SOSYALĐST PARTĐ VE DĐĞERLERĐ / TÜRKĐYE DAVASI*
(20/1997/804/1007)
Strazburg
25 Mayıs 1998
USULĐ ĐSLEMLER
1. Dava, Đnsan Hakları ve Temel Hürriyetlerin Korunmasına Yönelik
Sözlesmenin (Sözlesme) 32. maddesinin 1. paragrafı ve 47. maddesi ile belirlenen
üç aylık süre içinde, 27 Ocak 1997 tarihinde Đnsan Hakları Avrupa Komisyonu
(Komisyon) tarafından Divan'a gönderilmistir. Dava, 31 Aralık 1992 tarihinde siyasi
bir parti olan, Sosyalist Parti, iki Türk vatandası Sn. Doğu Perinçek ve Sn. Đlhan
Kırıt tarafından 25. maddeye göre Türkiye Cumhuriyeti'ne karsı Komisyon'a
yapılan bir basvurudan (no.21237/93) kaynaklanmıstır.
Komisyon'un talebi Sözlesmenin 44, 48(a) ve Divan Đçtüzüğü A'nın 32.
maddesine gönderme yapmaktadır. Talebin amacı, dava gerçeklerinin Davalı
Devletin Sözlesmenin 6. maddesinin 1. ve 2. paragrafları, 9, 10, 11, 14 ve 18.
maddeleri ile Ek 1 no'lu protokolün 1. ve 3. maddelerinden doğan sorumluluklarının
ihlalini ortaya koyup koymadığı konusunda karar vermektir.
2. Divan Đçtüzüğü A'nın 33. maddesinin 3(d) paragrafına uygun olarak yapılan
sorusturmaya karsılık olarak, basvuranlar davada sahsen bulunmak istediklerini ve
kendilerini temsil edecek avukatı görevlendirdiklerini belirtmislerdir (Tüzük 30).
3. 30 Ocak 1997 tarihinde Divan Baskanı, adaletin sağlıklı bir sekilde islemesi
için, davanın 29 Ekim 1996 tarihinde Türkiye Birlesik Komünist Partisi Türkiye'ye
Karsı[1] Davasını incelemek amacıyla kurulan Daire (Tüzük 21/7), tarafından
dinlenmesine karar vermistir. Bu Dairede, resmen, ex offico, Sn. F. Gölcüklü,
seçilmis Türk yargıç, (Sözlesmenin 43. maddesi) ve Sn. R. Ryssdal, Divan Baskanı
(Tüzük 21/4(b)) yeralmıslardır. Đsimleri raportör huzurunda kura usulü çekilen diğer
yedi üye, Sn. B. Walsh, Sn. C. Russo, Sn. I. Foighel, Sn. A. N. Loizou, Sn. J.
Makarczyk, Sn. P. Kuris ve Sn. P. van Dijk idi (Sözlesmenin 43. maddesi ve
Tüzüğün 21. maddesinin 5. paragrafı).
* Dısisleri Bakanlığı Çok Taraflı Siyasî Đsler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe’ye çevrilmis olup,
gayrıresmî tercümedir.
4. 28 Ağustos 1997 tarihinde, Daire, Büyük Daire lehine derhal yargı
yetkisinden feragat etmeye karar vermistir (Tüzük 51). Olusturulacak Büyük
Daire'de, resmen, ex offico, Sn. Ryssdal, Divan Baskanı, üyeler ve yargı yetkisinden
vazgeçen Daire vekilleri; Sn. A.B. Baka, Sn. M. A. Lopes Rocha, Sn. R. Pekkanen,
Sn. R. Macdonald ve Sn. Bernhardt, Baskan Yardımcısı, bulunacaklardır. (Tüzük
51/2(a) ve (b)). Aynı gün, Raportörün huzurunda Baskan kura ile Büyük Daireyi
tamamlamak için gerekli olan ek yedi üyeyi; Sn. F. Matscher, Sn. N. Valtıcos, Sn. E.
Palm, Sn. J.M. Morenilla, Sir John Freeland, Sn. L. Wildhaber ve Sn. U. Lohmus
seçmistir. Sonradan Sn. Ryssdal, Sn. Walsh ve Sn. Macdonald davanın ilerleyen
safhalarında yer alamamıslardır (Tüzük 24-1 ve Tüzük 51-3). Büyük Daire Baskanı
olarak Sn. Ryssdal'ın yerini, Sn. Bernhardt almıstır (Tüzük 21-6 ve Tüzük 51-6).
5. Daire Baskanı olarak raportöre vekalet eden Ryssdal, (Tüzük 21-6)
muamelelerin organizasyonu konusunda T.C. Hükümeti'nin (Hükümet) ajanı,
basvuranların avukatları ve Komisyon delegesi ile görüsmüstür (Tüzük 37-1 ve 38).
Daha sonra alınan karara uygun olarak Raportör sırasıyla 1 ve 3 Ekim 1997
tarihlerinde basvuranların ve Hükümetin görüslerini almıstır.
6. Durusma, Baskanın kararına uygun olarak, 25 Subat 1998 tarihinde
Strazburg'da Đnsan Hakları Binası'nda halka açık olarak yapılmıstır. Divan, daha
önce bir ön görüsme yapmıstır.
Divan önünde:
(a) Hükümet adına
Sn. D. AKÇAY,
Sn. M. ÖZMEN, Ajan Yardımcıları
Sn. A. KAYA,
Sn. M. GÜLSEN,
Sn. A. EMÜLER, Danısmanlar;
Sn. A.GÜNYAKTI,
(b) Komisyon adına
Sn. G. RESS, Delege;
(c) Basvuranlar Adına
Sn. D. PERĐNÇEK, Basvuranlardan biri
Sn. A. KALAN ve
Sn. M. CENGĐZ, her ikisi de Ankara Barosu'ndan, Avukat
Divan, Sn. Ress, Sn. Perinçek, Sn. Cengiz, Sn. Kalan ve Sn. Akçay'ın
konusmalarını dinlemistir.
OLAYLAR
I. DAVANIN KOSULLARI
7. Đlk basvuran Sosyalist Parti (SP) Anayasa Mahkemesi tarafından
kapatılan siyasi bir parti idi. (Bkz. asağıdaki 15. paragraf)
Sn. Đlhan Kırıt ve Sn. Doğu Perinçek, ikinci ve üçüncü basvuran sırası ile SP'nin
Baskanı ve önceki baskanı idi. Đstanbul'da yasamaktadırlar.
8. SP, 1 Subat 1988 tarihinde kurulmustur. Aynı gün, parti tüzüğü ile
programı, Anayasa ve 2820 no'lu Siyasi Partiler Kanunu ile (Bkz. asağıdaki 16. ve
17. paragraflar) uygunluğunun değerlendirilmesi için, Cumhuriyet Bassavcısı'nın
Yargıtay'daki bürosuna teslim edilmistir.
A. Sosyalist Parti'nin Kapatılması ve Liderleri Hakkında Dava Açılması
Đçin Đlk Basvuru
9. SP, genel seçimlere katılmaya hazırlanırken Yargıtay’daki
Cumhuriyet Bassavcısı (Cumhuriyet Bassavcısı) SP'nin kapatılması için, 15 Subat
1988 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne basvurdu. SP'yi, Özellikle programındaki
metinlere dayanarak, proleteryanın diktatörlüğünü sağlamak amacı ile isçi sınıfının
hakimiyetini kurmaya çalısmakla suçlamıstır (Anayasanın 6, 10, ve 14. maddeleri
ile önceki 68. maddesi ve 2820 no'lu kanunun 78. ve 101(a) maddeleri).
10. Anayasa Mahkemesi 16 Mayıs 1989 tarihli resmi gazetede yayımlanan 8
Aralık 1988 tarihli kararda, SP'nin programında belirtilen amaçların Anayasaya
aykırı olmadığını belirterek, asılsız olarak nitelendirilen basvuruyu reddetmistir.
11. Daha sonra, Sayın Perinçek dahil SP'nin bazı liderlerine karsı baslatılan
cezai islemler Devlet Güvenlik Mahkemesine getirilmistir. Bu liderler, Türk Ceza
Kanununun mülga 142. maddesine aykırı olarak (Bkz. asağıdaki 18. paragraf) bir
sosyal sınıfın diğerleri üstünde üstünlük sağlama amacıyla zararlı propaganda
yapmakla suçlanmıslardır. Sn. Perinçek'e karsı yapılan iddia, 6 Temmuz 1991'de
Parti Baskanı seçilmeden önce, özellikle 10 Subat 1990 tarihinde Diyarbakır'da ve
21 Mart 1990 tarihinde de Van'da halka yaptığı seslenislere ve 4 Mart 1990 tarihinde
siyasi bir gazetede yayımlanan makaleye dayandırılmıstır. Ceza Kanununun 142.
maddesinin, Terörle Mücadele Kanununun 12 Nisan 1991 tarihli 3713 no'lu kanunu
ile kaldırılmasının ardından, bütün sanıklar beraat etmislerdir. SP daha sonra söz
konusu seslenisleri "Serhildan Çağrıları-1, Kawa Atesi Yaktı" ve "Serhildan
Çağrıları-2, Karpuz değil cesaret ekin" baslıkları ile yayınlamıstır (Bkz. asağıdaki
13. paragraf).
12. 26 Ağustos 1991 tarihinde Anayasa'ya göre seçimlerin doğruluğunu
onaylamakla sorumlu Yüksek Seçim Kurulu, SP'nin 20 Ekim 1991'deki genel
seçimlere katılmak için bütün gereklilikleri yerine getirdiğine karar vermistir. Sonuç
olarak parti, seçim kampanyasına baslamıstır.
B. Sosyalist Partinin Kapatılması Đçin Đkinci Basvuru
13. Cumhuriyet Bassavcısı, 14 Kasım 1991 tarihinde SP'nin kapatılması
için ikinci kez Anayasa Mahkemesi'ne basvurmustur. Partiyi, Anayasanın 3, 4, 14 ve
66 maddeleri ile mülga 68. maddesi ve 2820 no'lu Kanunun 78, 81, ve 101 (b) ye
aykırı, olarak Devletin ülkesel bütünlüğünü ve milli birliğini tehlikeye atacak
faaliyetlerde bulunmakla suçlamıstır.
Cumhuriyet Bassavcısı, basvurusunu desteklerken özellikle SP'nin asağıda
verilen seçim yayınlarından alıntılara ve Parti Baskanı Sayın Perinçek'in
televizyondaki ve açık hava toplantılarındaki sözlü ifadelerine dayanmıstır.
1. Sosyalist Parti Yayınlarından Alıntılar
a) "Serhildan Çağrıları-1, Kawa[2] Atesi Yaktı"
"....Kürt dinamiği arkadaslar ikinci Kürt dinamiğidir. Kürtlerin esitlik, özgürlük,
milli hak isteğidir. Türk'e ne tanınıyor.... ona da tanınması talebidir.
1900 lerin basında bir kurtulus savası verildi. Emperyalistlerin bu ülkeye girdiği
sartlarda; Türk'ün Kürt'ün birbirine muhtaç olduğu, birbirine sarılmak zorunda
olduğu, birlesmek ve omuz omuza vermek zorunda olduğu kosullarda Amasya
protokolüne yazıldı: "Vatan Türklerin ve Kürtlerin yasadığı topraklardır". Erzurum
ve Sivas Kongreleri beyannamelerinde, tüzüklerinde Kürtlerin içtimai, ırki coğrafi
hakları kabul edildi. Savas bitti silahlar duvara asıldı ondan sonra bir resmi ideoloji
geldi.... Mücadele için Urfa'nın Diyarbakır'ın Malatya'nın adamına sanki ihtiyaç
kalmamıstı. O resmi ideolojide Kürtlere yer yoktu. Kürt yoktu. Artık yalnız Türk
vardı...(sayfa 7-8)
(b) "Serhildan çağrıları-2, Karpuz değil cesaret ekin"
"...insanlar bu ülkeyi esit ve gönüllü birliğin olduğu, ulusların kendi
geleceklerini özgür olarak tayin ettikleri, isterlerse özgür olarak birlestikleri, bir
kardeslik, bir kültür, bir emekçi vatanı haline getirebilirler.... Yasasın Türklerin ve
Kürtlerin kardesliği! Yasasın Türk halkı, Kürt halkı!" (Sayfa 31)
(c) "Çözüm-4, Kürt sorunu"
"..... Çöküntü rejimin en zalim olduğu en çaresiz olduğu yerden basladı. Düzen
partileri Fırat Nehri'nin doğusunda bittiler. Kürt halkının yasadığı topraklarda
(onlara) rastlanmıyor...(Sayfa 3).
Düzen Partileri Kürt illerinde niçin silindi? Çünkü bunlar milliyetçidir.... Türk
Milliyetçiliği Kürt sorunun çözüleceği topraklarda iflas etti. Türk milliyetçiliği kendi
sınırını çizmistir. Anadolu'yu Fırat'ın doğusu ve batısı diye ikiye bölmüstür. Türk
milliyetçiliği ile birlikte onun düzeni de Fırat'ta boğulmaktadır. Đste buna rejimin
iflası denir (Sayfa 4).
...Devlet dağdan sonra köyleri ve sehirleri de kaybetti. Bu nedenle çareyi
doğrudan kitleleri yıldırmakta buluyor. Böylece Devlet terörü Doğu'dan baslayarak
Türkiye'ye yeni bir rejim getirmek istiyor...(Sayfa 10).
Devlet Kürdü vurmak için beslediği korucunun, özel timin maasını halktan
aldığı vergilerle ödüyor. Kürde atılan merminin, sınır ötesi harekatlarda kullanılan
benzinin..., kısacası özel savasın gideri halkın sırtına yıkılıyor.... Enflasyona...... ve
yoksulluğa son vermek için, Kürt sorununa kardesçe bir çözüm bulmak sarttır. Kürt
sorunu aynı zamanda bir Türk sorunudur.... Kürt halkıyla kardesçe, özgürce,
gönül gönüle, barıs ve huzur içinde yasamak, Türkiye halkının.... ihtiyacıdır.... Türk
ve Kürt halkları iki candır, kardesliğe mecburdurlar. Cehennemde tek bir Kürt kalsa
bir tek Türk'ün cennete girmeye hakkı yoktur. Sosyalist Parti, son Kürt
cehennemden kurtuluncaya kadar mücadeleye kararlıdır (Sayfa 11-13).
Sosyalist Parti Fırat'ın iki yakasında da var. Sosyalist Parti Türk-Kürt
kardesliğinin partisidir. Sosyalist partinin Kürt sorunundaki kararlılığı sınanmıstır,
mücadeleler içinde sınanmıstır, devletin Kürt halkı üzerindeki baskısına göğüs
gererken sınanmıstır...Kürt yoksul köylülerinin mücadelesiyle kader birliğinde
denenmistir.... Kürt sehir ve kasabalarında binlerce insanı toplayıp korku duvarlarını
yıkarken denenmistir.... Türkiye'nin dört bir yanında emekçi halka Kürt sorununu
anlatırken denenmistir.... Partimiz bu bilinci yerlestiriyor. Çözümü halkların kader
birliğinde ve mücadelesinde görüyor. Sosyalist Partinin Kürt sorununu çözmek için
cesareti var, ...mücadelesi var, programı var (Sayfa 15-16).
Kürt Milleti, kendi kaderini tayin hakkına kayıtsız sartsız sahiptir. Eğer, isterse
ayrı bir devlet kurabilir. Emekçilerin çıkarı, demokratik bir halk devrimiyle tam hak
esitliği ve özgürlük temelinde gönüllü birliği gerçeklestirmededir. Ayrılma hakkı
gönüllü birliğin her zaman vazgeçilmez kosuludur.
Birlikte veya ayrı ayrı yasamak milletlerin özgür iradelerine bağlıdır. Bu özgür
iradenin ortaya konabilmesi için, Kürt illerinde referandum yapılmalıdır.
Referandumda ayrılmayı savunanlar da özgürce propaganda yapabilmelidir.
Bugünkü tarihsel kosullarda, iki milletin emekçilerinin yararına olan çözüm, iki
federe devletin esit olarak katıldığı demokratik, federal bir cumhuriyettir. Bu
federasyonda iktidar, köylerden ve mahallelerden baslayarak, ilçelerde, illerde
federe ve federal düzeyde demokratik seçimlerle belirlenen halk meclisleri
aracılığıyla kullanılır.
Đlçe ve il yönetimleriyle, federe hükümetler ve federal hükümet bu meclislerin
yürütme organlarıdır; meclislere karsı sorumludurlar.
Federal Halk Meclisi iki meclisten olusur: Temsilciler Meclisi ve Milletler
Meclisi.
Temsilciler Meclisi, belli sayıda yurttasa bir milletvekili olmak üzere bütün yurt
çapında yapılan seçimlerle belirlenir.
Milletler Meclisi her federe devletten esit sayıda seçilmis üyenin katılımıyla
olusur.
Yasalar her iki mecliste çoğunluk kararıyla kabul edilir.
Meclislerden birinin reddettiği yasa yürürlüğe girmez.
Çalısma Yasası, Ceza Yasası, Medeni Yasa, Yargı Usulü Yasaları bütün ülkede
yürürlüktedir, federal organlarca kabul edilir.
Her federe devlette azınlıkların çoğunlukta olduğu ilçe ve illerde halk isterse
bölgesel özerklik uygulanır.
Federal Anayasa, iki milletin ortak anayasasıdır. Her iki milletin ayrı ayrı
çoğunluğu tarafından referandumla kabul edilerek yürürlüğe girer. Federe
devletlerin ayrıca kendi anayasaları vardır. Federal Anayasa federe cumhuriyetler
tarafından benimsendiği ölçüde giderek artan unsurları kapsar.
Federal Cumhuriyet'in bayrağı ve marsı, Türklerin ve Kürtlerin ortak bayrakları
ve marslarıdır. Ayrıca her federe devletin kendi bayrağı ve marsı vardır.
Federasyonun ismi tek bir millete dayandırılmaz.
Yurt savunması, savas ve barıs sorunları, uluslararası iliskilerde temsil
anlasmaları yapmak, federal organların yetkisindedir.
Her federe devlet, yabancı devletlerle ticari ve kültürel alanlarda doğrudan
iliskiler kurabilir, konsolosluklar açabilir.
Her yönetim kademesinde iktidar bütünüyle halk meclislerinde ve bu meclislere
karsı sorumlu olan yerel yönetimlerdedir. Bu yönetim sistemi dısında, merkezi
idarenin atadığı valilikler, kaymakamlıklar, emniyet ve jandarma örgütü kaldırılır.
Bu demokratik yönetim sistemi, aynı zamanda milli esitlik ve özgürlüğü de güvence
altına alır.
Yerel güvenlik örgütleri, yerel meclislere sorumlu olan yerel yönetimlerin
emrindedir. Köy güvenlik örgütleri, köy gençlerinden olusur ve köy kurullarının
emrindedir.
Ulusal ve toplumsal gelisme yanında kardesliğin de önünde engel olusturan
toprak ağalığı, asiret reisliği ve her türlü Ortaçağ iliskisi, köylülerin seferber
edilmesine dayanan ve köylü komitelerinin önderlik ettiği bir toprak reformuyla
kaldırılır.
Federal cumhuriyet, piyasa ekonomisinin derinlestirdiği bölgeler arası
esitsizlikleri ortadan kaldırmak için, ekonomik bakımdan geri bölgelerin yatırım
paylarını artırır. Böylece birliğin ekonomik temelini gelistirir ve pekistirir.
Ekonomide tek bir federal istatistik sistemi uygulanır.
Her milletin, milli ve dini azınlıkların dillerini ve kültürlerini gelistirme, siyasal
çalısma ve örgütlenme hakları ve özgürlükleri güvence altındadır.
Resmi dil Türkçe ve Kürtçedir. Her federe cumhuriyette kendi dili esastır.
Federal organların kararları iki dilde yazılır. Đlkokuldan üniversiteye kadar ve bütün
kültür kurumlarında, her iki dilden eğitim, arastırma, basın, yayın, radyo, televizyon,
vb iletisim olanakları gerçeklestirilir.
Kürt milletinin demokratik kültürü, bugüne kadar uygulanan baskılara son
verilmesi sayesinde özgürce serpilme olanaklarına kavusur. Đktidar organları diğer
ülkelerde bulunan Türkler ve Kürtlerle demokratik kültür alısverisinin özgürce
gelismesi ve bütün dünya halklarıyla ortak enternasyonal bir kültürün renkli ve
çoğulcu bir ortamda boy atması için çalısır.
Bütün iktidar organları, toplum hayatında ve milletler arasında sorunları zor
kullanarak çözen ve siddeti kutsayan eski kültürün bütün temelleriyle tasfiyesi ve
halk içinde barısçı, insana saygılı ve siddeti hor gören, enternasyonalist bir emekçi
kültürünün yayılması için çalısır.
Yasadığımız toprağın tarihini Malazgirt savasıyla baslatan bağnaz milliyetçi
kültüre ve her türden milliyetçiliğe karsı, ülkemizin tarihsel derinliklerinden bu yana
çesitli kavimlerin katkılarıyla zenginlesmis kültür kaynaklarımızı arayan, koruyan,
bu kaynaklardan beslenen, demokratik, insan sever, evrensel ve enternasyonalist bir
kültür gelistirilir. Ülkemizin evrensel kültür zenginliğini yansıtan yer isimlerinin
değistirilmesine son verilir, her yer bilinen ve yerlesmis ismiyle anılır" (Sayfa 16-
20).
2. Sosyalist Parti Genel Baskanının Sözlü Đfadeleri
(a) Sosyalist Parti Kongresi Açılıs Toplantısında (24-25 Ağustos 1991)
"Sosyalist parti, Kürt ve Türk halkları arasındaki tek köprü.... Bu düzen kürt
meselesinde iflas etmistir ve buradan çatır çatır çöküyor... Yegane çözüm nedir?....
Bu mesele Kürt halkının iradesine saygı gösterilerek çözülür....esas çözücü Kürt
halkıdır.....Kürtlere ne istiyorsunuz diye soracağız... yok ayrılmak isterlerse
iradelerine saygı duyacağız. Biz referandum yapacağız. Kürt halkına soracağız....
Hakkari'den baslayıp Antep'e kadar herkese soracağız: "Bu topraklarda ayrı bir
devlet kurmak istiyor musunuz? Evet mi hayır mı? Sosyalist Parti birlesmeden
yana... Ayrılığa zorlayan nedir? Zulümdür. Türk Devletinin Kürt halkı üzerindeki
zulmüdür. Bu zulmü yıkacağımıza göre zaten zulmü yıkmak da Kürt halkının
iradesini kabul etmektir, birliği savunacağız.... Sosyalist Parti, iki halkın bir
federasyonla birliğini, ortak iktidarını savunacak... Sosyalist Parti Türk ve Kürt halkı
arasındaki tek köprüdür... Kürtle kader birliği yapmıs; Türk devletine tavır koymus
ve bu tavrını sürdürecek olan Sosyalist Parti'den baska ikinci bir parti yoktur".
(b) 11 Ekim 1991 tarihinde bir televizyon programında
"....Simdi bu iç güvenliğin adını koyalım. Kürt meselesidir bu. Đç güvenlik
meselesi diye koydunuz mu jandarmayla çözersiniz. Kürt meselesi diye koydunuz
mu demokrasi ve özgürlükle çözersiniz. Simdi Fırat'ı bu rejim sınır haline
getirmistir... Đktisadi sınırdır... Đkincisi siyasi sınır yapmıslardır Fırat'ı ....üçüncüsü
ideolojik sınır.... Türk milliyetçiliği Fırat'ta boğuldu, geçemez öte tarafa,.... Çünkü
bu topraklarda milliyetçilik olmaz... Bu bir Türk sorunudur aynı zamanda Kürt
sorunu.... Kardesçi çözüm Sosyalist Parti'dedir. Bu bes parti de milliyetçi oldukları
için,....bölücü duruma gelmislerdir. Kardesçe çözüm bir federasyon öneriyoruz biz.
Kürt milletine kendi kaderini tayin hakkı tanınmalıdır. Đste birliğin kosulları o zaman
olur...zorla birlik olmaz. Sizin çözümleriniz iflas etmistir. Göreceğiz, Sosyalist
Partinin çözümü gelecektir.
(c) 13 Ekim 1991 tarihinde Ankara'daki bir açık hava toplantısında
"...doğuda özel savasa son vereceğiz.... özel savasa Türk Kürt kardesliği
programı.... ile iki milleti esit düzeye getirerek ve sonunda biçim olarak bir
federasyonla çözerek son vereceğiz.... Fırat'ın sınır olmasından rahatsız olduklarını
söylüyorlar. Fırat'ı kim sınır haline getirdi? Bunlar... Türk ve Kürt milletlerinin bir
federasyonda esit özgür gönüllü birliği kürt milleti kendi istiyorsa, kendi kaderine
sahip olarak buna karar veriyorsa, bunu kabul ediyorsa esit özgür gönüllü birlik SP.
çözümü budur, buna mecbur iki halk iki millet....
(d) 13 Ekim 1991'de bir televizyon programında
"..... Botan'ın kürt köylüsü ayağa kalkmıs ve kendisinin efendisi olmaya
baslamıstır....ey düzen, sen Kürdün adını mı yasakladın? Kürt halkı ayağa kalkıyor,
gündemin ortasına oturuyor, kimliğini eylemiyle kabul ettiriyor, Newrozunu[3]
kutluyor... ezilen Kürt anayasa yapıyor, kanun yapıyor."
(e) 16 Ekim 1991 tarihinde Sırnak'daki bir açık hava toplantısında
".... Sosyalist Parti diyor ki arkadas Kürt sorunu askerle mermiyle çözülemez,
Kürt meselesi hürriyetle....., esitlikle çözülür. Kürt ve Türk milletleri esit hakka
sahip olmalıdır.
Kürt ve Türk milleti bir halk cumhuriyeti kuracaklar... Biri yasayacak diğeri
ezilecek diye bir sey yok böyle... Ezilen Kürt halkının yanında olan Sosyalist
Parti'dir... Kürt halkı yıllardır verdiği mücadeleyi ayağa kalkarak göstermeye
basladı.... Kürt halkı yeni bir devrim yapacak... ezilen Kürt halkı Sosyalist Parti'ye
geliyor... Buji Serihdan, buji halkımız!"
(f) 17 Ekim 1991'de Van'daki bir açık hava toplantısında
"....Türk Milliyetçiliği Fırat'ta boğuldu.... Kürt halkını bu devlet o kadar ezmis
ki adını bile silmis adını bile yasaklamıs ama yasaklamakla olmuyor....Kürt gerçeği
gelip kendini kabul ettirdi...Türk ve Kürt kardes olarak kalabilsinler; köle oldu mu
kardeslik olmaz, ikisi esit olacak ikisi aynı hakka sahip olacak... Türkle Kürt
birlesmezse kurtulamaz.....o aritmetiği bir yere yazacaksın: Türkiye halkı artı ezilen
Kürt esittir demokrasi, özgürlük ve kurtulus.... Buji Kürdistan!..."
Son toplantının görsel-isitsel kayıtlarına dayanarak Sayın Perinçek yine
de 12 Mayıs 1992 tarihinde Anayasa Mahkemesi önündeki durusmada son cümleyi
söylediğini reddetmistir.
B. Sosyalist Parti'nin Kapatılması
14. Anayasa Mahkemesi, 28 Kasım 1991 tarihinde Cumhuriyet
Bassavcısı'nın basvurusunu, yazılı ön görüslerini 29 Ocak 1992 tarihinde sunan ve
önce bir durusma ya da hiç olmazsa ek görüslerini sözlü olarak vermek için izin
isteyen görüslerinin tamamını ise 30 Mart 1992 tarihinde sunan SP Kurulu'na
göndermistir. Anayasa Mahkemesi sadece ikinci isteği kabul etmis ve kısa bir süre
önce parti baskanlığından ayrılan Sayın Perinçek'i 12 Mayıs'ta dinlemistir.
SP temsilcileri öncelikle Anayasa Mahkemesi önünde Cumhuriyet
Bassavcısı'nın dayandığı 2820 sayılı kanunun belli hükümlerine itiraz etmislerdir.
Ayrıca Mahkemenin, SP'nin yayınlarını (Bkz. yukarıdaki 13. paragraf) bu partiye
karsı delil olarak kabul etmemesini istemislerdir. Yayınlardan ikisi, 6 Temmuz 1991
tarihinde parti baskanı seçilmeden önce, Sayın Perinçek tarafından yapılan
konusmaların kopyalarıdır; dahası, Devlet Güvenlik Mahkemeleri tarafından
incelenmis ve yasaya aykırı bulunmamıstır (Bkz. yukarıdaki 11. paragraf).
Parti temsilcileri, 8 Aralık 1988 tarihinde Anayasa Mahkemesi'nin, SP'yi
programı nedeniyle kapatma basvurusunu reddettiğini vurgulamıslardır (Bkz.
yukarıdaki 10. paragraf). Simdi sadece, bu mahkeme tarafından daha önce
incelenen programın 31. paragrafının tekrarından ibaret olan Sayın Perinçek'in
sözlü ifadeleri nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nin SP'yi kapatma kararı almasının
kendisiyle çelismesi olacağını savunmuslardır. Son olarak, görüslerinde, özellikle
Ceza Kanunu'nun 142. maddesini fesheden (Bkz. asağıdaki 18. paragraf) Terörle
Mücadele Yasası'nın 3713 no'lu yasasının yürürlüğe girmesinden sonra, Marx ve
Lenin yanlısı faaliyetlerin sürdürülmesinin yasa dısı olmadığını ve siyasi bir partiye
diğerlerinden farklı davranılmasının Türk yasama organının amacının yenilgisi
olacağını belirtmislerdir.
15. 2820 sayılı kanunun 101. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi 10
Temmuz 1992 tarihinde, yasanın 107. maddesine uygun olarak kıymetlerinin
Hazine'ye transferini ve ipso jure kanun hükmü ile partinin tasfiye edilmesini
beraberinde getiren kapatma kararını vermistir. Bu karar 25 Ekim 1992 tarihli Resmi
Gazete'de yayımlanmıstır. Sonuç olarak parti kurucu ve yöneticilerinin herhangi bir
siyasi kurulusta benzeri görevleri üstlenmeleri yasaklanmıstır (Anayasanın mülga
69. maddesi - bkz. asağıdaki 16. paragraf).
Anayasa Mahkemesi, verdiği kararın giris bölümünde SP'nin sözkonusu
yayınlarının televizyonda sözlü beyanlarda bulunan Parti Baskanı Sn. Perinçek'in
adını ve imzasını tasıdığını belirtmistir. Böylece bu yayın ve beyanlar SP'yi de
bağlamıs ve sonuç olarak 2820 sayılı kanunun 101. maddesi gereğince konu ile ilgili
kanıt olarak kabul edilmislerdir.
Anayasa Mahkemesi ya kendisinin ya da DGM'lerin önceki kararlarının
(Bkz. yukarıdaki 10-11. paragraflar) liderlerinin değil partinin faaliyetleri ile ilgili
mahkeme önündeki davanın incelenisini bir sekilde etkilediğini düsünmemislerdir.
Ayrıca belirli bir sekilde davranmayı suç sayan Ceza Kanunu hükmünün
kaldırılmasının benzeri bir davranısın bundan böyle 2820 sayılı kanun gereğince
kapatma için geçerli bir temel olusturmadığı gibi bir anlam tasıdığını kabul edemez.
Anayasa Mahkemesi 8 Aralık 1988 tarihli kararından farklı olarak
davanın simdi yeni gerçek ve kanıtlara dayandığını ve böylece hukukta farklı yeni
soruları gündeme getirdiği kanaatindedir. Artık, SP'nin programının ve tüzüğünün
hukuka uygunluğu konusunda değil, siyasi faaliyetlerinin ilgili yasaklara uyup
uymadığı konusunda karar vermeye gerek vardır.
Anayasa Mahkemesi Davanın esası konusunda karar verirken SP'nin
siyasi mesajında, inter alia, iki topluma seslendiğine dikkati çekmistir: Kürt Milleti
ve Türk Milleti. Fakat etnik kökeni ne olursa olsun vatandasları Türk olan Türkiye
Cumhuriyeti içinde iki milletin varolduğu kabul edilemez. Gerçekte, Kürtlerin milli
ve kültürel hakları konusunda SP tarafından yapılan beyanların amacı azınlık
yaratmak ve sonunda Türk Milleti'nin birliğinin ve Türk Devleti'nin toprak
bütünlüğünün aleyhine bir Kürt-Türk Federasyonu kurmaktır.
Yabancı asıllı diğer vatandaslar gibi Kürt kökenli vatandaslar da
kimliklerini özgürce ifade edebilirler, fakat anayasa ve hukuk onların ayrı bir millet
ve devlet olusturmalarını yasaklamıstır. SP, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini
olusturan baslıca ilkeye, Atatürk Milliyetçiliğine ideolojik olarak karsıdır.
SP'nin siyasi faaliyetlerinin amacı, uygulanan yöntemlerdeki farka rağmen,
terörist örgütlerin amaçları ile benzerlik gösterdiği için, Avrupa Đnsan Hakları
Sözlesmesi'nin 11. ve 17. maddelerine aykırıdır.
Kısacası bağımsız federe bir devletin kurulması amacıyla, sosyal olarak
bütünlesmis bir toplumu savasmaya tahrik eden ve bölücülüğü destekleyen SP'nin
amaçları gibi amaçlar kabul edilemezler ve söz konusu partinin kapatılmasını haklı
kılarlar.
II. ĐLGĐLĐ ĐÇ HUKUK
A. Anayasa
16. Anayasanın ilgili hükümleri asağıdaki gibidir.
Madde 2
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanısma ve adalet anlayısı
içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, baslangıçta belirtilen
temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."
Madde 3 Paragraf 1
"Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir."
Madde 4
"Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin seklinin Cumhuriyet olduğu
hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü
maddesi hükümleri değistirilemez ve değistirilmesi teklif edilemez."
Madde 6
"Egemenlik kayıtsız sartsız milletindir"
.....
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kisiye, zümreye veya sınıfa
bırakılamaz..."
Madde 10 Paragraf 1
"Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düsünce, felsefi inanç, din, mezhep ve
benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde esittir"
Madde 14 Paragraf 1
"Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını
tehlikeye düsürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin bir kisi veya
zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde
egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak veya sair
herhangi bir yoldan bu kavram ve görüslere dayanan bir devlet düzenini kurmak
amacıyla kullanılamazlar."
Madde 66 Paragraf 1
"Türk Devletine vatandaslık bağı ile bağlı olan herkes Türktür."
Madde 68 (Önceki)
".....
Sınıf veya zümre egemenliğini veya herhangi bir tür diktatörlüğü
savunmayı ve yerlestirmeyi amaçlayan siyasi partiler kurulamaz".
Madde 69 (Önceki)
"Siyasi partiler, tüzük ve programları dısında faaliyette bulunamazlar;
Anayasanın 14 üncü maddesindeki sınırlamalar dısına çıkamazlar; çıkanlar temelli
kapatılır.
......
Siyasi partilerin parti içi çalısmaları ve kararları demokrasi esaslarına aykırı
olamaz.
.....
Cumhuriyet Bassavcılığı, kurulan partilerin tüzük ve programlarının ve
kurucularının hukuki durumlarının Anayasa ve kanun hükümlerine uygunluğunu,
kuruluslarını takiben, öncelikle denetler; faaliyetlerini de takip eder.
Siyasi partilerin kapatılması, Cumhuriyet Bassavcılığının açacağı dava üzerine
Anayasa Mahkemesince karara bağlanır.
Temelli kapatılan siyasi partilerin kurucuları ile her kademedeki yöneticileri;
yeni bir siyasi partinin kurucusu, yöneticisi ve denetçisi olamayacakları
gibi....."
B. 2820 no'lu Siyasi Partiler Kanunu
17. 2820 no'lu Siyasi Partiler Kanununun Đlgili hükümleri asağıdaki
gibidir:
Madde 78
"Siyasi Partiler
(a) Türkiye Devletinin Cumhuriyet olan seklini;
...Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, diline, bayrağına,
milli marsına.... dair hükümlerini; egemenliğin kayıtsız sartsız Türk Milletine ait
olduğu.... egemenliğin kullanılmasının belli bir kisiye, zümreye veya sınıfa
bırakılamayacağı...hükmünü.... değistirmek;
Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düsürmek, temel hak ve
hürriyetleri yok etmek, dil, ırk, renk, din ve mezhep ayrımı yaratmak veya sair
herhangi bir yoldan bu kavram ve görüslere dayanan bir devlet düzeni
kurmak;
Amacını güdemezler veya bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar,
baskalarını bu yolda tahrik ve tesvik edemezler.
...
(c) Sosyal bir sınıfın diğer sınıflar üzerinde egemenliğini veya zümre
egemenliğini ya da herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerlestirmeyi
amaçlayamazlar ve bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar.
Madde 80
"Siyasi Partiler Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı devletin tekliği ilkesini
değistirmek amacını güdemezler ve bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar"
Madde 81
"Siyasi Partiler
(a) Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde milli veya dini kültür veya mezhep
veya azınlıklar bulunduğunu ileri süremezler.
(b) Türk dilinden veya kültüründen baska dil ve kültürleri korumak, gelistirmek
veya yaymak yoluyla Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde azınlıklar yaratarak
millet bütünlüğünün bozulması amacını güdemezler ve bu yolda faaliyette
bulunamazlar...."
Madde 90(1)
"Siyasi Partilerin tüzük, program ve faaliyetleri Anayasa ve bu Kanun
hükümlerine aykırı olamaz."
Madde 101
"Anayasa Mahkemesince bir siyasi parti hakkında kapatma kararı
(a) Parti tüzüğünün veya programının .... bu Kanunun dördüncü kısmında yer
alan hükümlerine aykırı olması;
(b) Parti büyük kongresince, merkez karar ve yönetim kurulunca ..... bu
Kanunun dördüncü kısmında yer alan maddeler hükümlerine aykırı karar alınması
veya genelge veya bildiriler yayınlanması....... parti genel baskanı veya genel baskan
yardımcısı veya genel sekreterinin sözü edilen bu maddeler hükümlerine aykırı
olarak sözlü ya da yazılı beyanda bulunması
(c) .... yönetim kurulunca..... partiyi temsilen konusma yapacağı bildirilmis olan
kimsenin, radyo veya televizyonda yaptığı konusmanın bu Kanunun
......hükümlerine aykırı olması,
Hallerinde verilir."
Madde 107 (1)
"Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılan siyasi partinin bütün malları
Hazineye geçer."
Madde 101'de değinilen Kanunun dördüncü kısmı yukarda verilen madde
90(1)'i de kapsamı içine almaktadır.
C. Türk Ceza Kanunu
18. Türk Ceza Kanunun 142. maddesi asağıdaki gibi idi:
"(1) Sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis etmek
veya sosyal bir sınıfı ortadan kaldırmak yahut memleket içinde müesses iktisadi
veya sosyal temel nizamlarından herhangi birini devirmek veya Devlet siyasi ve
hukuki nizamlarını top yekün yok etmek için her ne suretle olursa olsun propaganda
yapan kimse, bes yıldan on yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Cumhuriyetçiliğe aykırı veya demokrasi prensiplerine aykırı olarak Devletin
tek bir fert veyahut bir zümre tarafından idare edilmesi için her ne suretle olursa
olsun propaganda yapan kimse aynı ceza ile cezalandırılır.
(3) Anayasanın tanıdığı kamu haklarını ırk mülahazasıyla kısmen veya
tamamen kaldırmayı hedef tutan veya milli duyguları yok etmek veya zayıflatmak
için, her ne suretle olursa olsun propaganda yapan kimse, bes yıldan on yıla kadar
ağır hapis cezasıyla cezalandırılır.
...”
KOMĐSYON ÖNÜNDEKĐ ĐSLEMLER
19. Basvuranlar 31 Aralık 1992 tarihinde Komisyon'a basvurmuslardır.
SP'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının asağıdaki maddeleri ihlal
ettiğini iddia etmislerdir:
(i) Sözlesmenin 6. maddesinin 1. ve 2. paragrafı ve 14 ve 18. madde ile
birlikte ve ayrı ayrı 9, 10 ve 11. maddeler
(ii) 1 no'lu Protokolün 1. ve 3. maddesi
20. Komisyon, 6 Aralık 1994 tarihinde 6. maddenin 2. paragrafına bağlı
sikayetin kabul edilemez olduğunu ve 21237/93 no'lu basvurunun geri kalanının
kabul edilebilir olduğunu açıklamıstır.
21. Komisyon, 26 Kasım 1996 (Madde 31) tarihli raporunda, Sözlesmenin 11.
maddesinin ihlal edildiği, fakat 6. maddenin 1. paragrafının ihlalinin söz konusu
olmadığı 9. ve 10. maddelere bağlı farklı bir durumun ortaya çıkmadığı ve
sikayetleri ayrı olarak 14. ve 18. maddeler ile 1 no'lu Protokolün 1. ve 3. maddeleri
çerçevesinde değerlendirmeye gerek olmadığı seklindeki ortak görüsü ifade etmistir.
Komisyon görüsünün tam metni bu karara ek olarak hazırlanmıstır.[4]
DĐVANA SON SUNUSLAR
22. Hükümet görüslerinde "...Divandan Sözlesmenin 6, 9, 10, 11, 14 ya
da 18. maddelerinin veya 1 no'lu Protokolün 1. veya 3. maddelerinin ihlal
edilmediğini açıklamasını istemistir."
23. Basvuranlar, Divandan Sözlesmenin daha önce bahsedilen hükümleri ve 1
no'lu Protokol tarafından güvence altına alınan haklarının ihlal edildiği yönünde
karar almasını istemislerdir.
HUKUKA DAĐR
I. SÖZLESMENĐN 11. MADDESĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI
24. Basvuranlar, Sosyalist Partinin kapatılmasının ve liderlerinin baska
herhangi bir siyasi partide benzeri bir görev almalarının yasaklanmasının
Sözlesmenin asağıdaki 11. maddesi ile güvence altına alınan dernek kurma
özgürlüğünü ihlal ettiğini iddia etmislerdir:
"1. Herkes barısçı amaçlarla toplantılar yapmak, dernek kurmak ayrıca
çıkarlarını korumak için baskalarıyla birlikte sendikalar kurmak ve bunlara katılmak
haklarına sahiptir.
2. Bu hakların kullanılması, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler
niteliğinde olarak ulusal güvenlik, kamu güvenliği, barıs ve düzenin sağlanması ve
suç islemenin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya baskalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu madde,
bu hakların kullanılmasında silahlı kuvvetler, zabıta mensuplarıyla devletin idare
mekanizmasında görevli olanlar hakkında yasal sınırlamalar konmasına engel
değildir."
A. 11. Maddenin Uygulanabilirliği
1. Tarafların Divan Önündeki Sunusları:
(a) Basvuranlar
25. Basvuranlar siyasi partilerin 11. madde çerçevesi içinde olduğundan
süphe edilemeyeceğini savunmuslardır.
(b) Hükümet
26. Hükümet görüsünde 11. maddenin ne olursa olsun, siyasi partilere
uygulanamayacağını belirtmistir. Bir partinin tüzüğü veya programı devletin
anayasal düzenine zarar veriyorsa, Divan, Sözlesmenin uygulanamaz ratione
materiae olduğunu beyan etmeli veya 17. maddeyi uygulamalıdır.
27. SP, açıkça faaliyetleri ile Türkiye'nin temel anayasal esasları ile
bağlantısını koparmayı amaçlamıstır. SP'nin ifadelerinden açıkça bellidir ki, parti,
Kürt kökenli vatandaslarının "ulus" ve "millet" statülerinin varolduğunu ve "ayrı bir
devlet kurma hakkına" sahip olduklarını düsünmüs ve dahası diğer ülkelerde
konsolosluk açma hakkına sahip federal yönetim birimlerinin olusturulmasını da
kapsayacak bir federasyon kurulmasını savunmustur. Bu durum, devletin temel
yapısına karsı bir tehdit olusturmaya basladığı için, Anayasa Mahkemesi siyasi
amacın anayasaya uygunluğunu incelemek zorunda kalmıstır. Anayasa Mahkemesi
böyle davranarak, Alman Anayasa Mahkemesi'nin yabancı uyrukluların yerel
seçimlerde oy kullanması konusunda aldığı 31 Ekim 1991 tarihli kararını ve Fransız
Anayasa Kurulu'nun 9 Mayıs 1991 tarihinde Corsica'nın statüsü hakkında aldığı
kararı izlemistir.
Hükümetin görüsünde, Sözlesmeye üye devletlerin partilerinin hiçbir
sekilde anayasal kurumlarının ve özellikle de mevcudiyetlerinin en önemli sartları
olduğunu kabul ettikleri esasların Strazburg kurulusları tarafından incelenmesi için
sunulmasının düsünülmediği belirtilmistir. Bu nedenle, SP gibi bir siyasi parti bu
kurulusları veya ilkeleri gündeme getirdiğinde, Sözlesmenin veya Protokol'ün
uygulanmasını talep edemez, çünkü bu davada söz konusu olan SP'nin dernek kurma
hakkı değil, Sözlesme çerçevesi içinde olmayan kendi geleceğini tayin etme
hakkıdır.
SP hususunda, en azından Sözlesmenin 17. maddesi uygulanmalıdır,
çünkü parti siddet kullanmayı savunmus, Türk Devletine karsı nefret duygularını
artırmıs ve toplumu iki karsıt gruba bölmeyi amaçlamıstır. SP, bu sekilde
davranarak Kürdistan Đsçi Partisi (PKK) tarafından söylenenlerin aynısını, kendisini
adı geçenin yöntemlerinden uzak tutmadan, söylemistir. Dahası Anayasa
Mahkemesi SP'nin kapatılması kararında 17 inci maddenin SP davası ile ilgili
olduğunu fark etmis ve partinin faaliyetlerinin bu madde hükmü kapsamı içinde
değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varmıstır.
(c) Komisyon
28. Komisyon 11. maddenin, faaliyet alanını derneklerin belli
sekilleriyle veya gruplarla sınırlayacağını ya da siyasi partilere uygulanmayacağını
ima eden hiçbirsey içermediği seklindeki görüsünü ifade etmistir. Aksine, eğer 11
inci maddenin demokrasinin isleyisini güvence altına alan yasal bir güvence olduğu
düsünülseydi, siyasi partiler bunun koruduğu en önemli kurulus sekillerinden biri
olurdu. Bu bağlamda, Komisyon aldığı birçok kararda 11. madde çerçevesinde
incelediği siyasi partilerin faaliyetleri konusundaki sınırlamalara ve hatta 11.
maddenin bu türdeki örgütlere uygulandığını üstü kapalı biçimde kabul ederek, bu
partilerin kapatılmasına iliskin birçok karara değinmistir (Bkz. Alman Komünist
Partisi Davası, basvuru no 250/57), Yıllık 1, s.222; Rum Davası, Yıllık 12, s.170,
s.392; Fransa, Norveç, Danimarka, Đsveç ve Hollanda Türkiye'ye Karsı Davası,
basvuru no 9940-9944/82 DR 35, s.143).
Ayrıca, Divan önündeki durusmada Komisyon delegesi, ne SP'nin
programının ne de Sn. Perinçek'in söz konusu ifadelerinin Sözlesme tarafından
güvence altına alınan hak ve özgürlükleri ihlal etmediği için Sözlesmenin 17.
maddesinin uygulanmasının gerekli olmadığını belirtmistir.
2. Divanın Değerlendirmesi
29. 30 Ocak 1998 tarihli Türkiye Birlesik Komünist Partisi Türkiye'ye
Karsı Kararında Divan, siyasi partilerin demokrasinin isleyisi için önemli örgütler
olduğuna, Sözlesme sisteminde demokrasinin öneminin ısığı altında siyasi partilerin
süphesiz, 11. madde çerçevesi içinde olduğuna hükmetmistir. Divan, diğer taraftan
siyasi partiler dahil olmak üzere, derneklerin faaliyetlerinin devlet otoritelerinin,
Devletin anayasal yapısına zarar verdiği ve kısıtlamaların uygulanması gerektiği
seklindeki nitelendirmesi sebebiyle Sözlesme tarafından verilen güvencenin
kapsamı dısına alınamayacağını belirtmistir (Bkz. 30 Ocak 1998 tarihli Türkiye
Birlesik Komünist Partisi ve Diğerleri Türkiye'ye Karsı Davası, Karar ve Hüküm
Raporları 1998-...,s....,paragraf 25 ve 27). Divan, bu davada farklı bir karara varmak
için bir sebep görmemektedir.
Divan 11. madde ile ilgili karar verdikten sonra, Sözlesmenin 17 .
maddesinin uygulanması konusunu ele alacaktır (Bkz asağıdaki 53. paragraf).
B. 11. Madde ile Uygunluk
1. Müdahale olup olmadığı
30. Divan önündeki gelismeler, SP'nin kapatılmasının üç basvurucunun
dernek kurma özgürlüğüne müdahale teskil ettiğini doğrulamaktadır. Bu aynı
zamanda Divan'ın da görüsüdür.
2. Müdahalenin Mesruluğu
31. Böyle bir müdahale, hukuk tarafından öngörülmemisse, ikinci
fıkrada belirtilen mesru amaçlardan birini veya birkaçını izlemiyorsa ve bu amaçlara
ulasmak için "demokratik bir toplumda zorunlu" değilse, 11. maddenin ihlalini
olusturacaktır.
(a) "Hukuk Tarafından Öngörülme"
32. Anayasa Mahkemesi tarafından hükmedilen tedbirler Anayasa'nın 2,
3/1, 6, 10/1, 14/1 ve mülga 68. maddesine ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun
78, 81 ve 96(3) bölümlerine dayandırıldığına göre, müdahalenin hukuk tarafından
öngörülmüs olduğu, ortak görüstür (Bkz. yukarıda 16-17. paragraflar).
(b) Mesru Amaç
33. Hükümet, müdahalenin birçok mesru amaç tasıdığını ileri sürmüstür:
ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin ve toprak bütünlüğünün sağlanması ve
baskalarının özgürlüklerinin korunması. Eğer Divan, 16 Aralık 1992 tarihli,
Hadjianastassiou/Yunanistan Kararında (Seri A no: 252) olduğu gibi soyut bir
casusluk davasının ulusal güvenliğe zarar verebileceğini kabul etmis olsaydı, bu
davada olduğu gibi, Sözlesmeye taraf bir devletin varlığının tehdit edildiği bir
durumda benzer bir sonuca ulasmak için yeterli bir sebep olabilirdi.
34. Basvuranlar, Anayasa Mahkemesi önünde, Cumhuriyet
Bassavcısının hiçbir asamada ulusal güvenliğe veya kamu güvenliğine
dayanmadığını gözlemlemislerdir.
35. Komisyon, yetkililerin görüsüne göre Devletin yıkılmasına veya
topraklarının bölünmesine yol açabilecek yasaklayıcı faaliyetlerin ulusal güvenliği
ve toprak bütünlüğünü koruma eğiliminde olduğunun söylenebileceğini
düsünmüstür.
36. Divan SP'nin kapatılmasının 11. maddede öngörülen "mesru amaçlar"dan en
azından birini izlediğini düsünmektedir: ulusal güvenliğin korunması.
(c) "Demokratik bir toplumda zorunluluk"
(i) Divan Önündeki Sunuslar
(1) Basvuranlar
37. Basvuranlar, çoğulcu demokratik ve parlamenter bir sistemde insanların
Kürt sorunu ve bunun nasıl çözüleceği hakkında düsüncelerini ifade haklarının
olması gerektiğini söylemislerdir. SP, kamuoyunun iktidara gelme hakkına sahip
olması gereken bir bölümü tarafından desteklenen siyasi bir parti idi.
SP'nin o sırada Alman Federal Anayasa Mahkemesince kapatılan Alman
Komünist Partisi'ne benzerliği bulunmamaktadır (Basvuru no: 250/57, Yıllık 1,
s.225). Aksi takdirde Türk Anayasa Mahkemesi 8 Aralık 1988 tarihinde SP'nin
kapatılması için yapılan ilk basvuruyu reddetmis olmazdı (Bkz. yukarıda paragraf
10). O kararda Anayasa Mahkemesi parti tüzüğü ve programının Anayasa'ya uygun
olduğuna ve bunun, ülkenin demokratik sisteminin bir parçası olup, açıkça terörizme
karsı olduğuna karar vermistir.
SP, hiçbir zaman hukuka aykırı davranısta bulunmamıstır ve bunun en iyi
kanıtı, o zamanki genel baskanı ve simdi baska bir siyasi partinin, Đsçi Partisi'nin,
genel baskanı olan Sayın Perinçek'in hukuka uygun bir sekilde görevine devam
etmesidir.
SP, her zaman Türk Devleti'nin birliğini savunmustur. Onun Kürt sorunu için
çözüm olarak önerdiği federal sistem Türk Devleti'nin birliğini bozmayacaktı.
Almanya ve Đsviçre de federasyon idiler ve hiç kimse o statüde bu ülkeleri bölecek
bir program görmemistir. Tersine, Türkiye için federasyon, gelecek için daha geçerli
bir çözüm olusturacaktır.
(2) Hükümet
38. Hükümetin sunusuna göre bu dava ile Türkiye Birlesik Komünist Partisi
(TBKP) davası arasındaki benzerlik sadece görünüstedir ki, bu da, her iki partinin
Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılmıs olmasına dayanan tek geçerli benzerliktir.
TBKP davasında Anayasa Mahkemesi'nin görevi parti tüzüğü ve programının
Anayasa'ya ve Siyasi Partiler Kanunu'na uygun olup olmadığını belirlemekti. Öte
yandan SP davasında -Anayasa Mahkemesi'nin kararında açıkça izah ettiği gibimahkemenin,
SP'nin formasyonunun sonucu olan faaliyetlerinin o belgelerle uyumlu
olup olmadığını belirlemesi gerekmekteydi.
Partinin Anayasa'ya uygunluğunun ilk denetiminden sonra (Bkz. yukarıda
paragraf 9-10) Anayasa Mahkemesi'nin tersine, Komisyon'un göz önüne almamıs
olduğu SP'nin faaliyetleri ile ilgili yeni maddi vakıalar ve deliller ortaya çıkmıstır.
Bunlar 1990'dan itibaren özellikle 1991'de, SP'nin faaliyetlerinin, kurulus
belgelerinde yansıtılan baslangıçtaki yaklasımından radikal bir biçimde uzaklastığını
ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulusundan bu yana esinlendiği temel kavramların
bozulmasına yöneldiğini göstermistir.
Bu bozulma özellikle SP'nin genel baskanı Sayın Perinçek tarafından
mitinglerde, kongrelerde veya siyasi toplantılarda yapılan ve bazıları, sonradan parti
tarafından yayınlanan konusmalarda görülecektir. Sayın Perinçek siddet içeren,
saldırgan ve provoke edici bir dil kullanmıs, tüm diğer siyasi partileri karalamıs ve
taraflar arasında “ayağa kalk!” ifadesinin kullanımıyla bir ayaklanmaya çağrıda
bulunarak siddetin ve terörist yöntemlerin kullanımını haklı çıkarmaya çalısmıstır.
Anayasa Mahkemesi sonuç olarak SP'nin kullandığı dilin ve yöntemlerinin kardeslik
ve esitlik çağrıları ile uyumlu olmadığına karar vermistir.
39. Hükümet Divan'ın 25 Kasım 1997 tarihli Zana Türkiye'ye Karsı davasındaki
(Raporlar 1997...) kararda Türkiye'deki durumun analizine atıfta bulunarak, 1990 ve
1991'de binlerce ölüme yol açan ve kadın- çocuk ayırmayan terörist faaliyetlerde
hos görülemeyecek bir artıs olduğunu söylemistir. Bu tablo karsısında tanınmıs bir
siyasi liderin açıklamalarının siddeti ve nefreti vahimlestirmesi kaçınılmazdır. Böyle
durumlarda otorite, ifade özgürlüğünün saldırgan veya zarar verici açıklamalara da
uygulanması hususunda ilgili değildir. Bu davada Divan, ülkenin tamamının
menfaatine olan siyasi ve ekonomik konulardaki siyasi bir tartısma ile değil,
anayasa ve statü tarafından tanımlanan tüm haklar ve özgürlüklerden hiçbir ayrıma
tabi olmaksızın yararlanan bir toplumun iki kesimi arasına kanlı ve ölümcül bir
mücadele katmaya kıskırtmak ile ilgilenmistir.
Bu bağlamda Hükümet TBKP davasında (Bkz. yukarıda belirtilen karar,
sayfa..., 49. paragraf) yaptığı gibi Komisyon içtihatlarına atıfta bulunmustur. Bu
içtihatlara göre müdahale mesru amaç olarak kamu düzeninin, toprak bütünlüğünün
kamu menfaatinin veya demokrasinin korunmasını izlemisse Sözlesme organları
müdahaleyi haklı kılan siddet riskinin gerçek olmasını, o anda varolmasını veya
yakında vaki olacak olmasını aramamıslardır.
Söz konusu müdahalenin gerekliliğine itiraz etmek için Sayın Perinçek'in
Devlet Güvenlik Mahkemelerindeki beraatlerine dayanmak da tam olarak gerekli
değildir; çünkü birbirlerinden tamamen farklı amaçlar izleyen iki tür yargılama söz
konusudur. Birinci tür ceza yargılamasıdır ki, mahkeme bir bireyin kisisel
sorumluluğuna hükmetmistir; oysa ikinci tür yargılamada - Divan önünde tekzip
edilenler gibi - Anayasa yargısında tek konu bir siyasi partinin sözlesmeye uygun
olup olmadığı ve farklı bir kriter uygulanmasını gerektirip gerektirmediği idi.
(3) Komisyon
40. Komisyon SP'nin kapatılmasının demokratik bir toplumda gerekli olmadığı
kanaatine varmıstır. Bay Perinçek'in mevcut olaydakilere benzer ifadelerinden
dolayı geçmiste ceza mahkemelerinde suçlandığına ama hakkındaki suçlamalardan
beraat ettiğine dikkat çekilmistir. Komisyon'un edindiği izlenim; Türk adli
makamlarının gözünde dahi, bu yayınların güç kullanılarak Kürt Devletinin
kurulmasına veya Devletin Anayasal düzeninin bozulması için asırı uç ve terörist
grupları tesvik etmeye yönelik olmadığı yönündedir.
Komisyon aynı zamanda SP'nin siyasi amaçlarına ulasmak için tamamen
hukuki yollar izlediği ve Türkiye'nin demokratik, çoğulcu düzenini bozmak gibi bir
maksatla hareket etmediği veya ırka dayalı ayırımcılığı destekleyerek temel insan
haklarını ihlal etme çabası içinde olmadığı görüsündedir.
(ii) Divanın Değerlendirmesi
41. Divan basvurunun özerk rolü ve farklı çerçevesini göz ardı etmeksizin,
Madde 11'in Madde 10 ısığında değerlendirilmesi gerektiğini tekrarlamaktadır.
Düsüncelerin ve bunların ifade edilmesine dair özgürlüklerin korunması, Madde
11'de ifade edildiği üzere sendika kurma ve derneklesme özgürlüğünün amaçlarıdır.
Bu husus çoğulculuk ve demokrasinin iyi isleyisini güvence altına almaları
konusundaki rolleri açısından siyasi partiler için de geçerlidir.
Divanın sayısız kereler altını çizdiği gibi çoğulculuk olmadan demokrasi olmaz.
Bu nedenle Madde 10'un ikinci paragrafındaki ifade özgürlüğü kavramı, sadece
lehdeki bilgi ve düsünceler veya saldırgan olmayan ifadeler açısından değil,
saldırgan, sarsıcı, rahatsızlık verici ifadeler açısından da geçerlidir. Faaliyetlerinin
kendi baslarına ifade özgürlüğünün toplu halde kullanılması niteliği tasıdığından
siyasi partilerin Sözlesmenin 10. ve 11. maddeleri anlamında bir korumayı aramaya
hakkı vardır (Bkz. diğer davalar arasından yukarıda verilen Türkiye Birlesik
Komünist Parti Kararı, sayfa..., paragraflar 42-43).
42. Bu davada, 10 Temmuz 1992 kararı ile Anayasa Mahkemesi o noktada artık
SP'nin programının ve tüzüğünün hukuka uygun olup olmadığını değil,
faaliyetlerinin düzenlemelerdeki yasaklarla çatısıp çatısmadığını değerlendirmek
zorunda olduğunu belirtmistir. Parti kapatılırken Anayasa Mahkemesi Sayın
Perinçek tarafından yapılmıs - bazıları yazılı olan - ve SP'yi bağlayıcı özelliği
bulunan yeni kanıt ve bilgilere haiz çesitli ifadelere gönderme yapmıstır (Bkz.
yukarıdaki 15. paragraf). Sonuç olarak, Divan bu ifadeleri incelemek durumundadır.
43. Anayasa Mahkemesi Sayın Perinçek'in, iki milleti yani Kürt ve Türk
Milletlerini ayırarak, Türk Milletinin ve Devletinin bölünmez bütünlüğünün
aleyhine olarak Türkiye dahilinde azınlıkların olusumunu, Kürt-Türk
Federasyonunun kurulmasını savunduğunu belirtmistir. SP ideolojik olarak, Türkiye
Cumhuriyeti'nin temel tası olan Atatürk milliyetçiliğine karsıdır. Farklı metodlar
kullanmıs olsa dahi SP'nin politik faaliyetlerinin amacı terörist
organizasyonlarınkine çok yakındır. SP bölücülük ve ayaklanmayı desteklediği için
kapatılması haklı görülmüstür.
44. Bu etkenler ısığında, Divan öncelikle söz konusu ifadelerin muhteviyatını
incelemeli ve SP'nin kapatılmasını haklı kılıp kılmadıklarını değerlendirmelidir.
Đlk konu ile ilgili olarak, ilgili milli makamların kararları doğrultusunda kendi
görüsünü olusturmak yerine milli takdir yetkilerini kullanarak verdikleri kararlarını
Madde 11 anlamında değerlendirmelidir (Bkz. mutatis mutandis, yukarıda sözü
edilen Türkiye Birlesik Komünist Partisi Kararı, sayfa..., paragraf 47).
45. Dahası Divan'ın önceki kararlarında da değindiği gibi bir demokrasinin en
belirgin karakteristiği, ülkenin sorunlarına bir çözüm bulunabilmesi için karsıt
fikirler olsa dahi siddete dönüsmeyen bir diyalog ortamının tesis edilebilmesidir.
Demokrasi ifade özgürlüğünü de beraberinde getirir. Bu açıdan bir siyasi grubun
Devletin belli bir nüfus grubunun durumu konusunda tartısma ortamı yaratmanın
ve demokratik kurallar çerçevesinde ilgili herkesi tatmin edecek çözümler üretme
çabasında olması nedeni ile kapatılmasının hiçbir açıklaması yoktur (Bkz. yukarda
verilen Türkiye Birlesik Komünist Partisi Kararı, sayfa..., 57. paragraf).
46. Sayın Perinçek'in ifadelerinin değerlendirilmesi sonucunda, Divan, bu
ifadelerde ayaklanma veya demokratik prensipleri ortadan kaldırmaya yönelik
herhangi bir hareket veya siddet kullanımını tesvik edecek bir anlam bulmamıstır.
Aksine, birçok kere kendisi, önerilen siyasi reformun demokratik kurallar
çerçevesinde seçim ve referandum ısığında yapılması gerektiğine değinmistir. Aynı
zamanda kendisi milletler ve toplumlar arasında sorunların çözümlerine yönelik
kuvvet kullanımını destekleyici ve siddeti öne çıkaran eski kültür aleyhine
konusmalar yapmıstır (Bkz. yukarıdaki 13. paragraf).
Durusmada Hükümet Ajanı, Sayın Perinçek'in asağıdaki ifadeleri ile siddete
yönelik ve terörist metodların kullanımını haklı gördüğünü iletmistir; "Kürt, yoksul
köylülerin savasını kendi kaderi ile birlestirerek kendini kanıtlamıstır. Kasaba ve
illerde binlerce insanla toplantılar düzenleyerek Kürt kendini kanıtlamıs ve korku
duvarlarını yıkmıstır". Dahası Hükümet'e göre Sayın Perinçek orada bulunan
dinleyicilere "Karpuz değil, cesaret ekin" diyerek onlara, düzeni bozmak dısında
tüm aktivitelerine son vermelerini salık vermistir. Son olarak "Kürt halkı ayağa
kalkıyor" demesi ile Kürt halkını ayaklanmaya tesvik etmistir.
Divan, bu ifadelerin Kürt halkına yönelik olduğunu onları bir bütün
içinde hareket etmeleri ve belli politik amaçlara ulasmaları hususunda tesvik
etmekte olduğunu kabul etmektedir ama herhangi bir siddet öğesi veya demokratik
kuralları hiçe sayma ifadesi olduğunu düsünmemektedir. Bu bağlamda bu ifadeler,
Avrupa Konseyi'nin diğer ülkelerindeki politikacılar tarafından yapılan
konusmalardan çok da farklı değildir.
47. Anayasa Mahkemesi, Sayın Perinçek'in konusmalarını, Kürt ve Türk
Milletleri arasında bir sınır çizmekle ve bu sekilde azınlıklar yaratmakla, Türk
Devletinin birliğini ve toprak bütünlüğünü bozmak pahasına Kürt-Türk
Federasyonunun kurulmasını desteklemekle de elestirmistir. Mutlak olarak SP
bölücülüğe destek çıkmıstır.
Divan, birlikte okundukları taktirde, ifadelerin asıl amacının Türkler ve
Kürtlerin esit oranda ve gönüllü olarak temsil edileceği demokratik esaslara dayalı
bir federal sistemin kurulması yönünde bir politik program olduğunun ortaya
çıktığını kaydetmistir. Aynı sekilde Kürt halkının kendi hakkında karar verebilme ve
ayrılma hürriyetine de gönderme yapılmıs ama ifadeler metin içinde okunduklarında
Türkiye'den ayrılmanın tesvik edilmediği, aksine bir referandumla birlikte ortaya
konulabilecek serbest iradelerinin belirtilemediği takdirde bu teklif edilen federal
sistemin olusturulmasının mümkün olamayacağı belirtilmistir.
Divan'ın görüsüne göre bu tip bir programın Türk Devletinin mevcut prensipleri
ve yapısı ile uyumlu olmaması demokrasi ile de çeliskili olması anlamına gelmez.
Mevcut bir devletin yapısını sorgulayan dahi olsa farklı politik programların teklif
edilmesi ve tartısılması, demokrasinin kendisine zarar vermemesi sartıyla
demokratik sistemin vazgeçilmez öğeleridir.
48. TBKP kararında da (Bkz. yukarıda sözü edilen Türkiye Birlesik Komünist
Partisi Kararı, s...., paragraf 58) geçtiği üzere söz konusu ifadelerin toplumun
önünde belirtilenlerden daha farklı amaç ve niyetler ihtiva ettiğine dair hüküm
verilemez. Sayın Perinçek'in söylediklerinde samimi olduğunu ispatlayabilecek
delillerin yokluğunda, samimi olduğundan süphe duyulmamalıdır. SP böylece,
sadece ifade özgürlüğünün kullanılması sebebi ile kapatılmıstır.
49. Divan, Sayın Perinçek'in, Devlet Güvenlik Mahkemelerinde de aynı
ifadelerinden dolayı beraat ettirildiğine (Bkz. yukarıdaki 11. paragraf) dikkati
çekmektedir. Bu bağlamda Hükümet, iki usulün birbirinden tamamen ayrı olduğunu,
usullerden birinin ceza hukukunun uygulanması, diğerinin ise Anayasa Hukukunun
uygulanmasına dair olduğunu vurgulamaktadır. Divan, Türkiye Mahkemelerinin
Sayın Perinçek'in ifadeleri konusunda birbirinden farklı kanaatlere sahip olduklarını
belirtmistir.
Bu noktada, yukarıda verilen bilgilerin ısığında, SP'nin kapatılmasının
demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı yani sosyal bir ihtiyaca cevap verip
vermediği ve izlenen mesru amaç ile arasında bir orantının olup olmadığı konusunda
karar vermek önem tasımaktadır. (Bkz. diğerleri arasında ve mutatis mutandis, 26
Eylül 1995 tarihli Vogt/Almanya Kararı, seri A, no 323, sayfa 25-26, paragraf 52)
50. Divan demokrasinin sağlıklı bir sekilde islemesinde politik partilerin
önemini hatırlatarak, (Bkz.yukarıda sözü edilen Türkiye Birlesik Komünist Partisi
Kararı, sayfa..., paragraf 25) 11. maddede sözü edilen istisnalar, politik partiler söz
konusu olduğu takdirde oldukça dar yorumlanmalıdır; sadece tatmin edici sebepler
söz konusu olduğunda partilerin derneklesme özgürlüklerinin kısıtlanması haklı
karsılanabilir. 11. maddenin 2. paragrafı anlamında bir gerekliliğin söz konusu olup
olmadığının değerlendirilmesinde; Sözlesmeci Devletler, hem hukuku hem de
uygulanmasındaki kararları, bağımsız mahkemelerin aldığı kararlar da dahil olmak
üzere, göz önünde tutan Avrupa denetimi ile paralellik arz eden kısıtlı bir takdir
hakkına sahiptirler (Bkz. yukarıda sözü edilen Birlesik Komünist Parti Kararı,
sayfa..., paragraf 46).
51. Divan söz konusu müdahalenin radikal olduğu kanaatindedir: SP aniden ve
daimi surette kapatılmıstır. Malları paraya çevrilmis ve kanun hükmü ile ipso jure,
Hazine'ye devredilmistir ve parti kapatıldığı esnada Sayın Perinçek'in aralarında
bulunmadığı liderler kadrosu ise (bkz. yukarıdaki paragraf 14) benzer belli siyasi
faaliyetlerde bulunmaktan men edilmislerdir. Bunun gibi ağır müeyyideler sadece
çok ciddi durumlarda uygulanabilir.
52. Mahkeme Sayın Perinçek'in bazı ifadelerinin elestirisel ve taleplerle dolu
olmasına rağmen, bu ifadelerin demokratik prensip ve kurallar ile uygunluk
içerisinde olup olmadığını tartısmayı gerektirecek bir görünümde olmadığı
kanaatindedir.
Divan önündeki dosyanın evveliyatlarının özellikle terörizmin önlenmesi ile
bağlantılı zorlukların da dikkate alınmasının doğru olduğu görüsündedir (Bkz.
diğerleri arasında yukarıda değinilmis bulunan Birlesik Komünist Partisi ve Türkiye
Davası, sayfa..., paragraf 59). Fakat bu davada, yazar bunları hazırlarken
demokrasiye bağlılığını ve siddete karsı olduğunu açıklamıs olmasına rağmen söz
konusu ifadelerin Türkiye'deki terörizm kaynaklı sorunların nasıl sorumlusu olarak
kabul edilebileceği hususu açıklanmamıstır.
53. Yukarıda belirtilen bulgular ısığında, 17. maddeyi devreye sokmanın hiçbir
anlamı yoktur zira Sözlesme hükümlerindeki hiçbir ifadede, müellif sahısın,
Sözlesmede güvence altına alınmıs hakları ihlal etmeye yönelik eylem ve
faaliyetlerde bulunmak için destek almasını sağlayacak hiçbir veri yoktur (Bkz.
mutatis mutandis, Türkiye Birlesik Komünist Partisi Kararı, sayfa..., paragraf 60).
54. Sonuç olarak SP'nin kapatılması güdülen amaç ile orantısız ve demokratik
bir toplum açısından gereksiz bir eylemdir. Bu nedenle Sözlesme'nin 11. maddesi
ihlal edilmistir.
II. SÖZLESMENĐN 9, 10, 14 ve 18. MADDELERĐNĐN ĐHLALĐ
ĐDDĐALARI
55. Basvuranlar aynı zamanda, Sözlesmenin 9, 10, 14 ve 18.
maddelerinin de ihlal edildiğini iddia etmektedirler. sikayetlerinin aynı unsurlarla
ilgili olması nedeniyle Divan, bu maddeleri ayrıca incelemeyi gerekli bulmamıstır.
III. 1 NUMARALI PROTOKOLÜN 1. ve 3. MADDELERĐNĐN ĐHLALĐ
ĐDDĐALARI
56. Basvuranlar ayrıca, SP'nin kapatılmasının etkilerininmalvarlıklarına
el konularak hazineye devredilmis ve parti liderleri seçimlere
katılmaktan yasaklanmıstır- 1 numaralı Protokol'ün asağıda verilen 1. ve 3.
maddelerinin ihlalini olusturduğunu belirtmistir. :
Madde 1
"Her gerçek ve tüzel kisi mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini
isteme hakkına sahiptir. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve
kanunla öngörülen sartlara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak
mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletin mülkiyet hakkının kamu yararına uygun olarak
kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da baska katkıların veya para
cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama
konusunda sahip oldukları haklara halel getirmez."
Madde 3
"Yüksek Sözlesen Taraflar yasama organının seçilmesinde halkın düsüncesinin
özgürce açıklanmasını sağlayacak sartlar içinde makul aralıklarla gizli oyla serbest
seçimler yapmayı taahhüt ederler."
57. Divan, basvuranlar tarafından yakınılan tedbirlerin Divan'ın 11. maddenin
ihlali ile esanlamlı olarak ele aldığını, SP'nin kapatılmasının ikinci dereceden etkileri
olduğunu belirtmistir. Sonuç olarak bu iddiaları ayrıca ele almak gereksizdir.
IV. SÖZLESMENĐN 6/1. MADDESĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI
58. Basvuranlar, Anayasa Mahkemesi'nin kamuya açık bir durusma yerine gizli
oturum yaptığından ve dosya ile durusma tutanaklarına ulasamadıklarından sikayet
etmislerdir. Bu durumun Sözlesme'nin 6/1 maddesini ihlal ettiğini belirtmislerdir.
59. Ne Hükümet ne de Komisyon, Sözlesme'nin 6/1. maddesinin davanın
esaslarına uygulanabilir olduğunu mütalaa etmemislerdir.
60. Divan 11. maddeye uygunluk hakkındaki değerlendirmelerinde bu sikayeti
incelemeyi gereksiz bulmustur.
IV. SÖZLESME'NĐN 50. MADDESĐ HAKKINDA BASVURU
61. Sözlesme'nin 50. maddesi söyledir:
"Mahkeme bir Yüksek Sözlesen Tarafın yargı mercileri veya herhangi baska bir
resmi merci tarafından verilmis olan bir kararın veya alınmıs olan tedbirin bu
Sözlesmeden doğan yükümlülüklere tamamen veya kısmen aykırı düstüğü hükmüne
varırsa ve eğer ilgili tarafın iç hukuk bu karar veya tedbirin sonuçlarını ancak
kısmen gidermeye elverisli ise Mahkeme kararında gerektiği takdirde zarar gören
tarafa hakkaniyete uygun bir tatmin sekline hükmolunur."
A. Kapatma Kararının Đptali
62. Basvuranlar ilk olarak, Anayasa Mahkemesi'nin 10 Temmuz 1992 tarihli
SP'yi kapatma kararının iptal edilmesini talep etmislerdir. Aynı zamanda SP'ye
"tanınmıs parti statüsü"nün verilmesini istemislerdir.
63. Divan, Sözlesme bağlamında bu tedbire hükmetmeye yetkisinin olmadığını
belirtmistir (Bkz. mutatis mutandis 20 Eylül 1993 tarihli Saidi Fransa'ya Karsı
Kararı Seri A, no 261-C, sayfa 57, paragraf 47).
B. Zarar Masraf ve Harcamalar
64. Maddi zararları ile ilgili olarak, basvuranlar, 1.500.000 Amerikan Doları
talep etmislerdir. SP için 1.000.000 Dolar ve Doğu Perinçek ve Đlhan Kırıt için
250.000'er Dolar. Her basvuran için 2.000.000 Dolar olmak üzere toplam 6.000.000
Dolar manevi tazminat talep etmislerdir.
Taleplerini desteklemek için SP'nin tüm Türkiye'ye dağılmıs 400'den fazla
subesinin olduğunu, tüm mal varlığına el konulduğunu, seçimlerde aday olma
haklarının bulunduğunu, seçimlere katıldıklarını ve kapatıldıklarında sol kanattaki
tek sosyalist partinin kendileri olduğunu vurgulamıslardır. Basvuranlara göre SP'nin
olusumuna kapatılmadan önce dört yıl aktif olan, yardım eden binlerce insan ve
partinin liderleri büyük manevi zarara ve maddi kayba uğramıslardır.
Basvuranlar ayrıca davanın sebep olduğu tüm harcamaların da ödenmesini talep
etmektedirler. Divan önünde yapılan durusmada, Anayasa Mahkemesi önünde SP'yi
savunan 308 avukatın ücretlerinin ve masraflarının 1.955.800 FF olduğunu
açıklamıslardır. Basvuranların Sözlesme organları önündeki temsillerinin masrafının
300.000 FF olduğunu belirtmislerdir.
65. Hükümet, görüsünde, bu dava için herhangi bir tazminatın ödenebilir
olmadığını belirtmistir. Alternatif olarak basvuranların taleplerinin fahis olduğunu
belirtmistir. Diğer bir alternatif olarak ise sadece Sözlesmenin 11. maddesinin ihlal
edilmis olması basvuranlarda kisisel olarak tazmin edilecek bir hak doğurmadığını
savunmustur.
Hükümet, siyasi partilerin ve liderlerinin ticari girisimler ile esit sayılamayacağı
ve taleplerini destekleyecek muhasebeye dayanan hiçbir delillerinin bulunmadığı
için talep edilen maddi zararların, SP'nin kapatılması ile hiçbir tesadüfi bağlantısının
olmadığını tasdik etmektedir.
Hükümet, manevi tazminat talepleri ile ilgili olarak, bu talepleri sadece asırı
yüksek olusundan değil, aynı zamanda SP'nin maruz kaldığı manevi zararı da
kapsayan bir talep olduğu için gerçek dısı olarak nitelemektedir.
Son olarak masraf ve harcamalar hakkındaki taleplerle ilgili olarak, Hükümet
bu taleplerin yeterli sekilde ayrıntılandırılmadığı görüsündedir.
66. Komisyon Delegeleri, basvuranın çok genel ve varsayıma dayalı sunusunun
50. madde ile ilgili taleplerini desteklemeye yeterli olmadığını belirtmistir.
67. Divan, basvuranların maddi zarar, masraflar ve harcamalar hakkındaki
büyük miktarlı taleplerini desteklemek için herhangi bir delil sunmadıklarını
kaydetmistir. Sonuç olarak Divan, bu talepleri karsılamayacaktır (Bkz. mutatis
mutandis, Pessos Compania Naviera S.A. ve Diğerleri Belçika'ya Karsı Davası
Divan'ın 3 Temmuz 1997 tarihli 50. madde kararı, Raporlar 1997-IV, sayfa 1299,
paragraf 24). Bununla birlikte, Divan basvuranların Avrupa Konseyi'nden 57.187 FF
adli yardım aldıklarını kaydetmistir.
Divan, manevi tazminat hakkında, TBKP'den farklı olarak SP'nin programının
Anayasa Mahkemesince onaylanmıs olduğunu ve partinin yine aynı mahkeme
tarafından kapatılmadan önce dört yıl boyunca aktif olduğunu belirtmistir. Bu
nedenle Sayın Perinçek ve Kırıt'ın belirli bir miktar manevi zarar talebi haklı
görülmüstür. Adil sekilde değerlendirme yaptıktan sonra, Divan bu zararı her bir
basvuran için 50.000 FF olarak takdir etmistir.
C. Gecikme Faizi
68. Divan'a sunulan bilgilere göre söz konusu kararın verildiği tarihte Fransa'da
uygulanan yasal faiz oranı yıllık % 3.36'dır.
BU SEBEPLERDEN DOLAYI, DĐVAN,
OYBĐRLĐĞĐYLE
1. Sözlesme'nin 11. maddesinin ihlal edildiğine karar vermistir.
2. Sözlesme'nin 6/1, 9, 10, 14 ve 18. maddeleri ve 1 nolu Protokol'ün 1. ve 3.
maddelerinde ihlal olup olmadığına karar vermeye gerek görmemistir.
3. a) Davalı ülkenin Sayın Perinçek ve Kırıt'a, manevi zararlarına karsılık
olarak, üç ay içinde 50.000'er (ellibin) FF'nı ödeme gününde geçerli döviz kuru
üzerinden, Türk Lirasına çevirerek ödemesine karar vermistir ve
b) Söz konusu meblağa, yukarıda sözü edilen üç ayın asımından
ödeme
tarihine kadar % 3.36 yıllık basit faiz uygulanacaktır.
4. Adil tatmin hakkındaki taleplerin geri kalan kısmını reddetmistir.
Đngilizce ve Fransızca olarak hazırlanmıs olan bu karar, 25 Mayıs 1998
tarihinde Đnsan Hakları Binasında kamuya açık oturumda tefhim edilmistir.
Đmza: Rudolf
BERNHARDT
Baskan
Đmza: Herbert PETZOLD
Raportör
Dava numarası 20/1997/804/1007’dir. Đlk numara, davanın Divan’a ilgili
yılda (ikinci numara) gönderilen davalar listesindeki yeridir. Son iki numara Divan’a
kurulusundan bu yana gönderilen davalar listesindeki yeri ve Komisyon’a yapılan
basvurulara karsılık gelen listedeki yeridir.
[1] Dava no 133/1996/752/951
[2] Mitolojik bir kahraman
[3] Ortadoğuda geleneksel yeni yıl kutlamalarına verilen isim.
[4] Raportörün notu: Fiili nedenlerden dolayı bu ek sadece yayınlanan karar ile
birlikte (1998 Hüküm ve Karar Raporlarında) yer alacaktır, fakat Komisyon
raporunun bir kopyası raportör daireden temin edilebilir.