SAKIK VE DĐĞERLERĐ/TÜRKĐYE DAVASI
26 Kasım 1997
(887/1996/706/898-903)
Bu davada insan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin
Korunmasına Dair Sözlesmenin ("Sözlesme") 43. ve Divan içtüzüğü
A'nın ilgil i hükümleri uyarınca toplanan Avrupa Đnsan Haklan
Divanı , su üyelerden olusmustur: R. Bernhardt (Baskan), Thor
Vilhjalmsson, F. Gölcüklü, F. Matscher, L. -E. Petti ti, B. Wal sh, A. N.
Loizou, J. M. Morenilk, P. Kuns.
DAVANIN ESASI
I. Davanın Özel Kosulları
A. Tutuklama ve Polis Nezarethanesinde Gözaltında Tutulma
6. Basvurucular, Türkiye Büyük Millet Mecl isi'nin -20 Ekim 1991 genel
seçimleri sonucunda seçilmislerdi- eski üyeleridirler. Seçildikleri
tarihte, Haziran 1990'da kurulan ancak 14 Ağustos 1993' te bölücü
faal iyetler nedeniyle Anayasa Mahkemesince yasaklanan ve
feshedilen Halkın Emeği Partisi'nin üyesiydiler. Bu tarih itibarıyla
basvurucular, bu arada kurulmus bulunan, Demokrasi Partisi'ne
girmislerdir.
7. 2 Mart 1994' te Türkiye Büyük Millet Mecl isi, Ankara Devlet
Güvenl ik Mahkemesi Cumhuriyet Savcı sı tarafindan ilk kez Kasım
1992'de yapılan ve daha sonra çesitl i nedenlerle birkaç kez
yinelenen basvuru üzerine, basvurucuların yasama
dokunulmazlıklarını kaldı rmı stı r. Savcı onları , Terörle Mücadele
Yasasının (Yasa no. 37 Đ 3 - bkz. asağıda paragraf 21) terör suçlan
olarak nitelediği ve bu nedenle de Devlet Güvenl ik
Mahkemelerinin görev alanına giren (bkz. asağıda paragraf 22)
Ceza Yasasının 125. maddesinde (bkz. asağıda paragraf 20)
tanımlanan suçlan islemekle itham etmistir.
8. Aynı gün mecl is binasından çıkarken Bay Dicle ve Bay Doğan,
savcının emri üzerine tutuklanmı s ve Ankara Emniyeti Terörle
Mücadele Subesindeki pol is nezarethanesine götürülmüslerdir.
Ertesi gün avukatları , müvekkillerinin derhal yargıç önüne
çıkarılmalarını talep etmis ve savcıdan onlarla görüsmek için izin
istemislerdir. Savcı , basvurucuların yasama dokunulmazlıklarının
kaldı rılmasına karsı yapmak is tedikleri basvurunun hazı rlanması
amacına yönel ik olmak üzere -gözetim al tında yapılacak olangörüsme
için yazılı izin vermistir.
9. Diğer dör t basvurucu mecl is sını rlarını terketmeyi reddetmisler;
ancak 4 Mar t' ta iki meslektaslarıyla aynı akıbete uğramı slardı r.
Bu tarihte savcı altı basvurucunun pol is nezarethanesindeki
gözal tı sürelerini, sorusturmanın derinlestirilmesi amacıyla,
uzatmı stı r. Bu karar Devlet Güvenl ik Mahkemelerindeki yargılama
usulünü düzenleyen 3842 saydı yasanın 30. maddesine
dayanmaktadı r (bkz. asağıda paragraf 23). Pol is
nezarethanesindeyken basvurucular ifade vermeyi reddetmislerdir.
10. 11 Mar t' ta Bay Dicle ve Bay Doğan'ın avukatı , 3 Mart' taki
derhal yargıç önüne çıkarılmalarına il iskin talebi anarak (bkz.
yukarıda paragraf 8), diğerlerinin yanı sı ra Sözlesmenin 5. ve 6.
maddelerine de dayanarak, aynı sonucu sağlamaya yönel ik yeni
bir basvuru yapmıstı r.
11. 21 Mar t 1994' te Anayasa Mahkemesi, basvurucuların yasama
dokunulmazlıklarının kaldı rılması aleyhine yaptıkları basvuruyu
reddetmistir.
A.Yargılama öncesi Gözaltında Tutulma
12. Bu arada 17 Mart 1994' te, Devlet Güvenl ik Mahkemesinin
tek yargıcı , atılı suçun "ni tel ik ve özelliği" ve "elde edilen
kanı tların durumu" gerekçelerine dayanarak milletvekillerinin
yargılama öncesinde tutuklanmalarına karar vermistir.
13. Basvurucuların yaptığı itiraz üzerine aynı mahkemenin üç
yargıçtan olusan kurulu 22 Mart 1992' de "[atılı] suçların nitelik ve
özelliği, halihazırda yöneltilmis bulunan ithamlar,basvurucuların] gözaltında
bulundukları süre ve olayın henüz sorusturma asamasında olması nedenleriyle"
tutuklamanın gerekli olduğunu kabul ederek yukarıdaki karan doğru bulmustur.
14. Basvurucuların 12 Nisan'da salıverilmeleri için yaptıkları
basvuru, Devlet Güvenl ik Mahkemesi tarafından 13 Mayıs'ta, olayın
"henüz sorusturma asamasında" olması ve bu tarihe kadar "tutuklu milletvekilleri
lehine bir değisikliğin" ortaya çıkmamıs olması gerekçeleriyle reddedilmistir.
C. Devlet Güvenlik Mahkemesindeki Yargılama
15. 21 Haziran 1994' te savcı , hazı rladığı iddianamede
basvurucuları Ceza Yasasının 125. maddesindeki cürmü
olusturan bölücülük ve Devletin birliğini bozmakla (bkz. yukarıda paragraf
7 ve asağıda paragraf 20) itham etmistir.
16. 8 Aralık1994' te Devlet Güvenl ik Mahkemesi kararını
vermistir. Terörle Mücadele Yasasının 8. maddesini (Yasa no.
3713 - bkz. asağıda paragraf 21) uygulayarak, Bay Sakık ve Bay
Alınak'ı bölücü propaganda nedeniyle üç yıl al tı ay ve Bay
Türk, Bay Dicle, Bay Doğan ve Bayan Zana'yı silahlı örgüt
üyel iği nedeniyle on bes yıl hapis cezasına mahkum etmistir
(Ceza Yasasının 168. maddesi - bkz. asağıda paragraf 20).
17.Basvurucuların ve savcınm kararı temyiz etmeleri üzerine
Yargı tay 26 Ekim 1995' te, Bay Türk'ün mahkumiyetini Ceza
Yasasının 168. maddesini değil Terörle Mücadele Yasasının
(Yasa no. 3713) 8. maddesini ihlâl etmis olduğu gerekçesiyle
bozmus ve salıverilmesine karar vermistir.Diğer basvurucuların
mahkumiyetini onamı stı r.
II. Đlgili Đç Hukuk
18. Anayasanın 19. maddesine göre,
"Herkes, kisi hürriyeti ve güvenl iğine
sahiptir.
Sekil ve sartlan kanunda
gösterilen[:]
(...)
haller [i] dı sında dı sında kimse hürriyetinden yoksun
bı rakılamaz.
...
Yakalanan veya tutuklanan kisi, tutulma yerine en yakın
mahkemeye gönderilmesi için gerekl i süre hariç en geç kı rk
sekiz saat Ve toplu olarak islenen suçlarda en geç on bes gün
içinde hakim önüne çıkarılır. ... Bu süreler olağanüstü hal ...
hallerinde uzatı labil ir.
...
Her ne sebeple olursa ol sun, hürriyeti kı sı tlanan kisi, kı sa
sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kı sı tlamanın
kanuna aykı rılığı hal inde hemen serbest bı rakılmasını
sağlamak amacıyla yetkil i bir yargı merciine basvurma
hakkına sahiptir.
Bu esaslar dısında bir isleme tâbi tutulan kisilerin
uğradıkları zarar, kanuna göre, Devletçe ödenir."
19. Anayasanın 90/5. maddesine göre,
"Usulüne göre yürürlüğe konulmus milletlerarası andĐasmalar
kanun hükmündedir. ..."
20. Ceza Yasasının ilgil i hükümleri söyledir:
Madde 125:
"Devlet topraklarının tamamını veya bir kı smını yabancı bir
Devletin hâkimiyeti al tına koymağa veya Devletin istiklâl ini tenkise
veya birl iğini bozmağa veya Devletin hâkimiyeti al tında bulunan
topraklardan bir kı smını Devlet idaresinden ayı rmağa matuf bir fiil
isleyen kimse ölüm cezasile cezalandı rılır."
Madde 168
"Her kim, 125.,... maddelerde yazılı cürümleri islemek için silahlı
cemiyet ve çete teskil eder yahut böyle bir cemiyet ve çetede
amirl iği ve kumandayı ve hususi bir vazifeyi haiz olursa on bes
seneden asağı olmamak üzere ağı r hapis cezasına mahkum olur.
Cemiyet ve çetenin sair efradı on yıldan on bes yıla kadar ağı r
hapisle cezalandırılı r."
21. Terörle Mücadele Yasasının (Yasa no. 3713) 3. maddesi, Ceza
Yasasının 125. ve 168. maddelerinde tanımlanan suçlan terör
suçlan olarak nitelendirmektedir.
27 Ekim 1995 tarihl i değisikl ikten önce Yasanın 8/1. maddesine
göre,
"Hangi yöntem, maksat ve düsünceyle olursa ol sun Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü bozmayı hedef alan yazılı ve sözlü propaganda
ile toplantı , gösteri ve yürüyüs yapılamaz. Yapanlar hakkında 2
yıldan 5 yıla kadar ağı r hapis ve ell i milyon l iradan yüz milyon
l iraya kadar ağı r para cezası hükmolunur."
22. Devlet Güvenl ik Mahkemelerinin kurulus ve yargılama usulleri
hakkındaki 2845 sayılı Yasanın 9. maddesine göre Devlet Güvenl ik
Mahkemeleri, Ceza Yasasının 125 ve 168. maddelerinde yazılı
suçlarla ilgil i davalara bakmakla (da) görevl idir.
23. Olayların geçtiği tarihte, ceza yargılaması mevzuatını
değis tiren 18 Kasım 1992 tarih ve 3842 sayılı yasanın 30. maddesine
göre, Devlet Güvenl ik Mahkemelerinin görev alanına giren
suçlarda (bkz. yukarıda paragraf 22) yakalanan kisi, en geç
kı rksekiz saat ve toplu olarak islenen suçlarda en geç onbes gün
içinde hakim önüne çıkarılır. Olağanüstü hal ilan edilen illerde bu
süreler sı rasıyla dört güne ve otuz güne kadar uzatı labil ir.
24. 466 sayılı Kanun Dı sı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere
Tazminat Verilmesi Hakkında Kanunun 1. maddesine göre,
"1. Anayasa ve diğer kanunlarda gösterilen hal ve sartlar
dı sında yakalanan veya tutuklanan veyahut tutukluluklarının
devamına karar verilen;
2. Yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar
kendilerine yazılı olarak hemen bildirilmeyen;
3. Yakalanıp veya tutuklanıp da kanuni süresi içinde hakim
önüne çıkarılmayan;
4. Hakim önüne çıkarılmaları için kanunda bel irtilen süre
geçtikten sonra hakim karan olmaksızın hürriyetlerinden yoksun
kılınan;
5. Yakalanıp veya tutuklanıp da bu durumları yakınlarına
hemen bildirilmeyen;
6. Kanun dairesinde yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra
haklarında kovusturma yapılmasına veya son sorusturmanın
açılmasına yer olmadığına veyahut beraatlerine veya ceza
verilmesine mahal olmadığına karar verilen;
7. Mahkum olup da tutuklu kaldığı süre hükümlülük süresinden
fazla olan veya tutuklandıktan sonra sadece para cezasına
mahkum edilen kimselerin uğrayacakları her türlü zararlar, bu
kanun hükümleri dairesinde Devletçe ödenir.
111. Yükümlülüğün Sınırlandırılmasına Đliskin 6 Ağustos 1990 Tarihli
Bildirim ve Bunda Yapılan Sonraki Değisiklikler
25. 6 Ağustos 1990'da Türkiye'nin Avrupa Konseyi Daimi Temsilcisi,
Avrupa Konseyi Genel Sekreterine asağıdaki yükümlülüğün
sını rlandı rılmasına (azal tılmasına) il iskin bildirimi göndermistir.
"1. Türkiye Cumhuriyeti, ulusal güvenl iğine yönel ik olarak
Güneydoğu Anadolu gölgesinde son aylarda alan ve yoğunluk
olarak gi ttikçe büyüyen ve Sözlesmenin I5. maddesi anlamında
ulusun yasamını tehdit eden tehl ikelerle karsı karsıyadı r.
1989 yılı boyunca, kı smen dı s kaynaklı teröristlerin eylemleri
sonucu 136 sivil ve 153 güvenl ik görevl isi öldürülmüstür. Yalnızca
1990'ın basından bu yana, 125 sivil ve 96 güvenl ik görevl isi
öldürülmüstür.
' 2. Ulusal güvenl iğe yönel ik tehdit, baskın olarak Güneydoğu
Anadolu bölgesi illerinde ve kı smen de civar illerde ortaya
çıkmaktadı r.
3. Terörist eylemlerin yoğunluğu ve çesitl il iği nedeniyle bunlarla
basa çıkabilmek için Hükümet, yalnızca güvenl ik güçlerini
kullanmakla kalmamakta, aynı zamanda kı smen Türkiye
Cumhuriyetinin diğer bölgelerinden hatta dısarıdan kaynaklanan
kamunun yanlıs bilgilendirilmesine yönelik kampanyaya ve sendikal hakların
kötüye kullanılmasına karsı da uygun önlemler almak zorunda kalmaktadır.
4. Bu amaca yönel ik olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Türk
Anayasasının 121. maddesine uygun olarak, 10 Mayı s 1990'da 424
ve 425 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameleri çıkarmı stı r. Bu
kararnameler Đnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına
Dair , Avrupa Sözlesmesinin asağıdaki hükümlerinde garanti al tına
alınan hakların kı smen sını rlanması sonucunu doğurabil ir: Madde 5,
6, 8, 10, 11 ve 13. Simdiye kadar alınan yeni önlemlerin açıklamalı
bir özeti il isiktedir..."
424 ve 425 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerin içeriğine
il iskin açıklamalı özet söyledir:
"A. Olağanüstü hal bölgesine il iskin 424 ve 425 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamelerle Olağanüstü Hal Bölge Val isi su ek
yetkilerle donatı lmı stı r:
1., Olağanüstü Hal Bölge Val isinin önerisi üzerine içisleri
Bakanlığı , bölgedeki faal iyetleri yanlıs aksettirmek suretiyle
bölgedeki kamu düzeninin ciddi biçimde bozulmasına veya
bölge halkının heyecanlanmasına neden olacak veya
güvenlik güçlerinin görevlerini gereği gibi yerine getirmelerini
engelleyecek yayınları (basıldıkları matbaanın yeri öneml i
olmaksızın) geçici ya da sürekl i olarak yasaklayabil ir. Bu ayrıca,
gerektiğinde, bunları basan matbaanın kapatı lmasına karar
verme yetkisini de içerir.
2. Olağanüstü Hal Bölge Val isi, genel güvenl iği ve kamu
düzenini sürekl i ihlâl eden kisileri, olağanüstü hal süresini
asmamak üzere, olağanüstü hal bölgesinin dı sında Đçisleri
Bakanlığınca bel irlenecek bir yerde ikâmete mecbur edebil ir.
Talepleri üzerine bu kisiler, Gel istirme ve Destekleme Fonundan
parasal yardım alabil irler. Bu yardımın esasları Đçisleri Bakanlığı
tarafından bel irlenir.
3. Olağanüstü Hal Bölge Val isi (ya da mücavir il val ileri) grev
ve lokavt gibi eylemlerle ilgil i bell i is uyusmazlıklarını (3 aya
kadar) erteleyebilir ya da izne bağlayabil ir.
4. Bölge Val isi tahrip, yağma, boykot, is yavaslatma, çalı sma
özgürlüğünün kı sı tlanması ve isyerlerinin kapatı lması gibi
hareketlere karsı önlemler alabil ir ya da bunları yasaklayabil ir.
5. Olağanüstü Hal Bölge Val isi kamu güvenl iği nedeniyle
geçici ya da sürekl i olarak köy, mezra ve benzeri yerlesim
birimlerini bosal ttı rabil ir, yerlerini değistirebil ir, birlestirebil ir.
6. Olağanüstü Hal Bölge Val isi olağanüstü hal bölgesi içindeki
kamu kurumlarından, genel güvenl ik ve kamu düzeni bakımından
çalı smalarında sakınca görülen kamu personel inin yerlerinin
geçici ya da sürekl i olarak değistirilmesini isteyebil ir. Bu personel
hakkında kendi özel kanunlarındaki hükümler uygulanır.
B. 424 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile içisleri Bakanına,
Olağanüstü Hal Bölge Val isine ve il val ilerine tanınan yetkilerin
kullanılması ile ilgil i her türlü karar ve tasarruflarından dolayı ,
bunlar hakkında cezai, mal i veya hukuki sorumluluk iddiası ileri
sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine
basvurulamaz.
C. 2935 sayılı olağanüstü hal yasasıyla Đçisleri Bakanına,
Olağanüstü Hal Bölge Val isine ve il val ilerine tanınan yetkilerin
kullanılması ile ilgil i idari islemlere karsı açılacak davalarda,
yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.
D. 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Olağanüstü Hal
Bölge Val isine tanınan yetkilerin kullanılması ile ilgil i idari istemler
hakkında iptal davası açılamaz.
Yükümlülüğün sını rlandı rılmasına il iskin yazıda yer alan bir
notta, "ulusal güvenl iğe yönel ik tehdidin baskın olarak" Elazığ,
Bingöl , Tuncel i, Van, Diyarbakı r, Mardin, Siirt, Hakkâri, Batman ve
Sı rnak illerinde or taya çıktığı bel irtilmistir (bkz. asağıda paragraf
28).
26. 3 Ocak 1991 tarihl i mektupta, Türkiye'nin Daimi Temsilcisi
Genel Sekretere, 424 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yerini
16 Aralık 1990'da yayınlanan 430 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin aldığını bildirmistir. Bu mektubun ekinde yer alan
kararnamenin açıklayıcı özetine göre,
"1. 425 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Olağanüstü Hal
Bölge Val isine tanınan yetkiler, olağanüstü hal ilan edilen bölgeyle
sını rlıdı r. Bu nedenle, civar iller Bölge Val isinin yetki alanının
dı sındadı r.
2. 425 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ite Olağanüstü Hal
Bölge Val isine tanınan özel yetkiler, temel hak ve özgürlükleri
ortadan kaldı rmaya yönel ik terörist eylemler hakkında alınacak
önlemlerle sınırlıdır.
3. Đçisleri Bakanının basılı bir yayının yasaklanmasına ya da
(yeri öneml i olmaksızın) bunu basan matbaanın kapatı lmasına
il iskin yetkileri sını rlandı rılmıstı r. Yeni hükümlere göre, içisleri Bakanı
bu yayınların sahiplerine ya da yayın sorumlularına ilk önce yazılı
ihtarda bulunur, Buna rağmen yayma ve dağı tıma devam edilmesi
hal inde, bunların yayımlanmasını geçici ya da sürekl i olarak
yasaklayabil ir, gerektiğinde bunları basan matbaaları on güne
kadar, tekerrüründe ise bir aya kadar kapatabil ir. 424 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede matbaanın kapatı lmasına il iskin olarak
azami bir süre öngörülmemisti (kars. 6 Ağustos 1990 tarihl i
yükümlülüğün sını rlandı rılmasına il iskin bildirimin ekindeki açıklayıcı
özetin A-l . paragrafı ).
4. Yeni Kanun Hükmünde Kararname ile Olağanüstü Hal Bölge
Val isine tanınan, ilgil i kisileri olağanüstü hal bölgesi dısında
ikâmete mecbur kılma yetkisi sını rlanmı stı r. Olağanüstü hal bölgesi
dı sına çıkardan kisiler, bell i bir yerde ikâmet etmek zorunda
değillerdir. Parasal yardım talep etmedikleri sürece, bunlar
istedikleri yere yerlesebil irler. Parasal yardım almaları durumunda
bel irlenen yere yerlesmek zorundadırlar (bkz. önceki açıklayıcı
özetin A-2. paragrafı )..
5. Yeni Kanun Hükmünde Kararname ile, 6 Ağus tos 1990 tarihl i
yükümlülüğün sını rlandı rılmasına il iskin bildirimin ekindeki açıklayıcı
özetin A (3, 4, 5 ve 6) paragraflarında yer alan (grev, lokavt ve
diğer bazı sendikal faal iyetler, köylerin bosal tılması ve birlestirilmesi
ve kamu görevl ilerinin görevlerinin ve yerlerinin değistirilmesi ite
ilgil i) hükümler yeni karanamede yer almamaktadı r.
6. Önceki açıklayıcı özetin 8. paragrafında yer ajan önlemlerle
ilgil i olarak yeni kararname, olağanüstü hal önlemlerinin
uygulanmasından doğan kayıp ya da zararlar için idareye
(Devlete) karsı dava açma hakkını güvence al tına alan bir hüküm
içermektedir.
27. 12 Mayı s 1992'de Türkiye'nin Daimi Temsilcisi, Genel Sekretere
asağıdaki yazıyı göndermistir:
"425 ve 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde yer alan
ve Sözlesmenin 5, 6, 8, 10, 11 ve 13. maddelerinde garanti al tına
alınan hakların sını rlandı rılmasına neden olabilecek nitel ikteki
önlemlerin çoğu amacına ulasmı s bulunduğundan, size Türkiye
Cumhuriyeti'nin sını rlandı rma bildiriminin kapsamını yalnızca
Sözlesmenin 5. maddesiyle sını rladığını bildiririm. Sözlesmenin 6, 8,
10, 11 ve 13. maddelerine il iskin sınırlama artık geçerl i değildir;
sonuç olarak, Sını rlama Bildiriminde bu maddelere yapılan
göndermeler ortadan kaldı rılmıstı r."
28. 6 Nisan 1993' te Türkiye'nin Avrupa Konseyi Daimi Temsilcisi,
Genel Sekretere, 19 Mart' ta yürürlüğe giren 9 Mart 1993 tarihl i
Bakanlar Kurulu karan ile Elazığ'da olağanüstü hal in kaldı rıldığını
ve Bitl is' te olağanüstü hal ilan edildiğini bildirmistir.
KOMĐSYON ÖNÜNDEKĐ ĐSLEMLER
29. Basvurucular Komisyona 11 Mart 1994' te basvurmuslardı r. Su
sikâyetlerde bulunmuslardı r:
1. Pol is nezarethanesinde gözal tında tutulmalarının; hukuka
aykı rılığı , ası rı uzunluğu, hukuka aykı rılığının tespi t edilebileceği bir
yasal yola basvurmanın imkânsızlığı, asın uzunluğu nedeniyle
ortaya çıkan zararlarının giderimi için bir hakka sahip olmamaları
(Sözlesmenin 5. maddesinin l , 3, 4 ve 5. fikraları ) ve pol is
nezarethanesindeyken bir avukatın yardımına basvuramamı s
olmaları (madde 6/3 (c));
2. Devlet Güvenl ik Mahkemesindeki yargılama konusunda, bu
yargılamanın adil olmadığı ve mahkemenin bağımsız ve tarafsız
olmadığı (madde 6/1);
3. Anayasa Mahkemesinin yasama dokunulmazlıklarının
kaldı rılmasının iptal i istemlerini reddetmesi konusunda, yalnızca
hüküm kı smı kendilerine tebl iğ edilen bu kararın gerekçesinin
kendilerine bildirilmemis olması ; ve
4. ifade özgürlüklerinin çiğnendiği (madde 10).
30. 25 Mayı s 1995' te Komisyon, basvurucuların pol is
nezarethanesinde gözal tında tutulmalarının hukuka aykı rılığı ve
süresi, bunun bir mahkeme tarafından yargı sal denetimini
sağlamanın imkansızlığı ve tazminat haklarının olmaması ile ilgil i
sikâyetlerin kabul edilebil ir olduğunu, basvuruların (no. 23878/94 -
23883/94) geri kalanının kabul edilemez olduğunu beyan etmistir.
23 Mayı s 1996 tarihl i raporunda (madde 31), oybirl iğiyle, 5.
maddenin 1. fikrasının ihlâl edilmediği ancak 3,4 ve 5. fikralarının
ihlâl edildiği görüsünü bel irtmis tir.
DĐVAN'A SON SUNUSLAR
31. Hükümet dilekçesinde,
"Divan'dan, öncelikle, Türkiye'nin yükümlülüklerini
sını rlandı rmasının bu davadaki olaylar açı sından geçerl i
olduğunun ve bu sını rlamaya uygun olarak Sözlesmenin 5.
maddesinin ihlâl edilmediğinin beyan edilmesini; al ternatif olarak,
basvurucuların 5. madde [ile bağlantılı olarak] iç hukuk yollarını
tamamen tüketmediklerinin beyan edilmesini; 5. maddenin 1., 3.,
4., ve 5. fikralannın ihlâl edilmediğinin beyan edilmesini saygıyla
talep et(mistir)."
32. Basvurucular Divan'dan, "Komisyonun vardığı sonuçlara uygun
bir karar vermesini"" ve Sözlesmenin 50. maddesine göre
zararlarının hakkaniyete uygun bir sekilde giderilmesini talep
etmislerdir.
KARAR
33. Basvurucular, Sözlesmenin 5. maddesinin l , 3, 4 ve 5. fikralarının
ihlâl edildiğinden (bkz. asağıda paragraf 40,41, 49 ve 58) sikâyetçi
olmuslardı r. Maddenin ilgil i bölümleri söyledir:
"l . Herkes kisi özgürlüğü ve kisi güvenl iği hakkına sahiptir.
Asağıdaki haller dı sında ve hukukun öngördüğü bir usule
uyulmadıkça, hiç kimse özgürlüğünden yoksun bı rakılamaz:
(c) bir kimsenin suç islediğinden makul bir kusku duyulması
hal inde, ya da bir kisinin suç islemesini veya isledikten sonra
kaçmasını önlemek için gözal tında tutulmasını gerekti ren
makul nedenler bulunduğu zaman yetkil i yargılama
makamının önüne çıkarmak amacıyla hukuka uygun olarak
gözal tına alınması ve gözal tında tutulması ;
Hükümet, Türkiye Sözlesmenin 15. maddesine uygun olarak
yükümlülüklerini sını rlama hakkını kullandığı için (bkz. yukarıda
paragraf 25), bu hükümleri ihlâl etmediğini ileri sürmüstür. Bu
nedenle Divan, öncel ikle, ilgil i sını rlamanın davadaki olaylar için
geçerl i olup olmadığına karar vermel idir.
A. Türkiye'nin Sözlesmenin 15. maddesi Uyar ınca Yapt ığı Sını r lamanın
Uygulanabi l i r l iği
34. Sözlesmenin 15. maddesine göre,
"1. Bir Yüksek Sözlesmeci Taraf, savas zamanında ya da ulusun
yasamını tehdit eden baska bir olağanüstü durumda,
uluslararası hukuktan doğan diğer yükümlülüklerine aykı rı
olmamak kosuluyla, durumun zorunluluklarının kesin olarak
gerektirdiği ölçüde bu Sözlesme ile üstlendiği yükümlülüklerini
azal tan önlemler alabil ir.
2. Savasta hukuka uygun eylemler nedeniyle meydana gelen
ölümler hariç 2. madde, 3. madde, 4. maddenin l . fıkrasında
ve 7. maddedeki yükümlülüklerde azal tma yapılamaz.
3. Yükümlülüklerini azal tma yetkisi kullanan bir Yüksek
Sözlesmeci Taraf, aldığı önlemler ve bunların gerekçeleri
hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreterini ayrıntılı olarak
bilgilendirir. Yüksek Sözlesmeci Taraf ayrıca bu önlemlerin
kullanılmasının ne zaman sona ereceği ve Sözlesme hükümlerinin
ne zaman yeniden tamamıyla uygulanacağı konusunda Avrupa
Konseyi Genel Sekreterini bilgilendirir."
35. Basvurucular söz konusu sını rlamanın kendilerine uygulanan
önlemler açı sından geçerl i olmadığı görüsündedirler. Komisyon
bu görüse katılmı stı r.
36. Divan, 6 Ağus tos 1990 tarihl i sını rlamada ve 3 Ocak 1991 tarihl i
mektupta anılan 424, 425 ve 430 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerin, içeriklerine il iskin açıklamalı özete göre, yalnızca
olağanüstü hal ilan edilen bölge için geçerl i olduğunu ve
sını rlamaya göre Ankara'nın bu kapsamda bulunmadığını (bkz.
yukanda paragraf 25 ve 28) bel irtir. Aynca basvurucuların
tutuklanmaları ve gözal tında tutulmaları , önce Ankara Devlet
Güvenl ik Mahkemesi savcı sı sonra da bizzat bu mahkeme
tarafından verilen kararlar üzerine, Ankara'da gerçeklesmistir
(bkz. yukanda paragraf 7 - 14).
37. Hükümet, bunun sını rlamanın uygulanabil irl iği açı sından bir
engel olusturmadığını ileri sürmüstür. Davadaki olaylar,
olağanüstü hal ilan edilmis bulunan Türkiye'nin Güneydoğu
bölgesi sını rlan içinden yönlendirilen terörist mücadelenin
uzantı sı , nitel iğindedir. Terör tehdidi Türkiye'nin ülkesinin herhangi
özel bir bölgesiyle sını rlı değildir. Türkiye'nin sını rlaması bu
sını rlamanın konusu ve amacı , yani mümkün olduğunca çabuk bir
biçimde ülkenin her yerinde yeniden kurulması gereken
"Sözlesmenin amaçlan için olağan durumun" sağlanması , ı sığında
yorumlanacaksa bu durum dikkate alınmalıdı r.
38. Divan, Aksoy / Türkiye kararında Türkiye'nin Güneydoğu
bölgesindeki tartı sılmaz ciddil ikteki terör sorununu ve Devletin
buna karsı etkil i önlemler almakta karsılastığı güçlükleri bel irtmistir.
Bu bağlamda Divan, Türkiye'nin Güneydoğu bölgesinde Kürdistan
isçi Partisi'nin (PKK) eylemlerinin özel boyut ve siddetinin, söz
konusu bölgede, "ulusun yasamını tehdit eden bir tehl ike"
doğurduğunu kabul eder (bkz. 18 Aralık 19% tarihl i karar, Reports
of Judgments and Decisions 1996-..., s...., paragraf 70 ve 84).
39. Bununla birlikte, 15. maddenin Sözlesmeden doğan
yükümlülüklere getirilecek sını rlamaların yalnızca "durumun
zorunluluklarının kesin olarak gerektirdiği Ölçüde"
.yapılabileceğini öngördüğü bel irtilmel idir.
Eldeki davada Divan, söz konusu sınırlamanın yer
bakımından kapsamını değerlendirirken, bunun etkisini Türkiye'nin
sını rlama bildiriminde açıkça bel irtilmeyen bir belgesine tesmil
etmesi durumunda, bu hükmün konu ve amacına aykı rı davranmı s
olacaktı r.Bu nedenle söz konusu sınırlamanın dava konusu olaylara
uygulanması , yer bakımından mümkün değildir.
Sonuç olarak, bu sını rlamanın 15. maddenin gereklerine
uygun olup olmadığına karar vermeye yer yoktur.
B. Sözlesmenin 5. maddesinin 1. f ıkrası
40. Basvurucular Komisyon önünde, tutuklanmalarının
Sözlesmenin 5. maddesinin 1. fikrasını ihlâl ettiğini ileri
sürmüslerdir. Bununla birl ikte Divan'a sundukları dilekçelerinde,
Komisyonun vardığı , bu hükmün ihlâl edilmediği sonucunu kabul
etmislerdir (bkz. yukarıda paragraf 30). Bu nedenle bu sikâyetle
ilgil i savlar ileri sürmemislerdir. Divan da, 5. maddenin 1. fikrasının
ihlâl edilmediğinin açık olduğu görüsündedir.
C. Sözlesmenin 5. maddes inin 3. f ıkras ı
41. Basvurucular, Sözlesmenin 5. maddesinin 3. fikrasına aykı rı
olarak, "derhal " bir yargıç ya da hukuken yargı gücünü
kullanmaya yetkil i bir görevl i önüne çıkarılmadıklarını ileri
sürmüslerdir.
Komisyon, esas olarak, bu iddiayı kabul etmistir.
42. Hükümet; Türkiye'deki terörist tehdidin özell ik ve ağı rlığını ve
Avrupa'daki diğer terör örneklerinin ortaya çıkardığıyla
karsılastı rılamayacak derecedeki ciddi ve yakın tehdidin
Kavusturulması için harekete geçmekte karsılasılan zorluklan öne
sürmüstür. Eldeki davada savcı , epeyce bir süredir basvurucular
ile PKK arasındaki isbirl iğini doğrulayıcı bilgiye sahipti ancak -
toplam yirmi iki klasör tutan- kanı tların toplanması gerekiyordu.
Basvurucuların pol is nezarethanesinde tutulması gereğinin
nedeni buydu. Üstel ik susmayı tercih etmeselerdi, bu
sorusturmacıların karsılastıkları engellerin kasten artı rılmasına
neden olmustur, gözal tı sürelerinin kı sa kesilmesini
sağlayabil irlerdi.
43. Basvurucular kendilerine atfedilen tavrın, yani bölücü olduğu
varsayılan görüsleri yaymanın, " terörizm" olmadığını ileri
sürmüslerdir. Bundan baska, bu makamlar, yasama
dokunulmazlıklarının kaldı rılması için esasen Kasım 1992'de
basvurduklarına göre, kendilerini suçlamak için gereken kanı tlara
zaten bu tarihte sahip olmaları gerekirdi.
44. Divan, terör suçlarının sorusturulmasında, (sorusturma)
makamlarının özel sorunlarla karsılastıklarını simdiye dek birçok
defa kabul etmis bulunmaktadı r (bkz. 29 Kasım 1988 tarihl i Brogan
ve Diğerleri / Birlesik Krallık kararı , Seri A no. 300-A, s. 27, § 58, ve
yukarıda anılan Aksoy kararı , s. ..., § 78). Ancak bu, terör unsuru
içerdiğini ileri sürdükleri her durumda 5. maddenin, sorusturma
makamlarına zanlıları sorgulamak üzere tutuklamaları için açık çek
verdiği, (bu makamların) yerel mahkemelerin, ve son asamada
Sözlesmenin denetim kurumlarının, etkin denetiminden bağı sık
olduktan anlamına gelmez (bkz. mutatis mutandis, yukarıda anılan
Murray karan, s. 27, § 58).
Burada tehl ikede olan, 5. maddenin Sözlesmenin kurduğu
sistem içindeki önemidir: 5. madde temel bir insan hakkını , yani
bireyi Devletin (kisi) özgürlüğüne keyfi müdahalelerine karsı
korumayı , garanti al tına alı r. Yürütmenin müdahalelerinin yargı sal
denetimi, keyfil iği en aza indirmeye ve hukuk devletini
gerçeklestirmeye yönel ik 5. maddenin 3. fikrasında yer alan
garantinin asl i bir özell iğidir ki bu "Sözlesmenin Dibacesinde açıkça
anılan demokratik bir toplumun temel ilkelerinden biri ..."dir (bkz.
yukarıda anılan Brogan ve Diğerleri karan, s. 32, § 58, ve yukarıda
anılan Aksoy karan, s...., § 76).
45. Divan, basvurucuların pol is nezarethanesinde gözal tında
tutulmalarının Bay Sakık, Bay Türk, Bay Alınak ve Bayan Zana için
on iki gün; Bay Dicle ve Bay Doğan için on dör t gün sürdüğünü
bel irtir.
Divan, Brogan davasında yargı sal denetime tâbi olmaksızın
dört gün al tı saat süren pol is nezarethanesindeki gözal tı süresinin,
bunun amacı terörizme karsı bir bütün olarak toplumu korumak
ol sa bile, 5. maddenin 3. fikrasında yer alan sıkı süre kaydına aykı rı
olduğunu kabul ettiğini anımsatı r (bkz. yukarıda andan Brogan ve
Diğerleri karan, s. 33, § 62).
Basvurucuların suçlandıkları eylemlerinin terörist tehditle
bağlantılı olduğu kabul edil se bile, Divan, araya yargı sal bir karar
girmeksizin on iki ya da on dör t gün gözal tında tutulmalarının
zorunlu olduğunu kabul edemez.
46. Bu nedenlerle, 5. maddenin 3. fikrası ihlâl
edilmistir.
D. Sözlesmenin 5. maddesinin 4. fıkrası
1. Hükümet in Đ lk Đ t i razı
47. Hükümet, iç hukuk yollarının tamamen tüketilmediği ilk
itirazında bulunmustur. (Hükümet) basvurucuların ulusal
mahkemeler önünde Anayasanın 19/8. maddesine (bkz. yukanda
paragraf 1$) ve buna ek olarak, Anayasanın 90/5. maddesine göre
(bkz. yukanda paragraf 19) Türkiye'de yasa gücünde olan
Sözlesmenin 5. maddesinin 4. fikrasına dayanmadıklarını ileri
sürmüstür.
48. Divan, bu ilk itirazın Komisyon önünde ileri sürülmediğini bel irtir.
Bu nedenle bundan vazgeçilmis sayıldığından böyle bir itiraz kabul
edilemez (bkz. diğer emsaller arasında, 15 Kasım 1996 tarihl i
Ceteroni / italya karan, Reports 1996-V, s. 1756, § 19). 2. Sikâyetin
Esası
49. Basvurucular pol is nezarethanesinde gözal tında tutulmalarına
il iskin olarak savcının verdiği ve tek yargıç tarafından kesinlestirilen
kararların hukuka uygunluğunun denetimi için yargı yoluna
basvuramadıklarından sikâyetçi olmuslardı r. Komisyon bu savı
kabul etmistir.
50. Hükümet, Sözlesmenin 5. maddesinin 4. fikrasının gereği olan
yargı sal denetimin basvurucuların yargılama öncesinde
tutuklanmalarına karar veren tek yargıç tarafından yapılmı s
olduğunu (bkz. yukanda paragraf 12) ileri sürmüstür.
51. Divan, basvurucuların yargılama öncesinde tutukluluğuna
karar veren tek yargıcın aynı zamanda onların pol is
nezarethanesinde gözal tında tutulmalarının hukuka uygunluğu
konusunda da karar verip vermediği öneml i olmaksızın, bu yargıcın
pol is nezarethanesinde gözal tına alınmalarının sonuna kadar
geçen oniki ya da on dört gün boyunca olaya müdahale etmemis
olduğunu bel irtir. 5, maddenin 3. fikrasına il iskin
değerlendirmesinde ulastığı sonuç (bkz. yukanda paragraf 46)
dikkate alındığında Divan, böyle uzun bî r sürenin "sürat(le)"
kavramıyla bağdasmadığını kabul eder (bkz., mutatis mutandis, 24
Haziran 1982 tarihl i Van Dropgenbroeck/Belçika karan, Seri A no.
50, s. 29, § 53).
52. Hükümet ayrıca, Anayasanın 19/8. maddesinin (bkz. yukarıda
paragraf 18) Devlet Güvenl ik Mahkemeleri önünde de geçerl i
olan bir hukuksal basvuru yolu sağladığını iddia etmistir. Bu
maddenin lafzı , kendisi de Anayasanın 90/5. maddesi (bkz.
yukarıda paragraf 19) uyarınca Türk hukukunda doğrudan
uygulanabil ir olan Sözlesmenin 5. maddenin 4. fıkrasıyla
benzerdir.
53. Divan var olan bir hukuksal basvuru yolunun yeterince kesin
olması gerektiğini, bunun aksi 5. maddenin hedeflediği
ulasılabil irl ik ve etkil il ik gereklerine aykı rı düsecektir, tekrar eder
(bkz., diğer emsaller arasında, mutatis mutandis, yukarıda anılan
Van Droogenbroeck karan, s. s|0, § 54; 22 Mayı s 1984 tarihl i De
Jong, Baljet veVenden Brink f Hollanda karan, Seri A no. %|. 19,
§ 39; ve 8 Haziran 1995 tarihl i Yağcı ve Sargın / Türkiye karan,
Seri A no. 319-A, s.17, § 42).
Ancak Divan'a sunulan dosyada, pol is nezarethanesinde
gözal tına alınan herhangi bir kisinin gözal tına alınmasının hukuka
uygunluğunun saptanması ya da salıverilmesi için tek yargıca
yaptığı basvuruda Anayasanın 19/8. ya da Sözlesmenin 5/4.
maddesini layıkıyla kullanabildiğine il iskin hiçbir örnek
bulunmamaktadı r. Divan, Türk hukukunun bu sorunu hakkında
(kendisinin) karar vermesi gerektiğini düsünmemektedir. Dununla
birl ikte, emsal kararların bulunmayı sı uygulamada bu hukuksal
basvuru yolunun kesin olmadığını göstermektedir (bkz., mutatis
mutandis, yukarıda anılan Van Droogenbroeck karan, s. 31, § 55;
ve yukarıda anılan De Jong, Baljet ve Ven den Brink kararı , s. 19,
§ 39).
54. Sonuç olarak 5. maddenin 4. fikrası ihlâl
edilmistir.
E. Sözlesmenin 5. maddesinin 5. fıkrası
1. Hükümet in Đ lk Đ t i razı
55. Hükümet, iki ayrı temele dayanan, iç hukuk yollarının
tamamen tüketilmediği ilk itirazında bulunmustur, ilk olarak,
basvurucular yerel mahkemeler önünde birbiriyle bağlantılı ele
alınan Anayasanın 19/9 ve 90/5. maddelerine dayanmamıslardı r.
ikinci olarak, basvurucuların 7 Mayı s 1964 tarih ve 466 sayılı
Yasanın, hukuka aykı rı olarak hürriyetinden yoksun bı rakılan ya
da hukuka uygun olarak tutuklandıktan sonra son sorusturmanın
açılmasına yer olmadığına veyahut beraatlerine veya ceza
verilmesine mahal olmadığına karar verilen kisilerin uğradıkları
zararların tazminini garanti al tına almak üzere öngörmüs olduğu
hukuksal basvuru yolunu kullanmaları gerekirdi (bkz. yukarıda
paragraf 24).
56. Divan, bu ilk itirazın birinci kı smının Komisyon önünde ileri
sürülmediğini bel irtir. Bu nedenle bundan vazgeçilmis
sayıldığından böyle bir itiraz kabul edilemez (bkz. yukarıda
paragraf 48).
57. Divan ayrıca, ilk itirazın ikinci kı smının 5. maddenin 5.
fikrasına il iskin sikâyetin değerlendirilmesiyle sıkı bir bağlantı
içinde olduğunu kabul eder. Bu nedenle Divan bu i tirazı esasla
birl ikte inceleyecektir (bkz. asağıda paragraf 60 ve 61).
2. Sikayet in Esası
58. Basvurucular son olarak, 5. maddenin 5. fikrasına aykı rı
.olarak, Türk hukukunda yerel mahkemelerin 5. maddeyi ihlâl
etmeleri nedeniyle uğradıkları zararın giderimi için herhangi bir
yola basvurmalarının mümkün olmadığını iddia etmislerdir.
59. Hükümet, böyle bir sorun olmamakla birl ikte'bir ihlâl in varlığı söz
konusu ol saydı , basvurucuların bu yolu kullanmalarının gerçekten
mümkün olduğunu ileri sürmüstür. Basvurucular, Anayasanın 90/5.
maddesi uyarınca (bkz. yukanda paragraf 19) Türk hukuk
sisteminde kendisi de doğrudan uygulanabil ir olan Sözlesmenin 5.
maddesinin 5. fikrasına ve bu madde model alınarak düzenlenmis
bulunan Anayasanın 19. maddesinin son fikrasına dayanabil irlerdi.
Bundan baska, özel hüküm olması nedeniyle, kanun dı sı yakalanan
veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesine dair 466 sayılı
yasanın 1. maddesine de dayanabil irlerdi (bkz. yukanda paragraf
24). Bu olanaklardan herhangi birini kullanmadıktan için
basvurucuların 5. fıkranın ihlâl edildiğinden sikâyet etmeye hakları
bulunmamaktadı r.
60. 5. maddenin 4. fikrasıyla bağlantı lı olarak (bkz. yukanda
paragraf 53) Divan, dava dosyasında Hükümetin andığı hükümlerin
herhangi birine dayanarak 5. maddenin 5. fikrasında söz edilen
tazminatı elde edebilen bir davacıya il iskin örnek bulunmadığını
bel irtir.
Komisyon ve basvurucular gibi Dîvan da, 466 sayılı yasanın 1.
maddesine göre son sorusturmanın açılmasına yer olmadığına,
beraat ya da ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi
durumu (6. bent) -eldeki davada böyle bir durum söz konusu
değildir- dı sındaki diğer bütün durumlarda bu hüküm kapsamında
tazminat verilebilmesi için hürriyetten yoksun bı rakmanın hukuka
aykı rı bir biçimde yapılması gerektiğini bel irtir. Oysa bu davadaki
gözal tına alma, Hükümetin de kabul ettiği gibi, Türk hukukuna
tamamen uygundur.
Sonuç olarak, Sözlesmenin 5. maddesinin 5. fikrasında garanti
al tına alınan hakkın etkil i kullanımı yeter derecede bir kesinl ikle
sağlanmamı stı r (bkz. mutatis mutandis, 22 Subat 1989 tarihl i
Ciulla/italya kararı , Seri A no. 148, s. 18, § 44).
61. Bu nedenlerle Divan, Hükümetin ilk itirazının ikinci kı smını
reddederek 5. maddenin 5. fıkrasının ihlâl edildiği sonucuna varı r.
H. SÖZLESMENiN 50. MADDESĐNĐN UYGULANMASI
62. Sözlesmenin 50. maddesine göre,
"Divan, Yüksek Sözlesmeci Tarafların yargı sal bir makamı ya da
diğer herhangi bir resmi makamı tarafından alınan bir karar ya
da önlemin tamamen ya da kı smen bu Sözlesmeyle üstlendiği
yükümlülüklere aykı rı olduğu sonucuna varı rsa, ve eğer bu
Sözlesmeci Tarafın iç hukuku, bu karar ya da önlemin
sonuçlarını ancak kı smen gidermeye olanak tanıyorsa, ve
gerekl iyse, zarar gören tarafın hakkaniyete uygun olarak
tatmin edilmesine hükmedebil ir."
A. Manevi Zarar
63. Basvurucular, "mecl is üyesi olarak itibarlarının" zedelenmesi
nedeniyle daha da ağı rlastığını ileri sürdükleri, hürriyetlerinden
yoksun bı rakılmalarından kaynaklanan manevi zararlarının tazmin
edilmesini talep etmislerdir. Basvurucuların her biri, "sahsen" maruz
kaldıktan zarar için 600.000 Fransız frangı (FF), "mecl is üyesi olarak
itibarlarının zedelenmesi" nedeniyle de aynı miktarı talep etmistir.
64. Hükümet, Divan'ın ihlâl in varlığına karar vermesi durumunda,
bu kararın tek basına 50. madde anlamında yeterl i adil giderim
olusturacağını ileri sürmüstür.
Hükümet, basvurucuların iddialarının Divan içtihatlarıyla hiçbir
ilgisi bulunmayan kavramlara dayandığı ve hakkaniyete uygun ya
da temell i olmadığı gibi, pol is nezarethanesindeki gözal tı
sürelerinin uzunluğu ile iddia ettikleri manevi zarar arasında
nedensell ik bağının da bulunmadığını ileri sürmüstür.
Basvurucuların "mecl is üyesi olarak itibarları " zedelenmisse bu, pol is
nezarethanesinde gözal tında tutulmalarından değil Türkiye Büyük
Millet Mecl isi tarafından yasama dokunulmazllıkarının
kaldı rılmasından kaynaklanmı s olabil ir.
65. Komisyon Temsilcisi tazminata hükmedilmesi gerektiğini ancak
talep edilen miktarın asın olduğunu bel irtmistir.
66, Divan, basvurucuların araya yargı sal bir istem girmeksizin on iki
gün (Bay Sakık, Bay Türk,Bay Alınak ve Bayan Zana) ya da on dör t
gün (Bay Dicle ve Bay Doğan) pol is nezarethanesinde
gözal tında tutulduklarını bel irtir. Hürriyetlerinden yoksun
bı rakıldıkları özel kosulların onları , yerel mahkemeler tarafından
tazminine hükmedilmeyen, manevi zarara uğrattığı kuskusuzdur.
Olayın çesitl i yönlerini dikkate alan ve 50. maddenin
gerektirdiği biçimde hakkaniyete uygun bir değerlendirme
yapan Divan, Bay Sakık, Bay Türk, Bay Alınak ve Bayan
Zana'nın her birine 25.000 FF, Bay Dicle ve Bay Doğan'ın her
birine 30.000 FF tazminat ödenmesine hükmetmistir. Bu
miktarlar ödeme tarihindeki geçerl i kur üzerinden Türk l irasına
(TL) çevrilecektir.
B. Masraf ve Ücretler
67. Basvurucular Türk makamları ve sonra da Sözlesme
kurumları önünde temsil edilmelerinde yaptıkları masraf ve
ücretler için 344.546 FF talep etmislerdir.
68. Hükümet bu miktarı , özell ikle Paris ve Ankara arasındaki
çok sayıdaki toplu yolculukların ücretlerini içerdiği ve
Türkiye'deki normal ücretle kıyaslanamayacak saatl ik ücrete
dayandığı için fahis ve haksız bulmustur.
69. Komisyon temsilcisi konuyu Divan'ın takdirine bı rakmı stı r.
70. Hakkaniyete uygun bir değerlendirme yapan ve içtihadıyla
ortaya koyduğu ölçütleri (bkz. diğer emsalleri arasında, 18
Subat 1997 tarihl i Nideröst -Huber / Đsviçre kararı , Reports
1997...,s. ..., § 40) dikkate alan Divan, basvuruculara bu
kalemde 120.000 FF ödenmesine hükmetmistir.
C. Temerrüt Faizi
71. Divan bu kararın verildiği tarihte Fransa'da geçerl i olan
yasal faiz oranlarının, yıllık %3.87, kabul edilmesinin uygun
olacağına hükmetmistir.
BU NEDENLERLE DĐVAN OYBĐRLĐĞĐ ĐLE,
1. Türkiye'nin Sözlesmenin 15. maddesine göre yaptığı
sını rlamanın bu davada uygulanabil ir olmadığına;
2. Sözlesmenin 5. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edilmediğine;
3. Sözlesmenin 5. maddesinin 3. fıkrasının ihlal edildiğine;
4. Hükümetin sözlesmenin 5. maddesinin 4. fıkrasına il iskin ilk
itirazının reddine;
5. Sözlesmenin 5. maddesinin 4. fıkrasının ihlal edildiğine;
6. Hükümetin sözlesmenin 5. maddesinin 5. fıkrasına il iskin iki
kı sımdan olusan ilk itirazının, ikincisi bağlı olduğu esasla birl ikte
değerlendirilerek, her iki kı smının da reddine;
7. Sözlesmenin 5. maddesinin 5. fıkrasının ihlal edildiğine;
8. (a) davalı devletin, üç ay içinde asağıdaki miktarları
ödemesine:
i) manevi zarar için, ödeme tarihindeki geçerl i kur
üzerinden Türk l irasına çevrilmek üzere, Bay Sakık, Bay Türk,
Bay Alınak ve Bayan Zana'nın her birine 25.000 (yirmibesbin)
FF, Bay Dicle ve Bay Doğan'ın her birine 30.000 FF;
ii) masraf ve ücretler için basvuruculara 120.000
(yüzyirmibin) FF;
(b) yukarıda bel irtilen üç aylık sürenin bitiminden ödeme
gününe kadar geçecek süre için yıllık%3.87 basit faizin
uygulanacağına;
9. Hakkaniyet gereği geriye kalan taleplerin reddine
karar verilmistir.