YAĞIZ TÜRKİYE DAVASI

YAĞIZ/TÜRKĐYE DAVASI
(62/1995/568/654)
Strazburg
7 Ağustos 1996
USULĐ ĐSLEMLER
1. Dava, Sözlesme’nin 32. Maddesi’nin 1. fıkrası ve 47. Maddesinde
öngörülen üç aylık süre içinde, 10 Temmuz 1995 tarihinde Avrupa Đnsan
Hakları Komisyonu (“Komisyon”) tarafından Mahkememize sunulmustur. Türk
vatandası olan Bay Yüksel Yağız tarafından 8 Ekim 1991 tarihinde Madde 25
kapsamında Türkiye Cumhuriyeti aleyhine Komisyon’a sunulmus olan bir
basvuruya (No. 19092/91) dayanmaktadır.
Komisyon’un talebi 44. ve 48. Maddeler ile Türkiye’nin Mahkemenin
zorunlu yetkisini tanıdığı bildirgeye (Madde 46) iliskindir. Talebin amacı davaya
iliskin gerçeklerin, davalı Devlet tarafından Sözlesme’nin 3. Maddesi
kapsamındaki yükümlülüklerin ihlal edilip edilmediğine iliskin bir kararın
verilmesidir.
2. Mahkeme A Đçtüzüğünün 33. Maddesi, (d) Fıkrası uyarınca yapılmıs
olan sorusturmaya cevaben basvuran, adli takibata katılmak istediğini
bildirmis ve kendisini temsil edecek avukatları vekil tayin etmis ve anılan
Avukata Baskan tarafından Türkçe dilini kullanma yetkisi verilmistir.
3. Olusturulan Heyet res’en, seçilmis bulunan Türk uyruklu Bay F. Gölcüklü
(Sözlesme’nin 43. Maddesi) ile Mahkeme Baskanı Bay R. Ryssdal’ın (21. Kural, 3.
Fıkrası) katılımını da içermistir. Baskan 13 Temmuz 1995 tarihinde Katibin
huzurunda ismen Bay Thor Vilhjalmsson, Bay N. Valticos, Bay R. Pekkanen, Bay
A.B. Baka, Bay G Mifsud Bonnici, Bay D. Gotchev Bay, P. Jambrek olmak
üzere, diğer yedi hakimin adını kura ile belirlemistir (Sözlesmenin 43. Maddesi
ve Đçtüzük 21. Maddesinin 4. Fıkrası uyarınca).
4. Heyetin Baskanı sıfatıyla (Đçtüzük 21. Madde, 5. Fıkra) ve Sekreter
aracılığıyla hareket eden Bay Ryssdal, Türk hükümeti (“Hükümet”) temsilcisinin,
basvuranın avukatının ve Komisyon Delegesinin yazılı prosedürün organizasyonu
hakkındaki görüslerini bildirmelerini istemistir (Đçtüzük 37. Madde, 1. Fıkra ve 38.
Madde). Bunun sonucunda gönderilen talebe iliskin olarak Sekreter muhatap
Hükümetin görüsünü 22 Mart 1996 tarihinde almıstır. 1 Nisan 1996 tarihinde
Hükümet tarafından 12 Mart 1996 tarihli bir tıbbi rapor sureti sunulmustur.
5. 23 Nisan 1996 tarihinde Komisyon Baskanı, Komisyon’un 10 Temmuz
1995 tarihli talebini (bkz. yukarıdaki 1. paragraf) geri almak istediğini Sn.
Ryssdal’a bildirmistir. 25 Mart 1996 tarihli Mitap ve Müftüoğlu – Türkiye davası
kararına iliskin olarak, mevcut davanın Mahkeme’nin zaman itibarıyla
yetkisinin dısında olduğunu bildirmistir.
9 Mayıs 1996 tarihinde, Hükümet tarafından Komisyon’un “tek taraflı
çekilmesine” itiraz edildiği Sekreterya’ya bildirilmistir. 20 Mayısta basvuran bu
hususta bir görüs belirtmemistir.
14 Mayıs 1996 tarihinde Baskan, anılan tarihte görülecek olan
durusmayı iptal etmistir.
6. 23 Mayıs tarihinde Mahkeme, huzurunda bir takibat teskil eden
talebin Komisyon tarafından geri alınamayacağını ve Mahkeme tarafından
davanın görülmesine devam edilmesi gerektiğine karar vermistir. Mahkeme
kararı 18 Haziran 1996 tarihinde Sekreter tarafından imzalanmıs olan ve
asağıdaki metni içeren bir mektup ile Hükümet, basvuran ve Komisyon’a
bildirmistir.
“... 1959 itibarıyla, Mahkeme Đçtüzüğü kapsamında davadan çekilmeye
iliskin yetki, davayı mahkemeye sunan “taraflara”, bir baska deyisle Yüksek
Sözlesme Taraflarına ve 9. Protokole tabi olan Devletler durumunda özel
taraflara tanınmıstır (Mahkeme A Đçtüzüğünün 49. Maddesinin 1. Fıkrası ve B
Đçtüzüğünün 51. Maddesinin 1. Fıkrası).
Komisyon bir “taraf” değildir ve A Đçtüzüğünün 49. Maddesinin 1.
Fıkrasında açıkça belirtilen yetkiye benzer bir yetkinin kendisine verilmis olsa
dahi, tarafların mutabakatına tabi olarak davanın iptalini onaylama yetkisi
Mahkeme’ye aittir. Mevcut davada Türk hükümeti itirazları olduğunu
belirtmistir”
Ayrıca, 23 Mayıs tarihinde Mahkeme, olağan usule göre bu istisna ile
ilgili gerekli sartların yerine getirildiğini kaydettikten sonra, davanın görülmesine
karar vermistir (Đçtüzük 26. ve 38. Maddeleri).
DAVA ESASLARI
I. Dava ile ilgili Olaylar
7. 4 Aralık 1989 tarihinde, Đzmir, Tepecik Sosyal Sigortalar Hastanesi’nin
Doğum Servisinden, doğumundan kısa bir süre sonra bir çocuk kaçırılmıstır.
8. 14 Aralık 1989 tarihinde Đzmir Savcılığı tarafından bazı hastane
personeline iliskin yapılan sorusturmada, doğum servisinin bir hemsiresi olan
Bayan Yağız yerel polis karakolunda birkaç saat süresince sorgulanmıstır.
9. Yeni doğan çocuğun kaçırılmasına katıldığı süphesi ile 15 Aralık 1989
tarihinde tevkif edilerek, Đzmir Emniyet Müdürlüğü’nde polis gözetimi altına
alınmıstır. Cinayet ve silahlı soygun” ekipleri dairesinde sabaha kadar süren
sorgulaması sırasında, polis tarafından tedavi için iki kez hastanenin
polikliniğine götürülmüstür.
10. Serbest bırakılma tarihi olan 16 Aralık 1989 tarihinde basvuran, maruz
kaldığı psikolojik sok nedeniyle hastaneye yatmıstır. 18 Aralık 1989 tarihinde,
diğerlerinin yanı sıra iç hastalıkları, genel cerrahi servisi ve jinekoloji servisinde
yapılan muayenesinde basvuranın çalısmasını engelleyebilecek bir patolojik
durum olmadığı, ancak psikolojik muayenesinde, basvuranın bes günlük
istirahatını gerektiren bir psikolojik travma yasadığını belirtilmistir.
11. Bayan Yağız’ın babasının talebi üzerine Đzmir Tıp Derneği tarafından
atanan üç hekimden kurulu bir heyet, basvuranı 20 Aralık 1989 tarihinde
muayene etmistir. 21 Aralık 1989 tarihli heyet raporuna göre Bayan Yağız’da
“akut travma sonrası stres” mevcut olduğu ve ayak tabanlarında izlerin
bulunduğunu tespit etmistir. Bu belirtiler ilgilinin suimuameleye tabi kaldığını
kanıtlamaktadır.
12. Bu arada 17 Aralık 1989 tarihinde, basvuran polis gözetiminde iken
kendisinden sorumlu polis memurları aleyhinde kendisine iskence etmek
suçundan Đzmir Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmustur. 20 Aralık 1989
tarihinde adli mercilere vermis olduğu dilekçesinde, sorguluma sırasında
gözleri bağlı iken bazı polis memurları tarafından ayağının tabanına bir sopa
ile vurulduğunu, ayağını hareket ettirmesini engellemek üzere eteğine bir
düğüm attıklarını ve omuzlarına ağır cisimler yerlestirdiklerini belirtmistir. Polis
daha sonra ayağının sismesini engellemek üzere ıslak zemin üzerinde yürütmüs
ve cinsel tacizde bulunmustur.
13. 12 Nisan 1990 tarihinde sanık polis memurları ve tanıkların
dinlenmesinden sonra, Đzmir Cumhuriyet Savcılığı suimuamele suçlamasından
sanık üç polis memuru aleyhinde Türk Ceza Kanunu’nun 245. maddesi
uyarınca Đzmir Ceza Mahkemesinde takibat baslatılmıstır.
14. 12 Haziran 1990 tarihinde Đzmir Ceza Mahkemesi görevsizlik kararı
vermis ve davayı Đzmir Ağır Ceza Mahkemesine sevk etmistir.
15. 16 kasım 1990 tarihinde Đzmir Đkinci Ağır Ceza mahkemesi üç polis
memurunun beraatına karar vermistir. Özellikle 21 Aralık 1989 tarihli rapor
olmak üzere, tıbbi raporlar ısığında basvuranın Đzmir Emniyet Müdürlüğü’nde
“zorlamaya” maruz kaldığını, ancak basvuranın sorumluların kimliklerini tespit
edemediğinden ve tanıklar tarafından bu hususta herhangi bir delil
sunulmadığından, sorumlularının kim olduğunun tespit edilemediğine karar
vermistir.
16. 19 Haziran 1991 tarihinde Đstinaf Mahkemesi Ağır Ceza
Mahkemesi’nin kararını onamıstır.
17. Çocuğun kaçırılmasına iliskin sorusturma sonucunda asıl suçlular
tutuklanarak hüküm giymistir. Bayan Yağız ve müsterek dört davalısı hakkında
28 Aralık 1989 tarihinde takibatın sona erdirme kararı verilmistir.
II. Türk Ceza Kanunu’nun Đlgili Hükümleri
18. 243. Madde asağıdaki hükümleri içermektedir:
“Mahkemeler ve meclisler reis ve azalarından ve sair hükümet memurlarından
biri maznun bulunan kimselerin cürümlerini söyletmek için iskence eder yahut
zalimane veya gayri insani veya haysiyet kırıcı muamelelere bas vurursa bes
seneye kadar ağır hapis ve müebbeden veya muvakkaten memuriyetten
mahrumiyet cezası ile mahkum olur. Fiil neticesinde ölüm vukua gelirse 452'nci,
sair hallerde 456'ncı maddeye göre tertip olunacak ceza üçte birden yarıya
kadar artırılır.”
19. 245. Madde asağıdaki hükümleri içermektedir:
“Kuvvei cebriye imaline memur olanlar ve bilumum zabıta ve ihzar
memurları memuriyetlerini icrada ve mafevkinde bulunan amirinin emrini
infazda kanun ve nizamın tayin ettiği ahvalde baska surette bir kimse
hakkında suimuamele veya cismen eza verecek hale cüret eder yahut o
kimseyi darp ve cerh eylerse üç aydan üç seneye kadar hapis ve muvakkaten
memuriyetten mahrumiyet cezaları ile cezalandırılır.“
III. Sözlesme’nin 46. Maddesi Uyarınca Sunulan Türkiye Bildirgesi
20. 22 ocak 1990 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Dısisleri Bakanlığı
tarafından Sözlesme’nin 46. Maddesi uyarınca Avrupa konseyi Genel
Sekreterliği’ne asağıdaki bildirgeyi sunmustur:
“Türkiye Cumhuriyeti adına ve Đnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin
Korunmasına iliskin Avrupa Sözlesmesi’nin 46. Maddesi uyarınca hareketle,
asağıdaki hususlar beyan edilir:
Đnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına iliskin Avrupa
Sözlesmesi’nin 46. Maddesi uyarınca hareketle, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti,
Sözlesme’nin 1. maddesinde belirtilen anlamda yetkinin Türkiye Cumhuriyeti
ulusal sınırları içinde yürütülen uygulaması ile ilgili Sözlesme’nin yorumlanması
ve uygulanmasına iliskin tüm hususlarda Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesinin
yetkisini, Türkiye tarafından verilen yetki dahilinde ilgili hususların daha
önceden Komisyon tarafından incelenmesi kaydıyla kendiliğinden ve
herhangi bir özel sözlesmeye gerek kalmaksızın kabul etmektedir.
Bu bildirge, Sözlesme kapsamında üstlenilmis olan karsılıklılık yükümleri
de dahil olmak üzere karsılıklılık sartına bağlıdır. Sunulus tarihi itibarıyla üç yıl
süresince geçerli olup, isbu Bildirge’nin sunulus tarihi itibarıyla cereyan eden
olaylara iliskin kararlar da dahil olmak üzere, anılan tarih itibarıyla cereyan
eden olaylara iliskin talepleri kapsamaktadır.”
Bu bildirge üç yıllık bir süre için 22 Ocak 1993 tarihinde ve küçük
farklılıklarla iki yıllık bir süre için 22 Ocak 1996 tarihinde tekrar yenilenmistir.
KOMĐSYON HUZURUNDA YAPILAN TAKĐBAT
21. Bayan Yağız tarafından Komisyon’a 8 Ekim 1991 tarihinde
basvurulmustur. Sözlesme’nin 3. Maddesine dayanarak, polis gözetimi altında
iken suimuameleye maruz kaldığından sikayetçi olmustur.
22. Komisyon basvurunun (no. 19092/91) kabul edilebileceğini 11 Ekim
1993’te ilan etmistir. Mayıs 1995 tarihli raporunda (31. Madde) 3. Maddenin
ihlal edildiğine iliskin mütalaasını oybirliği ile bildirmistir. Komisyonun
mütalaasının tam metni bu kararın ekinde sunulmustur.”
HÜKÜMET TARAFINDAN MAHKEMEYE YAPILAN NĐHAĐ SUNUMLAR
23. Hükümet görüsünde Mahkemeden öncelikli olarak zorunlu yetkisinin
tanındığı Türkiye bildirgesi gerekçesi ile zaman itibarıyla yetkisinin bulunmadığı,
alternatif olarak iç hukuk yollarının tüketilmediği ve son alternatif olarak da
Sözlesme’nin ihlal edilmediği yönünde karara verilmesini talep etmistir.
HUKUK AÇISINDAN HÜKÜMET’ĐN ÖN ĐTĐRAZLARI
24. Ana sunumu olarak Hükümet zaman itibarıyla yetki (ratione
temporis) yetersizliği ve iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçeleriyle davanın
kabulüne iliskin iki itiraz öne sürmüstür.
25. Hükümet 22 Ocak 1990 tarihinde Türkiye ilgili tarih “itibarıyla
meydana gelen olaylara dayalı kararlar da dahil olmak üzere, olaylar ile ilgili
basvurularda” Mahkemenin zorunlu yetkisini kabul etmis olduğunu yinelemistir.
“Basvuranın iddialarının” 15 ve 16 Aralık 1989 tarihi sonrasında cereyan
ettiğinden dolayı davanın Mahkeme’nin yetkisinin dısında olduğunu
belirtmistir.
26. Bayan Yağız bunun aksine, Sözlesme’nin 46. Maddesi uyarınca
bildirilen Türkiye bildirgesinin yürürlüğe giris tarihinin Avrupa Konseyi Genel
Sekreterliği’ne sunulus tarihi değil, aynı yıl içinde Mahkeme’nin zorunlu yetkisini
tanıyan 25 Eylül tarihli Bakanlar Kurulu kararının 27 Eylül 1989 tarihli Resmi
Gazetede yayımlandığı tarih olduğunu öne sürmüstür.
27. Mahkeme, anılan görüsü kabul etmemektedir. Genel Sekreterliğe
tebliğ, basvuran tarafından öne sürülen sekilde sadece bir formaliteden ibaret
olmayıp, Mahkeme’nin zorunlu yetkisinin tanınmasının yürürlüğe giris tarihini
teskil etmektedir. Sözlesme’nin 46. Maddesi uyarınca sunulmus olan
bildirgenin sartları da tüm talepleri ortadan kaldırmaktadır: “Bu bildirge ...
sunulus tarihi itibarıyla üç yıl süresince geçerli olup, isbu Bildirge’nin sunulus
tarihi itibarıyla cereyan eden olaylara iliskin kararlar da dahil olmak üzere,
anılan tarih itibarıyla cereyan eden olaylara iliskin talepleri kapsamaktadır”
(Bkz. yukarıdaki 20 paragraf; 23 Mart 1995 tarihli Loizidou – Türkiye kararı (Ön
Đtirazlar), A Serisi, No. 310, s. 33 madde 102); 8 Haziran 1995 tarihli Yağcı ve
Sargın – Türkiye ile Mahsur – Türkiye kararları, A Serisi, 319-A ve 319-B, s. 16,
Madde 40 ve s. 48, Madde 44; ve 25 Mart 1996 tarihli Mitap ve Müftüoğlu –
Türkiye kararı, 1996 Raporları, sayfa ..., 26-28. Maddeler).
28. Bu metin itibarıyla, Bayan Yağız’ın polis gözetimi altında iken maruz
kaldığı suimuamelenin 15 ve 16 Aralık 1989 tarihinde, Türkiye tarafından
Mahkeme’nin zorunlu yetkisinin tanınmasından bir ay önce meydana gelmis
olması sebebiyle, Mahkeme davaya iliskin esasların görülmesi konusunda
yetkisi olmadığı kanaatındadır.
29. Bu sonuç, Hükümet’in diğer itirazlarının görüsülmesini gereksiz
kılmaktadır.
YUKARIDA BELĐRTĐLEN GEREKÇELERE DAYANARAK MAHKEME
Davaya iliskin esasların görülmesi konusunda yetkisi olmadığına iliskin
isbu kararı, Đngilizce ve Fransızca olmak üzere 7 Ağustos 1996 tarihinde
Strazburg’da bulunan Đnsan Hakları Binası’ndaki halka açık oturumda
düzenlenmistir.
Rolv RYSSDAL Herbert PETZOLD
Baskan Sekreter

Eklenmiş Dosya : yağız türkiye davası