ÖZGÜR GÜNDEM TÜRKİYE DAVASI

ÖZGÜR GÜNDEM / Türkiye Davası
(23144/93)
Strazburg
16 Mart 2000
USULĐ ĐSLEMLER
1. Dava, Đnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına Yönelik
Sözlesme'nin (Sözlesme) eski 19. Maddesi ile ortaya konulduğu gibi, Avrupa Đnsan
Hakları Komisyonu tarafından ("Komisyon"), 8 Mart 1999 tarihinde, Sözlesme'nin
32. Maddesinin 1.Paragrafı ve 47. Maddesi ile belirlenen üç aylık süre içinde
Mahkeme'ye gönderilmistir. Dava, eski 25. Madde gereğince, üç Türk vatandası
Gurbetelli Ersöz, Fahri Ferda Çetin, Yasar Kaya ve merkezi Đstanbul'da olan Ülken
Basın ve Yayıncılık Sanayi Ticaret Limitet Sirketi tarafından 9 Aralık 1993
tarihinde Komisyon'a yapılan (23144/93) nolu basvuruya dayanmaktadır. Đlk iki
basvuran, sırasıyla Özgür Gündem'in bas editörü ve asistan editörü, üçüncü ve
dördüncü basvuranlar ise, Özgür Gündem'in sahipleri idi. Komisyon daha sonra, ilk
basvuran 1997 tarihinde öldüğü için, basvurunun bu kisiyle ilgili olan kısmını
incelememeye karar vermistir. Basvuranlar, Đngiltere'de mesleğini icra etmekte olan
Sn. William Bowring tarafından temsil edilmistir. Türk Hükümeti (Hükümet) Ajan
Yardımcısı Sn. Münci Özmen tarafından temsil edilmistir.
Basvuru, Özgür Gündem Gazetesi ile bağlantılı gazeteci ve diğer
kisilere karsı yürütülen mücadele ile ifade özgürlüğüne karsı hep birlikte yürütülen
kasıtlı bir saldırının mevcut olduğu iddiaları ile ilgilidir. Basvuranlar, Sözlesmenin
10. ve 14. Maddelerine ve 1 nolu Protokolün 1. Maddesine dayanmıslardır.
2. 31 Mart 1999 tarihinde Büyük Daire üyeleri, Sözlesmeye Ek 11 nolu
Protokol'ün 5. Maddesinin 4. Paragrafı ve Đçtüzüğün 100. Maddesinin 1. Paragrafı
ve 24. Maddesinin 6. Paragrafı gereğince basvurunun, Bölümlerden biri tarafından
incelenmesine karar vermistir. Bu sebeple, basvuru Dördüncü Bölüm tarafından
incelenmistir.
3. Bölüm dahilinde olusturulan Daire, Türkiye ile ilgili olarak ex officio
seçilmis hakim Sn. R. Türmen'i (Sözlesme'nin 27. Maddesinin 2. Paragrafı ve
Mahkeme Đçtüzüğün 26. Maddesinin 1 (a) paragrafı ) ve Bölüm Baskanı Sn. M.
Pellonpaa'yı (Đç Tüzük 12 ve 26/1(a)) kapsamaktadır. Sn. M. Pellonpaa tarafından
Daireyi tamamlamak için seçilen diğer üyeler, Sn. G. Ress, Sn. A. Pastor Ridruejo,
Sn. L. Caflisch, Sn. J.Makarczyk ve Sn. N. Vajic isimli kisilerdir.
4. 1 Haziran 1999 tarihinde Sn. Türmen, Daire üyeliği görevinden çekilmistir.
(Đç Tüzük 28) Hükümet, bu sebeple Sn. Gölcüklü'yü ad hoc hakim olarak atamıstır.
(Sözlesmenin 27. Maddesinin 2. Paragrafı Đç Tüzüğün 29. Maddesinin 1. Paragrafı).
5. 13 Temmuz 1999 tarihinde Daire, bir durusma yapmaya karar vermistir.
6. Đç Tüzüğün 59. Maddesinin 3. Paragrafı gereğince Daire Baskanı, tarafları
basvurudaki konular hakkında görüs sunmaya davet etmistir. Sekreter, basvuranların
ve Hükümet'in görüslerini sırasıyla 5 ve 20 Ekim 1999 tarihlerinde almıstır.
7. Dairenin kararına uygun olarak Strazburg'da Đnsan Hakları Binası'nda 10
Kasım 1999 tarihinde kamuya açık bir durusma yapılmıstır.
Mahkeme Önünde:
(a) Hükümet adına
Sn. M. ÖZMEN, Ajan Yardımcısı
Sn. F. POLAT,
Sn. F. ÇALISKAN,
Sn. M. GÜLSEN,
Sn. E. GENEL,
Sn. F. GÜNEY,
Sn. C. AYDIN, Danısmanlar
(b) basvuran adına
Sn. W. BOWRING, Avukat,
Sn. K. YILDIZ, Danısman
Mahkeme, Bowring ve Sn. Özmen'in konusmalarını dinlemistir.
8. Davanın ilerleyen safhalarında yeralamayan Sn. Vajic'in yerini Sn.
Butkevych almıstır. (Đç Tüzüğün 24. Maddesi para. 5 (b) ve 28. Maddesi)
OLAYLAR HAKKINDA
I. Davanın Sartları
9. Özgür Gündem merkez bürosu Đstanbul'da olan günlük bir gazete idi. Türkçe
olarak yayımlanan bir gazete olmakla beraber, tirajı yurtiçinde 45.000 adet,
yurtdısında ise belirlenemeyen bir rakamdı. Kendisinden önce 1990 1992 yılları
arasında yayınlanmakta olan haftalık Yeni Ülke Gazetesi ile birlesmistir. Özgür
Gündem 30 Mayıs 1992 tarihinden Nisan 1994 tarihine kadar yayınlanmıstır. Yerini
farklı bir gazete; Özgür Ülke devralmıstır.
10. Dava, basvuranların Türk yetkililerinin dolaylı veya dolaysız olarak
sorumlu olduğu Özgür Gündem'in kapatılmasına neden olan ciddi saldırılara maruz
kaldığı seklindeki iddiaları ile ilgilidir.
A. Özgür Gündem ve Özgür Gündem ile bağlantılı kisiler ile ilgili
siddet ve tehdit olayları:
11. Basvuranlar, gazetecilere, dağıtıcılara ve gazete ile bağlantılı kisilere
yapılan saldırıları listeleyerek Komisyon'a ayrıntılı görüs sunmuslardır. (bkz.
Komisyon Raporu, para. 32-34) Hükümet, Komisyon'a sunduğu görüslerinde bu
saldırılardan bazılarının gerçeklestiğine itiraz etmistir. (bkz. Komisyon Raporu,
para. 43-62) Her iki taraf da Mahkeme'ye sundukları görüslerinde, Komisyon'un bu
konudaki bulguları hakkında yorum yapmamıstır. (bkz. para. 141-142)
12. Asağıdaki olaylara itiraz edilmemistir.
Özgür Gündem ile iliskili yedi kisi "faili meçhul " olarak nitelendirilen
cinayetlere kurban gitmistir:
Gazeteci Yahya Orhan 31 Temmuz 1992 tarihinde vurularak öldürüldü. (2)
Özgür Gündem personeli Hüseyin Deniz 8 Ağustos 1992 tarihinde vurularak
öldürülmüstür. (3) Özgür Gündem köse yazarı Musa Anter 20 Eylül 1992 tarihinde
vurularak öldürüldü; (4) Özgür Gündem personeli Hafız Akdemir 8 Haziran 1992
tarihinde vurularak öldürüldü. (5) Özgür Gündem Sanlıurfa temsilcisi Kemal Kılıç,
18 Subat 1992 tarihinde vurularak öldürüldü. (Bu cinayet ile ilgili Devlet'in
sorumluluğu iddiası hakkında 22492/93 no ile Cemal Kılıç tarafından yapılan
basvuru, Mahkeme önünde görülmektedir, bkz. 23.10.1998 tarihli Komisyon
Raporu); (6) Yeni Ülke muhabiri Cengiz Altun 24 Subat 1992 tarihinde vurularak
öldürüldü: (7) Özgür Gündem'in Bitlis muhabiri Ferhat Tepe 28 Temmuz 1993
tarihinde kaçırıldıktan sonra, 4 Ağustos 1993 tarihinde ölü bulunmustur.
Asağıdaki saldırılar gerçeklesmistir:
(1)16 Kasım 1992 tarihinde Kadir Saka'nın gazete büfesi kundaklanmıstır;
(2)15 Ocak 1993 tarihinde Diyarbakır'da Esref Yasa'ya ve bir istihbarat ajanına
silahlı saldırı yapılmıstır. (3) 15 Haziran 1993 tarihinde istihbarat ajanı Hasim
Yasa'ya silahlı saldırı yapılmıstır. (Bu olay ve Esref Yasa'ya yapılan saldırı
Sözlesme gereğince yapılan bir basvurunun konusu idi, bkz. 2 Eylül 1998 tarihli
Yasa Türkiye Kararı, Raporlar 1998-VI, S. 2411); 26 Eylül 1993 tarihinde bir
gazeteci çocuk Mehmet Balamir Diyarbakır'da gazete satarken bıçakla yaralanmıstır;
(4) 1993 yılında Ergani'de gazete satan çocuklar bıçaklı bir saldırgan tarafından
yaralanmıstır; (5) Mazıdağı'nda bir gazete bayii kundaklanmıstır; (6) 17 Kasım 1992
tarihinde Bingöl'de gazetebayii'ne ait bir arabaya ates açılarak tahrip edilmistir. (7)
Ekim 1993 tarihinde Yüksekova'da bir haber ajansı bombalanarak tahrip edilmistir.
(8) 2 Aralık 1994 tarihinde Özgür Ülke gazetesinin bürosu bombalanmıs,
çalısanlardan biri ölmüs, diğer 18 kisi de yaralanmıstır.
13. Hükümet'in bu olaylarla ilgili ya da meydana geldiğine iliskin hiç bir
bilgi ya da sikayet almadıklarına dair ifadelerine karsılık, basvuranlar diğer olayların
genis bir listesini sunmustur. (Kundaklama, gazete bayilerine dağıtımcı ve
gazetecilere karsı yapılan saldırı ve tehditler) (bkz. Komisyon raporu, 32-34 ve 43-
62. Paragraflar) Basvuranlar, aynı zamanda 7 Ağustos 1993 tarihinde Aysel
Malkaç'ın kaybolmasına ve bir çok gazetecinin gözaltına alınması ve kötü
muameleye maruz kalmasına, gazetecilerden insanlık dısı ve küçük düsürücü
muameleye maruz kaldığına dair Strazburg'a yaptığı basvurusu üzerine bulunduğunu
hatırlatmıslardır. (bkz. Komisyon raporu, p.37 9 Haziran 1998 Tekin-Türkiye kararı,
Raporlar 1998-IV, ss 1517-1518, pp 53-54)
14. Basvuranlar ve gazete adına çalısanlar, iddia ettikleri tehdit ve
saldırılar hakkındaki çok sayıdaki yazılı müracaatlarını makamlara göndermislerdir.
Bunlar Komisyon Raporu'nda sıralanmıs (para.35) ve Yasar Kaya'nın Olağanüstü
Hal Bölge Valisi'ne, Đçisleri Bakanı'na, Basbakan'a ve Basbakan Yardımcısı'na
saldırılar hakkında bilgi veren bu konuda sorusma açılmasını ve önlemler alınmasını
talep eden mektuplarını da içermektedir. Bu mektupların çoğuna cevap
verilmemistir.
15. 1993 yılı süresince Diyarbakır'da çocuk dağıtıcılara yapılan
saldırıları, 27 Eylül 1993 tarihinde Diyarbakır'da gazete bayii sahibi Zülküf
Akkaya'nın ölümünü ve aynı zamanda Eylül 1993'de Diyarbakır'da dağıtımcılara et
satırlarıyla yapılan saldırıları içeren, Hükümetin bu konuda hiçbir bilgi ve sikayet
almadığını belirttiği özel saldırılar, olaylar ve tehditler hakkında Gazete personeli
tarafından yazılı sikayette bulunulmustur. (bkz. Komisyon Raporu, p.35 (s)). 24
Aralık 1992 tarihinde koruyucu önlemler alınması için Sanlıurfa Valisi'ne yazılı bir
talepte bulunulmus, fakat söz konusu talep gazeteci Kemal Kılıç'ın 18 Subat 1993
tarihinde vurularak öldürülmesinden kısa bir süre önce reddedilmistir. (bkz.
Komisyon Raporu, p.35 (1)).
16. 2 Aralık 1993 tarihinde Diyarbakır Polisi, basvuranların talebi
çerçevesinde Sanlıurfa il sınırından bayiilere gazetenin dağıtımını yapan iki sirketin
çalısanlarına refakat etmistir. Gazetelerin ambarlardan gazete bayiilerine teslimi için
de önlemler alınmıstır. Hükümet, Komisyon'a korunma için baska talebin
gelmediğini belirtmistir. 2 Aralık 1994 tarihinde Özgür Ülke bürosundaki
patlamanın ve sahibinin talepte bulunmasının ardından, devriye gezmek de dahil
olmak üzere yetkililer tarafından güvenlik önlemleri alınmıstır.
B. Đstanbul'da Özgür Gündem binalarına yapılan arama ve yakalama
operasyonları:
17. 10 Aralık 1993 tarihinde polis Đstanbul'daki Özgür Gündem'in bürosunda bir
arama yapmıstır. Operasyon süresince binada bulunan sahısları gözaltına almıstır
(basvuranlar Gürbetelli Ersöz ve Fahri Ferda da dahil olmak üzere 107 kisi gözaltına
alınmıs ve bütün belge ve arsivlere el konmustur).
18. 10 Aralık 1993 tarihli iki yakalama ve zaptetme tutanağında polis iki silah,
mühimmat, 2 uyku tulumu ve 25 gaz maskesi bulduklarını kayda geçmistir. 10
Aralık 1993 tarihli daha sonraki bir yakalama ve zaptetme tutanağında asağıdaki
parçaların bulunmus olduğu belirtilmistir. Fotoğraflar ("PKK Terör Örgütü" etiketli
zarfların içine konmus oldukları belirtilmistir), basvuran Yasar Kaya'nın masasında
bulunan 400.000.000 TL. tutarında ERNK (PKK örgütünün bir kanadı) adıyla
damgalanmıs vergi faturası ve aralarında Abdullah Öcalan hakkında bir makalenin
de bulunduğu sayısız baskı ve elyazısı ile yazılmıs belgeler bulunmustur. Đstanbul
Devlet Güvenlik Mahkemesinde savcı tarafından imzalanmıs 24 Aralık 1993 tarihli
bir belgede asağıdaki elkonmus malzemeler listelenmistir: Basvuran Fahri Ferda
Çetin'in evinde Mart 1993 tarihinde Sırnak'ta öldürülen Muzaffer Ulatıs'ın mühürlü
bir zarfta askeri kimliği, mühürlü bir kutuda 1350 adet enjeksiyon takımı, bir adet
daktilo, 1 adet video ve teyp kasedi ve 40 adet kitap bulunmustur. Alınan tedbirler
gereği, gazetenin basımı iki gün için durdurulmustur.
19. 5 Nisan 1994 tarihli bir iddianame ile bas muhabir Gürbetelli Ersöz, Fahri
Ferda Çetin, Yasar Kaya ve Müdür Ali Rıza Halik ve diğer altı kisiye karsı PKK
üyesi olmak, PKK'ya yardımda bulunmak ve onun adına propaganda yapmak
iddialarıyla dava açılmıstır. Hükümet, Gurbetelli Ersöz ve Ali Rıza Halis'in 12
Aralık 1996 tarihinde Đstanbul 5 no'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararıyla
PKK'ya yardım ve tesvikten mahkum edilmis olduklarını belirtmistir. Gürbetelli
Ersöz, daha önce PKK'ya karısmıs bulunmaktan Aralık 1990 sonlarına doğru
mahkum edilmis ve 1992'de serbest bırakılmıstır.
C. Özgür Gündem'in yayınları ile ilgili cezai içtihat:
20. Makaleler yayınlayarak suç islemis oldukları iddiasıyla gazeteye karsı
sayısız cezai takibat yapılmıstır. (anılan makalelerle ilgili olarak, bas muhabir ve
gazete sahibi basvuran Yasar Kaya, basımcı ve diğer yazarlar hakkında). Cezai
takibatlar, para cezaları, hapis cezaları ve gazetenin yayınlarına el koyma, gazetenin
üç gün ile bir ay boyunca kapatılması gibi birçok hükümle sonuçlanmıstır.
Cezai takibat Türk Milleti'ne, Cumhuriyeti'ne ya da belirli Devlet
görevlileri ya da makamlarına hakaret eden veya kötüleyen hususların basılması,
nefret duygularını kıskırtan husus ve ırk, din ve sınıf alanlarında husumet, ayrımcı
propaganda olusturan hususlara, terörle savasan memurların adlarının ifsa edilmesi
ya da terör örgütleri bildirgelerinin yayınlanmasını suç adleden hükümler gereğince
yürütülmüstür. (bkz.asağıda ilgili iç hukuk)
21. 3 Temmuz 1993 tarihinde, Özgür Gündem gazetesinin bu suçlardan
toplam olarak 8.617.441.000 TL. para cezası ve 155 yıl 9 aydan 493 yıl 4 ay arası
bir süre hapis cezasına çarptırıldıklarını açıklayan bir basın açıklaması
yayınlanmıstır.
22. 1993'te 68 gün boyunca gazetenin 41 adet baskısının toplatılmasına
karar verilmistir. Üçü bir aylık bir süre için, 15 tanesi 15 günlük süre için ve ikisi de
10 günlük süreler için olmak üzere toplam 20 davada kapatma kararı çıkmıstır.
23. Basvuranlar, gazetenin 580 baskının 486'sı ile ilgili olarak dava
açılmıs olduğunu ve ulusal mahkemeler tarafından verilen mahkumiyet kararı
gereğince gazeteciler ve editörlerin toplam 147 yıl hapis cezası ve 21 milyar TL.
para cezasına çarptırılırken, basvuran Yasar Kaya'nın da 35 milyar TL. para cezasına
çarptırıldığnı ve buna Hükümetin itiraz etmediğini belirtmislerdir.
D. Komisyonun elindeki bilgiler:
Ulusal Mahkeme'de yürütülen adli takibat.
24. Her iki taraf Komisyon'a mahkemelerin gazete ile ilgili olarak adli
takibatlara iliskin verdiği hüküm ve kararların nüshalarını sunmustur. Bunlar 1992-
1994 yılları arasında gerçeklesen 112 ceza davasını içermektedir. Söz konusu 21
davadaki makalelerin ve kararların ayrıntıları Komisyon raporunda özetlenmistir.
(bkz. para. 161-237)
Susurluk Raporu
25. Basvuranlar, Komisyon'a Basbakan'ın talebiyle, Basbakanlık Teftis Kurulu
Baskan Yardımcısı Sn. Kutlu Savas tarafından hazırlanan Susurluk Raporunun bir
nüshasını sunmuslardır. Basbakan Ocak 1998'de Raporu kamuoyuna sunmus, ancak
11 sayfa ve bazı ekler saklı tutulmustur.
26. Giris bölümünde raporun adli bir sorusturmaya dayalı, resmi bir teftis
raporu olmadığı belirtilmistir. Bu raporun amacının bilgi vermek olduğu, yalnızca
Türkiye'nin güneydoğu bölgesinde gerçeklesen bazı olayları tanımlayan bir rapor
olduğu; siyasi sahıslar, hükümet kurulusları ve gizli gruplar arasında hukuk dısı
islemlerin varlığını açıklamak için hazırlanmıs olduğu belirtilmektedir.
27. Rapor, verilen emirlerle gerçeklesen cinayetler, tanınmıs sahısların
öldürülmesi ya da Kürt yanlıları ve Devlet'e hizmet ettiği farz olunan bir grup
"muhbir"in kasti eylemleri gibi bir dizi olayı analiz etmekte ve bölgede terörizmi
yok etmek için yapılan mücadele ile bunun sonucunda olusan yeraltı iliskileri,
özellikle de uyusturucu kaçakçılığı bağlantısının mevcudiyetini sonuca
bağlamaktadır. Rapordaki radikal dergileri ilgilendiren konuları içeren bölümler
asağıda sunulmustur.
"…Diyarbakır Emniyetine yaptığı itirafta…..Sn.G………,Ahmet Demir'in
(sf.35) zaman zaman Behçet Cantürk'ün cinayetini planlamıs olduğunu ve
gerçeklesmesini sağladığını, mafyadaki diğer partizanlar ve PKK üyelerinin de aynı
sekilde öldürüldüğünden bahsettiğini belirtmistir. Musa Anter'in cinayeti de A.
Demir tarafından planlanmıs ve gerçeklestirilmistir. (sf.37)
….
Ermeni kökenli Behçet Cantürk'ün eski özet bilgileri asağıda
çıkarılmıstır. (s.72)
….
1992'de Özgür Gündem gazetesine mali destek verenlerden biriydi…
Cantürk'ün kim olduğu ve ne yaptığı belliyse de Devlet onunla basa çıkamıyordu.
Çünkü, yasal müeyyideler yetersizdi. Özgür Gündem plastik patlayıcılarla
bombalanmıstı ve Cantürk yeni bir tesebbüse baslayıp bunu Devlet'e sunmayı
düsünürken, Türk Emniyet Örgütü onun öldürülmesine karar verdi ve bu karar da
gerçeklestirildi. (sf.73)

Bütün ilgili devlet organları bu faaliyetlerden ve operasyonlardan
haberdardı... Söz konusu operasyonda öldürülen sahısların özellikleri
incelendiğinde, olağanüstü halin ilan edildiği bölgede öldürülenlerle ve
öldürülmeyen sahısların arasındaki farklılık sahip oldukları finansal güçtü. Tek
anlasmazlığımız islemlerin sekli ve onun sonuçları ile ilgilidir. Bütün olayları
onaylayanlar arasında bile, Musa Anter'in cinayetinde pismanlık duyanlar olduğu
belirtilmistir. Musa Anter'in hiçbir silahlı eylemde bulunmadığı, daha çok olayların
felsefi yönüyle ilgilendiği ve ölümüyle yaratılan etkinin onun kendi gerçek etkisini
asmıs olduğu ve bu öldürme kararının bir hata olduğu söylenmistir (Bu sahıslar
hakkında bilgiler Ek 9'da bulunmaktadır). Diğer gazeteciler de öldürülmüstür.
(sf.74) "
28. Rapor, emniyet, polis ve istihbarat bölümlerinin farklı kolları arasındaki
iletisim ve koordinasyonun gelisimini, yasadısı eylemlere bulasmıs emniyet
görevlilerinin tanımlanması ve azledilmesi, itirafçı kullanımının sınırlandırılması,
köy korucularının sayılarını azaltılması, güneydoğu bölgesi dısındaki özel operasyon
dairesinin kullanımının son bulması ve bu bölgenin dısında polis kapsamına
alınması ve çesitli olaylarda sorusturma açılması, "uyusturucu kaçakçılığı
faaliyetlerini ve çeteleri bastırmak için atılan adımlarla ilgili tavsiyeler ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nin Susurluk sorusturmasının sonuçlarının gerekli islemlerinin
üstlenilmesi için uygun otoritelere sevk edilmesi" gibi sayısız önerilerle bitirilmistir.
II. Đlgili Đç Hukuk
1. Ceza Kanunu (Kanun No. 765)
29. Ceza Kanunun ilgili hükümleri asağıdaki sekildedir:
Madde 36 Paragraf 1
"Mahkumiyet halinde cürüm veya kabahatte kullanılan veya
kullanılmak üzere hazırlanan veya fiilin irtikabından husule gelen esya fiilde methali
olmayan kimselere ait olmamak sartiyle mahkemece zabt ve müsaadere olunur…"
Madde 79
"Đslediği bir fiil ile kanunun muhtelif ahkamını ihlal eden kimse o
ahkamdan en sehit cezayı tazammun eden maddeye göre cezalandırılır"
Madde 159-Paragraf 1
"Türklüğü, Cumhuriyeti, Büyük Millet Meclisini, Hükümetin manevi
sahsiyetini, Bakanlıkları, Devletin askeri veya emniyet muhafaza kuvvetlerini veya
adı geçenin manevi sahsiyetini alenen tahrir ve tezyif edenler bir seneden altı seneye
kadar ağır hapis cezasıyla cezalandırılırlar"
Madde 311-Paragraf 2
"Tahrik, her türlü kitle haberlesme araçları, ses kayıt bantları, plak, film,
gazete, mecmua ile sair basın aletleriyle veya elle yazılıp çoğaltılarak yayınlanan
veya dağıtılan yazılar ile yada umumi yerlerde levha ve ilan asmak suretiyle olursa,
yukarıdaki bentler uyarınca suçlu hakkında tayin olacak ağır hapis ve hapis cezaları
bir misli artırılır…..
Madde 312
"Kanunun cürüm saydığı bir fiili açıkça öven veya iyi gördüğünü
söyleyen veya halkı kanuna itaatsizliğe tahrik eden kimse altı aydan iki yıla kadar
hapis ve altı bin liradan otuz bin liraya kadar ağır para cezasına mahkum olur.
Halkı; sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve
düsmanlığa açıkça tahrik eden kimse bir yıldan üç yıla kadar ve dokuz binden otuz
altı bin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır. Bu tahrik umumun emniyeti
için tehlikeli olabilecek bir sekilde yapıldığı taktirde faile verilecek ceza üçte birden
yarıya kadar artırılır.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçları 311'nci maddenin ikinci fıkrasındaki
sayılan vasıtalarla isleyenlere verilecek cezalar bir misli arttırılır".
30. Bir sahsın 312. Maddenin 2. Paragrafı gereğince mahkum edilmesi,
özel yasalarla düzenlenen bazı faaliyetlerin yürütülmesi ile ilgili olarak baska
sonuçlara neden olabilir. Örneğin bu madde gereğince mahkum edilen bir kisi
dernek (2908 no'lu kanun, bölüm 4 (2)(b)) veya sendika kuramaz, sendikanın
yönetim kurulu üyesi olamazlar (2929 nolu Kanun, Bölüm 5). Ayrıca siyasi parti
kurmaları veya bu partilere katılmaları yasaktır (2820 nolu kanun, bölüm 11 (5)) ve
milletvekili seçimlerine aday olamazlar (2839 nolu kanun, bölüm 11 (f3)).
2. Basın Kanunu (15 Temmuz 1950 tarihli 5680 nolu Kanun )
31. 1950 tarihli Basın Kanunu'nun ilgili hükmü asağıdaki gibidir:
Madde 3
Gazetelere, haber ajansları nesriyatına ve belli aralıklarla yayınlanan
diğer bütün basılmıs eserlere bu kanunda "mevkute" denir.
Basılmıs eserlerin herkesin görebileceği veya girbileceği yerlerde
gösterilmesi veya asılması veya dağıtılması veya dinletilmesi veya satılması veya
satısa arzı "nesir" sayılır .
Fiilin ayrıca suç teskil etmesi hali müstesna olmak üzere, basın suçu
nesir ile vücut bulur.
3. Terörle Mücadele Kanunu (12 Nisan 1991 tarihli 3713 nolu Kanun)
32. Terör hareketlerinin önlenmesi amacıyla ilan edilen bu kanun Türk Ceza
Kanunu'nda "terör filleri " veya "terörizm amaçlı fiiller" (3. ve 4. Maddeler) olarak
tanımlanan bir çok suça atıfta bulunmaktadır. 1991 tarihli Terörle Mücadele
Kanunu'nun ilgili hükümleri asağıdaki gibidir:
Madde 6
Đsim ve kimlik belirterek veya belirtmeyerek kime yönelik olduğunun
anlasılmasını sağlayacak surette kisilere karsı terör örgütleri tarafından suç
isleneceğini veya terörle mücadelede görev almıs kamu görevlilerinin hüviyetlerini
açıklayanlar veya yayınlayanlar veya bu yolla kisileri hedef gösterenler bes milyon
liradan on milyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.
Terör örgütlerinin bildiri veya açıklamalarını basanlara veya yayınlayanlara bes
milyon liradan on milyon liraya kadar ağır para cezası verilir.

Yukarıdaki fıkralarda belirtilen fiillerin 5680 sayılı Basın Kanununun 3 üncü
maddesindeki mevkuteler vasıtasıyla islenmesi halinde, ayrıca sahiplerine de;
mevkute bir aydan az süreli ise bir önceki ay ortalama fiili satıs miktarının, aylık
veya bir aydan fazla süreli ise bir önceki fiili satıs miktarının, mevkute niteliğinde
bulunmayan basılı eserler ile yeni yayına giren mevkuteler hakkında ise, en yüksek
tirajlı günlük mevkutenin bir önceki ay ortalama satıs tutarının yüzde doksanı kadar
ağır para cezası verilir. Ancak bu ceza elli milyon liradan az olamaz. Bu
mevkutelerin sorumlu müdürlerine, sahiplerine verilecek cezanın yarısı uygulanır.
Madde 8 ( 27 Ekim 1995 tarihli 4126 Sayılı Kanunla Değistirilmeden
Önce)
"Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
bozmayı hedef alan yazılı ve sözlü propaganda ile toplantı, gösteri ve yürüyüs
yapılamaz. Yapanlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yüz milyon liradan
üç yüz milyon liraya kadar ağır para cezası hükmolunur. Bu suçun mükerreren
islenmesi halinde, verilecek cezalar paraya çevrilemez.
Birinci fıkrada belirtilen propaganda suçunun 5680 nolu Basın Kanununun 3
üncü maddesinde belirtilen mevküteler vasıtası ile islenmesi halinde ayrıca
sahiplerine de mevkute bir aydan az süreli ise, bir önceki ay ortalama satıs
miktarının mevkute niteliğinde bulunmayan basılı eserler ile yeni yayına giren
mevkuteler hakkında ise, en yüksek tirajlı günlük mevkutenin bir önceki ay ortalama
satıs tutarının yüzde doksanı kadar ağır para cezası verilir. Ancak bu para cezaları
yüz milyon liradan az olamaz. Bu mevkutelerin sorumlu müdürlerine, sahiplerine
verilecek para cezasının yarısı uygulanır ve altı aydan iki yıla kadar hapis cezası
hükmolunur"
Madde 8 (4126 sayılı yasa ile Değisik : 27.10.1995)
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü
bozmayı hedef alan yazılı ve sözlü propaganda ile toplantı, gösteri ve yürüyüs
yapılamaz. Yapanlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yüz milyon liradan
üçyüzmilyon liraya kadar ağır para cezası hükmolunur. Bu suçun mükerreren
islenmesi halinde, verilecek cezalar paraya çevrilemez.
Birinci fıkrada belirtilen propaganda suçunun 5680 nolu Basın Kanununun 3
üncü maddesinde belirtilen mevküteler vasıtası ile islenmesi halinde ayrıca
sahiplerine de mevkute bir aydan az süreli ise, bir önceki ay ortalama satıs
miktarının yüzde doksanı kadar ağır para cezası verilir. Ancak bu para cezaları yüz
milyon liradan az olamaz. Bu mevkutelerin sorumlu müdürlerine, sahiplerine
verilecek para cezasının yarısı uygulanır ve altı aydan iki yıla kadar hapis cezası
hükmolunur.
Birinci fıkrada belirtilen propaganda suçunun ikinci fıkrada yazılı mevkuteler
dısında basılı eser ve sair kitle iletisim araçları ile islenmesi halinde, sorumluları ve
ayrıca kitle iletisim araçları sahipleri hakkında altı aydan iki yıla kadar hapis, yüz
milyon liradan üçyüz milyon liraya kadar ağır para cezası hükmolunur…"
4. 3713 Sayılı Yasanın 8. ve 13. Maddelerini Değistiren 27 Ekim
1995 Tarihli 4126 Nolu Kanun
33. 27 Ekim 1995 tarihli 4126 nolu kanunun yürürlüğe girmesiyle 1991 tarihli
Terörle Mücadele Kanununda yapılan değisiklikler söyledir:
2. Madde ile ilgili geçici hüküm
" Đsbu kanunun yürürlüğe girmesinin ardından 3713 nolu Terörle Mücadele
Kanunun 8. Maddesi gereğince hüküm giyen bir kimsenin davası, kararı veren
mahkemece tekrar incelenecek ve 3713 nolu Kanunun 8. Maddesinde yapılan
değisiklik uyarınca söz konusu kimseye verilen hapis cezasının süresi tekrar
değerlendirilecek ve 13 Temmuz 1965 tarihli 647 nolu yasanın 4. ve 6.
Maddelerinden faydalanıp faydalanamayacağı konusunda karar verilecektir ".
HUKUKA DAĐR
I. Gurbetelli Ersöz 'ün Durumu
34. Mahkeme, bu basvurunun dört kisi tarafından yapıldığını hatırlatmıstır; ilk
basvuran, eskiden Özgür Gündem'in müdürü olan Gurbetelli Ersöz'dür. Gurbettelli
Ersöz 1997 güzünde öldüğü ve varisinin ya da yakın bir akrabasının basvuruyu
takip etmek istediğine dair bilgi ulasmadığı için, Komisyon, 29 Ekim 1998 tarihli
raporunda, davanın Gurbetelli Ersöz ile ilgili kısmını incelememeye karar vermistir.
35. Taraflar, davanın bu kısmı ile ilgili olarak görüs bildirmemislerdir.
36. Mahkeme, Sözlesme'nin 37. maddesinin 1 (c) paragrafı gereğince,
basvurunun Gurbetelli Ersöz ile ilgili olan kısmının incelenmeye devam edilmesi
hususunda haklı bir gerekçenin varolmadığı görüsündedir. Bu yüzden basvurunun
bu kısmı kayıttan düsürülmüstür.
II. Sözlesme'nin 10. Maddesinin Đhlal Edildiği Đddiası
37. Basvuranlar, asağıda verilen Sözlesme'nin 10. Maddesini ihlal edecek
surette, gazetecilere karsı yapılan saldırılar ve gazete ile bağlantılı diğer sebeplerden
ötürü ve ayrıca gazeteye ve çalısanlarına karsı alınan tedbirler nedeniyle Özgür
Gündem'in basımının durdurulmasından dolayı sikayetçi olmuslardır:
"1. Herkes görüslerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak
kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu
olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde,
devletlerin radyo, televizyon ve sinema isletmelerini bir izin rejimine bağlı
tutmalarına engel değildir.
2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler,
demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin,
toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin
sağlanması ve suç islenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, baskalarının söhret
ve haklarının korunması, veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması
için yasayla öngörülen bazı biçim kosullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara
bağlanabilir".
a. Gazeteye ve gazete ile ilgili sahıslara yapılan saldırılarla ilgili iddialar
hakkında
38. Basvuranlar, Türk Hükümeti'nin, yasadısı öldürmeleri, kaybolma olaylarını
destekleyerek ya da bu gibi olaylardan haberdar olmak suretiyle veya gazetecilere ve
dağıtıcılara gözdağı vermek ve korkutmak ya da hayatları açık bir sekilde tehlikede
olduğunda koruma talebinde bulunmalarına rağmen, kendilerine hiçbir ya da yeterli
koruma sağlamayarak doğrudan ya da dolaylı olarak Özgür Gündem gazetesinin
yayınlanmasını engellediğini ve basımını imkansız hale getirdiğini iddia etmislerdir.
Basvuranlar, Özgür Gündem gazetesi ile bağlantılı kimselere saldırı
düzenlenmesinin, yetkililerin, koruma tedbirleri almamasının ve Özgür Gündem'e ve
çalısanlarına karsı yapılan saldırılarla ilgili olarak etkili sorusturma yapılmamasının,
Sözlesmenin 10. Maddesiyle güvence altına alınan ifade özgürlüğünü koruma
sorumluluğu ile uyumlu olmadığı seklindeki Komisyon Raporu'ndaki bulgulara
dayanmaktadırlar.
39. Hükümet, Özgür Gündem'in terör örgütü PKK'ya hizmet ettiğini ve bu
örgütün siddet yöntemi ile Türkiye'nin toprak bütünlüğünü bozma amacını
paylastığını vurgulamıstır. Mahkeme'nin daha önceki kararlarına
dayanabileceklerine ve otoritelerin iddia edilen saldırılara karıstığı yolundaki
iddiaları ispatlayabilecek Susurluk Raporu'na dayanılabileceğine itiraz etmistir.
Özellikle de Susurluk Raporu'nun adli bir belge olmadığını ve kanıtsal bir değer
tasımadığını belirtmistir.
Hükümet, Komisyon'un, bulgularını kanıtlarla desteklenmeyen bazı
ihtimallere dayandırdığını ve ne Özgür Gündem için çalısan kimselerin hayatlarının
koruma altına alındığı iddialarının kanıtlarla desteklendiğini ne de saldırıya uğrayan
kimselerin Özgür Gündem'e bağlı olduğunun ispatlandığını ifade etmistir. Bu
sorumluluğun terörist bir örgütün propaganda aracının ilerlemesi ve korunması
anlamına geldiğini belirtmis, fakat, her halükarda, bireysel sikayetlere karsı gerekli
tedbirlerin alındığını ve gerektirdiği gibi sorusturmaların savcılar tarafından
yürütüldüğünü iddia etmistir.
40. Mahkeme, hangi saldırı biçimlerinin ne sekilde yanlıs olduğunu
açıklamaksızın, Hükümet'in Komisyon bulgularını tartıstığını gözlemlemistir.
Hükümet'in, özellikle de Susurluk Raporu'na önem verilmesine ve Hükümet
yetkililerinin, Özgür Gündem'i ve Musa Anter'in isminin öne çıktığı bazı gazetecileri
hedef alan yasadısı faaliyetlere göz yumduğu seklindeki ifadeye itiraz ettiğini
belirtmistir.
Güvenlik güçlerinin, Diyarbakır'da Özgür Gündem gazetesinin satısı ve
dağıtılmasından sorumlu olan Esref Yasa ve amcasına yapılan saldırıya göz
yumduğu iddiası ile ilgili 2 Eylül 1998 tarihli Yasa Kararı'nda, (2 Eylül 1998 tarihli
Yasa Türkiye Kararı, Raporlar 1998-VI, s. 2411, para 95-96) Mahkeme, Susurluk
Raporu'nun Esref Yasa ve amcasına saldıran faillerin kimliklerinin tespit edilmesi
için bir temel olusturmadığını saptamıstır. Raporun ciddi endiselere neden olduğu ve
Yasa Davası'nda gazetecilere, gazete büfelerine ve Özgür Gündem dağıtıcılarına bir
dizi saldırı yapıldığı konusunun tartısılmadığı, Mahkeme tarafından tespit edilmistir.
Devlet yetkililerinin belli bir olaya karıstığı yönünde delil elde etme konusunda
Susurluk Raporu'na güvenilemeyeceği halde, Basbakan'ın isteği üzerine hazırlanan
ve yine onun kararı ile kamuoyuna açıklanan bu raporun terörle mücadele ile
bağlantılı problemler hakkında bilgi sağlamak, sorusturma tedbirleri önermek için
ciddi bir tesebbüs olusturduğunu tespit etmistir. Bu temelde, basvuranların 1992
yılından bu zamana kadar olaylarla ilgili olarak gazete ve gazete ile bağlantılı
kisilerin siddet tehdidi altında olduğu seklindeki korkuları hakkında kanıt
olusturduğu için rapora güvenilebilir.
41. Tarafların görüsleri ve Komisyon Raporu'ndaki bulgular dikkate alındığında
Mahkeme, 1992'den 1994'e kadar, gazete, gazeteciler, dağıtıcılar ve gazete ile
bağlantılı olan diğer kisiler hakkında, cinayetler, saldırılar ve kundakçılık ile ilgili
sayısız siddet olayları olduğu kanısına varmıstır. Devlet yetkilileri tarafından
onaylanmasa da tolere edilen bir kampanyanın kurbanı olunduğu seklindeki endise
ve korkular, yetkililerin dikkatine sunulmustur (bkz. yukarıdaki 14. ve 15.
paragraflar) Bu iddiayı sorusturmak için tedbir alınmıs değildir. Ayrıca yetkililer iki
olay haricinde koruyucu tedbirlere basvurmamıstır (bkz. yukarıdaki para. 16).
42. Mahkeme, Sözlesme'deki birçok hükmün amacının, bireyi, kamu
yetkililerinin keyfi uygulamalarına karsı korumak olduğu halde, bu haklar
konusunda, etkin pozitif sorumluluklar olabileceğine karar vermistir. Bu
sorumlulukların 8. (bkz. diğerleri arasında, 7 Temmuz 1989 tarihli Gaskin
Đngiltere'ye Karsı Kararı, Dizi A, no. 160, para. 42-49) ve 11. Madde (21 Haziran
1988 tarihli Platform "Artze für das Leben" Avusturya Kararı, Dizi A no 139 para
32) bağlamında ortaya çıkabileceğini tespit etmistir. Etkili bir sorusturma yapma
sorumluluğunun 2. madde (örn. 27 Eylül 1995 tarihli McCann ve Diğerleri
Đngiltere'ye Karsı Kararı, Dizi A, no. 324, para. 161) ve 3. madde bağlamında
arttığı tespit edilmistir ( 28 Ekim 1998 tarihli Assenov ve Diğerleri Bulgaristan'a
Karsı Kararı, Raporlar, 1998-VIII, s. 3265, para. 102), ayrıca 2. madde bağlamında
yasama hakkının korunması ile ilgili olarak pozitif bir sorumluluk mevcuttur. (bkz
28 Ekim 1998 tarihli Osman Đngiltere'ye Karsı Kararı, Raporlar 1998- VIII, s. 3159 -
3161, para. 115-117).
43. Mahkeme, demokrasinin islemesinin ön sartlarından biri olarak, ifade
özgürlüğünün tasıdığı önemi hatırlatmıstır. Bu özgürlüğün etkin bir sekilde
kullanılması, sadece Devlet'in müdahale etmeme görevine dayanmamaktadır,
bireyler arasındaki iliskilerde bile koruma tedbirleri almayı gerektirebilmektir. (bkz.
26 Mart 1985 tarihli X ve Y Hollanda'ya Karsı Kararı, Dizi A. no. 91, para. 23).
Pozitif bir sorumluluğun varolup olmadığına karar verirken, Sözlesmeyle toplumun
genel çıkarları ve bireyin çıkarları arasında ulasılmaya çalısılan dengeye önem
verilmelidir. Bu sorumluluk, kaçınılmaz olarak Sözlesmeci Devletlerde varolan
farklı durumlara, modern toplumların idare edilmesi ile ilgili zorluklara, öncelikler
ve kaynaklar hakkındaki seçimlere bağlı olarak değisiklik gösterecektir. Böyle bir
sorumluluk, yetkililer için imkansız veya adil olmayan bir yük olusturduğu
seklinde yorumlanmamalıdır. (bkz. 17 Ekim 1986 tarihli Rees Đngiltere Kararı, Dizi
A, no. 106, para. 37, Osman Đngiltere Kararı, para. 116).
44. Bu davada, yetkililer Özgür Gündem'in ve de bu gazete ile bağlantılı
kisilerin siddet içeren bir dizi uygulamaya maruz kaldıklarının ve de gazetenin
yayımlanmasının ve dağıtılmasının engellenmesi için basvuranların hedef olarak
seçilmis olmaları konusunda endise duyduklarının farkındaydılar. Fakat, gazete veya
personeli tarafından sunulan dilekçelere ve korunma taleplerine hiçbir cevap
verilmemistir. Hükümet, gazetenin yayınlandığı süre içinde gazetenin dağıtımı ile
ilgili olarak sadece bir önlem alındığını gösterebilmistir. Aralık 1994 tarihinde
Đstanbul Ofisi'nde gerçeklesen bombalı saldırıdan sonra alınan önlemler, gazetenin
varisi ile ilgili idi. Mahkeme, saldırıların ciddiyetine ve yaygın olusuna bağlı olarak,
bazı olaylar hakkında Cumhuriyet Savcıları tarafından yapılan sorusturmaya
güvenilemeyeceğini tespit etmistir. Saldırıların, yetkililer tarafından desteklenen
veya hosgörü ile karsılanan bir uygulama olduğu iddiasına karsılık, bu
sorusturmaların etkili ve yeterli bir cevap olusturduğu seklindeki Hükümet iddiası
konusunda, Mahkeme tatmin olmamıstır.
45. Mahkeme, Özgür Gündem ve personelinin PKK'yı desteklediği ve
propaganda aracı olduğu seklindeki Hükümet görüslerine dikkat çekmistir. Bu doğru
olsa bile, etkili bir sekilde sorusturma yapmak ve gerektiğinde siddet içeren yasadısı
fiillere karsı koruma sağlamak için tedbir almamayı haklı kılacak bir gerekçe
olusturmaz.
46. Mahkeme, Hükümet'in Özgür Gündem'in ifade özgürlüğünü koruma altına
alma sorumluluğunu yerine getirmediği sonucuna varmıstır.
b. Đstanbul'da 10 Aralık 1993 tarihinde Özgür Gündem'e ait binalarda yapılan
polis operasyonu hakkında
47. Basvuranlar, tüm çalısanlar gözaltında tutulduğu sırada, arsive, kütüphaneye
ve idareyle ilgili belgelere el konulması sırasında, Đstanbul'da Özgür Gündem'e ait
binalarda yürütülen arama ve tutuklama operasyonu hakkında ikna edici bir gerekçe
göstermeyen, gazetenin ifade özgürlüğüne müdahale edildiğini ortaya koyan
Komisyon bulgularına dayanmıslardır. Komisyon'a sundukları görüslerinde bina
içinde bulunan ve suç unsuru teskil ettiği iddia edilen materyaller için, masum
açıklamaları olduğunu belirtmislerdir. (bkz. Komisyon Raporu, para. 36 (i)).
48. Hükümet, PKK ile gazete arasındaki bağlantının süphesiz olduğunu ortaya
koyan aramalar sırasında bulunan sırıngalar, gaz maskeleri, ERNK'ya ait bir
makbuz ve ölü bir askere ait kimlik kartına isaret etmistir. Gazetenin editörü
Gurbetelli Ersöz'ün ve müdür Ali Rıza Halis'in PKK 'ya yardım etmekten, 12 Aralık
1996 tarihinde mahkum olmaları olayına gönderme yapmıstır. Ayrıca Đstanbul
Bürosu'nda yakalanan 107 kisinin 40 ının gazete ile bağlantısı olmadığını ve bu
durumun da gazetenin terör örgütü ile bağlantısı olduğu yolundaki süpheleri daha
da artırdığını iddia etmislerdir.
49. Mahkeme, gazetenin basımını iki gün süre ile engelleyen operasyonun,
basvuranların ifade özgürlüğüne ciddi bir müdahale olusturduğunu tespit etmistir.
Operasyonun, 10. maddenin 2. paragrafı anlamında suçu engellemek ve kamu
düzenini korumak için "kanunda öngörüldüğü" gibi bir prosedüre uygun olarak
yürütüldüğünü kabul etmistir. Fakat, bu boyuttaki bir tedbirin amaca denk olduğu
görüsünde değildir. Gazetenin arsivlerine, belgelerine ve kütüphanesine el
konulması konusunda gerekçe sunulmamıstır. Ayrıca Mahkeme'ye, asçı temizlikçi
ve mühendis dahil olmak üzere, gazete binasındaki herkesi kapsayan genel bir
tutuklama yapılmasının nedeni hakkında açıklama yapılmamıstır. Gazete tarafından
istihdam edilmeyen 40 kisinin varlığı tek basına kötü niyet kanıtı değildir.
50. Komisyon Raporu'nda da belirtildiği gibi, ifade özgürlüğünün kısıtlanması
gerekliliği ikna edici bir sekilde belirlenmelidir. (bkz. 20 Eylül 1994 tarihli Otto
Preminger-Institut Avusturya'ya Karsı Kararı, Dizi A. no.295-A, para 50).
Mahkeme, yetkililerin yürüttüğü arama operasyonunun mesru bir amacın
gerçeklesmesi için demokratik bir toplumda gerekli olduğunun gösterilmediği
sonucuna varmıstır.
c. Gazete yayınları ile ilgili olarak alınan tedbirler hakkında
Basvuranlar
51. Basvuranlar, Hükümet'in haksız yasal muamelelerle Özgür Gündem
gazetesinin basılmasını ve dağıtılmasını önlemeye ve imkansız kılmaya çalıstığını
iddia etmistir. Gazetedeki makaleler ve haberlerle ilgili olarak açılan davaların
haksız ve denk olmadığı seklindeki Komisyon Raporu'ndaki bulguları
benimsemislerdir. Komisyon'un, temsili dava örneklerini, Mahkeme'nin belirlediği
kuralların ısığında detaylı bir biçimde analiz ettiğini ve söz konusu makalelerin
çoğunun alınan tedbirleri haklı kılacak sekilde siddete tesvik etmediğini ve de
yorumların durumun siddetini arttırıcı olmadığını tespit etmistir.
A. Hükümet
52. Hükümet, Komisyon'un Özgür Gündem'in yayınları ile ilgili ulusal
mahkeme kararlarını incelerken seçici davrandığını belirtmistir. Hükümet, sadece
doğrudan ve açıkça siddete tahrik eden kelimelerin yasaklanabileceği seklindeki bir
düsüncenin ki bu Komisyon'un makaleleri incelemekte belirlediği bir yaklasımdır,
basit olduğu görüsündedir. Đmalı, gizli ve örtülü mesajların aynı sekilde olumsuz
etkisi olabilir. Hükümet, en doğru kontrolün yayınların neden olduğu gerçek
tehlikenin incelenmesi olduğunu tartısmıstır. Hükümet, ayrıca gazetenin amacının
PKK'nın propaganda aracılığını yapmak ve Türkiye'nin toprak bütünlüğünü
tehlikeye atmak olduğunu ve bu durumun yapılan değerlendirmede çok büyük önem
tasıdığını belirtmistir. Güvenliğin ve emniyetin tehdit altında olduğuna karar
vermek, ulusal yetkililerin görevidir ve Sözlesmeci Taraf, Strazburg organları
tarafından yapılan denetimi takdir etmelidir.
B. Komisyon
53. Komisyon, raporunda, 32 makale ve haberle ilgili dava hakkında 21
mahkeme kararı incelemistir. Bu davalar çesitli suçlarla ilgilidir: Ceza Kanunu'nun
159. Maddesine aykırı olarak devlete ve askeri yetkililere hakaret etme, Ceza
Kanunu'nun 312. Maddesi'ne aykırı olarak bölgesel ve ırk düsmanlığını artırmak,
1991 Terörle Mücadele Yasası'nın 6. Maddesi bağlamında PKK'nın beyanlarını
aktarmak, 1991 tarihli yasanın 6. Maddesi bağlamında terörle mücadele etmek için
atanan memurların kimliğini açıklama ve 1991 tarihli yasanın 8. Maddesine aykırı
olarak bölücü propaganda yapma. Davalar, hapis cezası para cezası ve gazetenin
kapatılması gibi kararlarla son bulmustur. Komisyon, sadece üç yayınla ilgili olarak
verilen cezaların savunulabileceğini tespit etmistir. Makalelerin ve mahkeme
kararlarının özetleri rapora dahil edilmistir. (para 160-237).
C. Mahkeme'nin Değerlendirmesi
54. Mahkeme, öncelikle Komisyon'un inceleme için ulusal mahkeme kararlarını
seçmesi yaklasımını elestirmek için bir neden görmemistir. Komisyon, ilgili
mahkumiyet ve beraat kararları dahil olmak üzere taraflarca sunulan bilgi ve
belgeleri tekrar gözden geçirmistir. Çok sayıda yargılama ve karar göz önüne
alındığında, bütün davaların detaylı bir sekilde analiz edilmesi pratik değildir.
Komisyon, ulusal davalarda farklı ceza gerektiren suçları yansıtan kararları tespit
etmistir. Đncelenen makaleler, sekil ve konu açısından çesitlilik göstermekte ve
röportajları, kitap incelemesini ve bir de karikatürü kapsamaktadır.
55. Bu nedenle Mahkeme, Komisyon tarafından benimsenen yaklasımı
kabul etmis ve Komisyon'un raporuna dahil ettiği, davalarda alınan tedbirlerin
Sözlesme'nin 10. Maddesini ihlal edip etmediğini inceleyecektir.
56. Đlk bakısta bu önlemlerin, 10. maddenin ilk paragrafının anlamı dahilinde
ifade özgürlüğüne müdahale olusturduğunu saptamıs ve ikinci paragraf ile de
savunulabileceğini tespit etmistir. Basvuranların 1991 Terörle Mücadele Yasası
hükümlerinin, (bkz. yukarıdaki para. 32-33) 10. maddeyi ihlal edecek surette
muğlak olduğunu görüslerinde belirtmis olmalarına rağmen, söz konusu tedbirlerin
"kanunla belirlenmis" olarak nitelendirilmemesinin sebebi hakkında açıklama
sunmamıslardır.
Mahkeme, bu konuyu daha önceki kararlarında düsünmüs (bkz. Mahkeme'nin
resmi raporlarında yayınlanacak olan 8 Temmuz 1999 tarihli Sürek Türkiye Kararı
(no 1) para 45-46 ve Türkiye'de ifade özgürlüğü ile ilgili diğer oniki karar) ve 1991
Yasası'na uygun olarak alınan tedbirlerin " kanunla belirlenmis" olduğunun
söylenebileceğini saptamıstır. Basvuranlar bu sonucu değistirmek için hiçbir gerekçe
sunmamıslardır. Diğer kararlarda olduğu gibi, Mahkeme, alınan tedbirlerin milli
güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu düzenini koruma ve suçu önleme gibi mesru
amaçlar tasıdığını tespit etmistir. (bkz. Sürek Türkiye Kararı (no 1 ) para. 52).
57. Mahkeme, alınan bu tedbirlerin, içtihatlarında belirlenen kuralların ısığında
bu tür bir amaca ya da amaçlara ulasmak için "demokratik bir toplumda gerekli"
olup olmadığına karar verecektir. (bkz. 25 Kasım 1997 tarihli Zana Türkiye Kararı,
Raporlar 1997-VII, s. 2533, para. 51, yukarıda sözü geçen Sürek Türkiye Kararı (no
1), para. 58). Bu asağıdaki sekilde özetlenebilir:
(i) Đfade özgürlüğü demokratik bir toplumun en önemli özelliklerinden ve
demokrasinin gelismesi, her bireyin tatmin olması için gerekli sartlardan birini
olusturur. 10. Maddenin 2. Paragrafı bağlamında sadece zarar verici olmayan,
lehteki düsünce ve bilgileri değil, aynı zamanda rahatsızlık verici fikirleri de kapsar.
Bunlar çoğulculuğun, hosgörünün ve açıkfikirliliğin gerekleridir ve bu unsurlar
olmadan "demokratik toplum" olmaz. 10. maddede belirtildiği gibi, bu özgürlük,
dikkatli bir sekilde yorumlanması gereken istisnalara tabidir ve herhangi bir
sınırlama gerekliliği ikna edici sekilde tespit edilmelidir.
ii) 10. maddenin 2. paragrafının anlamı dahilindeki "gerekli" kelimesi "acil bir
sosyal ihtiyacın" varlığını vurgulamaktadır. Sözlesmeci Devletlerin böyle bir
ihtiyacın varolup olmadığını değerlendirirken belirli bir takdir sınırı vardır, bu sınır
yasamayı ve hatta ulusal bir mahkeme tarafından verilen kararları da içerecek
sekilde Avrupa denetimi ile uyum içindedir. Böylece, "bir sınırlama"nın 10. Madde
ile korunan ifade özgürlüğü ile uyum içinde olup olmadığı konusunda son kararı
verme konusunda Mahkeme yetkilidir.
iii) Mahkeme, teftis yetkisini kullanırken, söz konusu beyanların içeriğini ve
hangi kapsam içinde olduğunu da dikkate alarak, müdahaleyi davanın bütününün
ısığında incelemelidir. Özellikle de müdahalenin takip edilen mesru amaçlara denk
olup olmadığına ve savunma yapmak için ulusal yetkililer tarafından belirlenen
sebeplerin "ilgili ve yeterli" olup olmadığına karar vermelidir. Mahkeme, ulusal
yetkililerin 10. maddede belirtilen prensiplerle uyumlu bir standart uyguladığı
konusunda ve ayrıca ilgili gerçeklerin kabul edilebilir bir değerlendirmesinin
yapıldığı konusunda ikna olmalıdır.
58. Bu davalar gazetelerin yayımlanmasına karsı alınan tedbirlerle ilgili
olduğundan, demokrasinin düzgün bir sekilde islemesini sağlamak için basının
üstlendiği önemli rol dikkate alınmalıdır (bkz. 8 Temmuz 1986 tarihli Lingens
Avusturya Kararı, Dizi A, no. 103, s. 26, para.41, Mahkeme'nin resmi raporlarında
yayınlanacak olan 21 Ocak 1999 tarihli Fressoz ve Roire Fransa Kararı, para. 45).
Devlet'in hayati çıkarlarının; milli güvenliğin ve toprak bütünlüğünün siddet
tehdidine veya suça karsı korunması için belirlenen sınırları basının asmaması
gerektiği halde, bölücü olanlar da dahil olmak üzere, siyasi konular hakkında bilgi
vermek basının sorumluluğu altındadır. Basının görevi, sadece bilgi vermek
değildir; kamuoyunun bunları öğrenmeye hakkı vardır. Basın özgürlüğü, siyasi
liderlerin düsünceleri ve tavırları hakkında görüs olusturmak için kamuoyuna en iyi
yollardan birini sunar (bkz. yukarıda adı geçen Lingens kararı, s. 26, para 41-42).
a. Devlete ve askeri yetkililere hakaret hakkında yargılama (Türk Ceza
Kanunu'nun 159. Maddesi )
59. Komisyon, bu bağlamda 10 ay hapis, 15 gün de kapatma cezası ile
sonuçlanan Lice'de bir evin güvenlik güçleri tarafından yıkılması iddiası hakkındaki
üç makaleyi ve para cezasını, 10 ay hapis ve 15 gün kapatma cezasını beraberinde
getiren Türkiye Cumhuriyeti'ni "kahpe " olarak nitelendiren bir karikatürü
incelemistir (bkz. Komisyon Raporu para. 161-166).
60. Mahkeme, devlet yetkililerinin sahip olduğu dominant pozisyonun, ceza
davası açma konusunda kendilerini tutmalarını gerekli kıldığını hatırlatmıstır.
Demokratik bir devletin yetkililerinin, provokatif olarak nitelendirilse bile, elestiriyi
hosgörmeleri gereklidir. Mahkeme, Lice'deki evlerin zarar görmesi hakkındaki
makaleler ile ilgili olarak, güvenlik güçlerinin olaylara karıstığı seklindeki iddiaların
yaygın olduğunu ve Strazburg'da görülmekte olan davaların konusunu
olusturduğunu belirtmistir. (bkz. örn. Mahkeme huzurunda görülmekte olan Ayder
ve Diğerleri Türkiye'ye Karsı, no 23656/94, 21.10.1999 tarihli Komisyon Raporu)
Komisyon, makalede kullanılan terimlerin içerik açısından gerçek ve duygusal
olduğunu fakat suçlayıcı bir tavır içerisinde olmadığını saptamıstır. Karikatür
hakkında ise, ulusal mahkemenin bunun bir saka olduğunu reddettiğini ve hakaret
amacını tasıdığı seklinde bir tespitte bulunduğunu belirtmistir. Fakat, Mahkeme bu
yayımlardan hiçbirini yukarıda anlatıldığı sekilde cezalandırmak için ikna edici bir
sebep olarak görmemistir. Mahkeme, alınan tedbirlerin mesru amacın takip edilmesi
için "demokratik bir toplumda gerekli" olmadığı seklindeki Komisyon görüsüne
katılmaktadır.
b) Bölgesel ve Irk Düsmanlığı Suçu ile Đlgili Yargılamalar (TCK'nın 312.
Maddesi)
61. Bu baslık altında incelenen dava güneydoğudaki köylere güvenlik güçleri
tarafından yapılan saldırı iddiaları ve bir imamın öldürülmesi de dahil olmak üzere
teröristler tarafından gerçeklestirilen saldırıları anlatan bir makale ile ilgilidir. (bkz.
Komisyon Raporu, para. 167-169) Yazara 16 ay hapis ve para cezası ve bir ay
kapatma cezası veren ulusal mahkeme, makalenin yazılıs sekline, nedenine ve sosyal
içeriğine gönderme yapmıstır. Mahkeme, cezanın makalede yeralan bilgilerin
yanlıslığına dayanmadığını belirtmistir. Komisyon, makalenin gerçeklere ve kamu
çıkarına dayandığını, herhangi bir kıskırtıcı nitelik tasımadığını ve PKK'ya karsı
açık destek içermediğini saptamıstır. Mahkeme, bu makale hakkında ceza verilmesi
için yeterli sebep bulamamıstır ve müdahalenin 10. maddenin 2. paragrafı ile
savunulamayacağı seklindeki Komisyon görüsünü paylasmaktadır.
c) PKK'nın beyanlarının aktarılması ile ilgili dava (1991 Kanunu'nun 6.
Maddesi )
62. Komisyon, sekiz makale konusunda para cezası ve gazete baskılarına el
konulmasını içeren yedi mahkeme kararını gözden geçirmistir. Makaleler, PKK
kuruluslarının (örn. ARGK), deklarasyon raporlarını, beyanlarını, bir konusmayı,
PKK lideri Abdullah Öcalan ile yapılan bir röportajı, PKK'nın Avrupa Temsilcisinin
bir beyanını, PKK komutanı Osman Öcalan ile yapılan bir ropörtajı, Dev-Sol'un
Avrupa'daki bürosu tarafından yapılan bir beyanı, PKK Komutanı Cemil Bayık ile
yapılan röportajı içermektedir. (bkz Komisyon Raporu, para. 174-195).
63. Mahkeme, yasaklanan bir örgütün üyesi ile yapılan röportajların veya onlar
tarafından verilen beyanların gazetenin ifade özgürlüğüne yapılan müdahaleyi haklı
kılmayacağını hatırlatmıstır. Röportajlar veya beyanların Hükümet politikasını
küçük düsürücü fikirler içermesi de, bunu haklı çıkarmaz. Metinlerin bir bütün
olarak ele alınarak, siddete tahrik edip etmediği hakkında karar vermeyi sağlayacak
bir fikir edinerek, hangi içerik içinde yayımlandığına ve daha çok kullanılan
kelimelere önem verilmelidir. (bkz. Mahkeme'nin resmi raporları arasında yeralacak
olan 8 Temmuz 1999 tarihli Sürek ve Özdemir Kararı, para. 61).
64. Mahkeme, içeriği, kapsamı ve kullandığı dil itibariyle sekiz makaleden
dördünün tahrik unsuru içermediği seklindeki Komisyon görüsünü paylasmıstır.
Özellikle de, Almanya'daki bir Türk cenazesinde insanlara polis tarafından kötü
muamele yapıldığı iddiası ile ilgili Dev Sol'un Avrupa'daki Bürosu tarafından
yapılan beyan, Türkiye'deki kamu düzeni ile ilgili değildir.
65. Üç makalenin, silahlı mücadeleyi, savası ve kanın son damlasına kadar
dövüsmeyi savunan metinleri içerdiği Komisyon tarafından tespit edilmistir.
Mahkeme, bu metinlerin, güneydoğudaki çatısma bağlamında siddet kullanılmasını
cesaretlendirdiği görüsündedir (bkz. Sürek Türkiye Kararı (no 1), para. 61-62).
Verilen hafif cezalar gözönüne alındığında Mahkeme, sikayet konusu tedbirlerin,
suçu önleme ve kamu düzenini koruma gibi mesru amaçlara denk olduğunu ve 10.
Maddenin ikinci paragrafının anlamı dahilinde savunulabileceğini saptamıstır.
d) Terörle Mücadeleye Katılan Devlet Görevlilerinin Kimliğinin Açıklanması
Đle Đlgili Yargılamalar (1991 Kanunu'nun 6. Maddesi )
66. Altı makaleden besine iliskin mahkeme kararı bu baslık ile ilgilidir. Verilen
cezalar, para cezasını, baskıların toplatılmasını ve bir durumda da 15 günlük
kapatma cezasını kapsamaktadır. (bkz. Komisyon Raporu para. 199-215)
67. Mahkeme, bir DEP adayının oğlunun gözaltında iken öldüğü, Musa Anter'in
öldürülmesi olayına yetkililerin gözyumduğu iddiası, köylerin zor kullanarak
bosaltılması, köylülerin tehdit edilmesi, Sırnak'ın bombalanması ve Jandarma
Komutanlığı'na PKK tarafından yapılan bir saldırıdan sonra iki kisinin intikam
amacıyla öldürülmesi gibi olaylarla bağlantısı olduğu iddia edilen bazı devlet
görevlilerinin isimlerinin açıklandığı makaleler nedeni ile mahkumiyet kararı ve
ceza verildiği görüsündedir. Makalelerin ikisinde ismi verilen kisilerin aslında bu
olaylardan sorumlu olmadığı, sadece bu olayların etrafında gelisen olaylara
karısmaları önem tasımaktadır. Özellikle, gözaltında meydana gelen ölüm ile ilgili
olarak, Sırnak Emniyet Müdürü, gözaltındaki kisinin serbest bırakılacağı konusunda
aileyi ikna etmis ve Sırnak Cumhuriyet Bassavcısının yorum yapamayacağını
bildirmistir. Đntikam almak için gerçeklestirilen cinayetler ile ilgili makalede üç köy
korucusunun ismi verilmesine rağmen, söz konusu iki kisiyi jandarmaların
öldürdüğü iddia edilmistir.
68. Diğer üç makalenin, ismi verilen devlet görevlilerinin görevi kötüye
kullandığını iddia ettiği ve makalelerin bu kisileri halkın gözünden düsürebilecek
nitelikte olduğu doğrudur. Fakat, diğer makalelerin içeriği dikkate alınan bir faktör
değildir ve eğer anlatılan konular doğru ise kamu çıkarını ilgilendirmektedir. Ayrıca
devlet görevlilerinin isimleri ve terörle mücadelede oynadıkları rolün kamuoyunun
bilgisine sunulmus olması dikkate alınmamıstır. Bu yüzden bir makalede ismi geçen
Olağanüstü Hal Bölge Valisi, bölgede tanınan bir isimdir ve diğer makalelerde adı
geçen jandarma komutanları ve köy korucuları da bölgelerinde tanınan kisilerdir.
Kimliklerini korumaktaki çıkar önemsenmemistir ve bu yüzden sınırlamanın
engellemeye çalıstığı potansiyel zarar en alt düzeydedir. Yetkililerin cezai
yaptırımlar uygulamasının sebepleri, gazetenin ifade özgürlüğüne sınırlama
konulması için yeterli değildir. (bkz. örn. Mahkeme'nin Raporlarında yayınlanacak
olan 8 Temmuz 1999 tarihli Sürek Türkiye Kararı (no 2), para. 37-42). Bu tedbirler
Sözlesme'nin 10. Maddesinin 2. Paragrafı bağlamında savunulamaz.
e) Ayrılıkçı Propaganda Đçeren Beyanlar Hakkındaki Yargılamalar (1991
Tarihli Kanunun 8. Maddesi )
69. Komisyon bu baslık altında 12 makale ile ilgili olarak 6 mahkeme kararı
belirlemistir. Verilen cezalar 20 ay iki yıl hapis cezası, para cezası baskıların
toplatılması ve bir aylık kapatma cezasını kapsamaktadır (bkz. Komisyon Raporu
para. 218-317).
70. Mahkeme, makalelerin ekonomik ve sosyal konular hakkındaki raporları
(örn. bir baraj projesi, halk sağlığı), güneydoğu bölgesindeki tarihi gelismeler
hakkında yorumları, Türkiye'deki iskence ve katliamları kınayan ve demokratik bir
çözüm arayan deklarasyonu ve güneydoğudaki köylerin harap edilmesi iddiaları ile
ilgili hesaplamaları kapsadığını gözlemlemistir. Mahkeme, "Kürdistan" teriminin
Türk topraklarından ayrı bir sekilde ortaya çıkması ve kisilerin yetkilerini ayrı bir
bütün için kullanmalarının, yetkililerce provokatif olarak değerlendirilebileceğini
belirtmistir. Bu görüs açıları yetkililere hos gelmese de, halk güneydoğudaki
durumla ilgili farklı bakıs açılarından bilgi almak istemektedir. Mahkeme, bölgedeki
rahatsızlıklara karsın, ayrı bir Kürt Devleti fikrini savunan ifadelerin durumu
kaçınılmaz olarak siddetlendirdiği konusunda ikna olmamıstır. Makalelerden
birçoğunun yetkilileri elestirmesine ve güvenlik güçlerinin yasadısı isler yaptığını
alçaltıcı terimlerle belirtmesine rağmen, Mahkeme, yine de bunların siddet
kullanılmasını savunduğu ve tahrik edici olduğu görüsünde değildir. Verilen
cezaların siddetine bağlı olarak gazetenin ifade özgürlüğüne konulan sınırlamaların
takip edilen amaca denk olmadığı ve "demokratik bir toplumda gerekli" olmadığı
sonucuna varmıstır.
D) Sonuç
71. Mahkeme, Sorumlu Devlet'in Özgür Gündem'in ifade özgürlüğünü
koruması için yeterli koruma ve sorusturma tedbirleri almadığı, 10 Aralık 1993
tarihli arama ve tutuklama operasyonu ve gazetenin çesitli sayıları ile ilgili olarak
açılan birçok dava ve verilen mahkumiyet kararlarıyla, mesru amacın takip
edilmesine uygun olmayan haksız ve orantısız birçok tedbir alındığı sonucuna
varmıstır. Bu faktörlerin etkenlerin sonucunda gazetenin basımı durdurulmustur. Bu
nedenle Sözlesme'nin 10. Maddesi ihlal edilmistir.
III. Sözlesmenin 14. Maddesinin Đhlal Edildiği Đddiası
72. Basvuranlar, Özgür Gündem için alınan tedbirlerin asağıda verilen
Sözlesme'nin 14. Maddesini ihlal edecek surette ayırımcılığa neden olduğunu iddia
etmistir.
" Bu Sözlesme'de tanınan hak ve özgürlüklerden yararlanma, cinsiyet, ırk, renk,
dil, din, siyasal veya diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa
mensupluk, servet, dosum veya herhangi baska bir durum bakımından hiçbir
ayırımcılık yapılmadan sağlanır".
73. Basvuranlar, Komisyon Raporu'ndaki ayırımcılık yasağının
dayanaktan yoksun olduğu seklindeki görüsü tekrar düsünmelerini Mahkeme'den
talep etmistir. 10. Maddenin ihlal edildiği bulgusunun, ulusal köken ve ulusal bir
azınlığa mensupluk gibi nedenlerle ayırımcılığa maruz kalındığı yolundaki sonucu
desteklediğini belirtmistir. Kürt kimliğinin ifade edilmesinin, yetkililerce
ayırımcılığın ve PKK propagandasının yapılması seklinde algılandığını
belirtmislerdir. Komisyon tarafından incelenen makalelerin çoğu hakkında
uygulanan tedbirlere iyi bir gerekçe sunulmadığı için, bu tedbirler sadece yasaklanan
ayırımcılık ile açıklanabilir.
74. Hükümet, basvuranların ayırımcılıkla ilgili sikayetlerinin temelden
yoksun olduğunu belirtmislerdir.
75. Mahkeme, Sözlesme'nin 10. Maddesinin ihlal edildiği seklinde bir karara
vardığını hatırlatmıstır. Fakat, 29 makale ve haber raporları hakkında alınan
önlemlerin demokratik bir toplumda gerekli olmadığı sonucuna varırken Mahkeme,
Hükümet'in milli güvenliği, toprak bütünlüğünü ve kamu düzenini koruma, suçu
engelleme gibi mesru amaçları takip ettiği konusunda ikna olmustur. Đfade
özgürlüğüne getirilen sınırlamaların, basvuranların etnik kökenine veya bir ulusal
azınlığa mensup olmalarına dayandığına inanmak için bir neden yoktur. Bu sebeple,
Mahkeme, 14. maddenin ihlal edilmediği sonucuna varmıstır.
IV. Sözlesmenin 41. Maddesinin Uygulanması
76. Basvuranlar ulusal düzeyde ve Sözlesme ile ilgili muamelelerde
yapılan masraf ve harcamaların tazmini de dahil olmak üzere, maddi ve manevi
tazminat talebinde bulunmuslardır. Sözlesme'nin 41. Maddesi asağıdaki gibidir:
" Mahkeme, isbu Sözlesme ve protokollarının ihlal edildiğine karar
verirse ve ilgili Yüksek Sözlesmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi
edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği taktirde, hakkaniyete uygun bir surette, zarar
gören tarafın tatminine hükmeder".
a. Maddi Zarar
77. Basvuran sirket Ülkem Basın ve Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Ltd. hakkında
dava açılması ve günlük üretimine el konulması nedeniyle maddi zarara uğradığını
iddia etmistir. Hükümet'in aldığı tedbirler öncesinde gazete, günde 45,000 adet
satmakta idi. Bu rakam yapılan ihlaller nedeniyle öncelikle 30,000'e düsmüs, sonra
da tamamen durmustur. Gazete 10,000 TL'ye satılmakta idi. Bu nedenle gazetenin
bir yıllık toplam üretimine denk olacak surette 110,000 milyon TL talep etmenin
makul olacağına karar vermistir.
Basvuran sirket, avukatların, tıbbi muamele giderlerinin, yazarların,
dağıtıcıların ve diğer çalısanların tutuklanması ve yargılanması hususunda seyahat
ve iletisim gibi diğer masrafların ödenmesini talep etmistir. Bu harcamaların
meblağının 1,000 milyon TL. olduğu tespit edilmistir. Basvuran sirket, ayrıca,
20,000 milyon tutarındaki avukat masrafları da dahil olmak üzere gözaltına alınan
17 editör ile ilgili olarak bütün masrafları ödemistir. Dahası 10 Aralık 1993 tarihinde
gazetenin Đstanbul, Diyarbakır, Batman, Elazığ, Van, Đzmir, Ağrı, Antalya ve Tatvan
bürolarına baskın yapılmıs, aranmıs, arsivlere ve belgelere el konmustur. Bu
dokümanların hiçbiri iade edilmemistir. Bu dokümanların ve arsivin değeri yaklasık
10,000 milyon TL idi. Talep edilen meblağ 141, 000 milyon TL'dir.
Basvuran sirket, Özgür Ülke adlı gazete tarafından tutulan kayıtların Aralık
1994 tarihinde yapılan bombalı saldırı sonucunda yok olduğu için, maddi kayıp ile
ilgili meblağı belgelerle desteklemenin mümkün olmadığını belirtmistir.
78. Hükümet, Sözlesme ihlal edilmediği için tazminat ödenemeyeceğini
belirtmistir. Bir ihlal söz konusu olduğunda bile, basvuranlar tarafından talep edilen
meblağlar asırı, abartılı ve kabul edilemezdir.
79. Mahkeme, basvuranların maddi zararla ilgili taleplerini destekleyecek belge
sunmadığını gözlemlemistir. Ayrıca, yasal harcamaları, tıbbi gider ve diğer
harcamaların tutarını belirlemek için girisimde bulunmamıslardır. Mahkeme,
koruma altına almadığı ve sorusturma yapmadığı seklindeki tespiti ile, tıbbi ve diğer
harcamalar konusundaki maddi zararlar arasında doğrudan bir nedensel bağlantı
olduğu konusunda ikna olmamıstır. Ayrıca, sirketin taleplerinin, alınan tedbirin haklı
olup olmadığına bakılmaksızın, bir bütün olarak gazeteye karsı alınan tedbirlerle
ilgili olduğunu belirtmistir. Ayrıca, basvuranın sikayetleri sadece Đstanbul'daki
Genel Müdürlük ile ilgili olmasına rağmen, gazeteye bağlı bir çok büroda, arsivlere
ve belgelere el konulması için ek talepte bulunulmustur.
80. Mahkeme, gazetenin Đstanbul Bürosu'ndaki arsiv ve belgelerine el
konulması ve aranması ve bu karardaki haksız sınırlamalar ile ilgili olarak tespit
edilen ihlaller nedeni ile maddi zarara uğradıklarını kabul etmistir. Ayrıca ihlallerin
toplu etkisi nedeni ile gazetenin basımının durdurulduğunu da tespit etmistir.
Mahkeme adil bir değerlendirme yaparak basvuran sirkete 9 milyar verilmesine
hükmetmistir.
b. Manevi Zarar
81. Basvuran Fahri Ferda Çetin çektiği sıkıntı ve stres için 30,000 ĐS talep
etmistir. 13 günlük gözaltı süresi boyunca iskence gördüğünü ve serbest
bırakılmasının ardından karısını ve çocuklarını bırakarak Türkiye'yi terk etmeye
zorlandığını iddia etmistir.
82. Basvuran Yasar Kaya da 30,000 Đngiliz Sterlini talep etmistir. 5 nolu
Đstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin gazetede kendisi tarafından yayımlanan
makaleler için hapis cezası verdiğini iddia etmistir. Kendisi de Türkiye'deki esi ve
çocuklarını geride bırakarak yurtdısına kaçmak zorunda bırakıldığını ve strese ve
sıkıntıya maruz kaldığını belirtmistir.
83. Hükümet, talep edilen meblağın abartılı olduğunu ve haksız maddi
zenginlesmeye yol açacağını belirtmistir.
84. Mahkeme, Fahri Ferda Çetin'in gözaltına alınması veya Yasar Kaya'ya
verilen hapis cezası süresi ile ilgili olarak hiçbir tespitte bulunmadığını
hatırlatmıstır. Fakat, Mahkeme tarafından tespit edilen ihlaller konusunda,
basvuranların endise ve stres yasadıkları hususunda süphe duymamaktadır.
Türkiye'ye karsı diğer davalarda verilen tazminat miktarları göz önünde
bulundurularak (bkz. 8 Temmuz 1999 tarihli Ceylan Türkiye Kararı, para. 50 ve 8
Temmuz 1999 tarihli Aslan Türkiye Kararı, para. 61, her iki karar da Mahkeme'nin
resmi raporlarında yayınlanacaktır) ve adil bir değerlendirme yaparak basvuranların
her birine 5, OOO Đngiliz Sterlini ödenmesine hükmetmistir.
c. Mahkeme Masrafları
85. Basvuranlar ulusal davada gazete adına hareket eden Sn. Osman Ergin'e
yasal ücret ve harcamaların ödenmesini talep etmis, fakat, detay sunmamıstır. Aynı
sekilde basvuranlara yardım eden Türk avukatlar'ın harcama ve giderleri için de
detay sunulmamıstır. Đngiliz avukatların masrafları, harcamaları için Avrupa
Konseyi'nin yasal yardımı 5,595 Fransız Frangı, 5,390 Đngiliz Sterlininden
çıkarıldıktan sonra ödeme yapılması, idari masraflar için 7,500 Đngiliz Sterlini, 1,710
Đngiliz Sterlini, tercüme masrafları için 12,125 Đngiliz Sterlini ve basvuru için
yardımda bulunan Kürdistan Đnsan Hakları Projesi'nin yol masrafları için (KHRP)
1,650 Đngiliz Sterlini ödenmesi talep edilmistir. Mahkeme huzurundaki durusmada
basvuranlar, Đngiliz avukatlar için, 3,600 Fransız Frangı yasal yardım meblağının,
ücretler için talep edilen 1,450 ĐS ve idari masraflar için talep edilen 46 ĐS'den
çıkarıldıktan sonra ödenmesini ve KHRP'nin durusma ile ilgili olarak yaptığı masraf
ve harcamalar için 2,490 ĐS ödenmesini talep etmislerdir.
86. Hükümet, bu iddiaların abartılı olduğunu, KHRP tarafından talep edilen
meblağın haksız zenginlesmeyi artıracağı için kabul edilmemesi gerektiğini
belirtmistir.
87. Mahkeme, tercüme masrafları hariç KHRP ile ilgili olarak talep edilen
miktarın mutlaka ödenmesi gereken tutar olarak nitelendirilmesi hususunda ikna
olmamıstır. Mahkeme, diğer davalarda hükmedilen meblağları göz önünde tutarak
ve adil bir değerlendirme yaparak, 16, 000 Đngiliz Sterlininden, Avrupa
Konseyi'nden yasal yardım yoluyla alınan 9,195 Fransız Frangı çıkartıldıktan sonra
ödeme yapılmasına karar vermistir.
d. Temerrüt Faizi
88. Mahkeme, bu kararın verildiği tarihte, kendisine sunulan bilgiye göre
Đngiltere'de uygulanan yıllık 7.5 % faiz oranının uygulanmasını uygun bulmustur.
BU NEDENLERDEN DOLAYI MAHKEME,
1. Oybirliği ile, davanın Gurbetelli Ersöz ile ilgili kısmını dava listesinden
çıkarmaya;
2. Oybirliğiyle, Sözlesme'nin 10. Maddesinin ihlal edildiğine;
3. Oybirliğiyle, Sözlesme'nin 14. Maddesinin ihlal edilmediğine;
4. Bire karsı 6 oy ile Sorumlu Devletin 3 ay içinde;
5. Basvuran sirkete 9,000,000,000 (9 milyar) Türk Lirası ödemesine;
6. Manevi zarar için, Fahri Ferda Çetin ve Yasar Kaya isimli kisilere 5'er bin
Đngiliz Sterlininin ödenmesine;
a) Basvuranlara mahkeme masrafları için, 9,195 ( dokuzbinyüzdoksanbes)
Fransız Frangının, bu kararın verildiği tarihte uygulanan kur üzerinden Đngiliz
Sterlinine çevrilerek, 16,000 Đngiliz Sterlininden çıkartıldıktan sonra ödenmesine;
b) Yukarıda belirtilen üç ayın asılması halinde yıllık 7.5 % basit faiz
uygulanmasına;
7. Oybirliğiyle, basvuranların adil tatmin taleplerinin geri kalan kısmının
reddedilmesine,
karar vermistir.
Bu karar, Đngilizce ve Fransızca olarak hazırlanmıs olup, 16 Mart 2000
tarihinde Strazburg'da Đnsan Hakları Binası'nda halka açık yapılan oturumda tefhim
edilmistir.
Vincent BERGER
Sekreter Matti
PELLONPAA
Baskan
HAKĐM GÖLCÜKLÜ'NÜN KISMĐ MUHALEFET SERHĐ
(Çeviri)
Madde 41'in uygulanması ile ilgili olarak çoğunlukla birlikte varılan sonucu
paylasamayacağımı üzülerek belirtmek ve bu karara varmama neden olan sebepleri
izninizle açıklamak istiyorum.
1. Basvuran, yargılanması, mal varlığına el konulması ve alınan diğer tedbirler
nedeniyle maddi zarara maruz kaldığını iddia etmistir. Đddialarını desteklemek için
delil sunmadan sadece farazi ve gerçek olmayan olayları öne sürmüstür. Kısacası,
sadece düsüncelere dayanmakta idi ve ayrıca dayanılan bazı konuların gerçekle ilgisi
yoktur. Avrupa Đnsan Hakları Komisyonu'nun daha önceki davalarda kendi
incelemesine dayalı bulgusunun ısığında değerlendirilebilmesi için, iddialardan
sadece birine gönderme yapacağım. Böylece, basvurana göre, Hükümet'in aldığı
tedbirlerden önce Özgür Gündem günde 45,000 adet satmakta idi. Bu rakam
30,000'e düsmüs ve bu tedbirlerin bir sonucu olarak gazetenin basımı daimi olarak
durmustur. (bkz. karar para. 76). Bu durumun doğru olmadığı Avrupa Đnsan Hakları
Komisyonu tarafından belirtilmistir. Komisyon, Kılıç Türkiye davası ile ilgili olarak
23 Ekim 1998 tarihli raporunda, (basvuru no 22492/93 para 176) söyle belirtmistir :
" Özgür Gündem sirkülasyonu birkaç bin kopya olan günlük bir gazete idi… Nisan
1994 tarihinde yayımlanması durdurulmus ve Özgür Ülke devralmıstır…"Đddia
edilen rakam ve Komisyon'un sunduğu rakam arasındaki fark çarpıcıdır. Buna ek
olarak, Özgür Gündem'in yayımlanması, yerini Özgür Ülke devraldığı için sadece
teoride sona ermistir. Bu durum açık bir sekilde bu davada maddi zararla ilgili
talebin spekülatif olduğunu göstermistir.
2. Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi içtihatları gereğince sadece iddiaların tam
olarak tespit edildiğinde ve olaylar ile iddia edilen zarar arasında doğrudan bir
bağlantı varsa tazminat verilmesine hükmedecektir. Bu kural Sözlesmenin 10.
Maddesi ile ilgili Türkiye aleyhine verilen kararlardan alınan su örneklerde
gösterilmistir.
"81.Maddi zarar hususunda, Komisyon Delegesi , Divanın talep edilen
miktarın farazi niteliği ile bağlantılı olarak Madde 50'nin uygulanması
konusunu incelemesini Divan'dan talep etmistir. Sn. Incal manevi tazminat
konusunu Divanın takdirine bırakmıstır. Son olarak talep edilen masraf ve
harcamaların toplam miktarı hususunda sorunun, destekleyici belgeler
olmamasından kaynaklandığını belirtmistir.
82. Maddi zarar hususunda, Divan öncelikle madde 6/1'e uygun olan
dava sonunun ne olması gerektiği konusunda görüs açıklayamayacağını
belirtmistir. Divan daha sonra madde 10'un ihlali ve basvuran tarafından iddia
edilen profesyonel ve ticari gelir kaybı arasındaki nedensel bağlantı hakkındaki
kanıtların yetersiz olduğunu belirtmistir. Dahası basvuranın maddi zararlarını
destekleyecek hiçbir kanıt sunulmamıstır. Divan bu sebeple maddi tazminata hak
görmemektedir."
( 9 Haziran 1998 tarihli Incal Türkiye Kararı )
"47. Basvuran, 262.000 Fransız Frangı (FRF) MADDĐ VE 500.000
Fransız Frangı (FRF) manevi tazminat talep etmistir.
48. Hükümet, Divanı bu talebi reddetmeye davet etmistir.
49. Divan, Çıraklar'ın sikayette bulunduğu maddi talebin türünü açıkça
belirtmediği gerekçesiyle bu talebi reddetmistir. Manevi talep konusunda ise 6.
Maddenin ihlal edildiğinin tespitinin yeterli tazmini sağladığı görüsündedir. "
(28 Ekim 1998 tarihli Çıraklar Türkiye Kararı )
"66. Komisyon Delegeleri, basvuranın - çok genel ve varsayımsalsunusunun
50. madde ile ilgili taleplerini desteklemeye yeterli olmadığını
belirtmistir.
67. Divan, basvuranların maddi zarar, masraflar ve harcamalar
hakkındaki büyük miktarlı taleplerini desteklemek için herhangi bir delil
sunmadıklarını kaydetmistir. Sonuç olarak Divan, bu talepleri karsılamayacaktır.
(Bkz. mutatis mutandis, Pessos Compania Naviera S.A. ve Diğerleri Belçika'ya
Karsı Davası Divan'ın 3 Temmuz 1997 tarihli 50. madde kararı, Raporlar 1997-
IV, sayfa 1299, paragraf 24) Bununla birlikte, Divan basvuranların Avrupa
Konseyi'nden 57.187 FF adli yardım aldıklarını kaydetmistir."
(8 Temmuz 1999 tarihli Sosyalist Parti ve Diğerleri Türkiye'ye Karsı
Kararı )
"57. Hükümet, Sözlesmenin sözde ihlali ile sikayet edilen maddi zarar
arasında herhangi bir iliskinin bulunmadığını belirtmistir. Her durumda, Sn.Arslan
belirttiği gelirlere iliskin herhangi bir kanıt sunmamıstır.
58. Mahkeme, kendisi tarafından tespit edilen 10. madde’nin ihlali ile basvuran
tarafından ileri sürülen kazanç kaybı arasındaki iliski ile ilgili yeterli kanıt olmadığı
kanaatindedir. Ayrıca, maddi zarar açısından basvuranın iddiasının desteklenmesi
için herhangi bir belge sunulmamıstır. Bu sebepten dolayı Mahkeme bu talebi
reddetmistir.
(8 Temmuz 1999 tarihli Aslan Türkiye Kararı )
"66. Hükümet, Sn. Karatas’ın gelir kaybını kanıtlamadığını ileri sürmüstür.
67. Komisyon Delegesi bu konuya iliskin herhangi bir görüs beyanında
bulunmamıstır.
68. Diğer taraftan, Mahkeme ihlal ile basvuran tarafından ileri sürülen
diğer maddi zarar kalemleri arasındaki iliski ile ilgili yeterli kanıt olmadığı
kanaatindedir. Özellikle, Mahkeme Sn Karatas’ın maasına iliskin herhangi bir
güvenilir bilgiye sahip değildir. Sonuç olarak, Mahkeme basvurana bu kalem altında
herhangi bir tutarın ödenmemesine karar vermistir (bkz. Mahkeme Đçtüzüğü, 60.
Madde, 2. fıkra).
(8 Temmuz 1999 tarihli Karatas Türkiye Kararı)
"53. Komisyon Delegesi, Mahkeme’nin yukarıda belirtilen Türkiye
Birlesik Komünist Partisi ve Sosyalist Partisi davalarında varılan karardan farklı bir
karara varılması için herhangi bir neden olmadığı görüsündedir.
54. Mahkeme, basvuran tarafın taleplerini desteklemek üzere herhangi bir delil
sunmadığına isaret etmektedir. Dolayısıyla, talebi kabul edemeyecektir (Mahkeme
Đç Tüzüğünün 60. Madesinin 2. fıkrası; bkz., 25 Mayıs 1998 tarihli Sosyalist Parti ve
Diğerleri – Türkiye Kararı, Raporlar 1998-III, s. 1261, Madde 67).
( 8 Aralık 1999 tarihli Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖZDEP)