ayrıca kapatılmadan kaynaklanan manevi zararın tazmini için FRF
200,000 talep etmistir.
56. Hükümet bu tutarın da fahis olduğunu belirtmistir. Bir ihlalin mevcut
olduğunun tespit edilmesinin her türlü manevi zarar açısından yeterli tazmin teskil
edeceğini savunmustur.
57. Mahkeme, ÖZDEP’in kapatılmasının kurucuları ve üyeleri için oldukça
hüsran verici olması gerektiği kanaatındadır. Mahkeme, basvuran partinin kurucuları
ve üyelerinin manevi zararının tazmini için, Mahkeme nezdinde bulunan takibata
iliskin olarak (bkz. yukarıdaki 1. paragraf) Sn. Mevlüt ĐLĐK’e ödenmesi gereken
meblağı FRF 30,000 tutarında tespit etmistir.
C. Masraflar ve Giderler
58. ÖZDEP 120,000 FRF Anayasa Mahkemesi nezdinde ve Strazburg’da
temsil edilmesi için verilen avukatlık ücreti ve buna iliskin çeviri, yazısma ve
seyahat giderleri için 80,000 FRF olmak üzere masraf ve giderler için 200,000 FRF
talebinde bulunmustur.
59. Hükümet ilk olarak ÖZDEP’in Anayasa Mahkemesi nezdindeki temsiline
iliskin giderlerin, Strazburg kurumları nezdindeki takibat ile bağlantılı olmadığı
gerekçesi ile dava ile bağlantılı olmadığını iddia etmistir. Ek olarak, tam ve detaylı
bir hesap bildirimi olmadığından, ÖZDEP’in avukatı tarafından mevcut takibata
iliskin masraf ve giderlerin ödenmesine iliskin talebin desteklenmesi için sunulan
belgelerin doğrulanmasının imkansız olduğunu savunmustur. Son olarak Hükümet,
Türkiye’deki benzer davalar için ödenen ile karsılastırıldığında tutarların abartılı
olduğunu belirtmistir. Dava basit niteliktedir ve fazla bir çalısma gerektirmemistir.
Adil tazminin muhatap Devlet içindeki sosyo-ekonomik durumu yansıtması ve
haksız kazanç kaynağı teskil etmemesi gerektiğini savunmustur.
60. Mahkeme, giderlerin Sözlesme’nin 41. Maddesi kapsamında alınabilmesi
için bunların gerçekte ve zorunlu olarak tahakkuk etmis olduğunun ve nicelik
açısından makul olması gerektiğini vurgulamaktadır (bkz., 25 Mart 1999 tarihli
Nikolova – Bulgaristan kararı, Raporlar 1999-..., s. ..., Madde 79). Bu bağlamda,
Mahkeme tarafından Sözlesme’nin ihlal edildiğinin tespit edilmesi durumunda,
basvuru sahibine sadece Sözlesme kurumları nezdindekiler için değil, aynı zamanda
ihlalin önlenmesi veya düzeltilmesi için ulusal mahkemeler nezdinde yapılan
harcama ve giderlerin de ödenmesine karar verebileceği dikkate alınmalıdır (bkz., 21
Ocak 1999 tarihli Van Geyseghem – Belçika kararı, Raporlar 1999-..., s. ..., Madde
45).
Mevcut davada, ÖZDEP’in Anayasa Mahkemesi nezdinde temsiline iliskin
giderlerinin partinin kapatılmasını engellemek için tahakkuk ettirilmistir. Anılan
kapatma, yukarıda tespit edilen ihlale yol açmıstır (bkz. yukarıdaki 49. paragraf).
Sonuç olarak kapatma takibatı adil tazminat ile iliskilidir.
Ancak Mahkeme, ÖZDEP tarafından avukatın ödeme talep ettiği çalısma
saatlerine iliskin ayrıntı sunmamıstır. Đçtüzüğün 60. Maddesinin 2. fıkrası uyarınca
talep edilen tutara karar vermeyecektir. Adil bazda değerlendirme ile masraf ve
giderler için Sn. Mevlüt Đlik’e 40,000 FRF ödenmesine karar vermistir.
C. Temerrüt Faizi
61. Mahkeme isbu kararın düzenlenmis olduğu tarihte, eldeki verilere göre
tespit edilmis olan yıllık %3.47 oranına tekabül eden Fransa’da uygulanan yasal faiz
oranının uygulanmasının yerinde olacağı kanaatına varmıstır.
YUKARIDA BELĐRTĐLEN GEREKÇELERE DAYANARAK
MAHKEME
1. 1. Hükümetin ön itirazının reddine;
2. Sözlesme’nin 11. maddesinin ihlal edildiğine iliskin talebin kabulüne;
3. Sözlesme’nin 9, 10 veya 14. Maddelerinin ihlal edilip edilmediğine iliskin
incelemeye yer olmadığına;
4. (a) Üç ay içinde, ödeme tarihinde geçerli olan kur üzerinden Türk lirasına
çevrilmek üzere manevi zarar için 30,000 (otuz bin) Fransız frangı ve harcama ve
masraflar için 40,000 (kırk bin) Fransız Frangı tutarının davalı Devlet’ten tahsil
edilerek basvuru sahibi partinin temsilcisi olan Sn. Mevlüt Đlik’e ödenmesine:
(b) Yukarıda belirtilen üç aylık sürenin sona ermesinden ödeme tarihine dek
bu tutarlar için yıllık %3.47 faiz oranı uygulanmasına;
5. Adil tazmin konusundaki diğer taleplerin reddine;
iliskin oybirliği ile alınan isbu kararı Đngilizce ve Fransızca olmak üzere, 8
Aralık 1999 tarihinde Strazburg’da bulunan Đnsan Hakları Binası’ndaki halka açık
oturumda düzenlemistir.
Đmza: Luzius Wildhaber
Baskan
Đmza: Paul Mahoney
Sekreter