TAŞ TÜRKİYE DAVASI

Tas/Türkiye Davası
(24396/94)
Strazburg
14 Kasım 2000
USULÎ ĐSLEMLER
1. Dava, Đnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması'na Yönelik
Sözlesme'ye Ek 11 nolu Protokol'ün yürürlüğe girmesinden önce uygulanan
hükümler gereğince Avrupa Đnsan Hakları Komisyonu tarafından (11 nolu
Protokol'ün 5. maddesinin 4. paragrafı ve Sözlesmenin eski 47. ve 48. maddeleri)
Mahkeme'ye gönderilmistir.
2. Dava, bir Türk vatandası olan Sn. Besir Tas tarafından ("basvuran") 7
Haziran 1994 tarihinde Avrupa Đnsan Hakları Komisyonu'na, Đnsan Hakları ve
Temel Özgürlüklerin Korunması'na Yönelik Sözlesme'nin eski 25. maddesine uygun
olarak yapılan basvurudan kaynaklanmaktadır.
3. Kendisine yasal yardım sağlanan basvuran, Đngiltere'de mesleğini ifa etmekte
olan avukatlar Sn. K. Boyle ve Sn. F. Hampson tarafından temsil edilmistir. Türk
Hükümeti, Hükümet Ajanları, Sn. A. Gündüz ve Sn. S. Alpaslan tarafından temsil
edilmistir.
4. Basvuran oğlu Muhsin Tas'ın 14 Ekim 1994 tarihinde Cizre'de güvenlik
güçleri tarafından tutuklandıktan sonra kaybolduğunu iddia etmistir. Sözlesmenin
2,3,5,13,14 ve 18. maddelerinin ihlal edildiğini önü sürmüstür.
5. Basvuru 5 Mart 1996 tarihinde Komisyon tarafından kabul edilebilir
bulunmustur. Komisyon, 9 Eylül 1999 tarihli raporunda (Sözlesmenin eski 31.
maddesi ) 1'e karsı 27 oyla Sözlesmenin 2. maddesinin ihlal edildiği, basvuranın
oğlu ile ilgili olarak oybirliğiyle Sözlesmenin 3. maddesinin ihlalinin söz konusu
olmadığı, basvuranın kendisi ile ilgili olarak, oybirliğiyle 3. maddenin ihlal edildiği,
oybirliğiyle 5. maddenin ihlal edildiği, oybirliğiyle 13. maddenin ihlal edildiği,
oybirliğiyle 14. ve 18. maddelerin ihlal edilmediği görüsünde olduğunu
açıklamıstır. Dava 23 Ekim 1999 tarihinde Komisyon tarafından Mahkeme'ye
gönderilmistir. Basvuran Mahkeme huzurunda, 14. madde ile ilgili sikayetini geri
çekmistir.
6. Basvuru Mahkeme'nin Birinci Dairesine tahsis edilmistir (Mahkeme
Tüzüğünün 52. maddesinin 1. paragrafı). Bu Daire içinde davaya bakacak olan
bölüm (Sözlesmenin 27. maddesinin 1. paragrafı), Mahkeme Đç Tüzüğünün 26.
maddesinin 1. paragrafında belirtildiği gibi olusturulmustur. Türkiye'den seçilen
yargıç, Sn. Türmen söz konusu davada görevinden çekilmistir (Tüzük 28). Bu
sebeple Hükümet, Sn. Gölcüklü'yü ad hoc yargıç olarak atamıstır. (Sözlesmenin 27.
maddesinin 2. paragrafı ve Đç Tüzüğün 29. maddesinin 1. paragrafı).
* Dısisleri Bakanlığı Çok Taraflı Siyasî Đsler Genel Müdürlüğü tarafından Türkçe’ye çevrilmis olup,
gayrıresmî tercümedir
7. Basvuran ve Hükümet görüslerini sırayla 4 Nisan ve 3 Nisan 2000
tarihlerinde sunmuslardır.
8. 30 Mayıs 2000 tarihinde Daire tarafların da görüslerini alarak esaslarla ilgili
bir durusma yapılmasına gerek olmadığına karar vermistir (Tüzüğün 59. maddesinin
2. paragrafı).
OLAYLAR
I. I. DAVA OLAYLARI
9. Davayı olusturan olaylar, özellikle de 14 Ekim 9 Kasım 1993 tarihleri
arasında Muhsin Tas'ın güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındığı süre zarfında
gerçeklesen olaylar taraflarca tartısılmıstır. Komisyon, Sözlesmenin eski 28.
maddesinin 1(a) paragrafı gereğince tarafların yardımı ile bir sorusturma
yürütmüstür.
Komisyon, 7-8 Mayıs 1998 tarihleri arasında Ankara'da tanık dinleme
durusması yapmıstır. Tanıklar, basvuran, Muhsin Tas'ın gözaltı süresinin uzatılması
talebine imza atan Cizre Cumhuriyet Savcısı Atilla Ceyhan, Muhsin Tas'ın dizindeki
mermi yarasını tedavi eden Cizre Devlet Hastanesi'nde görevli Dr. Zekeiye Palpas,
Sırnak Askeri Hastanesi'nde Muhsin Tas'ı muayene eden Dr. Ahmet Can, Muhsin
Tas'ı tutuklayan Cizre Bölge Jandarma Komutanı Jandarma Binbası Cemal Temizöz,
Muhsin Tas'ın tutuklanması sırasında olay yerinde bulunan Uzm. J. Çavus
Burhanettin Kıyak, Muhsin Tas'ın Cizre'den Sırnak'a transferinde görevli Albay Erol
Tuna, J. Astsb. Kd. Bçvs. Kemal Kılıçlı, J. Astsubay Kd. Üçvs. Adem Akyüz,
Muhsin Tas'ın Sırnak'a geldiği sırada Sırnak Đl Jandarma Sorgu Merkezi'nde görev
yapan J. Astsb. Üçvs. Dursun Öztürk ve daha önce PKK'ya katılıp daha sonra
yetkililere teslim olan "itirafçı" Nedim Kaya.
10. Komisyon'un olaylarla ilgili bulguları 9 Eylül 1999 tarihli raporda
belirtilmis ve asağıda özetlenmistir (Bölüm A). Basvuran Komisyon'un olaylarla
ilgili saptamalarını kabul etmistir. Hükümet'in olaylarla ilgili saptamalarının özeti de
asağıda sunulmustur. (Bölüm B).
A. Komisyon'un Olaylarla Đlgili Saptamaları
11. Ekim-Kasım 1993 tarihlerinde Irak ve Suriye sınırına yakın olan Cizre
terörist faaliyetlerin çok yoğun olduğu bir yerdi. Cizre, PKK kamplarının ve
sığınaklarının bol olduğu Gabar Dağları'na yakındı. Cizre ve Sırnak arasındaki yol,
il merkezi, konvoyların geçmesi için askeri korumayı gerektirecek sekilde saldırılara
maruz kalıyordu.
12. Cizre Đl Jandarma Komutanı olay zamanı Jandarma Binbası Temizöz idi.
Bir albay tarafından idare edilen Đl Jandarma Komutanlığı ve 23. Jandarma Tugayı
Sırnak'da idi. Aralarında mesafe olmasına rağmen, albayın komutası altındaki Đl
Jandarma Komutanlığının generalin emri altındaki Jandarma Tugayı'na bağlı olduğu
açıktı. Sorgulamayı yapan Kemal Kılıçlı, Adem Akyüz ve Dursun Öztürk'ün
çalıstığı Đl Jandarma Komutanlığı'nda bir sorgu merkezi vardı.
1. 1. Muhsin Tas'ın Yakalanması ve Gözaltına Alınması Hakkında
13. Cizre'nin Cudi bölgesinde 14 Ekim 1993 sabahında polis ve jandarmalar
tarafından yürütülen bir operasyon sırasında, Muhsin Tas dizinden vurulmus ve saat
05.00 sıralarında Jandarma Binbası Temizöz'ün emrindeki jandarmalar tarafından
gözaltına alınmıstır. Olayla ilgili detayları içeren 14 Ekim 1993 tarihli arama
raporunda Muhsin Tas'ın bir kalasnikof, bir tabanca ve el bombalarıyla yakalandığı
belirtilmistir. Bu rapora ve Binbası Temizöz'ün sözlü ifadesine göre, Muhsin Tas
jandarmalara adını, kod adının "Hanemir" olduğunu Cizre'ye PKK adına faaliyette
bulunmak üzere geldiğini belirtmistir. Binbası Temizöz, Muhsin Tas'ın kendisine
söylediklerinden komutan olduğunun açık olduğu görüsündedir. Ancak, Muhsin
Tas'ın PKK'nın konuslandığı yerleri tespit etmek için yardım teklif ettiğini
hatırlamamaktadır. O sırada olay yerinde bulunan Çavus Burhanettin Kıyak, Tas'ın
adını, kod adını ve dağdan indiğini söylediğini duymustur. Tas'ın güvenlik güçlerine
yardımcı olacağını duymadığını söylemistir.
14. Yakalanması sırasında jandarmalarla yaptığı kısa konusmadan sonra,
Muhsin Tas, saat 05.50 sıralarında muayene için Cizre Devlet Hastanesi'nde Dr.
Palpas tarafından muayene edilmistir. Dr. Palpas Muhsin Tas'ı hatırlamamıstır,
ancak, hazırladığı raporu Komisyon Delegeleri'ne anlatmıstır. Rapora göre Muhsin
Tas'ın dizinde mermi giris ve çıkıs izi ve sağ diz kapağının altında yara vardır.
Bilinci yerinde idi ve hayatı o sırada tehlikede değildi. Tıbbi teçhizat bulunmadığı
ve ortopedi uzmanı olmadığı için Dr. Palpas Tas'ın Mardin'e transferini tavsiye
etmistir.
15. Aynı gün, Muhsin Tas, Cizre ve Sırnak arasında gidip gelen konvoyların
sorumluluğunu üstlenen Sırnak Đl Jandarma Komutanlığı'ndan Binbası Erol Tuna'ya
teslim edilmistir.
16. Komisyon, birçok kere Muhsin Tas'ın yakalanmasının ardından gözaltına
alındığı tarih ve saatlerin kayıtlarının tutulduğu tutanakları istemistir. Hastane'deki
muayenesi ve Sırnak Konvoyuna transfer edilmesi arasında geçen sürede Cizre'de
nerede tutulduğuna dair hiçbir belge sunulmamıstır. Binbası Temizöz, Tas'ın Cizre
Savcısının talimatının ardından gözaltına alınması nedeniyle Cizre Đl Jandarma
kayıtlarına geçirilmis olması gerektiğini belirtmistir. Hükümet tarafından sunulan
Cizre Đl Jandarmaya ait kayıtlar Muhsin Tas hakkında hiçbir bilgi içermemektedir.
17. Muhsin Tas'ın Sırnak'a transfer edilmesi kararı Sırnak 23. Jandarma Tugayı
tarafından alınmıstır. Binbası Temizöz, Tas'ın yakalandığını Tugaya bildirmis ve
Tugay da transferin Sırnak'a yapılmasını istemistir. 14 Ekim 1993 tarihli transfer
kaydı Tugayın talebine de değinmektedir. Transfer nedeni bu belgede
açıklanmamıstır. Binbası Temizöz Muhsin Tas'ın Gabar Dağları hakkında bilgisi
olan bir komutan olduğu için Sırnak'a gitmis olması gerektiği ve Sırnak'da
operasyonları yürütenlerin bu güçler olduğu görüsündedir.
18. Muhsin Tas'ın Sırnak'a geldikten sonra gözaltına alınmasına iliskin tek kayıt
Sırnak Askeri Hastanesi poliklinik kayıtlarına aittir. Bu kayıt 14 Ekim 1993
tarihlidir ve saat belirtilmemistir. Ne Binbası Erol Tuna ne de muayeneyi yapan
doktor olayı hatırlamaktadır, bu nedenle geldiği zamana veya kime teslim edildiğine
dair bir açıklama sunulmamıstır. Muhsin Tas'ı muayene eden Dr. Can, hastane
kayıtlarına dayanarak bacağa uzun ince bir tahta sararak tedavi ettiğini veya bir
asistana bu sekilde talimat vermis olması gerektiğini belirtmistir. Doktor, Muhsin
Tas'ın hastanede sürekli kalmasına gerek olmadığını düsündüğü için hastaneye kabul
edilmemis olması gerektiği görüsündedir. Fakat, tedaviye muhtemelen hastaya
verilen antibiyotiklerle devam edilmis olması gerektiğini ve üç günde bir yaranın
sargılarının değistirilmesi gerektiğini ve bunun da hastanede devamlı kalmayı
gerektirmeyeceğini belirtmistir.
19. Sırnak Đl Jandarma Komutanlığı'nda Muhsin Tas'ı sorguladığı Hükümet
tarafından tespit edilen Kemal Kılıçlı, Adem Akyüz ve Dursun Öztürk isimli
kimselerden sadece Adem Akyüz Muhsin Tas'ı sorguladığını hatırlamıstır. Muhsin
Tas'ın sorgulandığını gösteren belgeler ve tanıkların bahsettiği sorgulama notları
Hükümet tarafından sunulmamıstır. Hükümet bu belgelerin varlığını reddetmistir.
Bu nedenle Muhsin Tas'ın sorgulanması ile ilgili tek bilgi kaynağı Adem Akyüz'ün
sözlü ifadesi ve Tas'ın kaçtığı seklindeki iddianın ardından jandarma raporlarında
yeralan kısa yorumlardır.
20. Adem Akyüz, Muhsin Tas hastanede veya revirde yatmakta iken kendisini
bir kere sorguladığını söylemistir. Aldığı notları üstlerine teslim etmistir.
Faaliyetlerin yürütüldüğü yerle ilgili bilgiyi hatırlamakta ancak, güvenlik güçlerine
ilgili yerleri göstereceği konusunda yardım teklif ettiğini hatırlamamaktadır.
Delegeler, Muhsin Tas'ın orada bulunduğuna ve muayene edildiğine dair kayıtları
görmek istemislerdir. Hükümet, revir kayıtlarının Muhsin Tas ile ilgili bilgi
içermediğini belirtmistir.
21. Komisyon'un hastane veya revir kayıtlarının hatalı olduğunu dikkate
almasına rağmen, doktorlar tarafından tutulan kayıtların, bazen kısa olsa da
genellikle güvenilir olduğunu, ancak jandarma kayıtlarındaki yanlıslıkların veya
eksikliklerin bir çok davada zıt bulgulara konu olduğunu belirtmistir. Dahası sorgu
görevlilerinin ifadelerinin inandırıcı olmadığını, parça parça veya seçici olduğunu
belirtmistir. Süpheli kimsenin Bölge Jandarma Komutanlığında sorgulanmasının
ardından, aynı sorgu görevlilerinin gözaltı süresinin sonunda süpheliyi yargılanmak
üzere savcıya teslim etme asamasına kadar takip etmesi beklenirdi. Ancak, Adem
Akyüz, Muhsin Tas'ı sadece bir kere ziyaret etmesinin nedenini açıklamamıstır.
Muhsin Tas'ın sorgulama asamasından alınmasının alısılmısın dısında olmasına
rağmen, ne olay hakkında, ne de Tas'ın sığınakların yerini belirlemeye yardım ettiği
konusunda, ya da daha sonraki kaçısı hakkında bilgisi vardır. Komisyon, il
jandarmanın hakkında sorusturma baslattığı bir süphelinin sorgulamayı yürüten
görevlilere bilgi verilmeden baska bir yere transfer edilebilmesi konusunda ikna
olmamıstır. Ayrıca yapılan kısa sorgulama, Cizre Đl Jandarması tarafından talep
edilen onbeser günden olusan iki gözaltı süresi hakkında, Muhsin Tas'ın gözaltında
tutulması lehinde bir açıklamayı hesaba katmamıstır.
22. Bu nedenle sorgulama memurlarının ifadeleri, sorgulamanın
yapıldığı tarih hakkında veya Muhsin Tas'ın Dr. Can tarafından muayene edildikten
sonra tutulduğu yer hakkında güvenilir bir bulgu elde etmenin mümkün olmadığını
ortaya koymustur. Yara sargılarının her üç günde bir değistirilmesi gerekliliğine ve
hastanın bir hafta veya 10 gün sonra doktorun kendisi veya bir baska doktor
tarafından kontrol edilmesi gerekliliğine rağmen, 14 Ekim 1993 tarihinden sonra
herhangibir tıbbi bakım aldığı konusunda herhangibir bilgi mevcut değildir.
23. Tutuklandığı andan itibaren 15 günlük gözaltı süresi, Đlçe Jandarma
Komutanı'nın talebi ile Cizre Savcısı tarafından verilmistir. 15 günlük bir gözaltı
süresi daha, Đlçe Jandarma Komutanlığının talebi ile 29 Ekim 1993 tarihinde
verilmistir.
1. 2. Muhsin Tas'ın Kaçısı ile Đlgili Đddia
24. 9 Kasım 1993 tarihinde saat 16.30'da el yazısı ile yazılıp jandarma grup
komutanı Seyhmus Kara ve her ikisi de grup komutanı olan jandarma üsteğmen
Burak Buğra ve Tarık Göktürk tarafından imzalanan olay tespit tutanağına göre,
Muhsin Tas Gabar Dağlarında PKK sığınaklarını bulmak için yürütülen bir
operasyonda yardım ederken kaçmıstır.
25. Muhsin Tas'ı muayene eden doktorların ifadesine göre, büyük ihtimalle
dizindeki yara onun hareket etmesine engel olusturmuyordu. Bacağındaki uzun
tahta, koltuk değneği ve ufak bir yardımla aksayarak yürüyebilirdi. Yaralanmasını
takip eden ilk günlerde çektiği acı fazla olabilirdi. Yaralanmasından 25 gün sonra 9
Kasım 1993 tarihine kadar iyilesmeye baslaması gerekir. Ortopedi uzmanı Dr. Can,
uzun tahta parçasının üç ya da altı hafta daha kalması gerektiğini ve hastanın aynı
süre içinde yürüyebileceğini hatta kosabileceğini belirtmistir. Yeterli motivasyona
sahip bir insanın siddetli sancıya rağmen kosabileceğine dikkati çekmistir. Tıbbi
bilgiler olmadığı için, Komisyon, Muhsin Tas'ın 9 Kasım 1993 tarihindeki sağlık
durumu hakkında doğru bilgilere ulasamamıstır. Ancak Komisyon bu tarihte Muhsin
Tas'ın normal olarak yürüyüp kosabileceği konusunda tam olarak tatmin olmamıstır.
26. Komisyon, 9 Kasım 1993 tarihinde olay tespit tutanağının güvenilir bir
belge olmadığını saptamıstır. Rapor, Muhsin Tas'ın çatısma çıktıktan sonra bölgenin
dağlık olmasından ve yeterince aydınlık olmamasından faydalanarak kaçtığını
belirtmistir. Rapor, operasyona katılan jandarmaların sayısını, süphelinin yanında
kaç kisi olduğunu, süphelinin kelepçelenip kelepçelenmediğini, kelepçelenmediyse
sebebini belirtmemistir. Süpheliyi yakalamak için yapılanlar hakkında bilgi
verilmemistir. Raporda belirtilen saatler makul görünmemektedir. Çatısmanın
16.15'te çıktığı, ardından kaçıs, kaçısın tespit edilmesi, basarısız bir arama,
teröristler arasında çesitli telsiz görüsmelerinin dinlenmesi, raporun hazırlanıp
16.30'da üç görevli tarafından imzalanması gibi olayların gerçeklestiği belirtilmistir.
27. Bu sartlarda Komisyon, rapora imza atan üç kisinin belgeyi açıklamalarının
ve gerçekte ne gördüklerini ve ne yaptıklarını açıklamalarının büyük önem tasıdığı
görüsündedir. Delegelerin tanıkların ifadelerini vermeleri için Hükümet'in yardımını
istemesi, Hükümet'in aynı zamanda Muhsin Tas'ın kaçısına tanık olan görevlilerin
kimliklerini tespit etmesini gerektirmektedir; Komisyon daha önce edindiği
tecrübelerinden rapora imza atan kimselerin, içeriği hakkında bilgi sahibi
olmadıklarını gözlemlemistir. Mayıs 1998'de yapılan durusmada Hükümet Ajanı,
Delegelere rapora imza atan üç kisiyi tesbit edemediklerini, kullanılan isimlerin
kodadı olduğunu henüz öğrendiklerini belirtmistir. Kasım 1993 tarihinde bu kod
adlarını kullanan görevlilerin kimliğinin tesbit edilmesi yönündeki Delegelerin
isteklerine cevaben Hükümet, bu görevlilerin kimliklerini saptamanın mümkün
olmadığını bildirmistir. Delegeler ayrıca, diğer operasyon kayıtlarını veya olaya ısık
tutabilecek detayları görmek istemistir. Hükümet baska kayıtların varolmadığını
belirtmistir.
28. Muhsin Tas'ın Sırnak'ta herhangi bir yere transfer edildiğini gösteren kayıtlı
bir belge yoktur. Özellikle de il jandarma sorgulama merkezinden baska bir yere
nakledildiğini gösteren belge veya kayıt mevcut değildir. Muhsin Tas'ın gerçekte
sorgulama sırasında PKK’nın konuslandığı yerleri göstereceği sözünü verdiğine dair
yazılı veya sözlü ifadeler tespit edilmemistir.
29. Hükümet Muhsin Tas'ın kaçtığı ve 9 Kasım 1993 tarihinde Gabar
Dağlarında PKK'ya tekrar katıldığı iddiasını eski iki PKK üyesi itirafçının
ifadelerine dayandırmıstır -Nedim Kaya ve Süleyman Fidan'dan alınan yazılı
ifadeler ve Nedim Kaya'nın sözlü ifadesi-. Ancak, Komisyon, bu bilgileri güvenilir
ve inandırıcı bulmamıstır. Komisyon iki itirafçının aynı anda Muhsin Tas ile ilgili
bilgi sahibi olması hakkında açıklama sunulmayısına; Nedim Kaya'nın ve Süleyman
Fidan'ın 4 Kasım 1995 tarihli ifadelerinde, Muhsin Tas'ın 1992 yılında yarasından
dolayı sancı çektiğini belirtmelerine ve Tas’ın Ekim 1993 tarihinde aldığı yaraya
değinmeyislerine ve Nedim Kaya'nın 12 Ocak 1996 tarihli ifadesinde, Tas’ın
Cizre'de yakalanmasından önce; (bu olayın 14 Ekim 1993 tarihinde gerçeklesmis
olmasına rağmen), Kasım 1993'te PKK’ya katıldığı ve Muhsin Tas'ın arkadası
olduğu seklindeki ifadesine gönderme yapmıstır.
Komisyon, Nedim Kaya'nın sözlü ifadesinin tutarsız ve inandırıcı olmadığını
tesbit etmistir. Hikayesi sorgulama sırasında değismis ve olaylarla çeliskili hale
gelmistir. Örneğin, Nedim Kaya ekim ayında PKK'ya katıldıktan sonra, 15 günlük
bir eğitim kursuna Muhsin Tas ile birlikte katıldığı ve bu sırada arkadaslık
kurdukları konusunda ısrar etmistir, ancak Muhsin Tas, 14 Ekim 1993 tarihinde
sabahın erken saatlerinde Cizre'de yakalanmıstır. Bu nedenle Komisyon, Nedim
Kaya’nın iddia ettiği gibi 9 Kasım 1993 tarihinden sonra Muhsin Tas'ı gördüğü
konusunda ikna olmamıstır. Hükümet'in Muhsin Tas'ın güvenlik güçlerine yardımcı
olurken kaçtığı iddiası kanıtlarla desteklenmemistir bu nedenle de bu olayın ihtimal
dahilinde olabileceği kabul edilmemistir. Dr. Can tarafından Sırnak Askeri
Hastanesi'nde 14 Ekim 1993 tarihinde muayene edildikten sonra, Muhsin Tas'ın
akibeti hakkında açıklama sunulmamıstır.
1. 3. Đç hukuktaki yargılama süreci ve sorusturma hakkında
30. Basvuran 15 Ekim 1993 tarihinde oğlunun yakalandığını ve Cizre'de bir
çatısma sırasında yaralandığını öğrenmistir. Basvuran, 17 ya da 18 Ekim tarihlerinde
Cizre'ye geldikten sonra cumhuriyet savcısını görmeye gitmistir. Basvurandan 15
günlük gözaltı süresinin dolmasından sonra tekrar gelmesini istenmistir. Bu arada
basvuran, Sırnak ve Cizre'deki jandarmaya basvurarak yaralı oğlu hakkında bilgi
almaya çalısmıs, fakat talepleri geri çevrilmistir. 15 günlük sürenin sonunda
basvuran, Ekim ayının sonunda veya Kasım ayının basında savcıya bir dilekçe ile
basvurmustur. Savcı dilekçeyi imzalamıs ve kendisini bölge jandarma komutanına
göndermis, komutan da kendisini tekrar savcıya göndermistir. Đkinci onbes günlük
süre içinde basvuran bir çok kere haber almak için savcıya basvurmus ve bir
seferinde de savcı, bölge jandarma komutanlığını telefonla aramıstır.
31. Đkinci sürenin dolmasından sonra, basvuran savcıya basvurmustur.
Basvuran,18 Kasım 1993 tarihinde, ikinci gözaltı süresinin üstünden bir hafta
geçmis olmasına rağmen henüz haber alamadığını belirten bir dilekçe daha
sunmustur. Oğlunun akibeti hakkında bilgi edinmek istemis ve hayatından endise
duyduğunu belirtmistir. Yaklasık bu tarihlerde savcı, basvurana oğlunun kaçtığını
bildirmistir. Bölge jandarmanın savcıya gönderdiği yazılı rapor, 19 Kasım 1993
tarihli idi, ancak sözkonusu bilginin savcıya bu tarihten önce ulasmıs olması
mümkündür. Basvuran savcıya sözlü olarak bu olaya inanmadığını söylemis ve
oğlunun iskence gördükten sonra öldürüldüğünü iddia etmistir.
32. Cizre Savcısı ne basvuranın endiselerine ne de yargılanmayı bekleyen bir
tutuklunun kaçmasına izin verilmesine karsılık olarak Muhsin Tas'ın kaçtığı iddiası
hakkında sorusturma baslatmamıstır. 13 Aralık 1993 tarihinde savcı görevsizlik
kararı vermis ve PKK'nın üyesi olmakla suçlanan Muhsin Tas hakkındaki dosyayı
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı'na göndermistir. Görevsizlik
kararında Tas’ın PKK'ya tekrar katılmak için kaçtığının bariz olduğu belirtilmistir.
Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı sorusturmayı Muhsin Tas'ın kaybolusu
hakkında değil, PKK'ya üye olup olmadığı hakkında yürütmüstür.
33. Basvuran Ocak 1994’te Savcıyla görüsmek için Cizre’ye dönmüs ve savcı
kendisine davanın Diyarbakır'a gönderildiğini bildirmistir.
34. Ekim 1994'te davanın Komisyon tarafından Hükümet'e bildirilmesinin
ardından, Cizre Savcısı tarafından kısa bir sorusturma yapılmıstır. (dosya no.
1995/653).Bu, Cizre Bölge Jandarma Komutanlığı'na 9 Kasım 1993 tarihli rapora
imza atan görevlilerin kimliklerinin tespit edilmesi yönünde yapılan bir
sorusturmadan ibarettir. Soruların Sırnak Jandarma Alay Komutanlığı'na
yöneltilmesini ve özel operasyon timinin sorumlu olduğunu belirten 29 Kasım 1995
tarihli Cizre Bölge Jandarması tarafından gönderilen yazıyı takiben Cizre
Cumhuriyet Savcısı, 7 Aralık 1995 tarihinde görevsizlik kararı vermis ve dosyayı
Sırnak savcısına göndermistir.
35. Sırnak Cumhuriyet Savcısı Ankara'nın girisimi ile bir hazırlık sorusturması
baslatmıstır (1995/665). Bu asamada asağıdaki adımlar atılmıstır:
- 10 Aralık 1995 tarihinde, Sırnak 23. Jandarma Tugayı'na, 9 Kasım 1993
tarihinde yapılan operasyona katılan özel operasyon timi personelinin kimliklerinin
belirlenmesi talebinde bulunulmustur.
- 13 Aralık 1995 tarihinde Kastamonu Cumhuriyet Savcısı basvuranın ifadesini
almıstır.
- 12 Ocak 1996 tarihinde savcı, Nedim Kaya'nın ifadesini almıstır.
- 4 Nisan ve 25 Mayıs 1996 tarihlerinde, 10 Aralık 1995 tarihli talebe ivedilikle
cevap verilmesi için hatırlatma yapılmıstır.
- 27 Mayıs 1996 tarihinde Sırnak Đl Jandarma Komutanlığı'na personelin
kimliği hakkında bilgi talebi gönderilmis ve Komutanlık 29 Mayıs 1996 tarihinde
Muhsin Tas'ı götürenin Özel Operasyon Grup Komutanlığı olduğunu bildirmistir.
- Özel Operasyon Grup Komutanlığının, 9 Kasım 1993 tarihli rapora imza atan
üç personelin isimlerinin tespit edilemediğini, ancak ilgili zamanda grup komutanı
ve takım komutanları olarak Özarıcanlı, Tümöz ve Çetin gibi isimleri belirten 14
Haziran 1996 tarihli bir mektubunun ardından, bu üç personele sözkonusu zamanda
Özel Operasyon Grup Komutanlığı'nda hizmet verip vermediği, Muhsin Tas'ı teslim
alanların kendileri mi yoksa, Özel Operasyon Komutanı mı olduğu, rapordaki
isimleri bilip bilmedikleri ve rapordaki isimleri belirlemelerinin mümkün olup
olmadığı gibi dört sorunun kendilerine yöneltilmesi talep edilmistir.
- 8 Temmuz 1996 tarihinde Cizre Savcısının Muhsin Tas ile ilgili dosyayı
transfer etmesi istenmistir.
36. 28 Ağustos 1996 tarihinde Sırnak Cumhuriyet Savcısı, sözkonusu olaya
karısan personelin kimliklerini tespit etmenin mümkün olmadığını belirterek,
görevsizlik kararı vermistir. Konunun özel operasyon timi ile ilgili olduğu için
Memurin Muhakematı Kanunu'na göre incelenmesi gerektiği ve dosyanın Sırnak Đl
Đdare Kurulu'na gönderilmesi gerektiği sonucuna varmıstır.
37. Sorusturma, 3 Eylül 1996 tarihli yazıyla Đl Jandarma Komutanlığından
Muhsin Tas'ın öldürüldüğü iddialarını arastırmak ve failleri tespit etmek için atanan
Binbası Doğan tarafından devralınmıstır. Sorusturmanın bu asaması Subat 1998
tarihine kadar devam etmistir. Bu süre içinde Binbası Doğan, Özel Operasyon Grup
Komutanlığı'ndan raporu imzalayan üç kisinin kimliğinin tespit edilmesini
istemistir. 7 Subat 1997 tarihinde isimlerin kayıtlarda geçmediğini ve kayıtların
1993 yılında yanması nedeniyle Gabar Dağlarında yürütülen operasyona katılan
personelin kimliklerini belirlemenin mümkün olmadığını bildiren cevap kendisine
iletilmistir. Binbası Doğan, Cizre Bölge Jandarma Komutanlığından Muhsin Tas ile
ilgili tıbbi kayıtları ve transfer ayrıntıları hakkındaki bilgileri görmek istemistir. Bu
talep üzerine basvuranın, Nedim Kaya'nın, Albay Erol Tuna'nın ve daha önce Sırnak
Özel Operasyon Timi'nde görevli üç personelin ifadeleri alınmıstır. Muhsin Tas'ın
kendilerine teslim edilmediğini Albay Özarıcanlı'nın 9 Kasım 1993 tarihli olay tespit
tutanağındaki imzayı tanımasına rağmen, kod isimlerinin kimlere ait olduğunun
açıklanamayacağı belirtilmistir. Binbası Doğan bu bilgiler ısığında 12 Subat 1998
tarihli raporunda, 23. Jandarma Tugayı Özel Operasyon Grup Komutanlığı'ndan
görevlilerle birlikte Muhsin Tas'ın PKK sığınaklarının yerinin tespit edilmesi için
Gabar Dağlarına götürüldüğünü ve 9 Kasım 1993 tarihinde kaçtığının tespit
edildiğini belirtmistir. Nedim Kaya ve Süleyman Fidan'ın bu tespiti destekleyici
ifadeleri dayanak olarak kullanılmıstır. Albay Erol Tuna'nın, Tas’ı Sorgulama
Merkezi'ne göndermesine rağmen, raporda Muhsin Tas ile ilgili sorgulama
kayıtlarının varolmadığı belirtilmistir. Askeri personeldeki değisiklikler, kayıtların
düzgün tutulmaması ve kayıtların yokedilmesi gibi nedenlerle raporu hazırlayanların
kimliklerinin tespit edilemeyeceği sonucuna varılmıstır. Raporda, bu sartlar altında
dava açılmasının mümkün olmayacağı belirtilmistir.Đl idare kurulu bu sonuca
katılmıs ve yargılama süreci sona ermistir.
38. Sırnak Cumhuriyet Savcısı ve Sırnak Đl Đdare Kurulu tarafından atanan
jandarma memuru Binbası Doğan tarafından yürütülen sorusturmalar ile ilgili
belgeler, Komisyon'un delillerin toplanması islemlerini tamamladıktan ve tarafları
sözlü olarak görüslerini sunmaya davet ettikten sonra, 11 Ağustos 1998 tarihinde
Hükümet tarafından Komisyon'a sunulmustur. Bu belgeler, Muhsin Tas ile ilgili
olaylara karısan, özel operasyon timi personeline ait olası kimlik bilgilerini
içermektedir. 1996 yılında, olaylara karısan üç memurun kimliği hakkında
sorusturmayı yürüten yetkililerin bilgi sahibi olmasına rağmen, Hükümet, bu bilgiyi
Komisyona ya da Delegelere sunmamıstır; sunmus olsaydı Komisyon, sözlü
ifadelerini almak üzere, bu kisileri davet edebilirdi. Komisyon, bu bilginin delillerin
toplanması asamasında Hükümet tarafından sunulmaması nedeniyle, dava ile ilgili
olayları saptama görevinde Komisyona gerekli bütün kolaylıkları sağlamamasından
dolayı Hükümet'in Sözlesmenin eski 28. Maddesinin 1 (a) paragrafından doğan
sorumluluklarını yerine getirmediğini tesbit etmistir.
B. Hükümet'in Olaylar Hakkında Verdiği Bilgiler
39. Muhsin Tas 14 Ekim 1993 tarihinde PKK teröristleri ile girisilen silahlı bir
çatısma sırasında güvenlik güçleri tarafından tutuklanmıstır. Sorgulama sırasında
Muhsin Tas, Gabar Dağlarında PKK üyeleri tarafından kullanılan bazı sığınakların
yerini bildiğini söylemistir. Bu bilgi üzerine, bir arama grubu Muhsin Tas ile birlikte
dağlara gitmistir. Bu bölge daha çok PKK tarafından kullanılmaktadır. PKK ve
güvenlik güçleri arasında silahlı bir çatısma baslamıstır. Muhsin Tas bu çatısmadan
faydalanarak kaçmıs ve hemen ortadan kaybolmustur. Elleri kelepçeli değildir ve o
bölgeyi çok iyi bilmektedir. Kaçmasının ardından PKK'ya katılmıs olma olasılığı
çok yüksektir. Bacağı yaralı olduğu halde, kosabilecek durumdadır.
40. Muhsin Tas güvenlik güçlerinin elinden kaçtığı için Hükümet, Tas'ın halen
hayatta olduğunu kanıtlamanın kendi sorumluluğu olmadığını ve nerede olduğu
hakkında bilgisi olmadığını belirtmistir.
I.II. ĐLGĐLĐ ĐÇ HUKUK VE UYGULAMASI
41. Hukuka aykırı fillerle ilgili kurallar ve usuli islemler su sekilde
özetlenebilir.
A. A. Cezai Đslemler
42. Ceza Kanunu'na göre adam öldürmenin her türü (448-455. maddeler) ve
adam öldürmeye tesebbüs ile ilgili suçlar (61 ve 62. maddeler ) cezai suç teskil
ederler. Ayrıca bir devlet memurunun birine iskence veya kötü muamele yapması
(iskence hakkında 243. madde ve kötü muamele hakkında 245. madde) veya bir
kimseyi yasadısı olarak özgürlüğünden mahrum bırakmak (genel olarak 179. madde,
devlet memurları hakkında 181. madde) suç unsuru tasımaktadır.
43. Bu tür suçları teskil eden ve yetkililerin dikkatine sunulan fiiller veya
ihmaller hakkında hazırlık sorusturmasının yapılması sorumluluğu Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 151-153. maddeleri kapsamına girmektedir. Bu
tür suçlar, yetlililere ve güvenlik güçlerine olduğu kadar savcılıklara da bildirilebilir.
Sikayet yazılı veya sözlü yapılabilir. Sözlü olarak yapılması halinde yetkili bunu
kayıtlara geçirmelidir. (151. Madde).
Ölümün doğal yollardan gerçeklesmediği konusunda delil mevcutsa, olayla
ilgili olarak bilgilendirilen güvenlik güçleri üyeleri, savcıya veya ceza mahkemesi
yargıcına bunu bildirmek zorundadırlar (madde 152). Ceza Kanununun 235.
Maddesi gereğince, görevini ifa ederken islenen bir suçu polise veya savcılığa
bildirmeyen bir devlet memuru hapse mahkum edilir.
Cumhuriyet Savcısı, herhangi bir suretle bir suçun islendiği süphesine haiz
olduğu zaman kamu davası açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen
isin hakikatını arastırmaya mecburdur. (Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 153.
Maddesi ).
44. Sözkonusu olan terör suçları ise, Türkiye'de kurulan Devlet Güvenlik
Mahkemeleri ve savcıları yetkilidirler.
45. Süpheli kisinin devlet memuru olması ve suçun görevin ifa edilmesi
sırasında gerçeklesmesi durumunda hazırlık sorusturması bu asamada savcının
yetkilerini kisi açısından sınırlayan 1914 Memurin Muhakematı Kanunu'na göre
yürütülür. Böyle durumlarda hazırlık sorusturması yapmak ve lüzum- muhakeme
kararı vermek ilgili idare kurulunun (süphelinin statüsüne göre bölge veya il)
sorumluluğundadır. Lüzum-u Muhakeme kararı verildikten sonra sorusturma
yapmak savcının görevidir.
Kurulun kararına karsı Yüksek Đdare Mahkemesi’ne itiraz edilebilir. Men-i
muhakeme kararı verildiği taktirde dava otomatik olarak bu mahkemeye gönderilir.
46. Olağanüstü Hal Bölge Valisi'nin yetkileri hakkındaki 10 Temmuz 1987
tarihli Kanun Hükmünde Kararname'nin 4. Maddesinin (i) bendi gereğince, 1914
tarihli Kanun (bkz. yukarıdaki 45. prg.) valinin yetkisi altındaki güvenlik güçleri
üyelerine de uygulanır.
47. Süphelinin silahlı kuvvetlerin üyesi olması durumunda uygulanacak olan
kanun suçun niteliğine göre belirlenir. Đslenen suç 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu
bağlamında "askeri suç" niteliği tasıyorsa, cezai islemler kural olarak 353 sayılı
Askeri Mahkemelerin Kurulusu ve Đsleyisi Hakkında Kanuna göre yürütülür. Silahlı
kuvvetlerin bir üyesi adi bir suç islediği zaman hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunu uygulanır. (bkz. Anayasanın 145. maddesinin 1. paragrafı ve 353 nolu
Kanunun 9-14. maddeleri).
Askeri Ceza Kanunu silahlı kuvvetlerin bir üyesinin verilen emre uymamak
suretiyle bir kimsenin hayatını tehlikeye sokmayı askeri suç sayar. (89. Madde)
Böyle durumlarda sivil sikayetçiler, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nda
belirtilen yetkililere veya suçu isleyen kimsenin amirine sikayetlerini sunabilirler.
(bkz. yukarıdaki 43. prg)
A. B. Cezai Suçlardan Kaynaklanan Sivil ve Đdari Sorumluluk
48. 2577 sayılı Đdari Usül Kanunun 13. paragrafına göre yetkililerin bir fiili
nedeniyle zarara uğrayan kimseler ilgili suç islendikten bir yıl içinde ilgili
kimselerden tazminat talep etme hakkına sahiptir. Talebin tamamen veya kısmen
reddedilmesi ya da atmıs gün içinde cevap alınamaması halinde mağdur kimse idari
islemleri baslatabilir.
49. Anayasa'nın 125. maddesinin 1. ve 7. paragrafları söyledir:
"Đdarenin her türlü eylem ve islemlerine karsı yargı yolu açıktır…
Đdare, kendi eylem ve islemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür."
Bu hüküm, yetkililerin kusurunun ispatlanmasına gerek olmaksızın, Devletin
kamu düzenini ve güvenliğini sağlayamadığı, insanların hayatlarını veya mallarını
koruyamadığı kanıtlandığında ortaya çıkan sorumluluğunu belirler. Bu kurallar
gereğince yetkili otoriteler kimliği belirlenemeyen kimselerin eylemleri sonucunda
zarar gören kisilere tazminat vermekle sorumludurlar.
50. Yukarıda bahsedilen hükümden (bkz. prg. 49) kaynaklanan 16 Aralık 1990
tarihli 430 sayılı Kanun Hükmünde Karaname'nin 8. Maddesinin son cümlesi su
sekildedir:
"Bu Kanun Hükmünde Kararname ile Đçisleri Bakanına, Olağanüstü Hal Bölge
Valisine ve olağanüstü hal bölgesi dahilindeki il valilerine tanınan yetkilerin
kullanılması ile ilgili her türlü karar ve tasarruflarından dolayı bunlar hakkında
cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi
bir yargı merciine basvurulamaz. Kisilerin sebepsiz uğradıkları zararlardan dolayı
Devletten tazminat talep etme hakları saklıdır."
51. Borçlar Kanunu gereğince hukuka aykırı veya haksız bir fiilden dolayı
zarara uğrayan bir kimse maddi (41-46. maddeler) ve manevi zararlar için (47.
madde) dava açma hakkına sahiptir. Ceza Mahkemesinin sanığın suçu hakkındaki
bulguları ya da kararı Hukuk Mahkemelerini bağlamaz. (53. madde).
Ancak 657 nolu Devlet Memurları Kanununun 13. maddesine göre, kamu
hukuku kapsamına giren görevlerin ifa edilmesi sırasında devlet memurunun
sorumlu olduğu bir eylemden zarar gören kimse, devlet memuruna karsı değil,
amire karsı dava açabilir. (bkz. Anayasanın 125. maddesinin 5. bendi ve Borçlar
Kanunu'nun 55. ve 100. maddeleri). Ancak bu kat’i bir nitelik tasımamaktadır. Bir
fiilin hukuka aykırı ve haksız fill olduğu ve idari bir eylem niteliği tasımadığı tespit
edildiğinde, hukuk mahkemeleri isverenle ortak sorumluluk temelinde, mağdurun
yetkiliye karsı dava açma hakkı saklı kalmak kaydıyla ilgili devlet memuruna karsı
tazminat talebinde bulunabilmesi için izin verir (Borçlar Kanununun 50 maddesi).
HUKUK
1. MAHKEME'NĐN OLAYLARI DEĞERLENDĐRMESĐ
52. Mahkeme 1 Kasım 1998 tarihinden önce olayları tespit ve tayin etmenin
öncelikle Komisyon'un görevi olduğu seklindeki içtihatlarını hatırlatır. (Sözlesmenin
eski 28. maddesinin 1. paragrafı ve 31. maddeleri) Komisyon'un olaylarla ilgili
tespitlerinin Mahkeme'yi bağlamamasına ve kendisine sunulan belgelerin ısığında
kendi değerlendirmesini yapmakta özgür olmasına rağmen, Mahkeme sadece bazı
istisnai durumlarda bu konudaki yetkisini kullanır. (bkz. diğer kararlar arasında 16
Eylül 1996 tarihli Akdivar ve Diğerleri Türkiye'ye Karsı Kararı, Raporlar 1996- IV,
s. 1218, prg.. 78)
53. Hükümet, Komisyon'un, basvuranın sunmus olduğu belgelere gereğinden
fazla itibar gösterdiğini iddia etmistir. Ayrıca, Hükümet, itirafçıların ve sahitlerin
sundukları kanıtların güvenilir ve hatta inanılması mümkün olmadığı seklinde bir
değerlendirme yaptığı için Komisyon'u elestirmistir. Mahkeme, basvuranın
iddialarına destek veren ya da bu iddiaların güvenirliğine süphe düsüren unsurları
değerlendirme görevine büyük bir dikkatle yaklasan Komisyon'un, raporunda
tanıklarla ilgili Hükümet görüslerini dikkate aldığını gözlemlemistir. Mahkeme,
Hükümet'in bu sahitlerle ilgili ifadelerinin Komisyon Raporu'nda değerlendirmeye
alındığını gözlemlemistir. Bu sartlar altında Mahkeme, olayları Komisyon'un tespit
ettiği sekliyle kabul etmistir. (bkz. yukarıdaki paragraflar 11-38).
54. Olayları tespit etme ile ilgili güçlüklere ek olarak, Mahkeme,
Hükümet yetkililerince, kayıp olayı ve olaya karısma ihtimali yüksek olan özel
operasyon timi personeli ile ilgili olarak, Komisyon Delegelerine bilgi
sunulmadığının tespit edildiğini hatırlatmıstır.
Mahkeme, Sözlesmenin eski 25. maddesi ile kurulan (simdiki 34.
madde) bireysel basvuru sisteminin etkin bir sekilde islemesi için, sadece
basvuranların veya potansiyel basvuru sahiplerinin, yetkililerin herhangi bir baskısı
altında kalmadan Sözlesme organları huzurunda sikayetlerini sunabilmelerinin değil,
aynı zamanda basvuruların etkili bir biçimde değerlendirilmeleri için, ilgili
Devletlerin bütün kolaylıkları sağlamasının büyük önem tasıdığını belirtmistir. (bkz.
Komisyonun olayları tespit etme sorumluluğu ile ilgili Sözlesmenin eski 28.
maddesinin 1(a) paragrafı; su anda yerini Mahkeme'nin usuli islemleri ile ilgili 38.
madde almıstır). Mahkeme Komisyon'un talep ettiği bilgilerin zamanında
sunulmayısı ile ilgili olarak, Hükümet tarafından açıklama yapılmadığını
belirtmistir.(bkz Komisyon Raporunun 19,25,26,29, 181-3, 189 ve 195.
paragrafları). Bu gecikme önemli kanıtların elde edilmesini sağlayacak tanıkların
davet edilmesini engellemistir. Mahkeme, bu nedenle, Hükümet'in Sözlesmenin eski
28. maddesinin 1(a) paragrafından doğan olayları tespit etme görevinde Komisyon'a
gerekli kolaylıkları sağlama yükümlülüğünü yerine getirmediği seklindeki
Komisyon Raporu'ndaki tespiti onaylamaktadır.
II. SÖZLESME'NĐN 2. MADDESĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ
ĐDDĐASI
55. Basvuran, oğlunun gözaltında iken kaybolması konusuna yetkililerin
açıklama getirmemesinin yasama hakkını ihlal ettiğini ve oğlunun ölümünden
yetkililerin sorumlu olduğunu iddia etmistir. Ayrıca ölümün hangi sartlar altında
meydana geldiği konusunda etkili bir sorusturma yapılmadığından sikayetçi
olmustur. Sözlesmenin 2. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmistir:
1. Herkesin yasama hakkı kanunla korunur. Kanunun ölüm cezası ile
cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın yerine
getirilmesi dısında hiç kimse kasten öldürülemez.
2. Öldürme, asağıdaki durumlardan birinde kuvvete basvurmanın kesin
zorunluk haline gelmesi sonucunda meydana gelmisse, bu maddenin ihlali suretiyle
yapılmıs sayılmaz:
a) Bir kimsenin kanun dısı siddete karsı korunması;
b) Kanuna uygun olarak tutuklama yapılması veya kanuna uygun olarak
tutuklu bulunan bir kisinin kaçmasının önlenmesi;
c) Ayaklanma veya isyanın, kanuna uygun olarak bastırılması".
56. Hükümet bu iddialara itiraz etmistir. Komisyon gözaltında iken
kaybolan Muhsin Tas'ın hayatını yitirmesi ve ölümünün hangi sartlar altında
meydana geldiği konusunda etkili bir sorusturma yapılmaması nedeniyle,
Sözlesmenin 2. maddesinin ihlal edildiği görüsündedir.
A. Tarafların sunduğu görüsler
57. Basvuran, bir kisi yetkililerin kontrolü altında gözaltına alındığında,
Devlet'in ilgili kisinin hayatını koruma altına alması gerektiğini veya ölümün
meydana geldiği sartlar hakkında mantıklı bir açıklama sunması gerektiğini, bunu
sağlayamadığı takdirde yasama hakkını koruma altına alma sorumluluğunun ihlal
edildiğini ifade etmistir. Basvuranın oğlunun resmi makamlarca gözaltına alınması
ve oğlunun akıbeti konusunda basvurana ayrıntılı bilgi verilmemesi, Devlet'in ilgili
kisinin yasama hakkını koruma altına alma sorumluluğunu yerine getirmediğini
ortaya koymustur.
58. Basvuran, ayrıca oğlunun ölümünün gözaltına altında gerçeklestiği ya da
oğlunun öldüğü sonucuna varmak için yeterli kanıt varolduğu için Devletin ölüm ile
ilgili olarak sorumlu tutulması gerektiğini ifade etmistir. Basvuran, Avrupa
Đskenceyi Önleme Komitesi'nin tespitlerine, gözaltında iskencenin sık rastlanan bir
durum olduğuna, bu süre içinde meydana gelen kayıp olaylarına (1993 yılında 44
kisinin kayıp olduğu rapor edilmistir) ve sözkonusu kayıplar hakkında etkili
sorusturma yapılmamasına gönderme yapmıstır. Ayrıca, oğlunun ismi gözaltı
kayıtlarına geçirilmediği için basına gelenler hakkında belge mevcut değildir.
Hükümet, basvuranın oğlunun kaçtığını iddia eden raporu imzalayan üç görevlinin
kimliğini tespit edememistir. Ayrıca raporu savunmak için Hükümet'in gösterdiği
itirafçıların sunduğu ifadeler tutarsız ve çeliskilidir.
59. Son olarak basvuran Komisyon'un bulgularına katılarak yetkililerin oğlunun
ölümü hakkında derhal, etkili ve yeterli bir sorusturma yürütmediğini belirtmistir.
Cizre Cumhuriyet Savcısı basvuranın oğlunun öldürüldüğü yolundaki korkularına
cevap vermemis ve olayın üzerinden iki yıl geçene kadar sorusturma
baslatılmamıstır. Sorusturma, bağımsız olarak nitelendirilemeyen Đl Đdare Kurulu'nca
devralınmıs ve ne olay ne de kaçıs olayı ile bağlantılı görevlilerin kimlikleri tespit
edilmistir.
60. Hükümet, basvuranın, oğlunun gözaltında iken öldüğü iddiasını kanıtlarla
desteklemediğini belirtmistir. Muhsin Tas güvenlik güçlerinden kaçtığında
hayattadır. Gabar Dağı yöresini iyi biliyordur ve bu yüzden askerleri o yöne çekerek
iklim, arazi kosulları ve çatısmadan yararlanarak kaçmayı basarmıstır. Bunu Nedim
Kaya ve Süleyman Fidan isimli tanıklar açıklamıslardır ve kaçağın hala hayatta
olduğunu ispatlamak yetkililerin görevi değildir. Kaçtığı için, ilgili kisinin nerede
olduğu hakkında yetkililerin bilgi vermesi mümkün değildir.
61. Hükümet, yetkili cumhuriyet savcılarının gerekli sorusturmayı yürüttüğünü
belirtmistir. Ancak, basvuru sahibi iddialarını kanıtlayamadığı için sorusturmalara
devam edilmemistir.
B. Muhsin Tas'ın Ölümü Đle Đlgili Devlet Sorumluluğu
62. Mahkeme, Komisyon'un olaylarla ilgili bulgularını (prg. 54); Muhsin Tas'ın
14 Ekim 1993 tarihinde gözaltına alındığını, bu tarihten sonra nerede tutulduğu
hakkında belge mevcut olmadığını ve Nedim Kaya ve Süleyman Fidan isimli
itirafçıların Muhsin Tas'ın güvenlik güçlerinden kaçtığı seklindeki ifadelerin
güvenilmez olduğunu kabul etmistir. Bu sartlar altında, basvuranın da belirttiği gibi
sorumlu Devletin yetkililerinin Sözlesme'nin 2. maddesine göre yasama hakkını
koruma altına alma yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği sorusu gündeme
gelmektedir..
63. Mahkeme daha önce, bir kimsenin sağlıklı olarak gözaltına alındığı ve
serbest bırakıldığında vücudunda bir takım darp izleri mevcutsa Sorumlu Devletin
bu izlerin nasıl olustuğunu açıklama yükümlülüğü olduğuna aksi takdirde
Sözlesmenin 3. maddesinin ihlalinin sözkonusu olacağına karar vermistir. (bkz. 27
Ağustos 1992 tarihli Tomasi Fransa Kararı, Dizi A, no 241-A, prg. 108-111, 4
Aralık 1995 tarihli Ribitsch Avusturya Kararı, Dizi A, no 336, prg.34 ve AĐHM
1999 prg. 877de yayınlanacak olan 28 Temmuz 1999 tarihli Selmouni Fransa'ya
Karsı Kararı). Yetkililerin gözaltındaki bir kimseye uygulanan muamele konusunda
bilgi verme sorumluluğu, sözkonusu kimse ölmüsse daha kuvvetlidir. Yetkililerin,
cesedin bulunamadığı durumlarda yeterli bir açıklama sunmamasının, 2. madde
bağlamında bazı problemleri ortaya çıkarıp çıkarmayacağı dava sartlarına özellikle
de sözkonusu kimsenin gözaltında öldüğü sonucuna varmak için yeterli somut
kanıtların varlığına bağlıdır. (bkz, AĐHM 1999'da yayınlanacak olan 8 Temmuz
1999 tarihli Çakıcı Kararı, prg.85, AĐHM 2000'de yayınlanacak olan 9 Mayıs 2000
tarihli Ertak/Türkiye Kararı, prg. 131 ve AĐHM 2000'de yayınlanacak olan 13
Haziran 2000 tarihli Timurtas/Türkiye Kararı 82-86. paragraflar).
64. Bu bağlamda sözkonusu kimse gözaltına alındıktan sonra geçen zaman
gözönüne alınması gereken önemli bir faktördür. Kabul edilmelidir ki gözaltındaki
kimseden haber alınamadan geçen süre nekadar uzun olursa, bu kimsenin ölmüs
olma olasılığı da o kadar yüksektir. Bu yüzden, uzun süre geçmesi, ilgili kimsenin
öldüğü sonucuna varmadan önce, ölüm ile ilgili kanıtlara verilmesi gereken önemi
belli bir dereceye kadar etkiler. Sözlesmenin 5. maddesini ihlal edecek surette
gözaltına alınmayı asan konular ortaya çıkabilir. Böyle bir yorum Sözlesmenin 2.
maddesi aracılığıyla yasama hakkının etkili bir sekilde güvence altına alınması ile
uyum içindedir (bkz. diğer kararlar arasında yukarıda değinilen Çakıcı Kararı, prg.
86).
65. Basvuranın oğlu 14 Ekim 1993 tarihinde gözaltına alınmıs olmasına
rağmen, hiç bir gözaltı kayıt defterine kayıt yapılmamıs ve Tas'ın nerede gözaltında
tutulduğuna dair hiç bir inanılır belge sunulamamıstır. Tas kursunla dizinden
yaralanmıs olmasına rağmen, yakalandığı tarihte Sırnak Askeri Hastanesi'nde Dr.
Can tarafından muayene edildikten sonra tedaviye devam edildiğini gösteren
herhangi bir kayıt da yoktur. Bir ay sonra basvuran 18 Kasım 1993 tarihinde oğlu ile
ilgili haber alabilmistir; oğlunun 9 Kasım 1993 tarihinde Gabar Dağlarında
yürütülen bir operasyon sırasında güvenlik güçlerinden kaçtığı kendisine
bildirilmistir. Bu iddia kod isim kullanan üç memur tarafından hazırlanan bir
güvenilir bir kanıtla ispatlanamamıs bir rapora dayanmaktadır; sözkonusu üç
memurun kimliği tespit edilememistir.
66. Mahkeme, Muhsin Tas'ın nerede gözaltına alındığına dair belge
olmamasından ve Hükümet'in Muhsin Tas'ın akibeti hakkında yeterli ve makul bir
açıklama sunmamasından kuvvetli sonuçlar çıkarmıstır. Ayrıca 1993'te
güneydoğudaki durum gözönüne alındığında, bir kimsenin bu sekilde gözaltına
alınmasının hayati tehlike içerdiği gözardı edilemez. Mahkeme, bu dava ile ilgili
olayların gerçeklestiği dönemde güneydoğu bölgesinde güvenlik güçlerinin
eylemlerinden dolayı sorumlu tutulmayıslarının ceza hukukunun sağladığı
korumanın etkinliğindeki eksiklikten kaynaklandığını son iki kararında da
belirtmistir. (bkz. her ikisi de AĐHM 2000'de yayınlanacak olan 28 Mart 2000 tarihli
Kılıç/Türkiye Kararı, prg. 75 ve 28 Mart 2000 tarihli Mahmut Kaya/Türkiye Kararı,
prg. 98).
67. Yukardaki nedenlerden dolayı Mahkeme, Muhsin Tas'ın güvenlik
güçlerince gözaltına alınmasının ardından öldüğünü tespit etmistir. Devlet,
sözkonusu kisinin ölümünden sorumludur. Yetkililerin Muhsin Tas gözaltında iken
basına gelenler konusunda bilgi vermemesi ve görevlilerin silah kullanmaları
konusunda haklı bir sebep göstermemeleri nedeniyle, ölüm ile ilgili sorumluluk
Devlet'e aittir. (bkz. Çakıcı Kararı, loc.cit., prg. 87).Bu sebeple Sözlesme'nin 2.
maddesi ihlal edilmistir.
C. Muhsin Tas'ın Ölümü Hakkındaki Sorusturmanın Yetersizliği Đddiası
68. Mahkeme, yasama hakkını koruma altına alma sorumluluğu ile ilgili
Sözlesmenin 2. maddesinin "kendi yetki alanları içinde bulunan herkese bu
Sözlesme'nin 1. bölümünde açıklanan hak ve özgürlükleri tanırlar" seklindeki
1.madde ile birlikte ele alındığında, sözkonusu sorumluluğun, kisiler kuvvet
kullanımı sonucu öldürüldüğünde etkili bir resmi sorusturmanın yürütülmesini
gerekli kıldığını hatırlatmıstır.(bkz. mutatis mutandis, 27 Eylül 1995 tarihli McCann
ve Diğerleri/Đngiltere Kararı, Dizi A, no 324, s.49, prg. 161 ve 19 Subat 1998 tarihli
Kaya/Türkiye Kararı, Raporlar 1998-I, prg. 105).
69. Bu davada, Mahkeme, basvuranın oğlunun gözaltında iken öldürüldüğü
yönündeki endiselerini içeren dilekçelerine karsı, Cizre Savcısının sorusturma
baslatmadığını hatırlatmıstır. Hükümet'in, savcıdan temelsiz bir iddiayı
sorusturmasının beklenemeyeceğini belirtmis olmasına rağmen, Mahkeme, sorumlu
yetkililerin gözaltındaki kimselerin, yasa ile belirlenen güvencelerden
faydalanmalarını sağlaması gerektiği görüsündedir. Ağır bir suç islediğinden süphe
duyulan gözaltındaki bir kimsenin "kaybolduğu" seklindeki güvenlik güçlerinin
raporuna tepki verilmemesi bu sorumluluk ile bağdasmamaktadır.
70. Sorusturmanın, kaçıs olayına karısan kimselerin kimliklerinin tespit
edilmesine çalısan Sırnak Savcısı tarafından olayların üzerinden iki yıl geçtikten
sonra baslatıldığı doğrudur. Ancak, yaklasık dokuz ay sonra yetki, sorusturmaya
devam etmesi için bir müfettis atayan Đl Đdare Kurulu'na geçmistir. Sorusturma
sonucunda olaya karısan görevlilerin kimliklerinin tespit edilmesinin mümkün
olmadığı belirtilmistir. Komisyon, sorusturma baslatmak için birkaç önemli adım
atılmasına rağmen, aynı kararlılıkla devam edilmediğini saptamıstır. Örneğin,
Muhsin Tas'ın yakalanmasında görev alan jandarma memurlarının ifadeleri
alınmamıs ve sorgulamayı yapan personelin ifadelerinin alınması için girisimde
bulunulmamıstır. Gabar Dağlarında yürütülen operasyona katılan personelin
kimliklerini belirleyememe durumunda ortaya çıkan çeliskili iddialar ve üç görevli
tarafından yapılan itirazlar sorusturmayı daha fazla derinlestirmeden kabul
edilmistir.
71. Mahkemenin sorusturma ile ilgili değerlendirmesi Komisyonun yaptığı
değerlendirme ile aynıdır. Mahkeme, daha önce verdiği birçok kararda, yasadısı
öldürme iddiaları ile ilgili sorusturmaların Đl Đdare Kurulları tarafından
yürütülmesinin sorusturmanın mağdurun yakın akrabalarının da katılım
sağlayabileceği bağımsız bir organ tarafından yürütülmesi gerekliliği ile ters
düstüğünü saptamıstı; Đl Đdare Kurulu idari olarak güvenlik güçlerinden sorumlu
olan Valiye bağlı üyelerden olusmaktadır. (bkz. 27 Temmuz 1998 tarihli
Güleç/Türkiye Kararı, Raporlar 1998-IV, s. 1732-33, prg. 80-81 ve 1999
Raporlarında yayınlanacak olan 20 Mayıs 1999 tarihli Oğur/Türkiye Kararı, prg. 91-
92).
72. Daha önce anlatılanların ısığı altında Mahkeme, basvuranın oğlunun
kaybolması hakkında yürütülen sorusturmanın etkili ve yeterli olmadığını ve
Devletin yasama hakkını koruma altına alma sorumluluğunu yerine getirmediğini
tespit etmistir. Bu nedenle 2. maddenin bu bağlamda da ihlal edildiğini tespit
etmistir.
III. SÖZLESMENĐN 3. MADDESĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI
A. A. Muhsin Tas Hakkında
73. Basvuran, oğlunun Sözlesme'nin asağıda ifadesini bulan 3. maddesine aykırı
bir uygulamanın mağduru olduğundan sikayetçi olmustur.
"Hiç kimse, iskenceye, insanlık dısı, ya da onur kırıcı ceza ve islemlere tabi
tutulamaz".
74. Basvuran, ilk olarak oğluna tıbbi müdahale yapılmadığı ikinci olarak da
kimseyle görüstürülmeksizin 15 veya 26 gün boyunca gözaltında tutulduğu için bu
maddenin ihlal edildiğini belirtmistir.
75. Hükümet, davanın bu kısmı ile ilgili görüs sunmamıstır.
76. Mahkeme, basvuranın oğlunun Cizre Devlet Hastanesi'ne götürüldüğü ve
Sırnak Askeri Hastanesi'nde uzman doktor tarafından tedavi gördüğü için etkili bir
tıbbi müdahalede bulunulduğunu gözlemlemistir. Daha sonra uygulanan tedavilerle
ilgili kayıt tutulmaması Sözlesmenin 3. maddesine aykırı bir müdahaleye tabi
tutulduğu sonucuna varmak için yetersiz bir temel olusturmaktadır seklindeki
Komisyon görüsünü paylasmaktadır. Ayrıca bu hüküm bağlamında Muhsin Tas'ın
kimseyle görüstürülmeksizin gözaltında tutulmasının üzerinde yarattığı etki
hakkında saptamalarda bulunmanın uygun olmayacağı görüsündedir.
Bu sebeple Mahkeme Sözlesmenin 3. maddesinin ihlal edilmediği sonucuna
varmıstır.
A. B. Basvuran Hakkında
77. Basvuran, Mahkeme'den oğlunun kaybolusunun Sözlesmenin 3. maddesine
aykırı olarak, insanlık dısı bir muamele olusturacak derecede sıkıntıya maruz
bıraktığı seklindeki Komisyon bulgusunu onaylamasını talep etmistir.
78. Hükümet, Muhsin Tas kaçtığı için oğlunun kaybolusunun Hükümetin
sorumluluğu altında olmadığını belirtmis ve basvuranın iddialarını reddetmistir.
79. Mahkeme, basvuranın oğlunun gözaltında iken kaybolması ile ilgili 25
Mayıs 1998 tarihli Kurt kararında (bkz. 25 Mayıs 1998 tarihli Kurt/Türkiye Kararı,
Raporlar 1998-III, s.1187-88, prg. 130-34), davanın özel sartlarına bağlı olarak, 3.
maddenin ihlal edildiği kararına vardığını gözlemlemistir. Özellikle hakları ihlal
edilen bir mağdurun annesi olduğuna ve çektiği sıkıntı ve üzüntü karsısında
yetkililerin kayıtsız kaldığına değinmistir. Ancak Kurt davası "kayıp bir kimsenin"
aile bireylerinden birinin, 3. maddeye aykırı bir muamelenin mağduru olduğu
seklinde genel bir kural ortaya koymamaktadır.
Bir aile bireyinin mağdur olup olmaması, basvuranın çektiği sıkıntı ve üzüntüye
farklı bir boyut kazandıran bazı özel faktörlerin varlığına bağlı olacaktır. Aile
bağlarının yakınlık derecesi de önem kazanmaktadır. Bu bağlamda, aile çocuk
bağına özel bir önem verilecektir, bireyin söz konusu olaylara ne kadar tanık olduğu,
kayıp kisi hakkında bilgi edinmek için gösterdiği çaba ve bu çabalara karsılık
yetkililerin ne sekilde cevap verdiği önemlidir. Mahkeme, böyle bir ihlalin özünü,
aile bireyinin kaybolusunun değil, kayıp olayı yetkililerin dikkatine sunulduğunda
gösterdikleri tepkinin olusturduğunu vurgulamıstır. Bu bağlamda söz konusu
kimsenin yakını, yetkililerin olay karsısında gösterdikleri tepkiden dolayı doğrudan
mağdur olduğunu iddia edebilir. (bkz. 1999 raporlarında yayınlanacak olan 8
Temmuz 1999 tarihli Çakıcı/Türkiye Kararı, prg.98-99).
80. Bu davada basvuran kayıp kisinin babasıdır. Oğlunun gözaltına alındığını
ve yaralandığını duyar duymaz Cizre'ye gitmis ve bir ay boyunca bilgi almaya
çalısmıstır. Savcıya basvurmus, Cizre ve Sırnak Jandarma Komutanlığı'nda oğlunu
görmek için tesebbüste bulunmustur. Bir ay sonra savcı oğlunun kaçtığını bildirmis
ve basvuranın, oğlunun gözaltında iken öldürüldüğü seklindeki korkuları savcıyı
sorusturma baslatmak için harekete geçirmemistir. Mahkeme, basvuranın bu nedenle
Sözlesmenin 3. maddesine aykırı olarak yetkililerin fiilleri nedeniyle mağdur
olduğunu iddia edebileceğini tespit etmistir.
IV. SÖZLESMENĐN 5. MADDESĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI
81. Basvuran, oğlunun gözaltında iken kaybolmasının Sözlesmenin asağıda
verilen 5. maddesinin bir çok açıdan ihlal edilmesine neden olduğu konusunda
sikayetçi olmustur.
1. Herkesin kisi özgürlüğüne ve güvenliğine hakkı vardır. Asağıda belirtilen
haller ve ve yasada belirtilen yollar dısında hiç kimse özgürlüğünden yoksun
bırakılamaz.
a)Kisinin yetkili mahkeme tarafından mahkum edilmesi üzerine usulüne uygun
olarak hapsedilmesi;
b) Bir mahkeme tarafından, yasaya uygun olarak verilen bir karara
riayetsizlikten dolayı veya yasanın koyduğu bir yükümlülüğün yerine getirilmesini
sağlamak için usulüne uygun olarak yakalanması veya tutulu durumda
bulundurulması;
c) Bir suç islediği hakkında geçerli süphe bulunan veya suç islemesine ya da
suçu isledikten sonra kaçmasına engel olmak zorunluluğu inancını doğuran makul
nedenlerin bulunması dolayısıyla, bir kimsenin yetkili merci önüne çıkarılmak üzere
yakalanması veya tutulu durumda bulundurulması…
2. Yakalanan her kisiye yakalama nedenleri ve kendisine yöneltilen her türlü
suçlama en kısa zamanda ve anladığı bir dille bildirilir.
3. Bu maddenin 1.c fıkrasında öngörülen kosullar uyarınca yakalanan veya
tutulu durumda bulunan herkes hemen bir yargıç veya adli görev yapmaya yasayla
yetkili kılınmıs diğer bir görevli önüne çıkarılır, kendisinin makul bir süre içinde
yargılanmaya veya adli kovusturma sırasında serbest bırakılmaya hakkı vardır.
Salıverilme, ilgilinin durusmada hazır bulunmasını sağlayacak bir teminata
bağlanabilir.
4. Yakalama veya tutuklu durumda bulunma nedeniyle özgürlüğünden yoksun
kılınan herkes, özgürlük kısıtlamasının yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre
içinde karar vermesi veya yasaya aykırı görülmesi halinde kendisini serbest
bırakması için bir mahkemeye basvurma hakkına sahiptir.
5. Bu madde hükümlerine aykırı olarak yapılmıs bir yakalama veya tutulu
kalma isleminin mağduru olan herkesin tazminat istemeye hakkı vardır".
82. Basvuran, Muhsin Tas yakalandıktan sonra basına gelenler konusunda
yetkililerin güvenilir bilgi vermediğini ve kaybolmasından yetkililerin sorumlu
olduğunu ifade etmistir. Gözaltı ile ilgili bilgilerin kayıtlara geçirilmemesi ve gözaltı
süresi içinde gerçeklesen olaylar hakkında etkili ve yeterli bir sorusturma
yapılmaması gerekli güvencelerin sağlanmadığını ortaya koymaktadır. Ayrıca,
Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen 30 günlük gözaltı süresi ile ilgili olarak,
yargılama öncesindeki sözkonusu kisinin yakınlarına haber verilmeksizin geçen
sürenin uzunluğu nedeniyle 5. maddenin 3. paragrafının, bu süre içinde bir mahkeme
tarafından gözaltının yasal olduğunu iliskin kararın alınamaması nedeniyle 5.
maddenin 4. paragrafının ve bu ihlaller karsılığında tazminat alması mümkün
olmadığı için 5. maddenin 5. paragrafının ihlal edildiğini iddia etmistir.
83. Hükümet, Cizre ve Sırnak savcılarının basvuranın iddiaları hakkında
sorusturma yürüttüğünü belirtmistir. Ancak somut delil olmadığı için ve basvuran
iddialarını kanıtlayamadığı için sorusturmaya devam edilmemistir.
84. Mahkeme içtihatları, bireylerin yetkililer tarafından keyfi olarak gözaltına
alınmasına karsı güvence sağlamak için 5. madde kapsamındaki hakları
vurgulamıstır. Bu bağlamda özgürlüğün kısıtlanmasının, kisinin keyfi olarak
gözaltına alınmasını engellemek için, sadece ulusal kanunlarla değil, 5. madde ile
de uyumlu olması gerektiğini tekrarlamıstır. 5. Madde, bir kisinin keyfi olarak
gözaltına alınması riskini asgariye indirmek için özgürlüğün kısıtlandığı hallerde bu
konunun bağımsız yargı tarafından inceleneceğini ve yetkililerin güvenilirliğini
garanti etmek amacıyla kisilere birçok haklar sağlar. Bir kimsenin yakınlarına bilgi
verilmeksizin gözaltına alınması sözkonusu güvencelerin reddedildiğini ve 5.
maddenin ihlal edildiğini ortaya koyar. Yetkililerin kendi kontrolleri altındaki
kimselerden sorumlu oldukları gözönüne alınırsa, 5. madde kaybolma tehlikesine
karsı etkili tedbirler almayı ve bir kimsenin gözaltına alındıktan sonra kaybolduğu
iddiaları karsısında etkili ve yeterli bir sorusturma yapmayı gerekli kılar. (Kurt, loc
cit., s. 1184-85, prg. 122-125; Çakıcı, loc cit., prg. 104).
85. Mahkeme, 2. madde ile ilgili saptamalarının, Muhsin Tas'ın gözaltına
alınmasının 5. maddenin ihlalini ortaya koyduğu hakkında süpheye yer vermediğini
belirtmistir. 14 Ağustos 1993 tarihinde Cizre'de jandarmalar tarafından yakalanmıs
ve aynı gün Sırnak'a transfer edilmistir. Yetkililer bu tarihten sonra basvuranın
oğlunun bulunduğu yer ve akıbeti konusunda makul bir açıklama
sunamamıslardır.Basvuranın iddiaları hakkında yetkililer tarafından yürütülen
sorusturmanın ne yasal süresi içinde tamamlandığı ne de etkili olduğu söylenebilir.
Mahkeme, Muhsin Tas'ın gözaltında tutulduğu sürelerle ilgili bilgilerin resmi
kayıtlara girilmeyisi konusuna ağırlık vermistir. Doğru ve güvenilir bilgilerin
kayıtlara geçirilmesi, keyfi olarak gözaltına alınmalara karsı vazgeçilmez bir
güvence sağlamaktadır, bu sorumluluğun yerine getirilmemesi ise özgürlüğün
kısıtlanmasından sorumlu olanların gözaltındaki kisinin akibeti konusunda hesap
vermekten kaçmalarına yolaçmaktadır. (bkz. Kurt/Türkiye Kararı, loc. cit, prg. 125).
86. Mahkeme, Muhsin Tas'ın gözaltı süresinin 14 Ekim 1993 tarihinden sonra
Cizre Cumhuriyet Savcısı tarafından iki kere onbes gün süreyle uzatıldığını
gözlemlemistir. Sözlesmenin 5. maddesinin 3. paragrafına göre serbest bırakmak ve
yargıç önüne çıkarmak için tanınan dört günlük süre sadece istisnai durumlarda
asılabilir. (bkz. örn. 29 Kasım 1988 tarihli Brogan ve Diğerleri Birlesik Krallığa
Karsı Kararı, Dizi A, no 145-B, s. 33, prg. 62; 26 Mayıs 1993 tarihli Brannigan ve
McBride Kararı, Dizi A, no. 258-B, s. 49-50, prg. 43 ve 18 Aralık 1996 tarihli
Aksoy/Türkiye Kararı, Kararlar 1996- IV, s. 2282-84, prg. 76-84). 30 günlük gözaltı
süresi Sözlesmenin hem 5. maddesinin 3. paragrafına hem de 4. paragrafına
aykırıdır, ayrıca bu ihlaller nedeniyle tazminat verilmemesi 5. maddenin 5.
paragrafına aykırıdır.
87. Mahkeme, Muhsin Tas'ın 5. madde ile sağlanan güvencelerden yoksun
olarak gözaltında tutulduğu ve bu madde ile sağlanan özgürlük ve güvenlik hakkının
ihlal edildiği sonucuna varmıstır.
V. SÖZLESMENĐN 13. MADDESĐNĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI
88. Basvuran etkili bir iç hukuk yolundan faydalanamadığı için Sözlesmenin
asağıda ifadesini bulan 13. maddesinin ihlal edildiğini iddia etmistir:
"Bu Sözlesme'de tanınmıs olan hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, ihlal fiili
resmi görev yapan kimseler tarafından bu sıfatlarına dayanılarak yapılmıs da olsa,
ulusal bir makama etkili bir basvuru yapabilme hakkına sahiptir".
89. Basvuran, Komisyon'un bulgularını benimseyerek oğlu ve kendisi ile ilgili
iç hukuk yollarından faydalanamadığı konusunda sikayetçidir. Savcıların, güvenlik
güçlerinin, Đdare Kurulu tarafından atanan sorusturma memurunun ve Đdare
Kurulu'nun olaylara yaklasım tarzına değinmistir. Basvuran, Sözlesmenin 13.
maddesinin gözaltında kaybolma iddialarına karsı yetkililerin sorumlu tutulmasını
gerektirdiğini belirtmektedir.. Bu dava yetkililerin dokunulmazlıklardan
faydalandıklarını ve basarısızlıkların sistematik ve sistemle ilgili olduğunu ortaya
koymaktadır.
90. Hükümet, gerekli bütün sorusturmaların yapıldığını, ancak eldeki kanıtların
basvuranın iddialarını kuvvetlendirmediğini teyit etmistir.
91. Mahkeme, Sözlesme'nin 13. maddesinin Sözlesme hak ve özgürlüklerini
daha etkili kılmak için ulusal düzeyde bir iç hukuk yolunun varlığını gerektirdiğini
tekrarlamıstır. Böylece 13. madde, ulusal bir hukuk yolu hükmünün bu türdeki
sikayetlerle ilgilenmesini ve Sözlesmeci Devletlerin Sözlesme ile ilgili
sorumluluklarına uyum tarzları konusunda belli bir takdir yetkisine sahip olmalarına
rağmen, uygun tazmini sunmasını gerekli kılmaktadır. 13. madde bağlamındaki
sorumluluğun boyutu sikayet konusuna göre çesitlilik kazanmaktadır. 13. madde ile
gerekli kılınan hukuki yol etkili olmalı ve uygulanması haksız bir sekilde Sorumlu
Devletin yetkililerinin ihmalleri veya fiilleri nedeniyle engellenmemelidir. (bkz.
yukarıda bahsedilen Çakıcı Kararı, loc cit, prg. 112, ve bahsedilen diğer kararlar).
Mahkeme, daha önceki davalarda, bir kimsenin akrabalarının sözkonusu kisinin
yetkililerin kontrolündeyken kaybolduğunu iddia ettikleri hallerde, 13. Maddenin
tazminat ödenmesini ve sorumluların kimliklerinin tespit edilip cezalandırılmalarını
sağlayacak sekilde etkili ve yeterli bir sorusturmanın yürütülmesini ve akrabaların
sorusturma prosedürüne etkin bir sekilde katılmalarını gerekli kıldığı seklinde karara
varmıstır. (bkz. Kurt Kararı, loc cit, prg. 140 ve 2 Eylül 1998 tarihli Yasa/Türkiye
Kararı, Raporlar 1998- VI, s. 2442, prg. 114).
92. Mahkeme dava ile ilgili olaylara dönerek, basvuranın, oğlunun gözaltına
alınmasının ardından kaybolduğu seklindeki iddiasının tartısılması gerekliliğinin
süphesiz olduğunu saptamıstır. Ayrıca, Mahkeme, yetkililerin basvuranın oğlunun
yasama hakkını koruma altına alma sorumluluğunu yerine getirmediğini ve bir
önceki paragrafta belirtildiği gibi etkili bir iç hukuk yolundan faydalanması
gerektiğini tesbit etmistir.
93. Yetkililerin, basvuranın oğlunun kaybolduğu iddiası hakkında sorusturma
açma yükümlülüğü vardı. Ancak 13. maddenin gerektirdiği sekilde etkili bir
sorusturma yapılmamıstır. Daha önce belirtilen sebeplerden dolayı, (bkz. 68-72.
paragraflar), Sözlesmenin 13. maddesine uygun olarak, etkili bir cezai sorusturma
yapıldığı söylenemez, bu maddenin gereklilikleri 2. maddenin yüklediği sorusturma
yapma yükümlülüğünden daha genis kapsamlıdır. (bkz. yukarıda değinilen Kaya
Kararı, s. 330-31, prg. 107). Mahkeme bu nedenle basvuranın, oğlunun kaybolması
ve ölmesi ile ilgili olarak tazminat talebine cevap verebilecek etkili bir iç hukuk
yolundan faydalanamadığını tespit etmistir.
Bu nedenlerle 13. madde ihlal edilmistir.
VI. 18. MADDENĐN ĐHLAL EDĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI
94. Basvuran gözaltı ve sorgulama ile ilgili kayıtlara girilmemesinin,
yetkililerin sağlanan ulusal güvencelere müdahale ettiğini ve Hükümet'in
Sözlesmenin asağıda ifadesini bulan 18 maddesine ve hukuk kurallarına aykırı
olarak gücü kötüye kullanmaktan sorumlu olduğunu iddia etmistir.
"Bu Sözlesmenin hükümleri gereğince, sözü edilen hak ve özgürlüklere
getirilen sınırlamalar ancak öngörülen amaçlar için uygulanabilir".
95. Hükümet, bu sikayet hakkında görüs sunmamıs, Komisyon ise bu hükümle
ilgili ihlal tespit etmemistir.
96. Yukarıda sözü edilen bulgulara bağlı olarak, Mahkeme, bu sikayeti ayrıca
incelemeye gerek görmemistir.
VII. SÖZLESMENĐN 2. VE 13. MADDELERĐNĐN ĐHLALĐNĐN
YETKĐLĐLERCE GENEL BĐR UYGULAMA HALĐNE GETĐRĐLDĐĞĐ ĐDDĐASI
97. Basvuran süpheli ölümlerle ilgili yetersiz sorusturmaların, 2. ve 13.
maddelerin ihlallerinin ağırlasmasına neden olan etkili iç hukuk yollarının
sunulmayısının Türkiye'de resmi olarak hosgörülen genel bir uygulama olduğunu ve
oğlu ile kendisinin bu uygulamadan dolayı mağdur olduğunu belirtmistir.
Komisyonun ve Mahkemenin bu maddelerle ilgili ihlal tespit ettiği güneydoğu ile
ilgili davalara gönderme yaparak, yetkililerin ciddi insan hakları ihlallerini ve iç
hukuk yollarını reddettiklerini belirtmistir.
98. Sözlesmenin 2. ve 13. maddeleri ile ilgili bulguları bağlamında, Mahkeme,
bu davada yerine getirilmediği tespit edilen gerekliliklerin, yetkililerce benimsenen
uygulamanın bir parçası olup olmadığı konusunu incelemeye gerek olmadığına karar
vermistir.
VIII. SÖZLESMENĐN 41. MADDESĐNĐN UYGULANMASI
99. Sözlesmenin 41. maddesi asağıda verilmistir:
"Mahkeme isbu Sözlesme ve protokollarının ihlal edildiğine karar verirse ve
ilgili Yüksek Sözlesmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi
edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun bir surette, zarar
gören tarafın tatminine hükmeder".
A. Zararlar
100. Basvuran, Hükümet'in, oğlunun akıbeti, mezarının yeri hakkında bilgi
vermemesi ve bu sekilde oğlunu istediği yere nakletmesini engellemesi halinde,
oğlunun maruz kaldığı ihlaller nedeniyle, oğlunun varislerine verilmek üzere 40,000
Đngiliz Sterlini, 3. ve 13. maddelerin ihlalleri nedeniyle kendi adına 10,000 Đngiliz
Sterlini, ihlallerin devam eden bir niteliğe sahip olması nedeniyle 50,000 Đngiliz
Sterlini talep etmistir. Talep edilen meblağ toplam 100,000 Đngiliz Sterlinidir.
101. Hükümet, bu taleplere karsılık vermemistir.
102. Merhum oğlu adına yapılan manevi tazminat talebi hakkında, Mahkeme,
daha önce tazminatların merhumun hayattaki esi ve çocuklarına, ayrıca uygun
görüldüğü taktirde basvuru sahibi ebeveynlerine veya kardeslerine verildiğini
belirtmistir. Mahkeme, daha önce, merhum kimsenin ölümünden veya
kaybolmasından önce yasadısı olarak tutuklanmıs ve iskence görmüsse, merhum
hakkında varislerine verilmek üzere tazminata hükmetmekte idi. (bkz. Kurt Kararı,
prg. 174-175 ve Çakıcı Kararı, prg. 130). Mahkeme, kaybolduktan sonra akibeti
bilinmeyen Muhsin Tas'ın gözaltına alınması ve hayatının koruma altına alınmaması
sebebiyle 2,5, ve 13. maddelerin ihlal edildiğini belirtmistir. Mahkeme, benzer
davalarda verilen tazminatları göz önünde bulundurarak, basvurana, merhumun
varislerine verilmek üzere, 20.000 Đngiliz Sterlininin ödeme günündeki kur
üzerinden Türk Lirasına çevrilerek ödenmesine karar vermistir.
103. Basvuran hakkında Mahkeme, basvuranın oğlunun akıbetinin ve nerede
olduğuna dair yapılan arastırmada yetkililerin olaya yaklasımı nedeniyle 3. ve 13.
maddelerin ihlal edildiğini saptamıstır. Mahkeme, basvurana tazminat verilmesi
gerektiği görüsündedir. Mahkeme, bu nedenle basvurana ödeme günündeki kur
üzerinden Türk Lirasına çevrilmek üzere 10.000 Đngiliz Sterlini ödenmesine
hükmetmistir.
B.Yargılama Masrafları
104. Basvuran, basvuruyu sunmak için yapılan masraf ve harcamalardan
Avrupa Konseyi'nden alınan yasal yardım çıkartıldıktan sonra toplam 16.250 Đngiliz
Sterlini ödenmesini talep etmistir. Bu meblağa Ankara'daki durusmada Komisyon
delegeleri huzurunda ifade vermek için yapılan masraflar da dahildir. Kürt Đnsan
Hakları Projesinin Đngiltere'deki avukatlar ve Türkiye'deki avukatlar ve basvuran
arasında sağladığı irtibat nedeniyle yapılan harcamalar için talep edilen 4,198 Đngiliz
Sterlinine tercümeler için yapılan 2,742.50 Đngiliz Sterlini tutarındaki meblağ da
dahildir. Türkiye'deki avukatlar tarafından üstlenilen isler için toplam 8,431 Đngiliz
Sterlini talep edilmistir.
105. Hükümet, yorum yapmamıstır.
106. Mahkeme, tercüme masrafları hariç, KHRP hakkında talep edilen meblağ
konusunda ikna olmamıstır. Mahkeme, adil bazda karar vererek ve basvuran
tarafından yapılan iddiaların detaylarına bağlı olarak, basvurana Avrupa
Konseyi'nden yasal yardım yoluyla alınan 9,700 Fransız Frangı adli yardım
çıkartılarak KDV ile birlikte 14,795 Đngiliz Sterlini ödenmesine karar vermistir.
Sözkonusu meblağ, basvuranın adil tazmin talebinde belirtildiği gibi, Đngiltere'deki
banka hesabına yatırılacaktır.
C. Temerrüt Faizi
107. Mahkeme'ye sunulan bilgiye göre, bu kararın alındığı tarihte Đngiltere'de
uygulanan yıllık basit faiz oranı % 7,5'dir.
MAHKEME BU NEDENLERDEN DOLAYI,
1. 1'e karsı 6 oyla Muhsin Tas'ın ölümünden Hükümet sorumlu olduğu için
Sözlesme'nin 2. maddesinin ihlal edildiğine;
2. Oybirliğiyle, sorumlu Devlet'in yetkililerinin Muhsin Tas'ın ölümü
hakkında etkili bir sorusturma yapılmadığı için, 2. maddenin ihlal edildiğine;
3. Oybirliğiyle, Muhsin Tas ile ilgili olarak 3. maddenin ihlal edilmediğine;
4. Oybirliğiyle, basvuran ile ilgili olarak 3. maddenin ihlal edildiğine,
5. 1'e karsı 6 oyla 5. maddenin 1,3,4 ve 5. paragraflarının ihlal edildiğine;
6. 1'e karsı 6 oyla 13. maddenin ihlal edildiğine;
7. Oybirliğiyle, Sözlesmenin 18. maddesi bağlamındaki sikayeti hakkında karar
vermeye gerek olmadığına;
8. 1'e karsı 6 oyla Sorumlu Devlet'in basvurana üç ay içinde manevi tazminat
olarak, oğlunun varislerine verilmek üzere, 20,000 Đngiliz Sterlini ödeme günündeki
kur üzerinden Türk Lirasına çevrilerek ödemesine,
9. 1'e karsı 6 oyla Sorumlu Devlet'in basvurana üç ay içinde manevi tazminat
olarak, 10,000 Đngiliz Sterlini ödeme günündeki kur üzerinden Türk Lirasına
çevrilerek ödemesine,
10. 1'e karsı 6 oyla Sorumlu Devlet'in basvurana üç ay içinde yargılama
masrafları için Đngiltere'deki banka hesabına, 9700 Fransız Frangı, bu kararın
verildiği tarihte uygulanan kur üzerinden Đngiliz Sterlinine çevrildikten sonra 14,795
Đngiliz Sterlininden çıkartılarak katma değer vergisi ile birlikte ödemesine,
11. Oybirliğiyle, üç aylık sürenin asılması halinde yukarıda
belirtilen meblağa yıllık %7.5 basit faiz uygulanmasına,
12. Oybirliğiyle, basvuranın adil tazmin taleplerinin geri kalan kısmının
reddedilmesine karar vermistir.
Bu karar, Mahkeme iç tüzüğünün 77. maddesinin 2. ve 3. paragrafları
gereğince Đngilizce olarak hazırlanmıs olup, 14 Kasım 2000 tarihinde tebliğ
edilmistir.
Michael O'BOYLE Elisabeth Palm
Sekreter Baskan

Eklenmiş Dosya : taş türkiye davası